Bilindiği üzere, sponsorluk; hedefi olan
kuruluş ve kurumların amaç ve hedeflerini hızlı ve güvenli gerçekleştirebilmeleri
için sanat, kültür, sosyal ve spor alanlarında, gerçek kişi veya tüzel
kişilerin, para, araç-gereç ya da hizmet ile desteklenmesi ya da tüm bu çalışmaların
planlanması, yürütülmesi sürecinin finansman teminidir. Sponsorluk; sponsor
olunana hedefe varmada kısaca destek anlamında olmakla birlikte, sponsorlara
da, geniş kitleler nezdinde yoğun izlenen mezkur alan üzerinden de, reklam,
beşeri ilişkiler, satış, teşvik vb. hedeflerde ve marka adını kafalara
nakşetme, markaya itibar kazandırma, kurum ya da kuruluşa ehven ve sevimli
kimlik kazandırma ve de özellikle vergi muafiyetleri ve mezkur kamu
ilişkilerinin ehvenleştirilmesi adına bir hoşluk teminidir, aynı zamanda...
Kolayca bilinebileceği üzere; her türlü ticari kurum ve kuruluş yanında kamu
kurumları da bu alanda, ciddi ciddi yer almaya başlamışlardır. Diğer taraftan,
işletmelerin ürünlerinin hedeflere uygun pazarlanabilmesi, hatta “sponsorluk”
numarasıyla kitleler nezdinde mezkur ürünlerin bilinirliğini arttırmak,
ürünlere ihtiyaç oluşturma, satışları artırmak mümkünse patlatmak gibi bir
süreçten bahsetmekteyiz. Pazarlama faaliyetlerinin “tilkileri”; klasik reklamların güvenirlik ve etkinlik ölçümünün
gerçekten saptanamaması, yoğun rekabet koşulları içinde güme gitmesi
kaygılarıyla, behemehâl reklama türbanı geçirip, siyasal destek verdikleri
üzerinden de yasal sponsorlukların yarattığı mamalanmanın mucibince, piyasa kontrolü
adına bu icadı hayata geçirmişlerdir. Bir nevi reklam bütçesi olan sponsorluk,
vergi mevzuatları mucibince de bol miktarda yağlı bir durum oluşturmuştur.
Sponsor ise; Finansal velinimet demektir... Necip Türk Milletinin genlerine
işlemiş ve karakteristik özelliğe evrilmeye başlamış, aklın temelinde, “devlet
bize baksın”, “herkes bize yardım etsin” ruh hali oluşmuştur...
Sponsorluk; Nişanyan’ın etimoloji sözlüğünde,
İngilizce kökenli “bir girişimi destekleyen veya finanse eden, kefil,
garantör”, Klasik Latince de ise, “sponsor, kefil ve söz kesmek, ant içmek,
kefil olmak”, TDK da ise; “destekleyici” olarak tanımlanmaktadır.
Sponsorluk; sadece yukarıda belirtildiği üzere
sadece mezkur alanlarda mı kullanılıyor, şüphesi hayır...Dünyada pek çok
ülkede, siyasal yaşamın manipüle edilmesi uğruna, burjuva anlamda da olsa
siyasal ahlakın irtifa kaybetmesine neden olunmuştur, ama elimizdeki en azından
bendeki verilere göre, bu konudaki ilk çok büyük legal manipülasyon Almanya'nın
Faşist lideri Adolf Hitler tarafından yapılmış olup, seçimlere yönelik bastırılan
büyük afişlerle, fakir Alman halkına dağıtılan kömürleri Mısır’daki
piramitlerin büyüklükleri ile kıyaslayarak anlatmaktadır.
Peki canım yurdumda, bu tür seçmen sponsorluğu
ne zaman başladı, açıklık adına seçim izlemelerinin başladığı dönemde, dönemim
muktedirleri tarafından kanaat önderlerinin desteklenerek toplumsal manipülasyon
hedeflenir iken, 1970 lerde ise, gereken oyun birkaç kat oy pusulası basılarak
çalınan ya da kaybedilen mühürlerin fütursuzca kullanılarak, al mühürlenmiş oy
pusulasını, getir boş oy pusulasını karşılığında al yeşil doları kampanyası ile
al ayakkabının tekini seçim sonuçlarına göre al diğer tekini kampanyası ile direk
desteklemeye geçilmiş olup, malum zatın öncülleri başlatmışlardır,
dedikodusundan geçilmez olmuştur. Artık bir defa delmekle birşey olmaz denildi
ya, beyaz eşya, kömür, makarna, yağ, gıda, giyim eşyası ve para, seçim
manipülasyonuna enstrüman olmuştur. Ne yazık ki, bu her siyasi ekibin gözünü
kırpmadan yaptığı bir iş olmaya başlamış ve görece de varolsa siyasi etik
yerlere serilmeye başlamıştır. Şüphesiz bu enstrümanların tamamı legal ve
kanuni zeminde yapılmakta olup, seçimlerin illegal finansmanının manipülasyona
yansımaları konusunda delilli söz söyleyecek durumda değiliz. Ancak şu kadarını
yazayım ki, bir ülkede soygun ve hırsızlık düzeni siyasal olarak olumlanıyorsa,
bir paylaşım piramidi var demektir… Ganimetten pay alan neden ses çıkarsın ki…
Sen mutlu, ben mutlu, oyunu...
Eskiden “Adalet”
kazanırdı, sonra birden “Anavatan”
kazanmaya başladı, şimdide “Adalet ve
kalkınma” kazanmaya başladı, “A”
ların zaferidir bu efendiler. Eeeeeeeeeeeee ne de olsa alfabenin ilk harfi,
bizde hala ve bunca yılda ancak bu kadar öğrenebilmişiz, durmak yok yola devam…
Günün moda ifadesi “sponsorluk” ya, bende yaklaşan seçimlerde sahip olduğum oyuma
sponsor arıyorum, oyumu satıyorum demiyorum zinhar, ki kamusal bir sorumluktur
oy sahipliği, zam yapmanın adının fiyat ayarlaması, sansürün adının düzenleme
olduğu bir ülkede bu da fazlaca sırıtmaz herhalde… Bende oyum için istediğim
rüşvetin adını sponsorluk anlaşması talebi diye nitelendirsem çok mu olur
acaba? Gerçek vatandaş - sanal vatandaş durumu var sanki canım yurdumda, gerçekler
sponsor aramıyor, kamusal sorumluluk alıyor, diğerlerine zaten diyecek kelam
yok... Allah selamet versin...
Yazımı önemli feylesof Nietzsche’nin bir sözü
ile bitireyim; “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse
dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder.
Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın
egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder