Trafik
kurallarına uymak açısından, gerek kuralların bilinmesi gerekse de uyulması ve
uygulanması konusunda toplumsal bir rezalet yaşamaktayız görebildiğim kadarı
ile ancak bir başka rezalet daha söz konusu bence, “kanunlarımız yetersiz azizim” kuramına sahip olmamızdır, yahu
mesela, mezkur konu itibari ile dünya ile tamamen aynı kanun, yönetmelik ve
düzenlemelere sahibiz. De haydi uygula, elinden tutan mı var… Yok kesinlikle,
hiçte derdi yokmuş gibi davranmaya devam, hatta durmak yok, devam… Şimdilerde
moda olduğu üzere, kendilerini süperman zanneden bir grup memleket evladı,
buralarda her türlü herzeyi mideye indirirken, beğenmedikleri bir sürü ülkede,
yaya geçidine adımını atan bir yayayı gören sürücü sürati ne olursa olsun ki,
asla sürat limitlerini istisnalar hariç aşmamaktadırlar, derhal frene basar
yavaşlar ya da durmak sureti ile yayaya geçiş imkanı verirler, hatta öyle
vakalara tanık olmuşumdur ki nerede ise frenleri patlama pahasına durmuşlardır,
ne uğruna yaya hayatı uğruna… Ama kural ve kanun hakimiyeti adına yola çıkıp,
her şeyin güç tahsis ve dağıtımına mütenasip biçimde geliştiği canım Yurdumda
durum böylemidir, nerdeee… “Zengin
arabayı dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır” atasözü mucibince ahval-ı
içtimaiyeniz gelişmiş ise yapılacak bir şey kalmadığı gibi maazallah öldüğünüzle
de kalırsınız, şimdi bu iddianın doğruluğu için biraz matbuat takibi bile kafidir
dersem murat ve meramım daha iyi anlaşılır, herhalde… Kazada %100 kusurlunun
ceza almadan kurtulduğu yüzlerce vakaya rast gelirsiniz… Trafik ile ilgili her
tartışma da, "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" muhabbetine bol
miktarda tanık olunmuştur... Gerçi benimki de nasıl bir beklenti ise artık,
kentlerin içini taşıtlar için alt ve üst geçitlerle donatıp, kenti adeta bir
otobana çevirmek için didinen bir zihniyete karşı, yel değirmeni muamelesi, vay
ki vay…
Karayolları
Trafik Kanununa göre; “Yaya geçidi”:
taşıt yolunda, yayaların güvenli geçebilmelerini sağlamak üzere, trafik
işaretleri ile belirlenmiş alandır, diye tanımlanmaktadır. Yani bu tarifin
Türkçe meali aynen şöyledir, yaya karşıdan karşıya geçmek üzere geldiği
geçitten, geçmek üzere adımını yola attığı anda, taşıt sürücüsünün, duruma göre
ya yavaşlayarak, ya da tamamen durarak yayanın salimen karşıya geçmesine izin
vermelidir, nokta, hatta bir ulu Türk büyüğünün ifadesi ile 3 nokta… Işıksız
yaya geçitlerinde yayanın geçiş üstünlüğüne haiz olduğunu bilmeyen sürücü
olduğunu düşünmek bile istemiyorum, bu bilinmesine rağmen ihlal edilmesi daha
da vahim bir durum oluşturmaktadır bence, aksi taktirde necip milletimizin bu
kahraman evlatları bu sınavlardan nasıl geçmektedirler diye sorgulamak gerekir.
Yoksa sorular mı çalınıyor orada da!!!! Yaya geçidinde niye dursun ki, günün
ruhuna uygun şekilde, “gücü gücü yetene”
büyük araba, güçlü araba, güçsüz ve küçük yayayı ezer geçer… Adeta “eyyyyy yaya sen kim oluyorsun da
benim yoluma çıkıyorsun” edası ile kaşları çatarak, gözleri kısarak ve de
ilaveten parmağı sallayarak, bu da olmaz ya da yetmez ise aşağıya inerek bir
güzel sopalayarak… Aaaa peki araç kullanırken yaya geçidinden geçen yayaya
öncülük vermeyen vatandaş kendisi yaya iken bu durumdan şikayet etmeden durur
mu, zinhar, ilaveten karşıdan karşıya geçmek için yaya geçitlerini kullanması
gerektiğini bilmesine rağmen hiç sektirmeden mutlaka canının istediği noktadan
karşıya geçmekte beis görmemektedir. Birde bir kısım özellikle doğduğu günkü
seviyesinde kalmış, asla gelişememiş ve seviye yükseltememiş angut-u ekberler var
ki, mezkur yaya geçitlerine gelince sürat arttırmaktan da geri durmamakta ve
asıl içlerindeki kin ve öfkeyi bu noktada kusmaktadırlar. İnanılmıyor mu peki,
mesela trafik polisleri herhangi bir yaya geçidinin bulunduğu yere bir kamera
koysunlar yayalar ile araçların ilişkisi konusunda ne demek istediğimi çok net
anlayacaklardır. Diğer taraftan trafikteki ceza uygulamaları konsolide bütçede
bir figür ise, niyetin gelir kalemi oluşturma olduğunu da düşünmeden edemeyiz
valla… Eee ne de olsa, geçiş üstünlüğüne haiz araçların peşine takılıp yoğun
trafikten kurtulma derdinde olan bir ırkın ahfadıyız. Örneğin “ambulans”a yol
vermekten ziyade onun dümen suyundan nasıl olabildiğince hızlı gideriz
derdindeyizdir.
Kanun
önünde eşitlik ve kanun nezdinde hakkaniyet değilse hedefiniz ve niyetiniz ve
de diğer taraftan hayatınızın diğer münasebetlerinde de keşmekeşliği
seviyorsanız, hatta bir adım daha ötesi bu gücü elinde bulunduran için bir hak kazanımı
ve kullanımı gibi görünüyorsa, maazallah, yandı gülüm keten helva… Siz, siz
olun, yinede çok emin olmadıkça ya da yolun yeterli güvende olduğundan emin
olmadan karşıdan karşıya geçmeyin; çünkü haklı ölmek ile haksız ölmek arasında
bir fark gözetilmemekte olup öldüğünüzle kalırsınız, Allah muhafaza…
Aaaa,
birileri de çıkar bu canım Yurdumun gündemini mi yansıtıyor ki, mezkur konu
kotarıldı diyebilir… Bence, evet, eğer yıllık trafik kazası nedeni ile ölüm
sayısı 7.000 ya da 8.000 civarında ise bir ülkede ve yeterince önem
verilmiyorsa mezkur konuya, durum fecaattır… Şimdi bir grup zevat çıkar önem
verilmediğini nerden uyduruyorsun da diyebilir, doğru da olur çünkü konuya
bağlı nedenler ile yüzbinlerce kaza olmakta, binlerce ölüm, onbinlerce insan
sakat kalmakta, inanılmaz bir maddi külfet oluşmakta iken, bizler bunları
işkembeyi kübradan sallıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder