Pazar, Mayıs 01, 2016

EKSİK EVRAK


Canım Yurdumda gün geçmiyor ki; bir yolsuzluk haberi olmasın, bu haberler doğru mudur değil midir tabii ki bilinmez, belki tamamı doğru belki de değil, bilemiyoruz, ancak tespiti teyit babında, kapatma, üstünü örtme ya da önemsiz bir şeymiş gibi gösterme hatta bu kabil kanıtlamaların bolluğu, aksinin nerdeyse hiç olmayışı, uzmanlara göre suçluluk ispatı kabilindendir. Peki, bu kabil üçkağıtçılık, dolandırıcılık, yolsuzluk ve alavere dalavere işleri yeni mi zuhur etti, şüphesiz hayır, bidayetten beri vardır ve olacaktır da ne yazık ki... Çünkü insanın olduğu yerde hele bir de üstüne üstlük, insan egosuna tavan yaptıran, her türlü haksızlık, kayırmacılık, eşitlik yoksunu davranışları fıtratında bulunduran kapitalizm söz konusu ise, o ülke tam bir cennettir bu anlamda... Hele de insanın; yalakalık, yağcılık ve biat etme kültürünün "embedded" edildiği makus ortamda, dün zam denilerek itham edenlerin, pozisyon değişince fiyat ayarlaması sözcüklerini lügatlere ilave etmesinin makul sayılması da göz önüne alınınca, insanın kişisel olarak gözünün karararak her şeyi yapıyor olması çokta sürpriz bir sonuç değildir... Artık palavralar, kutularda saklanan paralarla imam-hatip okulları yapılma ifratına da varır, varması da normaldir, ve de ilaveten "cahiliye dönemi düşünceleri" de olan bir kıymetli vatan evladının da buyurduğu üzere, insanın kardeşlerini, akrabalarını, eş-dostlarını, liyakat aranmaksızın hatta yönetmeliklerin arkasına sığınılarak, şeytana pabucunu ters giydiren enşeytanca fikirlere ve iddialarla yol açacak şekilde dinen kayrılmasının uygunluğuna vardırılır konu... Çok şükür ki, dine uygun, hatta caiz bir durum söz konusudur...

Bilindiği üzere Canım Yurdumda, 25/5/2004 tarihli ve 5176 sayılı Kanunla kurulan "T.C. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu" diye bir kurul var ve bu kurul kendine, "Kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkelerini Yönetmeliklerle belirlemek ve uygulamayı gözetmek, Etik davranış ilkelerinin ihlâl edildiği iddiasıyla resen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli inceleme ve araştırmayı yaparak sonucu ilgili makamlara bildirmek, Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda yapılacak çalışmalara destek olmak, 3628 sayılı Kanuna göre verilen mal bildirimlerini gerektiğinde incelemek, Kamu görevlileri için hediye alma yasağının kapsamını belirlemek ve en az genel müdür veya eşiti seviyedeki üst düzey kamu görevlilerince alınan hediyelerin listesini gerektiğinde her takvim yılı sonunda bu görevlilerden istemek" gibi son derece güzel vazedilmiş bir görev tarifi yapmıştır.

Yolsuzluk, soygun, kayırmacılık, peşkeş çekme, göz yumma vs gibi olumsuz davranışların; insanın, 1. paragrafta zikredilen ahvaldeki beyana mütenasip, insani hata ya da zaaf olarak değerlendirilmesi mecburidir ancak herhangi bir başvuru karşısında, hiç bir şey yapmamak ya da şikayet konusu olayı örtbas etmek ya da örtbas edilmesine yönelik çaba göstermek ise, bugüne has bir olay olup, durumun vahametini arttırarak kurumsal ve sistematik hale dönüştürmektedir. Yoksa "insan beşer, elbet şaşar" atasözündeki duruma itiraz etme çabası değildir, gereği yapılmazsa kurumsallaşır ve sonra Allah muhafaza vaziyetin izahı için sakallı, cüppeli, sarıklı, kazaklı, sülüklü, sakalsız vs vs bir dolu insanı "mele" kadrosundan müftülüklerde istihdam etmek zorunda kalırız. Dini bu konulara sokmadan halletmenin yolunu bulmak zorundadır ilgili muhteremler...

Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun, 2015 yılı Faaliyet Raporu açıklanmış ve mezkur rapora göre de, asayiş berkemal imiş... Ulusal basında konu uzunca yer aldığı için, detaylı anlatmaya gerek yok... Diğer taraftan; OECD Yolsuzlukla mücadele grup başkanı; canım yurdumu, "yolsuzluk algılama değerlendirmesi sıralamasında" 66. sıraya yerleştiriveriyor ve bu anlamda Senegal, Ruanda ve Uganda'dan daha beter bir tabela oluşuyor.

Bu baptan olmak üzere, yolsuzluk ve kayırmacılık üstüne ihbarlar ve haberler olmaksızın gün geçmiyor ise, yine yukarıda bahsedilen konularla ilgili görev yapmak üzere ihdas edilmiş kurum da, görmeme ya da aklama kabilinden soruşturma sonuçları yayınlıyorsa, demek ki tuz da kokmuş... Zaten iddiaların asılsız olma ihtimali akla da uygun düşmüyor, konu ile ilgili harika fıkralar ve hikayeler uydurma kabiliyetine haiz necip milletimizden de bu kabil davranış beklenmez ve mezkur fıkra ve hikayelerin esin kaynağı olan davranışları itina ile icra eder. Bunların en ünlüsü ise; belki de herkesin bildiği, "eksik evrak" hikayesidir, malum; vatandaş bir iş için bir kamu dairesine iş takipçisi vasıtasıyla baş vurur, sürekli eksik evrak var diye talep sonuçlandırılmaz, artık gecikmeden canı iyice sıkılan vatandaş bizzat ilgili makama gider ve eksik evrak nedir diye yetkililere çıkışır. Vatandaşı ilgili departmanın müdürüne çıkarırlar, vatandaş başlar müdür ile konuşmaya, müdür dosyayı açar ve vatandaşa der; "14 ocak 1970 tarih ve 1211 sayılı kanuna uygun tanzim edilen evrak eksiktir"... Kendi müracaatının ve talebinin bu kadar önemli olmadığını düşündüğünden olsa gerek anlayamadığı evrak nedir diye ısrarla söyleyince, müdür cüzdanını açıp içinden çıkardığı bir adet 100 TL'nin üstünde yazan ibareyi gösterir... Artık eksik evrak anlaşılmıştır... Allah selamet versin...

Hiç yorum yok: