GÜNLÜKLER
1950
yıllar, Canım Yurdumun bağrına çöken “yeni
tek parti” despotizmi mucibince, demokrasi ve özgürlük talebinde bulunmak,
“yeter söz milletin” faslından derdest edilmek için yeterlidir, artık...
Muhalefet edilmesini bırakın, nihayetinde kendilerinden olunmamasının bile
rahatsızlık yarattığı ve tenkil edilmek için yeterli sayıldığı sath-ı mail
oluşmuştur gayri... Hani bize bazılarının kakalamaya çalıştığı üzere, “her şey güzelmiş” halinin zinhar
oluşmadığı dönemdir aslına bakarsınız... İçine saldırgan kurtları almışların,
yüzüne astıkları kuzu postlarının, kendilerini çok fazla koruyabilmeleri mümkün
değildir, çünkü kurt içeride de olsa kuzuya baskın çıkmaktadır. Kendilerine itiraz
edilmediği sürece son derece uyumlu, kapının önünde başka, kapı arkasında başka
konuşmaları, uysal ve çelebi görünmeleri sahte olup, asla ve kata uzun süreli olamamaktadır,
içlerinde kurtlar onları önünde sonunda ama sürekli ele vermektedirler... Bunun
en iyi anlaşıldığı ya da sobelendiği yerler de, kendi mahremleri olarak sonsuza
kadar kalması gereken ancak bazen bunun da ihlal edilmesi sonucu dışarıya
vuran, tutulan “günlük”lerdir. Dönemi yansıtması açısından, önemi ve görevi
itibariyle çok da ciddiye alınması gereken bir kişinin, Ethem Menderes’in
günlüklerinden, çok önemli ve günümüze tutacağı ışık açısından önemli bulduğum
bölümleri aşağıda aktarıyorum. Bilindiği üzere, Ethem Menderes (1899-1992)
Adnan Menderes’in çok yakın çalışma arkadaşı, aynı zamana içişleri, savunma,
bayındırlık ve devlet bakanı olarak görev yapmış, Başvekil Adnan Menderes,
Ethem Menderes’te o kadar büyük bir sevgi oluşmasına sahiptir ki, onun “Ertekin”
olan soyadını bile çabucacık değiştirip, kendisine yakınlığını daha da ileriye
taşıdı. İşte, bizlere demokrasi şehidi, diye takdim edilen, oysa vaka-i nüvis
olmayan kayıtlara göre ise, şeriatın, edebiyata, musikiye, adliyeye, tapuya,
nafıaya, vakıflara sinmesine ya da çökmesine yol veren, şeriatın vaiz ile imam
ile taaa köylere kadar bir saltanat kurmasına zemin hazırlayan Başvekil Adnan Menderes’e bu kadar yakın olan
birinin bile ilerleyen yıllarda neler düşündüğünü, nelerden korktuğunu hatta
nelerden dehşete düştüğünü anlatan, “Ethem
Menderes günlüğü”nden kısa birkaç not... Falih Rıfkı Atay’ın bir sözüne
göre de; Türkiye’de demokrasi hoca ve mürteci saltanatı demektir... Lafın
tamamı da cahile söylenirmiş, işte...
8 kasım 1957:
Grubun havasını beğenmiyorum. Dün gece Samet (Ağaoğlu), Şem’i (Ergin),
Hayrettin (Erkmen) vesaire arkadaşlar Cumhurreisi’ne (Celal Bayar) davetli idi.
Bayar, “Tehlikeli vaziyetteyiz, icap
ederse diktatörlükle idare edeceğiz” demiş, dinleyenler üzerinde tesir
menfi. (Bu hava) Yavaş yavaş grup içinde yayılıyor, Hayrettin endişede, Şem’i
tenkit ediyor; Samet de.
14 Kasım 1957:
(Celal Bayar’ın) Umur motöründe (teknesinde) Cevat Açıkalın ve Fahrettin Kerim (Gökay)
ile beraber konuştuk. Açıkalın daha sonra geldi. Bayar “icap ederse İsmet Paşa’yı da sehpaya götürmekte hiç tereddüt etmem”
dedi. Korkunç ihtiras. Böyle bir
sebep hiçbir zaman mevcut olamaz. Bu telkinler karşılıklı, Başvekil’le (Adnan
Menderes) hangisinden çıkıyor acaba?
11 Haziran 1958:
Başvekil (Adnan Menderes) milletvekili
Fahri Ağaoğlu’nun gruptaki konuşması münasebetiyle çok ağır konuştu. Kırıcı
mukabele taraftarı. Başvekilliği
bırakmamak için silaha dahi müracaat edeceğini söyledi. Bir nevi delilik
alameti.
9 Mayıs 1959:
Başvekil (Adnan Menderes) İzmir’de İsmet Paşa’ya (İnönü) selam durdurulan
emniyet ekibinin subayı hakkında sordu. Emniyet
ekibini selama durduran subayın vaziyetini halletmek mühim imiş? Küçük işlerden
kurtulamayacaklar.
6 Haziran 1959:
İktidarımız durmadan yıpranmakta. Zavallı Başvekil (Adnan Menderes) 78 ay evvel
“Vatan Cephesi harekatı ile üç, beş ay
içinde Halk Partisini boş çuvala çevireceğim” demişti. Zeka ile
idraksizlik bir arada.
7 Ekim 1959: (Başbakan)
Menderes, Avni Doğan’a “seçimi
kaybedeceğimizi hissedersem Halk Partisi’ni dağıtırım, yine iktidarda kalırım”
demiş. Düşüncesi de bu; “Radyo mücadelesi ile Halk Partisini eriteceğim, İsmet
Paşa’yı mahvedeceğim” diyor.
Türkiye
siyasal gelişimi içinde, gericileşme ve irtica, her zaman demokratik bir kılıf
bularak, arkasına da bazen “yetmez ama evet”çiler kadar solcuları takarak, aman
hemen bugüne gelmeyin, merak edenler “Demokrat Partinin” de yetmez ama
evetçilerine bakabilir, artarak devam etmiştir ve etmektedir de... Türkiye
Cumhuriyeti’nde, gericileşmenin ve irticanın önünü sonuna kadar açmış, hatta “siz
isterseniz şeriatı bile getirebilirsiniz” sözü ile daim ve kaim kılmış,
irticanın bir siyasal ideoloji haline gelmesini temin etmiş bir partinin “Demokrat”
olarak anılması kadar absürd bir durum olmasa gerek... Taze demokrasi
girişimini, ABD nin de isteği doğrultusunda, irtica ve gericiliğin kucağına
oturtarak, bugünkülerine de öncülü olmaktan iftihar etme fırsatı verdikleri
için, sürekli yad edilmekte olsalar da, asla ve kat’a, mutlakiyet özlemlerini
gizleyememişlerdir.
Hiçbir
şey ve hiç bir eylem idam ile cezalandırılmayı makul ve haklı kılmaz,
kılmamalıdır, ancak artık birilerinin de bize “Demokrasi şehidi” kakalamasını
bırakmasını istiyoruz... Daha çok günlükler var...Vakit buldukça
yayınlayacağım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder