Perşembe, Haziran 02, 2016

ALINGANLIK

Hemen hemen herkesin bildiği bir fıkra vardır ve insanların gereksiz ya da tam tersi gerekli alınganlıklarına vurgu yapılır. Öyle değil mi, bir şey anlatıyorsun, hemen üstüne alıyor insan ve başlıyor çemkirmeye… Bunun en güzel örneği 1980 Faşist askeri darbesinin reisi Kenan Evren tarafından verilmiştir… Mezkûr darbeci kendisini aklayacak ve yaşatacak anayasanın yapımı sırasında, hayır oyu karşılığı mavi pusulayı çağrıştırıyor diye, neredeyse mavi gözlü olmayı bile yasaklayacaktı, kolayca hatırlanacağı üzere, karikatürlerde “mavi” rengi işaret eden durumlarda “halkın kafasını karıştırma” mitinglerinde başlardı, görüyorsunuz değil mi sevgili vatandaşlarım, adamın gözünün mavi olduğunu söylüyorlar ya, aslında “anayasaya hayır oyu” verin demek istiyorlar, vs vs…

Fıkra; Adamın birinin lakabı ördekmiş. Arkadaşı da havaya bakıp “hava bulutlandı” demiş. Bunun üzerine lakabı ördek olan arkadaşı sinirlenmiş “Sen bana ördek dedin!” diye çekip gitmiş. Arkadaşı durdurup “Ya ben şimdi ne yaptım, ne zaman ördek dedim” diye sormaya başlamış. Neyse bizim ördek açıklamış “Hava bulutlandı, yağmur yağacak, göl olacak, su birikintileri olacak, orada kim yüzer? Ördek! Sen bana ördek dedin!”

Mesela “hırsız var” diye bağırırsan, hemen hırsızlar üstüne alınıyor… Mesela, ayakkabı kutusu taşırsan, ayakkabı kutusunu başka amaçlarla kullananlar alınıyor… Şimdi yobazlar diyorsun, hemen alınıyorlar, faşist diyorsun hemen alınıyorlar… Yobaz değilseniz ya da faşist değilseniz neden alınıyorsunuz, değil mi? Ya da siz de kalkın yaşasın yobazlar deyin, yaşasın faşistler deyin, değil mi?

Aşağıda, konuya yönelik okuduğum 2 ayrı kitaptan, 2 ayrı öykü bulunmakta olup, yukarıda dediklerimizin teyidi babında yaşanmış ve oldukça etkilidir…

“DİK DUR DEVRİMCİ OL” adlı kitabın yazarı, Hasan Kaplan, 12 Eylül askeri mahkemelerinin, “Ali kıran, Baş kesen” olduğu dönemde, her nasılsa bu mahkemelerde görev yapan ama “illaki hukuk” diyen onurlu bir hâkim Arif Hikmet Korkmaz’ın sıra dışı tutumunu anlattıklarından bir kesit…
Mahkemede tanık olarak dinlenen bir polis; hakimin soruları üzerine,  sanıklardan birini kast ederek,
“Efendim bana faşist dedi”
Hâkim
“Nereden biliyorsun sana dediğini?”
Tanık;
“Bana dedi efendim.”
Hâkim;
“Oğlum nereden biliyorsun sana dediğini?”
Tanık, ellerini önündeki kürsüye iyice yerleştirerek, öne doğru abanıp, gözlerini kısarak; Hâkim’e baktıktan sonra, sesini kalınlaştırarak, ağır, her sözcüğün arasına uzun boşluklar koyarak konuşmaya başladı:
“Efendim, bunca yılın tecrübeli polisiyim. Emekliliğim geldi. Yıllarca, Türkiye'nin her yerinde görev yaptım. Ben bilmem mi? Kime “faşist” dendiğini.”
Hâkim; polisin, bu kendinden emin tavrı karşısında; onun “bana faşist dedi” dediği sanığa, dönerek;
“Sen sanığa faşist dedin mi?”
Sanık ayağa kalkarak; yüzünde alaycı bir tebessümle;
“Efendim faşiste, faşist demeyeceğiz de ne diyeceğiz? Ayrıca sizin de, tanığa “nereden biliyorsun sana dediğini” diye sormanıza gerek yok. Bakın; tanık kendinin ne olduğunu biliyor.”

“TARİHLE SÖYLEŞİLER 2” adlı, sözlü tarih çalışmaları gerçekleştirilen kitapta, Halil İbrahim Arı anlatıyor bölümünden bir öykü…
Bizim için çok önemli şenliklerdi. Ankara’dan Hakkı Zaptçı, Alper Usal, Ali Asker geldiler. Fatsa Çocuk Korosu, Hacıbektaş'tan semah ekibi geldi. Çok ilginçtir, Pir Sultan'ın köyünde üçbin kişilik bir şenlik düzenledik. Ne yapıldı ama? Yıldızeli’nden Pir Sultan köyüne gelirken bir ana şose var. Pir Sultan köyü sağda biraz yukarıda bir yerde. O yoldan ayrıldıktan sonra 1,5-2 kilometrelik yerde yol yok, traktör işliyor sadece. İmece usulüyle biz o yolu yaptık. Hakkı ve diğer arkadaşlar da başında durdu, orada o yol yapıldı bitti bir günde. Arabaların girip çıkacağı rahat bir yol oldu. Çok sayıda Sünni köyü geldi Pir Sultan Şenliğine. Çünkü Yıldızeli’nin Yıldız dağı çevresindeki insanlar onlar, onlar da sahip çıkıyorlar Pir Sultan'a, bir anlamda bizimde ozanımız bizimde adamımız şeklinde bir benimsemeleri var. Ama şunu fark ettim, “Kahrolsun faşistler” denildiği anda -mitinglerde olduğu gibi şenliklerde de millet türkü de söylüyor slogan da atıyor- Sünni köylüler tek tek ayrılmaya başladılar. Üçüncü günün sonunda bir tane Sünni kalmadı. “Kahrolsun faşistler” dendikçe kendilerini dışlanmış ve o slogan hep kendilerine söyleniyormuş gibi algıladılar. Biz bunu fark ettik, durdurmaya çalıştık ama geç kaldık.


Bu kadar alınganlık, olsa olsa doğru tarif karşısında gerçekleşir… Hallarımız aynen böyledir… Aslında hepimiz biliyoruz, ne olduğumuzu da, yüzümüze söylenince kızıyoruz…

Hiç yorum yok: