Pazar, Eylül 11, 2016

MÜŞTEBİH-İ HÜDAVEND

Memleketin birinde, kafayı iç düşmanlarla yemiş bir cengaver Hüdavendigar varmış, tam layığı ile maraz-ı vesvese olan bu muhterem, önüne her gelene ve kendisine yaren gördüğü zevata mutlaka, iç düşmanları sorar, iç düşmanlarından korkularını anlatır, derci derd ile derman soruştururmuş. Sürekli bir kuşku, korku ve tedirginlik ile varsa yoksa "iç düşman, iç düşman" der sayıklarmış. Artık rüyalarına bile girip kendisini teslim alan bu iç düşman tehlikesinden nihayetinde "cesaret ya resulallah" deyip kurtulma kararı verir...

Derhal "heyet-i vükela-i akıldane" toparlanır, sual-i istifham ve vesvese üzerine istişareler yapılır, kendilerine tevdi edilen vazife-i mühim üstüne ayrı ayrı kafa yormaya başlayan zevat, meşreplerine çokta denk gelen bir biçimde zat-ı şahanelerine tek tek müracaat eder, karar-ı münasiplerini arz ederler.

En sadık-ı akıldane karar-ı münasibini; "devlet-i ahali, aç kalsa, susuz kalsa, her daim, şükr müessesesine sıkı sıkıya bağlı olup, kuzu misali sessiz gibidir maaşallah" deyip başlar, anlatmaya... "Kuzudur şüphesiz ama lakin içlerinde redd-i biat nam-ı diğer "aktaşlılar" diye bir grup vardır, bunlar herhangi bir fırsata haiz durumda behemehal ahalinin önüne düşer, ahaliyi cesaretlendirir, ahalinin de asi davranışlar göstermesine sebep olur, bunlar ki, Allah Muhafaza, müesses nizama düşmanlık bellerler ve belletirler, o kadar ki, saraylara bile hücum edecek cesareti bulurlar kendilerinde mazallah, bu sebeple görüşüm odur ki, hudud-u memalik dahilinde, her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, tez elden derdest edilip, huzur-u muhakamede usulü derecesinde aktaşsız edilmeleri dinen ve aklen vaciptir. Memelik-i hüdavendinize "aktaşlı" adam ihtiyacı yoktur, bilakis, tak diye emrolunca şak diye fiil-i arz eyleyecek ferikler luzum-u ihtiyaçtır."

Hüdavend hazretleri; fikr-i mutabakat içinde, derhal, "icraat ya resulallah" deyüp, hudud-u memalik dahilinde her köşeye dellallar çıkartılıp, her kim ki, "aktaşlı" teslim ola, olmaz ise, her kim ki "aktaşlı" tanıya ihbar eyleye, kim ki ihbar eyleye 3 kese altın ile yetmezse 5 kese altın ile ihyaya..." vs. vs.
Ahali içinde, ihbar müessesi gayet güçlü, muhbir olmaya hevesli o kadar çok muhterem vardır ki, gelen ihbarların gereğini yerine getirmekte zorlanılır ve şükür ki nihayetinde sağda-solda-kıyıda-köşede ne kadar babayiğit "aktaşlı" varsa derdest edilir. Huzur-u ahalide sıra sıra mengeneler kurulur, "aktaşlı" babayiğitler mengenelere sıra sıra dizilirler, canhıraş bağırtılar, inlemeler arasında günler boyunca amel-i hadımat icra edilir... Tüm kötülüklerin, olumsuzlukların müsebbibi tayin olunan "aktaşlı" zevat, artık yoktur... Artık işlerin kötü gitmesinin müsebbipleri ortadan kaldırılmış olup, memalik'in önü aydınlıktır, parlaktır, memalik uçuşa hazır ve nazırdır gayri... Daha önceleri işler kötü gidince sadr-ı azam ya da nazır kellesi alan hüdavendler, vakta ki müşkülatların çözümünün bu olduğu konusunda inanırlıklarını kaybettiler, derhal bir ileri hamle daha gerçekleştirip, "aktaşlı" diye bilinen bu musibetleri, "aktaşsız etmeyelim de besleyelim mi" deyü tamamen yaşı küçük, büyük demeyip derdest etmişlerdir.

Gerçi, tak diye emrolunca şak diye fiil-i arz eyleyecek ferikler, asla ve kat'a, biz beceremedik, batırdık tüm memalik'i dememiş ama olsun yine de biz değil onlar suçludur, edasından zinhar vazgeçmemişler ve tüm bu babayiğit "aktaşlılar" aktaşsız edilmelidir fikrinden ricat etmemişlerdir.


Aradan geçen seneler seneleri kovalar, asıl düşmanın dışarıda olduğunu bilmesine rağmen, müstevlileri ile siyasi emel tevhidinde bulunma gayretkeşliği içindeki muktedirler, harici bedhahların iştahını iyice kabartırlar ve artık memalik, başta tüm kaleleri olmak üzere, tersanelerinden tutun da imalathanelerine kadar bir fiili işgal altındadır, tüm şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere de, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içindekiler şahsi menfaatlerini, harici bedhahların siyasi emellerine turkuaz halı sermişlerdir. Fakr-u zaruret içinde kıvranan halkı gördükçe, memalik-i perver birkaç ferik fiili işgale karşı çıkmak arzusuyla, yanıp tutuşur ama "aktaşlı" babayiğitlere ihtiyaç vardır, ve ne yazık ki artık "aktaşlı" babayiğitler yoktur, onların yerini, bırakınız gelsinler, bırakınız yapsınlar, gerekirse nar-u necaset ile bir ömür geçiririz, bize biz yeteriz, diyen aklı kıt, duygusu ve biatı sonsuz, memalik oğlanları vardır... Artık, memalik boydan boya hiç direniş göstermeden, hatta alkışlar eşliğinde, küffara teslim edilmiş, küffarın mümessilleri bankerler, papazlar, patrikler, işgörenler, dahili müttefiklerinin "ehl-i islam, diyanet-i vatan, akide-i milliye" nidaları ile hoş gelmişlerdir. Riyaset-i ticariye, riyaset-i siyasiye, harici bedhahların nihayetsiz iştahası karşısında eklemlenmiş vaziyettedir artık... Allah selamet versin...

Hiç yorum yok: