Pazar, Temmuz 23, 2017

GÜCÜ GÜCÜ YETENE


Trafik kurallarına uymak açısından, gerek kuralların bilinmesi gerekse de uyulması ve uygulanması konusunda toplumsal bir rezalet yaşamaktayız görebildiğim kadarı ile ancak bir başka rezalet daha söz konusu bence, “kanunlarımız yetersiz azizim” kuramına sahip olmamızdır, yahu mesela, mezkur konu itibari ile dünya ile tamamen aynı kanun, yönetmelik ve düzenlemelere sahibiz. De haydi uygula, elinden tutan mı var… Yok kesinlikle, hiçte derdi yokmuş gibi davranmaya devam, hatta durmak yok, devam… Şimdilerde moda olduğu üzere, kendilerini süperman zanneden bir grup memleket evladı, buralarda her türlü herzeyi mideye indirirken, beğenmedikleri bir sürü ülkede, yaya geçidine adımını atan bir yayayı gören sürücü sürati ne olursa olsun ki, asla sürat limitlerini istisnalar hariç aşmamaktadırlar, derhal frene basar yavaşlar ya da durmak sureti ile yayaya geçiş imkanı verirler, hatta öyle vakalara tanık olmuşumdur ki nerede ise frenleri patlama pahasına durmuşlardır, ne uğruna yaya hayatı uğruna… Ama kural ve kanun hakimiyeti adına yola çıkıp, her şeyin güç tahsis ve dağıtımına mütenasip biçimde geliştiği canım Yurdumda durum böylemidir, nerdeee… “Zengin arabayı dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır” atasözü mucibince ahval-ı içtimaiyeniz gelişmiş ise yapılacak bir şey kalmadığı gibi maazallah öldüğünüzle de kalırsınız, şimdi bu iddianın doğruluğu için biraz matbuat takibi bile kafidir dersem murat ve meramım daha iyi anlaşılır, herhalde… Kazada %100 kusurlunun ceza almadan kurtulduğu yüzlerce vakaya rast gelirsiniz… Trafik ile ilgili her tartışma  da, "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" muhabbetine bol miktarda tanık olunmuştur... Gerçi benimki de nasıl bir beklenti ise artık, kentlerin içini taşıtlar için alt ve üst geçitlerle donatıp, kenti adeta bir otobana çevirmek için didinen bir zihniyete karşı, yel değirmeni muamelesi, vay ki vay…

Karayolları Trafik Kanununa göre; “Yaya geçidi”: taşıt yolunda, yayaların güvenli geçebilmelerini sağlamak üzere, trafik işaretleri ile belirlenmiş alandır, diye tanımlanmaktadır. Yani bu tarifin Türkçe meali aynen şöyledir, yaya karşıdan karşıya geçmek üzere geldiği geçitten, geçmek üzere adımını yola attığı anda, taşıt sürücüsünün, duruma göre ya yavaşlayarak, ya da tamamen durarak yayanın salimen karşıya geçmesine izin vermelidir, nokta, hatta bir ulu Türk büyüğünün ifadesi ile 3 nokta… Işıksız yaya geçitlerinde yayanın geçiş üstünlüğüne haiz olduğunu bilmeyen sürücü olduğunu düşünmek bile istemiyorum, bu bilinmesine rağmen ihlal edilmesi daha da vahim bir durum oluşturmaktadır bence, aksi taktirde necip milletimizin bu kahraman evlatları bu sınavlardan nasıl geçmektedirler diye sorgulamak gerekir. Yoksa sorular mı çalınıyor orada da!!!! Yaya geçidinde niye dursun ki, günün ruhuna uygun şekilde, “gücü gücü yetene” büyük araba, güçlü araba, güçsüz ve küçük yayayı ezer geçer… Adeta “eyyyyy yaya sen kim oluyorsun da benim yoluma çıkıyorsun” edası ile kaşları çatarak, gözleri kısarak ve de ilaveten parmağı sallayarak, bu da olmaz ya da yetmez ise aşağıya inerek bir güzel sopalayarak… Aaaa peki araç kullanırken yaya geçidinden geçen yayaya öncülük vermeyen vatandaş kendisi yaya iken bu durumdan şikayet etmeden durur mu, zinhar, ilaveten karşıdan karşıya geçmek için yaya geçitlerini kullanması gerektiğini bilmesine rağmen hiç sektirmeden mutlaka canının istediği noktadan karşıya geçmekte beis görmemektedir. Birde bir kısım özellikle doğduğu günkü seviyesinde kalmış, asla gelişememiş ve seviye yükseltememiş angut-u ekberler var ki, mezkur yaya geçitlerine gelince sürat arttırmaktan da geri durmamakta ve asıl içlerindeki kin ve öfkeyi bu noktada kusmaktadırlar. İnanılmıyor mu peki, mesela trafik polisleri herhangi bir yaya geçidinin bulunduğu yere bir kamera koysunlar yayalar ile araçların ilişkisi konusunda ne demek istediğimi çok net anlayacaklardır. Diğer taraftan trafikteki ceza uygulamaları konsolide bütçede bir figür ise, niyetin gelir kalemi oluşturma olduğunu da düşünmeden edemeyiz valla… Eee ne de olsa, geçiş üstünlüğüne haiz araçların peşine takılıp yoğun trafikten kurtulma derdinde olan bir ırkın ahfadıyız. Örneğin “ambulans”a yol vermekten ziyade onun dümen suyundan nasıl olabildiğince hızlı gideriz derdindeyizdir.

Kanun önünde eşitlik ve kanun nezdinde hakkaniyet değilse hedefiniz ve niyetiniz ve de diğer taraftan hayatınızın diğer münasebetlerinde de keşmekeşliği seviyorsanız, hatta bir adım daha ötesi bu gücü elinde bulunduran için bir hak kazanımı ve kullanımı gibi görünüyorsa, maazallah, yandı gülüm keten helva… Siz, siz olun, yinede çok emin olmadıkça ya da yolun yeterli güvende olduğundan emin olmadan karşıdan karşıya geçmeyin; çünkü haklı ölmek ile haksız ölmek arasında bir fark gözetilmemekte olup öldüğünüzle kalırsınız, Allah muhafaza…

Aaaa, birileri de çıkar bu canım Yurdumun gündemini mi yansıtıyor ki, mezkur konu kotarıldı diyebilir… Bence, evet, eğer yıllık trafik kazası nedeni ile ölüm sayısı 7.000 ya da 8.000 civarında ise bir ülkede ve yeterince önem verilmiyorsa mezkur konuya, durum fecaattır… Şimdi bir grup zevat çıkar önem verilmediğini nerden uyduruyorsun da diyebilir, doğru da olur çünkü konuya bağlı nedenler ile yüzbinlerce kaza olmakta, binlerce ölüm, onbinlerce insan sakat kalmakta, inanılmaz bir maddi külfet oluşmakta iken, bizler bunları işkembeyi kübradan sallıyoruz.

Hiç yorum yok: