İsmet
İnönü için son yıllarda inanılmaz çamur atma kampanyaları yürütülmektedir, bazı
münkir, münafık, zındık ve gafiller bunları eleştiri diye yorumlamaktalar, lakin
bu kabil kelamların neredeyse tamamı belden aşağı, kural dışı vurmalardır.
Yani, her türlü siyasi tutum ve tercih üzerinden eleştiri, katıksız milliyetçilikleri
ve bu uğurdaki acımasızlıkları üstünden eleştiri mümkün iken, neden "2 ayyaş" ve "veled-i zina" düzeyinde
ahlaksız ve olsa olsa paparazzi düzeyinde konuşmalar ile hedef alınırlar, gerçi
benim ve benzerlerim açısından sarih ve barizdir hedef, lakin ciddi bir oranda
insan tarafından itirazsız kabul edilir ve papağan gibi de tekrarlanır, bu
mezkur grup neden bu düzeyden salvo atış yapılır diye düşünmez, inanılır değil.
Şahsen
benim de, siyasi tercihleri ve tutumları, muhaliflerine karşı hışımları,
milliyetçilik ve asimilasyon üstünden yürüttükleri mücadele vs. vs. gibi birçok
konuda çok ciddi eleştirilerim var ancak dönem, padişahlık ve sultanlık düzeninin
tarafgirleri, şakşakçıları ve muhiplerinin saldırıları, emperyalizmin
buhranları neticesi yaşanılan 2 önemli paylaşım savaşı (1. ve 2. dünya
savaşları) hep göz önünde bulundurulmadan değerlendirmelerin yapılması doğrusu
ve olsa olsa başka muradın tezahüründen başka bir şey değildir.
Burada
birkaç başlık ile önemsediğim 2 farklı dönemde, hem de iktidarda iken, aldığı
olabildiğince liberal tutum kendisinin, hiç te sonrakiler gibi, bitimsiz,
katıksız düşmanlık gütmediğinin ifadesi sayılabilir. Mesela, kendisinin uzun
yıllar asker olarak yaşamasına rağmen, bazı münafıklar tarafından,
"askerlik görevinden imtina etmiştir" gibi subuk suçlamalar,
Muhalefet Partisinin Genel Başkanı olmasına rağmen TBMM'de duruşma yasaklısı
yapılması, seçim çalışmaları için gittiği, Kayseri ve Uşak'ta kendisine ciddi
fiili saldırılar yapılmasına rağmen soğukkanlılığını kaybetmemiş, şekeri yükselmemiş,
tansiyonu düşmemiş, fenalaşarak hastaneye kaldırılmamış, bayılmamış vs vs. Tüm
Avrupa'yı kaplayan 2. savaşa rağmen, öyle ya da böyle, diplomasi ile asla ve
kat'a fırsattan istifade diyerek, Osmanlı'nın yitirdiği topraklardan
nasipleniriz diye düşünmeden, gaza gelip, hülyalara kanmayıp, bu ülkenin
çocuklarının savaşa sürülmesini engellemiş olmasını bile içine sindiremeyen
savaş lobisinin düşmanları fink atmakta ortada, inanılır ve anlaşılır değil...
Eleştiri
yerine düşmanlık ikame ederek, saldırıya
geçen gafillerin, Cumhuriyet'in sırmalı, kademli ve kıdemli düşmanlarından biri
olan, dönemin "vatan haini"
ilan edilmiş sakıt bakanı, gazeteci ve mütefekkiri Ali Kemal'in (İngiliz ya da
Artin Kemal) oğlu, sonradan diplomat olarak bulunduğu İspanya'da bir suikasta
uğrayarak, eşini ve akrabasını kaybeden Zeki Konuralp'in Dışişlerindeki görev
için sınava alınırken ve sonrasında da ataması için, babasının büyük husumetine
şahsi ve siyasi olarak hedef olmasına rağmen, atama için kendisinden onay
isteyenlere, herhangi bir engel göstermemiş olması ise asla unutulmaz ve unutulmamalıdır.
Canım yurdumda sonradan yaşananlara bakınca konunun önemi daha da
anlaşılacaktır sanırım, sadece, ilgi, bilgi ve feraset ve de araştırma gerekir,
yoksa bildiği yanıldığına yetmeyen Aynaroz Kadısı kılıklı zevatın anlattıkları ile
iktifa edilirse, canım yurdumun gençleri, emperyalizmin jandarmasının gazı ile,
taaaa Kore'den Afganistan'a, oradan da Somali'ye kadar da asker olarak
gönderilir... Eyyy gafiller tarih sizin bildiğiniz gibi değildir ve de
zannettiğiniz kadar da "hay Allah yanıldım" diyerek sıyrılacak kadar
basit sorumluluklar yüklemez omuzlara... Eeeeee tarih hocası diye, kerameti
kafasındaki fes ile püskülünden menkul insanlar tayin ederseniz ve bunları
muteber tarihçi diye düşünerek, anlatımlarını müfredatlara koyarsanız, vay
geldi canım Yurdumun başına...
Bilindiği
üzere CHP'nin 3. Genel Başkanı Bülent Ecevit olmuştur, partinin değişmez Genel
Başkanı görüntüsündeki İsmet İnönü'nün, parti organlarının yenilenmesi seçimlerinde,
Bülent Ecevit'in hazırladığı listenin kazanması sonucu, sadece Genel
Başkanlıktan ve CHP den istifa ederek, milletvekili olarak çalışmalara devam
etmiştir. Seçim kaybetmeyi sindirmiş birisi olarak ta, serinkanlılığını korumuş
ve elini, kolunu partinin içinden çekmiştir. Asla, seçilen organları istifaya
zorlamak gibi, ya da organ seçimlerini Genel Başkanlık yetkisini kullanarak,
sonraları benzer durumlarda sıkça rastladığımız üzere, şeytana bile pabucunu
ters giydirecek ayak oyunlarına tevessül etmeden, tabanın teveccühüne itibar
göstermiştir. Sıradan milletvekili olarak görev süresi içinde vazifesini yerine
getirmek gibi bir onurlu davranışın sahibi olmuştur.
Aslında,
yapılan tüm saygısız çamur atmaların, asıl hedefinin rejimin ve laikliğin baş mimarı
Mustafa Kemal'dir, ayan beyan görünen budur. Ancak, belden aşağıya vurma uzmanı
bu muhteremler, benzerlerine diğer ülkelerde de rast edildiği üzere, 2. adam
üstünden asıl hedefe salvo atışlara devam etmektedirler.
Son
sözler yerine; Neyzen Tevfik'ten 2 beyit,
Esir
iken mümkün müdür ibadet
Yatıp
kalkıp Atatürk’e dua et Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet.
İşgaldeki
hali sakın unutma
Atatürk’e
dil uzatma şerefsiz Sen anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder