Cuma, Eylül 23, 2016

GENOCIDE OF THE SINTI and ROMA

Almanya ve faşizm üstüne nutuk ve fetva verenlerin büyük ekseriyeti, soykırım  mevzuunu, Adolf Hitler ile başlatır ve onunla nihayetlendirirler, sanki öncesi ve sonrası sütten çıkmış ak kaşıkmışçasına, ama kazın ayağı hiçte öyle değildir... Hitler'in-faşistlerin iktidarı ele geçirmelerinden bir hayli önce, 1926 yılında önce bir eyalette ve bilahare de tüm ülkede geçerli olmak üzere çıkarılan, "Çingene yasası" ile, başta Sintiler (Manuşlar) ve Romanlar olmak üzere, "Valştikarlar", "Gaynikanlar"" "Piomestesi", "Kalderaşlar" vb. gibi tüm Çingene etnik alt grupları, hayat onlara zehir edilecek şekilde düzenlemeler yapılarak, "tembel, çalışmaz, asosyal, hırsız, sadece eğlence peşindedirler" gibi yalanlar ile ötekileştirilip, devlet katındaki zaten ciddi yok olan itibarları toplum nezdinde de yok edilmeye çalışılmıştır. Nazi öncesi durum bu olunca, faşistlerin iktidara gelmelerini müteakip tam anlamı ile bir felaket haline dönüşmüş ve "ari ırk" dışı nitelemesi ile "katli vacip" duruma düşürülmüşlerdir. Biraz daha ansiklopedik bilgi, ana grup "Sintiler" Orta Avrupa Çingeneleri, bunlara "Manuşlar" da denir, ki "Manuş" Sanskritçe "insan" demektir, aslen Hindistan'ın "İndus Nehri" kıyılarından ve Pakistan'ın Sind Eyaletinden geldikleri iddia edilen bu kavimler ne yazık ki, milliyetçiler tarafından hep hedef gösterilmişlerdir ya da hedef olmuşlardır.

Türkçe Etimoloji sözlüğü "Nişanyan Sözlüğüne" göre de; Çingene sözcüğü, eski Türkçede, "fakir, yoksul, miskin" anlamında kullanılmış, ancak yazılı olarak ta ilk kez 1378 tarihinde Yunancada kullanıldığı görülmüş ve Türkçeye de Yunancadan geçtiği tahmin edilmektedir. Eski Türkçede de ilk defa, 1465 tarihinde kullanılmış olduğunu da buradan anlamaktayız. Diğer taraftan, Türkiye'de halen Muğla civarında Cingen, Adana civarında Cono, İzmir civarında Roman, Edirne ve Kırklareli civarında Şopar, Kırşehir civarında Cingan, Diyarbakır civarında Mıtrap, Hatay ve Maraş civarında Abdal diye adlandırıldıkları bilinmektedir.

Almanya'da iktidarı ele geçiren faşistler (nasyonel sosyalistler-naziler), derhal 1926 tarihli yasayı geliştirerek, Roman ve Sintileri de, tıpkı Yahudiler gibi, çoluk çocuk demeden, ari olmayan aşağı ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’daki, başta Auschwitz olmak üzere Dachau’da, Flossenbürg’da ve diğer yerlerdeki toplama (konsantrasyon-Nazi) kamplarında, Sintiler ve Romanlar tarafından "porjmos" (parçalanmak) diye adlandırılan büyük bir soykırıma tabi tuttular.  Nazilerin, iktidara gelince "Irksal Temizlik ve Araştırma Merkezi" adı altında bir devlet kurumu oluşturularak, soykırıma hazırlandıkları dönemde, Sinti ve Romanlar kitlesel olarak kayıt altına alınarak, ırksal bilirkişi raporları gereğince, bazı kaynaklarda 800.000'e kadar vardırılan, ancak Berlin'de, hemen Bundestag (Almanya Federal Meclisi) yakınında "Memorial to the Sinti and Roma murdered under National Socialism" adlı alanda düzenlenen anıttaki 500.000 Sinti ve Roman, gerek tıbbi araştırmalar adı altında canlı canlı katledilmiş gerekse de topluca katledilmişlerdir. Faşizm; her dönemde, her zeminde ve her şart altında gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir.

Yahudiler gibi büyük bir soykırımdan geçirilmelerine rağmen, Çingeneler, yeterince  politikacıları, sanatçıları ve yazarları olmadığı için kendilerini dünyaya anlatabilecek lobileri olamamış ve soykırıma uğradıklarını bile kimseye doğru dürüst anlatamamışlar, dolayısı ile tüm dünya bu soykırımdan yeterince haberdar olamamıştır. Tüm dünya Yahudi soykırımına haklı olarak sahip çıkıp, üstüne; lobiler, filmler, belgeseller, kitaplar, sivil ve askeri kurumlar oluşturularak, soykırım nedeniyle, Almanya'nın bile Yahudilerden özür dilemesi gibi sonuçlar alınmasına rağmen, benzer soykırıma uğrayan Çingeneleri ağızlarına bile almadılar. İşte tarih yazıcılar da böyle insanlardan oluşmaktadır ya da oluşturulmaktadır, istenilene dürbün tutarak konu büyütülür, istenilmeyene de yine dürbün, ama bu sefer tersten tutularak istenildiği kadar küçültülerek konu anlatılır.
 
Peki; konu Almanya açısından sadece Nazilerin sırtına yüklenerek kapatılabilir mi, zinhar, asla ve kat'a, yukarıda da değindiğim üzere, soykırım fikri 1926 yılında Nazi öncesi dönemde planlamaya başlanır, taa 1970'li yıllara kadar devam edecek, tıpkı 1926 tarihli "Çingene Yasası" gibi, 1953 yılında içerik daha da sofistike hale getirilerek "Göçerler" yasası mucibince benzer davranışlar gösterilmiştir.

Geçenlerde, bir seyahat esnasında; akşam arkadaşlarımızla Yunanistan'ın Kavala kentinde bir meyhanede "uzo" içerken yanımıza 12 yaş civarında esmer, son derece bakımlı bir çocuk gelerek, sattığı güllerden satın almamızı, hem de çok düzgün bir Türkçe ile söyleyince, Türkçeyi bu kadar düzgün nereden öğrendiğini sorunca, "ben Çingeneyim" dedi, benim ise "ben de Çingeneyim ama Yunanca bilmiyorum" demem, oturduğum arkadaşlarım dışında kimse tarafından duyulmadı anladığım kadarı ile...

Böyle gelişen gecede, Kavala gecesinde, yukarıda bahsettiğim konu üstüne arkadaşlarla koyu bir sohbete daldık. Arkadaşlarımın konu hakkında ne kadar da bilgili olduklarını bu vesile ile öğrenmiş oldum... Tuhaf olan şu ki; "gamalı haç"ı Hindistan'dan alıp, kendine sembol yapan faşistler, yine iddiaya göre Hindistan kökenli "Sinti"leri gözlerini kırpmadan soykırıma tabi tutmuşlar.

Hiç yorum yok: