Pazar, Mart 12, 2017

HİTLER'İN İKTİDARA GELİŞİ


Adı; Adel ve Wolf sözlerinin bir özeti sayılacak ve  eski Almancada "asil kurt" anlamına gelen, yakın çevresi ve akrabaları arasında da kısaca "Adi" biçiminde olan Adolf Hitler, 1919 senesinde Almanya İşçi Partisine (DAP) üye olarak politikaya girdikten sonra da uzunca bir süre "wolf" kod adı ile ayn-ı müsemmadır. 1919 da politikaya başlar, 1921'de de, 1 sene önce Almanya İşçi Partisinin (DAP) Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine (NSDAP) dönüşmesiyle ortaya çıkan yeni partiye genel başkan oluvermişti. Her şeye rağmen Almanya'daki meri yasalara göre, politikada gelebileceği yer buraya kadardı, yani Avusturya vatandaşı olması nedeniyle 1925 ile 1932 arasında bu statüsü değişmediği ve de kendisini adeta görünmez bir el olarak arkasından iteleyerek yükselmesini sağlayan güce rüştünü de ispat etmesi gerekiyordu. Bu arada kendisini büyük bir dikkat, özen ve önemle izleyen görünmez elin sahipleri, hemen tarihte pek çok benzerine rastlanacak bir hile-i şeriyye ile, tüm nazilerin başbuğu sayılan Rudolf Von Sebotterdorff tarafından kurulan ve politik arenada bir hayli de etkili olan Alman milliyetçi "Thule Cemiyeti" vasıtasıyla, dönemin İçişleri Bakanı ki, kendisi de Thule Cemiyeti üyesidir, devreye sokularak, önce devlet memuru bilahare de Almanya vatandaşlığına geçirilmiştir. Artık muhteremin önündeki engel kaldırılmış ve kapitalizmin buhranlı döneminin ruhuna uygun olarak ta  zapt-u rapt düzeninin önü iyice açılmıştır. Artık 1933 teki seçimlerden, her türlü hile, hurda ve desise ile murada erişecektir, görünmez elin sahipleri (aslında görünen ve de gayet iyi bilinen)... 1933'te Şansölye olarak hükümet başkanlığına, 1934'te de Almanya Cumhurbaşkanlığını devralarak, Cumhurbaşkanlığını "Führer" adı ile maruf ve meşhur hale dönüştürmüştür. Führer Adolf Hitler, görünmez elin çıkarlarının korunması, geliştirilmesi ve sorunlarının çözülmesi adına ve uğruna, artık tek başına, "Ein Volk, ein Reich, ein Führer" (tek millet, tek devlet, tek lider) gazı gereğince, tüm dünyayı kaplayan ve egemenlerinin 1. dünya savaşı ile çözemediği sorunlarının dayatmasıyla ortaya çıkan "büyük buhran" adlı kapitalizmin bunalımı muvacehesinde, karizmatik bir dil ile yapılan propaganda, görünüşte geniş alt ve orta tabaka katmanlarına aslında görünmez elin sahipleri egemenlere, yalan ve dolana dayanan, yer yer milliyetçilik, yer yer sosyalizm sosu, yer yer anti-semitizm, yer yer anti-komünizm, yer yer anti-kapitalizm yaklaşımı ile her şeye karşı, her şeye yandaş görünen kokteyl bir politika ile yol alıyordu artık. Yaratılan güçlü ve totaliter görünümlü bu faşist yapının tüm dünyanın başına nasıl belalar ördüğünü hemen hemen herkes layığı ile bilmektedir, konu üstüne fazlaca da kelama lüzum yoktur sanırım. Asıl konumuzun eksenini, bu eli kanlı diktatörün kısa sürede politika basamaklarını hızlı biçimde çıkarak, yaşanılan ekonomik buhranlarına çare bulacaktır umudu ile destekleyen ve perde arkasında her türlü fırıldağı çeviren, müesses nizamlarının uğruna batırmayacakları dünya olmayan egemenler ve onların bugün tüm dünyayı kasıp kavuran markalarıdır. Gerçi; cici ve görece demokratik uygulamalardan faide ütemeyip, müesses nizamın sırlarını atıp ta, aslına rücu etmesi ile, zapt-u rapt düzeniyle sorunlar kısa sürede çözülür muradı ile faşistlerin Almanya’da nasıl iktidara gelebildiği konusu, bundan kimlerin sorumlu olduğunu, faşistlerin iktidara getirilişinin gerekçeleri ve hangi dönemlerde kendilerine tekrar ihtiyaç duyulacağı ve dünyanın neresinde zuhur edeceği konusu, dün olduğu gibi bugünde insanlığın önünde görmesi gereken en önemli problemlerden birisi olarak durmakta ve gözüne batmaktadır adeta.

Hayata ilgisi olup ta, yakından takip edenlerin kolayca bilebileceği üzere; söz konusu "ekonomik buhran" olunca, politikanın soslarının çok çeşitli ve farklılık arz etse bile, ihtiyaca binaen hiç çekinilmeden kullanılıyor olmasının kaçınılmazlığı yeterince açık olup, zamanın ruhuna ve coğrafyanın gereğine uygun olarak sadece parti ve lider seçimleri değişiklik gösterebiliyor. Bilindiği üzere, Almanya büyük sermayesinin önde gelenleri, Thyssen, Krupp, Bayer, Bosch ve Siemens gibiler olup, Faşist Hitler politikalarının da belirleyicileri olmuşlardır ancak sakın bunlarla sınırlı kalındığı sanılmasın, bugün insanlarımızın büyük hayranlıkla kullandığı, Hugo Boss, BMW, İKEA, Coca Cola, Renault, Ford, Standart Oil v.b. gibilerde kaçınılmaz ve tarihsel misyonları gereği olarak bu kervanın içindedirler. Bu şirketlerin bugün artık büyük birer dünya devi olduğu gerçeği ile bir değerlendirme yapıldığında, Hitler ve benzerlerinin nasıl birer misyon sahibi oldukları son derece sarihtir. Örneğin, Faşist Hitler hükümetinin, "Yüksek Ekonomik Konsey" oluşumu bu açıdan anlamlı ve önemlidir, incelenirse konunun ne kadar da basit ve yalın eklemlemelere tekabül ettiği görülür. Önümüzdeki yazılarda bu büyük şirketler bazında yazılar yazmayı planlıyorum.

Yazımı yine Neyzen Tevfik'in durumu ve aynı zamanda misyonumuzu iyi tanımlayan bir beyiti ile nihayetlendiriyorum.

Bay Hitler yaralandı, dediler.
Menhus yıldız çabuk doğar dulunur;
Sen köpeğe kuduz de geçiver,
Nasıl olsa bir öldüren bulunur.

Hiç yorum yok: