Bir
gün birkaç müşteri ile ilgilendiği bir anda her halinden çok acelesi olduğu ve
üzerinde beyaz ve şu anda hangisi olduğunu hatırlayamadığı Yunanistan'a ait Ege
Adalarından birinin haritası ve Yunanca yazılar yazan, tshirt bulunan, giysisine
mütenasip görüntü içinde bir hayli gelişmiş vücudu ve kol kasları ile bir zenci
girer, diğer müşterilerin cevaplarının arasına, hemen kendi merhabasını
yerleştirir ve aceleci tavırlarını devam ettirerek bir saat almak istediğini
söyler ve gösterilen birkaç saat içinden hiçte müşkülpesent davranmadan birini
seçer, saati alır ve Hüsnü Karaman'ın
Yunan Drahmisi cinsinden söylediği saat bedelini öder ve aceleci tavırlarını
sürdürerek gider. Diğer müşterilerin de çıkmasını müteakip, Zenci müşterinin Yunan
Drahmisi cinsinden bıraktığı parayı
sayan Hüsnü Karaman, bakar ki Zenci talep ettiğinden 1000 Drahmi fazla para
bırakmış, hemen dükkanı kapatır, yola Zencinin peşine düşer ve Çarşıda ya da Meydanda
olabilir mi diye sağa sola dikkatlice bakar ama adam yoktur ortalarda, tam o
sırada kaleden bir grup zenci turist kafilesi çıkar, onlara da umutla bakar ve tek
hatırladığı beyaz, üzerinde Yunanistan'a ait Ege Adası haritası ve Yunanca bir
şeyler yazılı olan tshirt'tür ama ne yazık ki bu kabil bir muhterem yoktur
aralarında...
Kısa
ve hızlı bir durum değerlendirmesi neticesi, gitme ihtimali olan yerlere taksi
ile gidilmesi büyük ihtimal olduğu için hemen Kale'nin yanında bulunan taksi
durağına gider ve taksicilere adamın tarifini yapar, taksicilerden de, Ilıca Taksiden
bir taksicinin Zenciyi götürdüğünü öğrenen Hüsnü Karaman, hemen telefonla Ilıca
Taksiyi arar ve taksiciyi bulur ve taksiciden muhteremin Altınyunus Otele
gittiğini öğrenir derhal bir araç temin eder ve otele gider, önce reception
görevlilerine adamı tarif eder, görevliler hemen tanıdıklarını ancak otelde
kalmadığından kaydının olmadığını söylerler, neyse sağa sola bakılır adam yok...
Ancak muhterem oralarda bir yerlerdedir, peşine düşer... Tesadüfen, yine çocukluk
arkadaşlarımızdan Uğur Özdil'e rastlar, yapılan kısa bir tanıtım sonunda, evet,
Uğur da adamı tanımaktadır ve adamın otelde kalmadığını ve bir yat kaptanı
olduğunu, Marina'da konaklayan Yunanlı birinin teknesinde çalıştığını,
muhteremin ise birkaç saat önce Marinadan ayrıldığı öğrenir. Tekne ile edinilen
bilgilere göre, tekne Sakız Adasına bağlı Koyun Adası Belediye Başkanının
teknesidir ve mezkur muhterem de o yatın kaptanıdır.
Evet,
görünen o ki, 1000 Drahmi artık iade edilemeyecektir. Aslında dönem itibari
ile, yaklaşık 10 Amerikan Doları civarında olan paranın miktarsal olarak bir önemi
yoktur, ancak iyi bir yurttaş ve esnaf olmak üzere, yetişmiş her insanın
yapması gereken yapılmaktadır, Hüsnü Karaman tarafından. Bugün çok rahatlıkla ve
üzerinde düşünülmeyecek kadar önemsiz bir miktardır ve iade etmek için herhangi
bir ekstra çaba gösterilmesine değmeyecek durumdadır. Ancak, dönemin ruhuna
uygun olan aile ve okul eğitim ve öğretiminden geçen ve bundan gerçek manada
nemalanan insanların yapması gerektiği yapılacaktır ve yapılmalıdır da...
Konunun en azından bu boyutu itibari ile, 1 memnun turist, 1000 turist demek
olduğu şiarı ön plandadır. Peki; bugün için turist gelmesinin bir önemi var mıdır,
gelmesi ve gelmemesi uğruna ne güneşler batırılıyor, varın siz düşünün gayri...
Diğer taraftan, bu kabil bir parayı ve tutarı iade etmek için kaç insan bu
çabaları gösterir, bilemiyorum...
Hayattır
bu, nerede ve ne zaman neler öğrenileceği önceden kestirilemez... Yıllar sonra
günlerden bir gün, muhtemelen de 2000 li yılların başı, Hüsnü Karaman'ın dükkan
komşusu bir gümüşçü, Yunanlı bir müşterisinin beklentisini tam anlayabilmek
için, Hüsnü Karaman'ı tercüman olarak yardıma çağırır... Yunanlı Müşterinin beklentisi
öğrenilir ve karşılanır, alışveriş bitmiştir ve artık azıcık sohbet
yapılacaktır. Yunanlı müşterinin, Yunanistan'ın Sakız Adasına bağlı Koyun
Adasından olduğu öğrenilince, hemen çok yıllar önce yaşanılan ve yukarıda
detayı verilen olay anlatılır... Yunanlı Müşteri, Belediye Başkanını iyi
tanıdığını, Başkanın artık eski hayatını sürdüremediğini, bırakın yat'ı ve kat'ı
olması durumunu, geçimini sürdürmekte bile sıkıntı çektiğini, söyler... Çünkü,
mezkur Zenci Kaptan, Belediye Başkanının, tüm serveti sayılacak, para, pul ve
ziynet eşyalarını çalar ve ortadan kaybolur. Başkan artık meteliksizdir.
Kıssa
bu kadar, hisse nedir ve ne kadardır, adama göre değişir diyerek, yazıyı
sonlandıralım... "Aydınlanma; kişinin kendi aklını kullanmaya cüret
etmesidir" diyen pozitivist felsefenin babası İmmanuel Kant'ın bir başka
sözü, rol modelleri, Tatlıses,
Avşar, Erbil ve Ilıcalı olanlara, gelsin, nokta... "Eğitimle kişilerde
aydınlanmanın temelini atmak kolaydır; ne var ki genç insanları böyle düşünmeye
erkenden alıştırmak gerekir. Buna karşın tüm bir dönemi aydınlatmak uzun bir
zaman gerektirir; çünkü böyle bir eğitime engel olan ya da onu zorlaştıran bir
sürü dış engel vardır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder