Canım
Yurdumda gün geçmiyor ki; bir yolsuzluk haberi olmasın, bu haberler doğru mudur
değil midir tabii ki bilinmez, belki tamamı doğru belki de değil, bilemiyoruz,
ancak tespiti teyit babında, kapatma, üstünü örtme ya da önemsiz bir şeymiş gibi
gösterme hatta bu kabil kanıtlamaların bolluğu, aksinin nerdeyse hiç olmayışı, uzmanlara
göre suçluluk ispatı kabilindendir. Peki, bu kabil üçkağıtçılık, dolandırıcılık,
yolsuzluk ve alavere dalavere işleri yeni mi zuhur etti, şüphesiz hayır,
bidayetten beri vardır ve olacaktır da ne yazık ki... Çünkü insanın olduğu
yerde hele bir de üstüne üstlük, insan egosuna tavan yaptıran, her türlü
haksızlık, kayırmacılık, eşitlik yoksunu davranışları fıtratında bulunduran
kapitalizm söz konusu ise, o ülke tam bir cennettir bu anlamda... Hele de insanın;
yalakalık, yağcılık ve biat etme kültürünün "embedded" edildiği makus
ortamda, dün zam denilerek itham edenlerin, pozisyon değişince fiyat ayarlaması
sözcüklerini lügatlere ilave etmesinin makul sayılması da göz önüne alınınca,
insanın kişisel olarak gözünün karararak her şeyi yapıyor olması çokta sürpriz
bir sonuç değildir... Artık palavralar, kutularda saklanan paralarla imam-hatip
okulları yapılma ifratına da varır, varması da normaldir, ve de ilaveten
"cahiliye dönemi düşünceleri" de olan bir kıymetli vatan evladının da
buyurduğu üzere, insanın kardeşlerini, akrabalarını, eş-dostlarını, liyakat
aranmaksızın hatta yönetmeliklerin arkasına sığınılarak, şeytana pabucunu ters
giydiren enşeytanca fikirlere ve iddialarla yol açacak şekilde dinen
kayrılmasının uygunluğuna vardırılır konu... Çok şükür ki, dine uygun, hatta
caiz bir durum söz konusudur...
Bilindiği
üzere Canım Yurdumda, 25/5/2004 tarihli ve 5176 sayılı Kanunla kurulan "T.C. Başbakanlık Kamu Görevlileri
Etik Kurulu" diye bir kurul var ve bu kurul kendine, "Kamu
görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap
verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkelerini
Yönetmeliklerle belirlemek ve uygulamayı gözetmek, Etik davranış ilkelerinin
ihlâl edildiği iddiasıyla resen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli
inceleme ve araştırmayı yaparak sonucu ilgili makamlara bildirmek, Kamuda etik
kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda yapılacak
çalışmalara destek olmak, 3628 sayılı Kanuna göre verilen mal bildirimlerini
gerektiğinde incelemek, Kamu görevlileri için hediye alma yasağının kapsamını
belirlemek ve en az genel müdür veya eşiti seviyedeki üst düzey kamu
görevlilerince alınan hediyelerin listesini gerektiğinde her takvim yılı sonunda
bu görevlilerden istemek" gibi son derece güzel vazedilmiş bir görev
tarifi yapmıştır.
Yolsuzluk,
soygun, kayırmacılık, peşkeş çekme, göz yumma vs gibi olumsuz davranışların;
insanın, 1. paragrafta zikredilen ahvaldeki beyana mütenasip, insani hata ya da
zaaf olarak değerlendirilmesi mecburidir ancak herhangi bir başvuru karşısında,
hiç bir şey yapmamak ya da şikayet konusu olayı örtbas etmek ya da örtbas edilmesine
yönelik çaba göstermek ise, bugüne has bir olay olup, durumun vahametini
arttırarak kurumsal ve sistematik hale dönüştürmektedir. Yoksa "insan
beşer, elbet şaşar" atasözündeki duruma itiraz etme çabası değildir,
gereği yapılmazsa kurumsallaşır ve sonra Allah muhafaza vaziyetin izahı için
sakallı, cüppeli, sarıklı, kazaklı, sülüklü, sakalsız vs vs bir dolu insanı "mele"
kadrosundan müftülüklerde istihdam etmek zorunda kalırız. Dini bu konulara
sokmadan halletmenin yolunu bulmak zorundadır ilgili muhteremler...
Kamu
Görevlileri Etik Kurulu’nun, 2015 yılı Faaliyet Raporu açıklanmış ve mezkur
rapora göre de, asayiş berkemal imiş... Ulusal basında konu uzunca yer aldığı
için, detaylı anlatmaya gerek yok... Diğer taraftan; OECD Yolsuzlukla mücadele
grup başkanı; canım yurdumu, "yolsuzluk algılama değerlendirmesi
sıralamasında" 66. sıraya yerleştiriveriyor ve bu anlamda Senegal, Ruanda
ve Uganda'dan daha beter bir tabela oluşuyor.
Bu
baptan olmak üzere, yolsuzluk ve kayırmacılık üstüne ihbarlar ve haberler
olmaksızın gün geçmiyor ise, yine yukarıda bahsedilen konularla ilgili görev
yapmak üzere ihdas edilmiş kurum da, görmeme ya da aklama kabilinden soruşturma
sonuçları yayınlıyorsa, demek ki tuz da kokmuş... Zaten iddiaların asılsız olma
ihtimali akla da uygun düşmüyor, konu ile ilgili harika fıkralar ve hikayeler
uydurma kabiliyetine haiz necip milletimizden de bu kabil davranış beklenmez ve
mezkur fıkra ve hikayelerin esin kaynağı olan davranışları itina ile icra eder.
Bunların en ünlüsü ise; belki de herkesin bildiği, "eksik evrak" hikayesidir, malum; vatandaş bir iş için
bir kamu dairesine iş takipçisi vasıtasıyla baş vurur, sürekli eksik evrak var
diye talep sonuçlandırılmaz, artık gecikmeden canı iyice sıkılan vatandaş
bizzat ilgili makama gider ve eksik evrak nedir diye yetkililere çıkışır.
Vatandaşı ilgili departmanın müdürüne çıkarırlar, vatandaş başlar müdür ile
konuşmaya, müdür dosyayı açar ve vatandaşa der; "14 ocak 1970 tarih ve 1211 sayılı kanuna uygun tanzim edilen
evrak eksiktir"... Kendi müracaatının ve talebinin bu kadar önemli
olmadığını düşündüğünden olsa gerek anlayamadığı evrak nedir diye ısrarla
söyleyince, müdür cüzdanını açıp içinden çıkardığı bir adet 100 TL'nin üstünde
yazan ibareyi gösterir... Artık eksik evrak anlaşılmıştır... Allah selamet
versin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder