İsveçli
turist; kapıdan içeri girdi, elindeki saati göstererek muhtemelen bakıma
ihtiyaç olduğunu ya da bozuk olduğunu anlatmanın derdinde, dert edilen konu
anlaşılıyor ama işlerin yoğunluğu nedeni ile ancak gün içinde 5 saate
bakılabileceğini, dilinin döndüğünce anlatıyor Hüsnü Karaman, ancak bırakırsa ertesi gün gerekli işlemin
yapılacağını da ilave ediyor. Sene 1979 dur ve Çeşme'nin şansı ve bahtı o
yıllarda yabancı turistten yana bir hayli açık ve parlaktır. İş ahlakı ve etiği
gereği, günde servis verilebilecek saat sayısı 5 olduğu içinde, eğer acele
bakım talebi olursa da servis verilemeyeceği lisan-ı münasiple anlatılır müşteriye...Neyse
saati bırakmak istemeyen adamcağız ayrılıp gidiyor, 15 dakika sonra Veli Usta (Karaman) dükkana geliyor, aaa o da ne, elinde 15 dakika
önce İsveçli turistin elindeki saat, şaşırıyor ne olmuşsa, muhtemelen de
Hüsnü'nün abisinin orada mezkur turist ile karşılaşılıyor ve geliyor saat
dükkana, yapılacak bir şey yoktur, bir şekilde gerekli işlem yapılacaktır. Saat
dönem itibari ile bir hayli prestijli saat olan "Seiko5" ve artık arada baba Veli Usta vardır, behemehal gereği yerine getirilecektir. Sonuç
itibari saat bakımının duayeni Veli Ustanın da bizzat yardımı ile bu serviste
sorunsuz halledilir, müşteri İsveçli turiste teslim edilir, aynı zamanda diğer
müşterilerinde işleri halledilmiştir.
Dönem
itibari ile; gelen İsveçli turistler ya Ertan Oteli ya da Altın Yunus otelinde
tatillerini geçirmektedirler. Ertan Ailesine ait Ertan Otelinin plajı ise,
harika bir denizi olan "Ayayorgi"
plajıdır ve Otelin servis aracı karşılıklı otel-plaj arası müşterileri taşımaktadır.
Ayayorgi plajı, bugünde aynı güzelliğinde olmasına rağmen, artık eskisi gibi
sıradan insanların da gidebildiği yer değildir, "beach club" cenneti olup sadece bu faaliyete yüklü
miktarda para ayırabileceklerin cennetidir adeta... Mezkur dönemde, eğer ulaşım
dertleri yok ise herkesin kolaylıkla gidebildiği yerdir, sadece büfeden temin
edilen yiyecek ve içeceklere bedel ödenerek plajdan faydalanabiliyordu
insanlar.
Evet,
biz tekrar konumuza dönelim, saatini tamir ettiren İsveçli de plaja geldiği bir
gün, eşyalarını kenarda bırakıp, denize girer ancak bilahare de saatin yerinde
yeller estiğini görür, sorar soruşturur, bir sonuç alamaz. Çaresiz bir şekilde
İsveçli turist Hüsnü Karaman'a gelir ve durumu detayları ile anlatır ama asıl
detay araya halen İsveç'te yaşayan Ekrem Abimiz giren ve konu tam anlaşılır.
Ertesi
gün saati çaldığı sonradan anlaşılan çocuk, ki Ertan Oteli adına Ayayorgi plajında
çalışan birinin yakını olup misafiridir aynı zamanda, kordon ayarlatmak ya da
basit bir başka işlem için Hüsnü Karaman'a gelir. Saate yakından bakan Hüsnü
Karaman, saatin 2 gün önce elinden geçen ve bir gün önce de çalındığı ihbarı
gelen saat olduğunu görünce, hemen halledemeyeceğini söyler, saati bırakır ise
de, bir gün sonrasında sorunu çözebileceğini beyan eder. Ertesi gün saati
getiren çocuk gelince de, polisin kendisine aktardığı bilgilere göre yaptığı
kontrol sonucu saatin kayıp listesinde olduğunu tespit ettiğini, Ertan Otel'in müşterisi
olan bir İsveçliye ait olduğunu ve hemen şahsın kendisine iade edilmesi
gerektiğini, aksi takdirde emniyet ile sorun yaşanacağından saati veremeyeceğini
söyler, çocuk hemen atılır ve kendisinin Ertan Otel plajında çalıştığını, zaten
saati de Otelin plajında bulduğunu, Otelde kalan müşterinin adını verirse,
hemen Otel resepsiyonuna bırakacağını ya da müşterinin kendisine iade edeceğini
oldukça ikna edici ve inandırıcı bir biçimde aktarır. Gerek herkesi kendi gibi
bilme gerekse de gençliğin verdiği tecrübesizlik ile çocuğa inanır saati teslim
eder ancak makul bir süre sonra da Oteli aramayı da aramayı ihmal etmez, saatin
teslim edilip edilmediğini kontrol eder, ne yazık ki iade edilmemiştir, bir
vade sonra tekrar telefon eder ama iade edilmediğini anlayınca, kandırıldığını
anlar, tam da o sırada, dönem itibari ile Çeşme-İzmir otobüsleri çarşı içinden
geçmektedir, bakar ki otobüs geliyor, hemen girer tek tek yolcuları gözden
geçirir ve olayın kahramanı (faili) yoktur ve sonraki otobüs 1 saat sonra
olduğundan 1 saat vakti vardır ve çocuğu bu süre içinde bulmalıdır. Hemen Çarşı
ve Meydan hızlı kolaçan edilir ama yoktur çocuk... Son çare çalıştığını
söylediği yer olan "Ayayorgi
plajıdır" bakılması gereken yer ve oraya gidilecektir. Artık konu bir
anlamda da, kandırılmış olmanın verdiği duygu ile inat meselesi olmuştur.
Bulunan ilk araç ile hemen plaja gidilir, daha içeriye adımını atar atmaz,
saati çalan çocuğun arkadaşı Hüsnü Karaman'a bağırıp çağırmaya başlar. Bu arada
bağırma çağırma seslerini duyup hemen dışarıya çıkan Otelin sahiplerinden Kaya
Ertan, Hüsnü Karaman'ı görünce çocukları azarlar ve gönderir... Hüsnü, Kaya
Ertan'a durumu detayları ile anlatır, bilahare Kaya Ertan çocukları çağırır ve
saati derhal kendisine teslim etmelerini söyler ve saati alır. Hüsnü'ye sarf
ettiği çabalar için teşekkür eder ve gereğini yerine getireceğini, merak
etmemesi gerektiğini söyler. Ne yazık ki o sabah, tatil dönemi sona eren
İsveçli turist artık memleketine dönmüştür ve yapılacak bir şey kalmadığı
söylenir Otele ziyarete giden Hüsnü'ye, tam o sırada konuya kulak misafiri olan
Otelin diğer sahibi Nuri Ertan, Hüsnü'ye bu hüsnüniyeti için teşekkür eder,
kendisinin Eylül Ayı sonunda İsveç'e gideceğini, mezkur İsveçliyi ziyaret edip,
saatini iade edeceğini söyler. Nuri Ertan söylediği tarihte İsveç'e gider, saat
artık sahibine iade edilmiştir. Hüsnü Karaman, artık çok mutludur ve memnundur,
hem çabaları boşa gitmemiş, hem ahlak ve erdem sahibi olmanın gereği yerine
getirilmiş, hem de taaa çocukluğundan beri öğretilen değerlere uygun
davranmıştır. Şüphesiz bu davranışın "bir turist, bin turist"
hipotezini ispata yetip yetmediğini ölçmek mümkün değildir ama öğrenilmişliğin
hayata geçirilmiş olmasıdır esas mutluluk veren...
İsveçli
turist Hüsnü Karaman'a sürekli olarak her yılbaşında üstünde İsveççe "tusen tack" (bin teşekkür)
yazan kart gönderir. Ancak son yıllarda kesilmiştir, kart göndermeler...
Kimse
sormasın gayri, neden polis yoktur bu öykünün hiç bir yerinde... Satır
aralarında anlaşılacaktır umarım, bu olmamanın gerekçesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder