Cumartesi, Kasım 19, 2016

AYNAROZ KADISI

Hayatları; az çalışma hatta çalışmama, üretimden tamamen azade ve zevk-ü sefaya dayalı, akılları fikirleri cinlikte, hinlikte ve yobazlıkta, sistemin kokuşmuşluğu ardına pusulanmış, bir adalet sistemi (aslında adaletsizlik) girdabında yetki, kavuk ve asa sahibi olmanın rahatlığı içinde, astığı astık, kestiği kestik bir saltanatın sürdürüldüğü devirlere ait, irade, hidayet, inayet, kudret, kumanda, nüfus, tesir ve makam nasıl bir şeydir ve nasıl ustaca ve hince kullanılır, bunların tekmili birden tek oyunda nasıl kullanılır, işte "Aynaroz Kadısı" oyunu bunların tüm cevaplarını veriyor. Mezkur oyun, Müsahipzade Celal tarafından; ki, yazar, genellikle eserlerinde, yozlaşan devlet yönetimi ve türeyen çıkarcı, işbirlikçi, dini kötüye kullanan, her şeyi kendi emellerine uygun yorumlayan din adamlarını konu edinmiştir, öncelikle Kadı ve Kilise arasında, sonrada Şeyhülislam, kadı ve davacı kilise papazları arasında geçen bir yargılama sürecini konu alır, baştan sona tam manası ile bir hiciv döktürmesi olup, iddiaları öteki dünya ve öteki dünyanın nimetlerinden faydalanma olan Müslüman ve Hıristiyan din adamları arasındaki; güç, para, mal, mülk ve kadın tutkusu yarışmasını fona alıp, önde de reşit olmamış bir Rum kızı, onun mirası, onun iştigali ve nikahı üstünden, misyonlarından nasıl ırak olduklarının bir hicvidir.

Aynaroz, Yunanistan'da manastırlarıyla ünlü ve kutsal Athios dağının bulunduğu bir yarımada olup, deniz seviyesinden de yaklaşık 2.000 mt. yüksekliktedir, ancak anladığım kadarı ile halen burası özerk bir din devleti gibi durmakta ve yine araştırmalarımda da gördüm ki, Bizans ve Osmanlı döneminde de özerkliğini hiç kaybetmemiş bir hükümranlık alanı ve yaklaşık 2.000 civarında din adamının yaşadığı söylenmektedir, çok çeşitli dillerin konuşulduğu söylenen bu manastırlarda ne yazık ki rahibelere yer yok ve de halen de kadınların ayak basamadığı "Avrupa Birliği" içerisinde yer alıp, üstelikte Aynaroz'un adının da "Bakire Meryem Bahçesi" olduğu söylensin... Özerk Aynaroz devletinin ruhani lideri, İstanbul Fener Patriği Barthelomeos, Devlet Başkanı ise Yunanistan’ın Dışişleri Bakanıymış, ne diyelim kendileri bilirler, ama durum bu imiş...

Oyunun konusuna gelince; Şeyhülislam Kehkeşanizade Lem’i Molla’nın bacanağı Divrikli Yakup medreseyi ite kaka bitirir, torpillerle çeşitli görevler üstlenirse de, rüşvet, hile, hurda, desise ve kadın düşkünlüğünden dolayı sürekli bir yerden bir yere sürülmektedir, ancak torpili çok önemli bir mevkideki zat olması münasebetiyle de sürekli görev almaya da devam eder, sonunda da "Aynaroz" da kadılığa tayin olunur. Mahkeme katibi Rükneddin'in delaleti ile, görevleri hakların korunması olmasına rağmen hakların rüşvete, iltimasa dayalı yitirilmesi için hile-i şer'iye yollarına itina ile başvururlar. Kalyoncu Adem Ağa'nın kadılıkta, subaşı aracılığı ile kalyonlardaki buğdayların boşaltılıp gerekli incelemeleri yapıldıktan sonra yeniden yüklenmesini işini görürken onu soyup soğana çevirirler ama bu sırada gecikmeler nedeni ile korkulan ve beklenen fırtınanın çıkması sonucu tüm kalyonların yok olmasına neden olurlar.

Afroditi isimli güzel Rum kızının, sevdiği genç Hristo sayesinde  ailesinden miras olarak kalan "15 bin duka altını" olduğunu öğrenen Divrikli Yakup, evvel emirde güzel Rum kızına iç geçirerek, kızı sözde kendi korumasına alır ve kadı evine kapatır, adada öğrendiği, ergenliğe ermemiş kızın ailesinden kalan, taşınır, taşınmaz tüm mallar tutanağa dökülerek, Aynaroz Kadılığı Öksüzler Sandığına devir edilir... Artık güzel ama ergenliğe ermemiş kız kadı'nın korumasındadır ya, evde kendi karısını, sözde şarap haram olduğundan, şarabı şıra diye yutturarak karısına içirir ve bu aşamadaki emellerine ulaşmaya çalışır. Diğer tarafta Aynaroz'lu papazlar boş dururlar mı, ne yapıp edip bu paranın üstüne yatmak için, öncelikle hayatta kimsesi olmayan kızın, kadı'nın evinden kaçırılması gerekir, kızı kaçırırlar ve kiliseye kapatırlar, hinoğlu hin külyutmaz kadı Divrikli Yakup hemen hinliği çözer ve subaşı ve ekibi ile birlikte kiliseye baskına gidilir, kilisenin kızın mirasının kiliseye kızın reşit olma tarihine kadar emanet edilmiş olması iddiaları karşısında, şeytana pabucunu ters giydirecek yöntemlerle 15 bin duka altını geri alır, altınları geri aldığı gibi kızı da  kilise tarafından evlenmesin diye nişanlısına konulan aforoz işlemini de kaldırarak sevdiği Rum genci Hiristo ile evlendirir. Artık paralar güvenli eldedir ve güvenli ellerin de geleceği güvendedir.

Ancak, Aynaroz baş papazının Şeyhülislam nezrinde yaptığı itiraz üstüne, görülen davada ise, kadı Divrikli Yakup çeşitli rüşvetlerle şikayetçi papazı haksız duruma düşürür, Müslümanlıktan kaçıp Hıristiyan olduğu iddiası ile rahip sindirilir ve hapse atılır ancak oradan da kaçmasına göz yumulur.

Ama; muhtemelen 1978 yılında TRT de izlediğim oyunun aklımda kalan en önemli ve çok etkileyici bulduğum bölümü ise, yakalanan yasak şarapların, stoklanan yerde içine tuz atılarak rüşvet karşılığı sirkeye çevrilmesi ve suçun ortadan kaldırılması işlemi idi... Oyundan tek aklımda kalan bu bölümü üstüne, yeniden okumak için kitabı çok aradım ne yazık ki bulamamıştım, ancak kızımla bir sohbetimiz sırasında, günümüzü hicveden bir hikaye anlatmam gerekince, anlattığım bu hikayeden ve kitabı bulamadığımdan bahsettikten sonra, kızımın yılmadan sahhafları bile araştıran inatçılığı sayesinde, kitabı İzmir Karşıyaka'da bir sahhafta bulabildik... Kitabı mezkur Sahhafa gidip alıp bana ileten dostuma ve kızıma tekrar bu vesile ile teşekkür ediyorum.

Kime ait olduğunu öğrenemediğim ama uzun bir zamandır, bildiğim ve kullandığım bu sözle bitiriyorum.

Devlet-ü Osman-î Ali'de
Terfi-i temayüz
İlim irfan ile olmaz
Terfi,
Ya olacak kuvvetli iltimas
Ya olacak madeni haz

Ya da olacak ten ile temas

Hiç yorum yok: