Pazartesi, Ağustos 31, 2015

BUNLARIN CEMAZİYE’L EVVELİ – 4


GÜNLÜKLER

1950 yıllar, Canım Yurdumun bağrına çöken “yeni tek parti” despotizmi mucibince, demokrasi ve özgürlük talebinde bulunmak, “yeter söz milletin” faslından derdest edilmek için yeterlidir, artık... Muhalefet edilmesini bırakın, nihayetinde kendilerinden olunmamasının bile rahatsızlık yarattığı ve tenkil edilmek için yeterli sayıldığı sath-ı mail oluşmuştur gayri... Hani bize bazılarının kakalamaya çalıştığı üzere, “her şey güzelmiş” halinin zinhar oluşmadığı dönemdir aslına bakarsınız... İçine saldırgan kurtları almışların, yüzüne astıkları kuzu postlarının, kendilerini çok fazla koruyabilmeleri mümkün değildir, çünkü kurt içeride de olsa kuzuya baskın çıkmaktadır. Kendilerine itiraz edilmediği sürece son derece uyumlu, kapının önünde başka, kapı arkasında başka konuşmaları, uysal ve çelebi görünmeleri sahte olup, asla ve kata uzun süreli olamamaktadır, içlerinde kurtlar onları önünde sonunda ama sürekli ele vermektedirler... Bunun en iyi anlaşıldığı ya da sobelendiği yerler de, kendi mahremleri olarak sonsuza kadar kalması gereken ancak bazen bunun da ihlal edilmesi sonucu dışarıya vuran, tutulan “günlük”lerdir. Dönemi yansıtması açısından, önemi ve görevi itibariyle çok da ciddiye alınması gereken bir kişinin, Ethem Menderes’in günlüklerinden, çok önemli ve günümüze tutacağı ışık açısından önemli bulduğum bölümleri aşağıda aktarıyorum. Bilindiği üzere, Ethem Menderes (1899-1992) Adnan Menderes’in çok yakın çalışma arkadaşı, aynı zamana içişleri, savunma, bayındırlık ve devlet bakanı olarak görev yapmış, Başvekil Adnan Menderes, Ethem Menderes’te o kadar büyük bir sevgi oluşmasına sahiptir ki, onun “Ertekin” olan soyadını bile çabucacık değiştirip, kendisine yakınlığını daha da ileriye taşıdı. İşte, bizlere demokrasi şehidi, diye takdim edilen, oysa vaka-i nüvis olmayan kayıtlara göre ise, şeriatın, edebiyata, musikiye, adliyeye, tapuya, nafıaya, vakıflara sinmesine ya da çökmesine yol veren, şeriatın vaiz ile imam ile taaa köylere kadar bir saltanat kurmasına zemin hazırlayan  Başvekil Adnan Menderes’e bu kadar yakın olan birinin bile ilerleyen yıllarda neler düşündüğünü, nelerden korktuğunu hatta nelerden dehşete düştüğünü anlatan, “Ethem  Menderes günlüğü”nden kısa birkaç not... Falih Rıfkı Atay’ın bir sözüne göre de; Türkiye’de demokrasi hoca ve mürteci saltanatı demektir... Lafın tamamı da cahile söylenirmiş, işte...

8 kasım 1957: Grubun havasını beğenmiyorum. Dün gece Samet (Ağaoğlu), Şem’i (Ergin), Hayrettin (Erkmen) vesaire arkadaşlar Cumhurreisi’ne (Celal Bayar) davetli idi. Bayar, “Tehlikeli vaziyetteyiz, icap ederse diktatörlükle idare edeceğiz” demiş, dinleyenler üzerinde tesir menfi. (Bu hava) Yavaş yavaş grup içinde yayılıyor, Hayrettin endişede, Şem’i tenkit ediyor; Samet de.

14 Kasım 1957: (Celal Bayar’ın) Umur motöründe (teknesinde) Cevat Açıkalın ve Fahrettin Kerim (Gökay) ile beraber konuştuk. Açıkalın daha sonra geldi. Bayar “icap ederse İsmet Paşa’yı da sehpaya götürmekte hiç tereddüt etmem” dedi. Korkunç ihtiras. Böyle bir sebep hiçbir zaman mevcut olamaz. Bu telkinler karşılıklı, Başvekil’le (Adnan Menderes) hangisinden çıkıyor acaba?

11 Haziran 1958: Başvekil (Adnan  Menderes) milletvekili Fahri Ağaoğlu’nun gruptaki konuşması münasebetiyle çok ağır konuştu. Kırıcı mukabele taraftarı. Başvekilliği bırakmamak için silaha dahi müracaat edeceğini söyledi. Bir nevi delilik alameti.

9 Mayıs 1959: Başvekil (Adnan Menderes) İzmir’de İsmet Paşa’ya (İnönü) selam durdurulan emniyet ekibinin subayı hakkında sordu. Emniyet ekibini selama durduran subayın vaziyetini halletmek mühim imiş? Küçük işlerden kurtulamayacaklar.

6 Haziran 1959: İktidarımız durmadan yıpranmakta. Zavallı Başvekil (Adnan Menderes) 78 ay evvel “Vatan Cephesi harekatı ile üç, beş ay içinde Halk Partisini boş çuvala çevireceğim” demişti. Zeka ile idraksizlik bir arada.

7 Ekim 1959: (Başbakan) Menderes, Avni Doğan’a “seçimi kaybedeceğimizi hissedersem Halk Partisi’ni dağıtırım, yine iktidarda kalırım” demiş. Düşüncesi de bu; “Radyo mücadelesi ile Halk Partisini eriteceğim, İsmet Paşa’yı mahvedeceğim” diyor.

Türkiye siyasal gelişimi içinde, gericileşme ve irtica, her zaman demokratik bir kılıf bularak, arkasına da bazen “yetmez ama evet”çiler kadar solcuları takarak, aman hemen bugüne gelmeyin, merak edenler “Demokrat Partinin” de yetmez ama evetçilerine bakabilir, artarak devam etmiştir ve etmektedir de... Türkiye Cumhuriyeti’nde, gericileşmenin ve irticanın önünü sonuna kadar açmış, hatta “siz isterseniz şeriatı bile getirebilirsiniz” sözü ile daim ve kaim kılmış, irticanın bir siyasal ideoloji haline gelmesini temin etmiş bir partinin “Demokrat” olarak anılması kadar absürd bir durum olmasa gerek... Taze demokrasi girişimini, ABD nin de isteği doğrultusunda, irtica ve gericiliğin kucağına oturtarak, bugünkülerine de öncülü olmaktan iftihar etme fırsatı verdikleri için, sürekli yad edilmekte olsalar da, asla ve kat’a, mutlakiyet özlemlerini gizleyememişlerdir.

Hiçbir şey ve hiç bir eylem idam ile cezalandırılmayı makul ve haklı kılmaz, kılmamalıdır, ancak artık birilerinin de bize “Demokrasi şehidi” kakalamasını bırakmasını istiyoruz... Daha çok günlükler var...Vakit buldukça yayınlayacağım...

 

Hiç yorum yok: