Cumartesi, Haziran 17, 2017

GÜVEY - İÇ GÜVEYSİ – DAMAT


Güvey ya da Damat, her ikisi de çok eski dönemlerden itibaren kullanılan 2 sözcük olup, Güvey, eski Türkçe önceleri "Güdegü" bilahare de ses değişikliklerine uğrayarak "gövegü" haline gelmiş ve düğün sahibi ya da davet sahibi anlamında kullanılmıştır, damat ise yine benzer anlamlarda lakin "Farsça" kökenlidir. Güdegü sonraları gövegü; Türkçe lehçelerinin neredeyse tamamında yer almakta olup, bidayette, evlendiği kızın ailesinin hizmetini gören, ailenin hayvanlarını güden çoban anlamında kullanılmış olup, bilahare de mezkur  hizmetlerin unutularak ya da "içgüveysi" pozisyonuna devredilerek, sadece evlendiği kızın kocalığı manasına gelen bir statü olarak kalmıştır. Evlilik törenlerinin önem kazanması ile birlikte de, evlilik öncesi güveyi eğlen(dir)mesi, güveyi gezdirmesi, güveyi hamamı, güveyi tıraşı, güveyi yemeği, güveyi yumruklaması, gibi törensel ara aşamalar da zaman içinde ihdas olunmuştur.

İç güveysi; gelin evinin daha zengin olması nedeniyle damadın gelin evine gelmesi ya da getirilmesi biçiminde edinilen statü olup, birçok toplumda değişik biçimlerde görülebilen durumdur. İç güveysi konusunda çok çeşitli rivayetler vardır, kimsesiz kalmış fakir ama çalışkan tiplerin kız babaları tarafından feodal toplum örfüne uygun biçimde "güvey gelmesi" durumudur. Drahoma da bir çeşit iç güveysi uygulamasıdır, adeta statünün moda deyimle "özelleştirmeye" tabi tutulmuş halidir, Yahudi cemaati içinde çok yaygındır, diğer taraftan Hindistan’da da Hindular arasında yaygın bir uygulama olarak karşımıza çıkar. Bir filmde izlemiştim şimdilerde adına “iç güveysi” denilmeyen ama aslında tam da o olan bir pozisyondaki delikanlı, kişiliğini ve ruhunu fazlaca rahatsız etmeyen bir pozisyonda, deyim yerinde ise bir eli balda bir eli yağda, elini sallayınca adeta “tatlı cadı” maharetleri gösteren bir rolde hayatını idame ettiriyor, ama ne idame, bazen mezkur ailenin eblek çocukları yerine rol yapmak için ikame edilmiş de olabiliyorlar. Ancak öyle filmlerde olduğu gibi değildir bu fakir oğlan ya da kız ile zengin kız ya da oğlan hikayeleri, gerçekleşme ihtimali en az olan yöntem budur, Yeşilçam filmlerinin aksine. Ancak iç güveysi pozisyonu; tam da gerçek manada, kişiyi ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan iradesiz kılarmış ama olsun zaten Yüce Rabbim rab –ül alemin kulunu iradesini elinden alarak yaratmamış mı, evet yaratmış, eee o zaman ne keder ne gam… Varsın bu nokta itibari ile de irade sende olmasın, sen sahip olduğun, sahte de olsa itibar ya da güce bak… Ne demiş ulu Türk büyüğü Sülüman bey; “meseleleri mesele etmezseniz, mesele diye bir meseleniz olmaz”, vesselam. Gerçi bu durumu üzülecek bir durum diye nitelendiren bir grup çapsız, kişilikli delikanlı da vardır bu dünyada ama onlar bir avuçturlar esameleri mezkur zevat tarafından okunmaz… Ama diğer taraftan da halk arasında, “nasılsın” sorusuna ehhh işte manasında “iç güveysinden halliceyim” diye bir cevap varsa da, buradan iç güveyliğinin kötü bir şey olduğu zinhar çıkartılamaz… Diğer taraftan yerleşmiş anlayış gereği, sanki Allah vergisi imiş gibi, “gelinin” erkeğin evine gidecekmiş gibi kabul edilmesi ile başlayan iç güveysi pozisyonunu yerme ve hakir görme geleneğine siz asla ve kat’a inanmayın, ya ilk “gelin” vakasında güvey gelin’in evine gitse ve böyle bir gelenek başlasa idi, hiç gelinin evine giden güveye iç güveysi denir mi idi, ciddi bir tartışma konusu olurdu. Belki de “gelin gitme” deyimi yerine “güvey gitme” deyimi kullanılıyor olur ve iç güveysi tanımı olmaz ya da makul karşılanır olurdu… vs vs. Şimdi moda olan güveylik ise bunların bitamam terkibi olup, bir sürü delikanlının hayalini süslemektedir, yeter ki verilen rolü iyi anla ve uygula. Güvey olmanın yaratacağı kabalığı telafi etmek üzere canım yurdumun insanı "enişte" diye bir sözcük daha üretmiştir. Artık milli enişte mi ararsın, mühim enişte mi, büyük enişte mi, küçük enişte mi, seç seç al gariii... Toplumda kast sistemi varsa, bu kabil sıfatlar hiçte rahatsız edici olmaz, ancak, özgürlük, kişilik, demokrasi, çekirdek aile gibi kavramlar görece öne çıkıyorsa rahatsızlık başlar ve rahatsızlığın boyutuna binaen rahatsız olunan sıfatlar terk edilir, seve seve ya da sevmeye sevmeye…

Babamın bir değerlendirmesi vardı, gerçi bu konuyu mütekamilen kapsamaz ama önemli bir tespit ve değerlendirmedir bence. Çeşmelilik üstüne olunca hem fazlası ile komik hem de sosyolojik bir tespiti yansıtmaktadır. Çeşmelilik babama göre 3 çeşittir, "Yanaşma çeşmeliler", bunlar bir anlamda “iç güveysi” durumunda mütalaa edilecek tiplerdir, Çeşme’ye bir nedenle gelirler ve anlaştıkları bir Çeşmeli kız ile evlenirler ve buraya yerleşirler. Yanaşma Çeşmeliler, Çeşme’ye gelme konusunda irade sahibi değillerdir, tayin, askerlik ya da bir iş yapma adına gelirler ama yerleşme konusunda irade sahibidirler, çünkü burada kalmanın yolu çeşitlidir, istifa edersin, kalırsın, kendi işini kurar kalırsın vs vs... İrade gerekmektedir, netekim... Ancak tüm sahil kasabalarında yaşanan hikaye burada da öne çıkar, zamanında işe yaramaz, tarım yapılmaz diye tarlaların deniz kenarında kalanları kızlara verilir, içerlerde ve tarıma görece daha uygun yerler oğlan çocuklarına verilir... Enişteler artık içselleşmeye başlayan güveylerdir. Gerçi artık sahil yağmaları tamamlandığından bu da para etmemektedir ya, neyse... Sonradan olma Çeşmelilere; bunlar ise tamamen kendi iradeleri ile Çeşme’yi memleket tayin ederek buraya yerleşirler. Gerçek Çeşmeliler, bunlar ise “doğma-büyüme” buralıdırlar ve yazımızın konusunu hiç oluşturmayacak kesimdir.

İç güveysi ya da damat olmaktan ziyade, kime olunduğu önemlidir diyerek, günümüzü işgal eden güveylerle hiç ilgisi olmayan yazımızı sonlandıralım... İyi haftalar...

Hiç yorum yok: