Pazar, Nisan 09, 2017

ALAÇATI OT FESTİVALİ

Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç; sürekli olarak Çeşme’nin bir festivaller kenti olacağını ısrarla ve usanmadan tekrarlamaktadır, burun kıvrıldığı hallerde ise de, büyük bir inanç ile kararlılık göstererek, Çeşme yarımadasının değişik bölgelerinde yapılacak ve sonuçta da “meşhur Alaçatı ot festivali yanına, 8 adet yeni festival daha ilave ederek, 9 merkez, 9 marka, 9 festival diye yola çıktık" iddiasını hep yinelemekte ve gerçekleştirilecek hiçbir festivalin hormonlu olmayacağını, hepsinin yerelin en has ve doğal halini yansıtacağının altını çizmektedir. İşte, "Germiyan Yöresel Lezzetler ve Sağlıklı Yaşam Festivali", işte Dalyan "aşk ve sevgi festivali", işte "Ovacık Tarımsal Kalkınma Projesi, kavun ve koyun festivali". Devamı gelecektir, görünen o... Ancak bu işlerin kolay olmadığını da belirtmek gerek, kolay olsaydı herkes bu kabil işler organize eder idi, başarının kolay gelmediğini bilenleri bir tarafa koyarsak diğerleri için anlamsız eleştiriden başka bir şey kalmadığını rahatlıkla söylemek mümkündür.

Bu kapsamda, Çeşme Belediyesi’nin önderliği ve katkıları ile "Alaçatı Ot Festivali" nin 8. si görüldüğü kadarı ile katılım zirvesine dönüştü bu yıl, dün gülenler, dün buna inanmayanlar ve onların temsilcileri de baktılar ki buradan pay edinmek mümkün, en önde yer alarak bayrak sallamaya hazirun oldular. Hülasa, bu görkemli açılış şöleninden, tüm mülki erkan, kortejde yer alarak paylarına düşeni, en azından bayrak sallayarak hak ettiklerini beyan etmeye çalıştılar.

Dün sabahtan itibaren, festivalin direk Alaçatı'ya ve Çeşme'ye bilahare de diğer 8 noktaya yansımalarını izlemek için erkenden kendimi dışarıya attım. Çeşme Otogarından itibaren gelen tur otobüslerinin yollarda nasıl izdiham yarattığını, otobüslerdeki çeşitliliğin, tur şirketlerindeki çeşitliliğin, gelinen kentlerin çeşitliliği, otobüslerdeki plaka çeşitliliği ve en önemlisi ziyaretçilerin çeşitliliğinin nasıl bir harika görüntü oluşturduğunu anlatamam. Hani bazı kendini bilmez zevatın "3-4 kaçık karının" başlattığı diye, kendince ti'ye aldığı, burun kıvırdığı, küçümsediği bu festival; gerçekten, bir nebzede olsa gerilen yurdum insanına bir derin nefes alma imkanı sunmuş, görünen o... Gelelim "3-4 kaçık karı" deyimini yazıya döken muhtereme, haydi onlar kaçık, sen akıllısın, gerçekleştirilenin %1'ini de sen gerçekleştir bakalım, işte meydan diyerek gıcık verelim... Hamamda türkü çığırarak, türkücü olunmaz... Gerçi tüm bu yaşananları bu biçimi ile ve sitayişle anlatıyor olmama bakmayın, bu benim turizm anlayışım ile uzaktan yakından alakası olmayan bir durum olup, kesinlikle benim hayal dünyamdaki  faaliyetleri kapsamamaktadır. Ancak, madem ki sistemi ben belirleyemiyorum, sistemi genel geçer ve kabul görmüş kendi tarif, öngörü ve açıklamaları üzerinden sonuçlarına bakarak irdeleyelim istiyorum. İşte bu yüzden, bu faaliyet kapsamında, en basit anlatımı ile, turizm merkeziyim iddiasında bulunan yerin yöneticilerinin, diğer yerlerdeki insanları kısa ya da uzun süreli olarak, yarattıkları cazibe alanına çekebiliyorlar mı? Gelen ziyaretçilerin sayısının bir önemi var mı? Belirlenen ve açıklanan faaliyetlere gelen ziyaretçileri katıp, sosyal ve ticari bir aktivite yaratılmış mı? Evet, Çeşme ve Alaçatı ağırlayabileceğinden fazla ziyaretçiyi çekebilme becerisi göstermiş yerel yöneticilere sahip, evet, Çeşme ve Alaçatı, belirlenen ve açıklanan tüm aktivitelere gelen ziyaretçiler katılmıştır... Demek ki maksat ve murat hasıl olmuştur. Demek ki; ürününüz varsa, yetmiyor sürümünüz varsa o da yetmiyor sunumuz varsa o da yetmiyor müşteriniz varsa, turizm oluyormuş, işte bu gözle bakılınca, "Alaçatı ot festivali" çok başarılıdır, kendi hedefleri açısından. Tüm esnafın bu kapsamda bu başarıyı yaratanlara büyük bir teşekkür borcu oluşmuştur, bence. Siz bakmayın yok "kuru kalabalık" tanımına, bugün kuru ise yarın yaş olur, diyelim.


Ancak; trafiğin bu yoğunluğunda gerek park yeri bulmakta yaşanabilecek sıkıntıdan, gerekse de yoğun taşıt trafiğinin gereği yoğun dikkat ve yaratacağı stresten uzak durmak için Çeşme'den Alaçatı'ya minibüs kullanarak gideyim dedim, hay Allah... Ne rezalet... Bir minibüs şoförü, genç, eliyüzü düzgün ama sert, nobran ve cin ve hin bakışlı, tüm koltuklar dolmuş, hareket etmiyor musun diye soran müşterisine, söyleyin arkadaşlarınıza da bir kısmı da ayakta gelsin hemen hareket edelim diyor, neyse öyle böyle bir hayli yolcu da ayakta, nihayet hareket, o sırada seferden dönen boş minibüs şoförüne sesleniyor, "hemen sar yolcuları, yola çık", mübarek yük ya da eşya taşıyıcısı sanki. Dolmuş mu dolma mı olduğu belli olmayan bu minibüste bırakın ayakta durmayı, tek ayak üstünde bile durmak zor, çünkü şoför iddia ve beklenti sahibi, kim varsa duruyor ve alıyor, maksat kimse yolda kalmasın... Ah bu kafa... Al ayakta yolcu ama makul miktarda değil mi, nerdee...

Esnaf memnun mu durumundan bilemem ama esnaf kafası bir hayli güzel çalışıyor en azından "bir kısım esnaf" için, Çeşme'de çalışma sezonu 3 ay, yıl 12 ay eder mi sana 4 te 1 i, nasıl çözeceksin işi, ya satman gereken ürün sayısını 4 e katlayacaksın, ya da fiyatı, kolayı ne, fiyatı 4 e katlamak... Allah selamet versin... Bu arada şamata olacak ama milli piyango satıcı esnafı memnun değil bu inanılmaz kalabalıktan, kuru kalabalık diyor, bilet alan yok, eee be adam, İstanbul'dan, Ankara'dan, Manisa'dan, Antalya'dan, Adana'dan vs vs gelen adam, senden niye bilet alsın değil mi?

Hiç yorum yok: