Pazar, Aralık 04, 2016

ONBİNLERİN DÖNÜŞÜ ANABASİS-1

Ksenefon, Anabasis Onbinlerin dönüşü adlı, seyahatname ve askeri günce sayılabilecek kitabında, Manisa’nın Salihli ilçesinin batısındaki antik Sard şehrinden doğuya doğru yola çıkıp, Konya üstünden Anadolu platosunu aşmasını, Gülek Boğazından Kilikya’ya inip, Kuzey Suriye üzerinden Mezopotamya’ya; bugün ki Bağdat yakınlarındaki Babil’in birkaç km. yakınındaki Kunaksa' ya varışını, savaş anları ve kaybedilen savaşın ardından, dönüş için gelmiş oldukları güzergahın güvensiz olacağı düşüncesiyle, kuzeye, sırasıyla, Karduklar ve Armenia ülkelerinden geçerek, Karadeniz'e, Trabzon, Giresun, Ordu ve Sinop, oradan da batıya İstanbul'a kadar olan yolculuğu anlatmaktadır.

Mezkur kitaba, Karduklar (Kürtler), Armenia (Ermeni) ülkesi ile Trabzon'un ve birçok Karadeniz şehrinin kuruluşunun Helenler tarafından gerçekleştirilmiş olması konu olmuş diye, Milliyetçi-Mukaddesatçı cenahta kıyametler kopmakta olduğu da bir gerçektir. Neymiş efendim, "bu ülkenin sahipleri Müslümanları, kendi ülkelerinde "kiracı"; Anadolu ile hiçbir ilgisi bulunmayan Helenleri, Kürtleri hatta Ermenileri, "ev sahibi" gösteriyor diye vaveyla koparıyorlar. Bu aklı evvellere göre, demek ki, MÖ 400 yıllarında Ksenefon diye bir kefere soyu çıkıyor, bu topraklara yaklaşık 1400 yıl sonra Türkler akın akın gelecek, 1000 yıl sonra da Müslümanlar buralarda olurlar, "en iyisi ben tedbiren şimdiden yazayım" diyerek kaleme alır tüm bu yazılanları... Neyse şükür yine de, ya Ksenefon'u da komünistlere bağlasalar idi, ne yapardık... Kaldı ki; benzer gözlem ve tespitleri tarihin babası olarak bilinen Herodot'ta yapmıştır, ama bu aklı evvellere, ne gam, ne keder... Eeee tabii ki meseleyi Dağ Türklerinin karda yürürken "kart, kurt, kürt" diye ses çıkarırlardı gibisinden açıklamaya çalışanların başka bir şey üretmeleri de mümkün değildir... Allah selamet versin...

Mezkur konu ile ilgili kitabın ilgili bölümünde şöyle yazılmaktadır, Karduk ülkesi ve Karduklar için...

"Batıya giden yolun Tigres'i geçtikten sonra Lydia ve İonia'ya yöneldiğini, dağların arasından kuzeye doğru uzanan yolun ise Kardukhların ülkesine girdiğini söylediler. Esirlerin söylediğine göre bunlar krala itaat etmeyen, dağlarda yaşayan savaşçı bir halktır. Bir zamanlar bu halkı boyun eğdirmek için yüz yirmi bin kişilik bir kraliyet ordusu gönderilmiş, arazi elverişsiz olduğundan bu ordudan tek bir asker bile geri dönmemişti. Kardukhlar sadece ovaya hakim olan satrapla anlaşma imzaladıkları dönemlerde Perslerle ilişkiye geçerlermiş.
Generaller bunları dinledikten sonra farklı güzergahları anlatan esirleri gönderdiler ve ne tarafa gideceklerine ilişkin hiçbir ipucu vermediler. Ancak Kardukhların ülkesinden geçmek zorunda olduklarını düşünüyorlardı. Esirlerin söylediğine göre buradan geçerek Orontas'ın yönetimi altındaki büyük ve müreffeh bir ülke olan Armenia'ya varacaklardı. Oradan da istedikleri yöne gitmek artık çok kolay olurdu. Düşmanlar erken davranarak dağ geçitlerini ele geçirir korkusuyla, hareket etmek için en uygun zamanı öğrenmek üzere tanrılara kurbanlar sundular.
O gün de ova üzerinde Kendrites Nehri yakınlarındaki köylerde kaldılar. İki plethron (26.9 mt ye denk gelen uzunluk ölçüsü) genişliğindeki nehir Kardukh ülkesini Armenia'dan ayırıyordu. Hellenler ovayı görür görmez rahatladılar. Nehir Kardukh Dağlarının altı yedi stadion kadar uzağındaydı. Burada hem erzak boldu, hem de yaşadıkları güçlüklerin muhasebesini sakin kafayla yapabileceklerdi. Kardukh ülkesinden yedi gün süren geçişleri sırasında sürekli savaşmış, kral ve Tissaphernes'ten görmedikleri kadar zarar görmüşlerdir."

Anabasis veya Onbinlerin Dönüşü  adlı eser, Helen filozof, yazar, tarihçi, seyyah, komutan-asker, Ksenophon’un ünlü bir eseri olup, ilkçağ gezi yazıları içinde uzmanlar tarafından en önemli gezi ve tarih yazılarından sayılmaktadır, hatta o kadar ki, mezkur eser, Amasyalı Starabon’'un seyahatnamesi ile Heredot tarihinin seyahat yazıları bölümünü oluşturan eserler ile birlikte  anılmaktadır adı. Ksenophon bu eserde yazdığı tüm olayları bizzat yaşayarak ve gözlemleyerek  MÖ 400 yıllarında yazmış olup, kitap sadece günümüz için değil  kendi döneminde de çok önemsenmiş o kadar ki bazı kaynaklar, kitabın Büyük İskender'in Büyük Doğu Seferinde pusula gibi kullandığını yazmaktadır.
Kitap; İlkçağda yazılmış en önemli gezi gözlem ve anıları ve askeri günce olarak bilinmekte olup, eserin adını aldığı "anabasis" kelimesinin ise, Yunanca'da; "yukarıya doğru tırmanma, yükselme" anlamına gelmekle birlikte, bazı kaynaklarda kelimenin kökeninin Arapça olduğu ve "kılavuzsuz yolculuk" anlamına da geldiği yazılmaktadır. Kitabın gezi, savaş güncesi olmasının yanı sıra, liderlik, gönüllülük, stress altında yöneticilik, o şartlarda bile istişareye dayalı karar, hatta tüm askerlerinin bile karar için görüş ve bilgi paylaşımı, ortak karar verme, belirsizlikler, şaşkınlıklar, yılgınlıklar, umutsuzluklar, ürküntüler arasında ve de en önemlisi sürekli iaşe ve ibate konusundaki alarm ve sürekli savaş içerisinde inanç ve umut kaybının zirvesindeki insanlara önderlik, liderlik yapacaksınız hem de son derece başarılı bir şekilde, işte bunların tamamı bulunmaktadır.

Ama bana göre de, kitabın en önemli tarafı, dönüş yolunda yaklaşık 1 hafta yolculuk yaptıkları Kardukh (Kürt) ülkesinde, yiyecek teminindeki engeller ve zorluklar bir yana yoğun Kardukhlu saldırıları altında ölüm kalım savaşı vermektedirler, Helenleri ve başta da liderleri Ksenefon'u öldürmek için inanılmaz saldırılar düzenleyen Kardukh'ların bugün Ksenefon'un yazdıkları ile mezkur coğrafyada kendi varlıklarını ispatlıyorlar ya, atalarının o zaman öldüremediğine bugünkülerin şükür etmesi gerekir herhalde ve kaderin cilvesi de bu olsa gerektir...



Hiç yorum yok: