Pazartesi, Haziran 12, 2017

ÇEŞME HİKAYELERİ- 5 "SAAT SATINALAN ZENCİ"


Bir gün birkaç müşteri ile ilgilendiği bir anda her halinden çok acelesi olduğu ve üzerinde beyaz ve şu anda hangisi olduğunu hatırlayamadığı Yunanistan'a ait Ege Adalarından birinin haritası ve Yunanca yazılar yazan, tshirt bulunan, giysisine mütenasip görüntü içinde bir hayli gelişmiş vücudu ve kol kasları ile bir zenci girer, diğer müşterilerin cevaplarının arasına, hemen kendi merhabasını yerleştirir ve aceleci tavırlarını devam ettirerek bir saat almak istediğini söyler ve gösterilen birkaç saat içinden hiçte müşkülpesent davranmadan birini seçer, saati alır ve Hüsnü Karaman'ın Yunan Drahmisi cinsinden söylediği saat bedelini öder ve aceleci tavırlarını sürdürerek gider. Diğer müşterilerin de çıkmasını müteakip, Zenci müşterinin Yunan Drahmisi cinsinden bıraktığı  parayı sayan Hüsnü Karaman, bakar ki Zenci talep ettiğinden 1000 Drahmi fazla para bırakmış, hemen dükkanı kapatır, yola Zencinin peşine düşer ve Çarşıda ya da Meydanda olabilir mi diye sağa sola dikkatlice bakar ama adam yoktur ortalarda, tam o sırada kaleden bir grup zenci turist kafilesi çıkar, onlara da umutla bakar ve tek hatırladığı beyaz, üzerinde Yunanistan'a ait Ege Adası haritası ve Yunanca bir şeyler yazılı olan tshirt'tür ama ne yazık ki bu kabil bir muhterem yoktur aralarında...

Kısa ve hızlı bir durum değerlendirmesi neticesi, gitme ihtimali olan yerlere taksi ile gidilmesi büyük ihtimal olduğu için hemen Kale'nin yanında bulunan taksi durağına gider ve taksicilere adamın tarifini yapar, taksicilerden de, Ilıca Taksiden bir taksicinin Zenciyi götürdüğünü öğrenen Hüsnü Karaman, hemen telefonla Ilıca Taksiyi arar ve taksiciyi bulur ve taksiciden muhteremin Altınyunus Otele gittiğini öğrenir derhal bir araç temin eder ve otele gider, önce reception görevlilerine adamı tarif eder, görevliler hemen tanıdıklarını ancak otelde kalmadığından kaydının olmadığını söylerler, neyse sağa sola bakılır adam yok... Ancak muhterem oralarda bir yerlerdedir, peşine düşer... Tesadüfen, yine çocukluk arkadaşlarımızdan Uğur Özdil'e rastlar, yapılan kısa bir tanıtım sonunda, evet, Uğur da adamı tanımaktadır ve adamın otelde kalmadığını ve bir yat kaptanı olduğunu, Marina'da konaklayan Yunanlı birinin teknesinde çalıştığını, muhteremin ise birkaç saat önce Marinadan ayrıldığı öğrenir. Tekne ile edinilen bilgilere göre, tekne Sakız Adasına bağlı Koyun Adası Belediye Başkanının teknesidir ve mezkur muhterem de o yatın kaptanıdır.

Evet, görünen o ki, 1000 Drahmi artık iade edilemeyecektir. Aslında dönem itibari ile, yaklaşık 10 Amerikan Doları civarında olan paranın miktarsal olarak bir önemi yoktur, ancak iyi bir yurttaş ve esnaf olmak üzere, yetişmiş her insanın yapması gereken yapılmaktadır, Hüsnü Karaman tarafından. Bugün çok rahatlıkla ve üzerinde düşünülmeyecek kadar önemsiz bir miktardır ve iade etmek için herhangi bir ekstra çaba gösterilmesine değmeyecek durumdadır. Ancak, dönemin ruhuna uygun olan aile ve okul eğitim ve öğretiminden geçen ve bundan gerçek manada nemalanan insanların yapması gerektiği yapılacaktır ve yapılmalıdır da... Konunun en azından bu boyutu itibari ile, 1 memnun turist, 1000 turist demek olduğu şiarı ön plandadır. Peki; bugün için turist gelmesinin bir önemi var mıdır, gelmesi ve gelmemesi uğruna ne güneşler batırılıyor, varın siz düşünün gayri... Diğer taraftan, bu kabil bir parayı ve tutarı iade etmek için kaç insan bu çabaları gösterir, bilemiyorum...

Hayattır bu, nerede ve ne zaman neler öğrenileceği önceden kestirilemez... Yıllar sonra günlerden bir gün, muhtemelen de 2000 li yılların başı, Hüsnü Karaman'ın dükkan komşusu bir gümüşçü, Yunanlı bir müşterisinin beklentisini tam anlayabilmek için, Hüsnü Karaman'ı tercüman olarak yardıma çağırır... Yunanlı Müşterinin beklentisi öğrenilir ve karşılanır, alışveriş bitmiştir ve artık azıcık sohbet yapılacaktır. Yunanlı müşterinin, Yunanistan'ın Sakız Adasına bağlı Koyun Adasından olduğu öğrenilince, hemen çok yıllar önce yaşanılan ve yukarıda detayı verilen olay anlatılır... Yunanlı Müşteri, Belediye Başkanını iyi tanıdığını, Başkanın artık eski hayatını sürdüremediğini, bırakın yat'ı ve kat'ı olması durumunu, geçimini sürdürmekte bile sıkıntı çektiğini, söyler... Çünkü, mezkur Zenci Kaptan, Belediye Başkanının, tüm serveti sayılacak, para, pul ve ziynet eşyalarını çalar ve ortadan kaybolur. Başkan artık meteliksizdir.

Kıssa bu kadar, hisse nedir ve ne kadardır, adama göre değişir diyerek, yazıyı sonlandıralım... "Aydınlanma; kişinin kendi aklını kullanmaya cüret etmesidir" diyen pozitivist felsefenin babası İmmanuel Kant'ın bir başka sözü, rol modelleri, Tatlıses, Avşar, Erbil ve Ilıcalı olanlara, gelsin, nokta... "Eğitimle kişilerde aydınlanmanın temelini atmak kolaydır; ne var ki genç insanları böyle düşünmeye erkenden alıştırmak gerekir. Buna karşın tüm bir dönemi aydınlatmak uzun bir zaman gerektirir; çünkü böyle bir eğitime engel olan ya da onu zorlaştıran bir sürü dış engel vardır."

Hiç yorum yok: