Pazartesi, Temmuz 18, 2016

RODOS

Rodos; 12 adaların en büyüğü, Yunanistan’ın adaları içerisinde de en büyük 4. Adası olup, en çokta akıllarda, ünlü Rodos şövalyeleri ve New York Özgürlük anıtına da esin kaynağı olduğu varsayılan, antik çağın 7 harikasından biri kabul edilen, Yunan Güneş Tanrısı Helios'un sembolize edildiği Rodos liman heykeli, “Kolossos” ile yer etmektedir. 32 mt. yüksekliğinde ve tunçtan imal edildiği anlatımlardan edilen bilgilere göre varsayılan heykel, Rodos Mandraki Limanının, bugün yerinde sütunlar üstüne yerleştirilmiş karşılıklı “2 ceylan” heykelinin yer aldığı yerde ve bir bacağının liman girişinin bir tarafına, diğer bacağın ise diğer tarafına bastığı düşünülmektedir.

Rodos; geleneksel kapitalist turizm anlayışı açısından, Yunanistan adına, tam bir “amiral gemisi” gibi duruyor anlaşıldığı kadarı ile… Genel kabul görmüş turizm faaliyetleri içerisinde her şey dâhil sistemi buraya uğramamış, neredeyse 15-20 dakikada bir uçak inen, birkaç limanında ciddi miktarda Kruvaziyer gemisi bulunan, birkaç marinası ağırlıklı yabancı bandıralı yatlarla dolu olan, Türkiye’den bile yıllık 250.000 turistin gittiği ada halkının 120.000 olan toplam nüfusunun %70’sinin 6 ay boyunca sadece ve sadece hizmet sektöründe çalıştığı söylenmektedir. Plajlarının tıklım tıklım dolu olduğu, sokaklarında özellikle de “ortaçağ kent” bölgesinde insanların neredeyse 24 saat esası ile iğne atsan yere düşmez kabilinden kalabalıklar oluşturduğu kentte, eğer burada sivil giyim ile görev yapmıyorlarsa, pasaport kontrolü dışında polis görmek zor mesela…

Rodos bizler açısından; hem tarihi hem de kültürel bir hazine değerindedir ve Fethi Paşa Saat Kulesi ve Süleymaniye Cami'ininde içinde bulunduğu, başta da Rodos Ortaçağ Kenti bu yüzden UNESCO tarafından “Dünya kültür mirası” listesine tereddütsüz alınmıştır. Ancak bu kadar değerli olmasının yanında, turizme ve ticarete kurban edilmiş görüntüsünden de kurtulamamıştır. Kapitalizm için dur durak yoktur, sahip olunan ve korunması gereken değerlerin, ticaret malzemesi haline getirilme konusunda ve Rodos tam da bu yüzden ne yazık ki çok kötü bir örnektir, bana göre. Her türlü kültürel ve tarihsel yapı birer ticarethane haline getirilmiş ve kimisi kafe, kimisi taverna ve kimisi de hediyelik eşya satılan dükkân haline dönüştürülmüş… Gerçi bu bazı ziyaretçiler açısından, hem alışveriş, hem de aynı zamanda tarihi mekân gezme gibi güzel bir durum oluşturuyor olsa da, fazlaca banal görüntüden kurtulamıyor.

Tarihe 1. Dünya savaşı diye geçen, sömürge paylaşım savaşları içerisinde, sömürgecilerin anlaştıkları ve kararlaştıkları üzere, İtalya tarafından, Osmanlı İmparatorluğunun, başta Kuzey Afrika’daki toprakları olmak üzere, savaş içerisinde hedef olmuş, bilahare de savaş sonrasında Güney ve Güney-Batı Anadolu hedef tutulmuş ve bu kapsamda içlerinde Rodos Adasının da bulunduğu 12 ada işgal edilmiştir. Bugün hala kullanılan ve genellikle kamu binalarının çok büyük çoğunluğunu oluşturan yapıların, İtalyan işgal güçleri tarafından yapıldığı bilinmektedir.

Ekonomik krizin hayatı ne kadar etkilediği konusunda; ironik ama son derece sade anlatım ile bir tarife kulak misafiri oldum ki, muhteşem idi ve ben bunu burada ne kadar anlatabilirim bilemiyorum ama deneyeceğim. Katıldığım bir gezi sırasında, Tur Otobüsünün şoförünün hemen yanımdaki masada oturduğunu gördüğüm ve tura katılan ve sonradan İtalyan olduğunu anladığım 2 hanımefendinin yanına gittiği ve Yunanistan’da durumların nasıl olduğunu sorduğu anda, İngilizceyi muhteşem tatlı Yunan aksanı ile ama şamata ve abartı içinde yaya yaya konuşmasını bildiğimden kulak kabarttım, el cevap, yaşasın Komünizm, yaşasın Chipras Komünizmi diye başlayıp, “katıldığınız bu tur geçen yıl 6 euro, bu yıl ise 12 eurodur”. Artık söylenecek laf bitmiş, yeni konuya geçilmişti bile…

Sabah erken saatlerde; yürüyerek şehrin hemen dışındaki panorama tepesinin yanındaki antik stadyuma gittiğimde, korunaksız ama bakımlı olduğu, insanların adeta tarih soluyarak sabah koşularını yaptıklarını gördüm, muhteşem büyülü bir atmosferde sabah sporu yapıyor olmanın mutluluğu “good morning” deyişlerine yansımakta idi, anlatılır gibi değil…

Gökçeada’lı bir Rum asıllı Yunanistan vatandaşı ile sohbetimde, adadan, tarlalarına el konularak nasıl göçe zorlandıklarını ve bundan nasıl rahatsız olduğunu üzüntü ile dinledim, ancak hem Adnan Menderes, hem de şimdi ki Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’dan nasıl memnun olduğunu duyunca da hayrete düştüm… Büyük bir talan hareketi olan 6-7 Eylül olaylarının, düzenleyicilerin başının A. Menderes olduğunu biliyor olmasına rağmen bu takdiri anlamak mümkün değil idi şüphesiz, şimdi ki yönetimin ise “Ruhban okulu” izni için sevildiğini anlayınca da, suyun hem bu tarafında, hem de o tarafında düşünme organını yeterince kullanmayan ne çok insan olduğunu, tekrar acı acı anımsadım.

Bu ülke gündeminde bu yazı da ne şimdi diyenlere cevap, bu da bizim "penguen belgeseli" olsun, Ahmet Hakan'a kapak olarak... Sarı öküzü sakın kaptırmayın denildiğinde hiç kulak asmadınız ya, ahaada size penguen hikâyesi…

Bir şiirinde, “RODOS HEYKELİ” benzetmesini yapan tüm zamanların en büyük şairi Nazım Hikmet ile son…

Ayağına 45 numro Amerikan kundurası geçirmiş
bir RODOS HEYKELİ gibiyim!
Sigorta şirketleri
…………            sigortalıyor beni 101 seneye.
Herkes
          …………gözlerinin bebeğine sığmayan
…………          vücudumu yekpare mermer sanıyor.
Halbuki ben
         …………dev gövdemin

         ……………kof bir alçı kalıp olduğunu biliyorum.

Hiç yorum yok: