Pazar, Kasım 19, 2017

BUNLARIN CEMAZİYE’L EVVELİ -7

1909 yılında doğup 1991 yılında hayatını kaybeden, siyaset ve fikir adamı Abidin Nesimi’nin “yılların içinden” isimli kitabını okuyorum.  İstanbul Erkek Lisesi ve Yüksek Mühendis Mektebini bitirir, yükseköğrenim yıllarında Mühendis Mektebi Talebe Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanlığı, M.T.T.B. (Milli Türk Talebe Birliği) genel sekreterliğinden, çeşitli sol parti girişimlerine, toplumcu görüşü savunan “yeni yol”, “yeni ses” adlı dergiler başta olmak üzere birçok derginin kah önemli yazarı, kah finansörü olmuş, sıkıyönetim gadrine uğramış yargılamalar, hapisler ve sürgünler görmüş, gerek sağın gerekse de solun önemli insanları ile ilişkileri olmuş, zor yılların içinden imbiklediği tecrübelerini aktardığı anılar… Mezkûr kitaptan, beğenilecek ya da burun kıvırılacak çok çeşitli anılar, tespitler, analizler ve öngörüler var, vakit bulanların okumasını önemle salık ederim. Bu anılar içinde, Yazarın iyi tanıdığı Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri’ye, 8. Mayıs.1960 Canım Yurdumu getirdikleri noktaları ve buradan gerek kendilerinin gerekse de ülkenin ciddi yaralar almadan çıkabilmesi adına, yazdığı mektubu aktarmak istiyorum. Çok uzun olması hasebiyle birkaç bölümde aktaracağım mektubu, geçmişi ve bugünü anlamak adına önemsiyorum. Kıssadan hisse babından…

 

Sayın T. İLERİ
NAFIA VEKİLİ
ANKARA

Muhterem Ağabeyimiz,
Tarafsız bir vatandaş, kadim bir dost, yakın bir arkadaş sıfatıyla yarınımızı nasıl gördüğümü, size bildirmekte fayda ve lüzum görüyorum. Çünkü siz, iktidar partisi liderlerinden ve mes’ul kabine üyelerindensiniz. Hadiselere, bizim gibi soğukkanlılıkla, tarafsız ve garazsız, Latinlerin diliyle “sine Ira studie”, bakamazsınız. Bu yönden tahminlerimin değeri vardır.

Sayın vatandaşım;
Tahminlerimi yapmadan önce, realiteleri ortaya koyayım.
I - Üniversiteliler ve aydınlar, şimdi, DP'ye karşıdır veya karşı olacaktır. Üniversiteliler, bu tutumlarında haklı mıdırlar, haksız mıdırlar? Onun münakaşası yersizdir. Biz, realiteyi kaydile yetiniyoruz.
II - Üniversiteliler hareketine, askerler, işçiler, köylüler, istiklalci azınlıklar (Kürtler) ve resmen CHP'liler karışmamıştır. Fakat bunun ileride olmayacağı hakkında kimse teminat veremez.
III - Üniversiteliler, bu çıkışlarında geniş halk yığınlarını tahrik edici şiarlar ortaya atmamışlar, yalnızca, bir protesto ile yetinmişlerdir.
IV - Üniversitelilere karşı, miktaı1 beş milyonu bulan (sic!) vatan cepheliler, altı yüz bin miktarındaki talebe-i nurlar (sic!) hep sessiz kalmışlardır.
V - Üniversitelilere karşı polis kifayetsiz kalmış, silahlı kuvvetlerin müzaharetine lüzum hâsıl olmuştur.
Silahlı kuvvetler, Üniversiteliler karışıklığını elbette bastıracaktır; normal hayat, sükûn avdet edecektir. Fakat buna rağmen münevverlerle DP arasında dostluk kurulamayacaktır. Teessüs edecek sükûnu muvakkat bir mütareke saymalıdır. İleride vukuu melhuz lhtllatlar1 da dostça şöyle tahmin ediyorum:

Aziz dostum,
I - Münevverlerle DP arası ihtilafın, baskıyla giderileceğini sanmak çok saflık olur. Baskıyla ancak münevverler sindirebilinir. Fakat dostluk sağlanamaz. DP'nin ilk zaafında, yani, seçimlerde bu sinme kalkacak ve münevverler bütün güçleriyle DP’nin tasfiyesine çalışacaklardır. Artık bundan böyle DP'nin seçimleri kazanma şansı çok zayıftır. DP seçim yoluyla tasfiyeye uğramamak için ya güdümlü bir seçime ya da, dikta rejimine gitmesi lazımdır. Bundan böyle güdümlü seçim, Türkiye’de ihtilale yol açacağı için varit değildir. Acaba dikta rejimi 1960 Türkiye’sinde kurulabilir mi? Nazari olarak buna hemen evet şeklinde cevap verebiliriz. Hâlbuki pratikte bunun karşılığı, DP için hayır şeklinde olacaktır. Çünkü; Demokrasi, iktisadi cihazlanmasını, iktisadi enfrastrüktür müesseselerini, yani, yollarını, barajlarını, hidro-elektrik santrallarını,.. kurmuş, istihlak sanayini de kurmuş veya kurmakta olan ülkelerde tutunabilir. Hâlbuki bu durumda olmayan ülkelerde, bunları kurmak fedakârlıkla olur. Fedakârlığa insanların çoğu katlanamaz, bu yönden demokrasi ile kalkınma bir arada yürümez. Demokrasi, müstahsillere değil, müstehliklere hitap eder. Türkiye, istihsalini düzenlemek zorunda olduğu için, bizde dikta rejimi zaruridir. Fakat dikta rejimini Menderes, Endonezyada Sukarno'’nun, Pakistan’da Eyüp Han’ın tatbik ettiği gibi bizde kuramaz. Çnkü; Sukarno, ülkesinin terakkici kuvvetlerine, üniversitelilerine dayanarak hacı, hocaya karşı dikta rejimini kurmuştur. Hâlbuki Menderes diktasını Said-i Nursi'nin talebe-i nurlarına, Said Bilgiç’in milliyetçiler derneğine, malum aferistlere dayatmaktadır. Bu yönden dikta sökmez. Eğer Menderes irtica ile işbirliği yapacağına münevverlerle lrticaa karşı hareket etseydi iktidarı uzun ömürlü olurdu. Menderes Eyüp Han tipi bir dikta da kuramaz. çünkü Eyüp Han mütefessih bürokrasiye, aferistlere karşı, faziletli vatandaşlara dayanarak diktasını kurmuştur. Hâlbuki Menderes aferistlere dayanarak faziletli vatandaşlar üzerine dikta rejimi kurmak istemiştir. Eğer Menderes fazilet savaşında yer alıp, ( . . . ) divan-ı aliye verseydi, Eyüp Han tipi bir dikta kurabilirdi.  Şimdi bütün bu imkânlar geçmiştir. Fakat buna rağmen DP nefis müdafaası olarak, asılmamak için iktidarı bırakmamak zorundadır. DP fiili olarak iktidarı devam ettirebilmek için, şu dort hali, müttehidülvakit, tatbik zorundadır.
1 - İsmet İnonü'yü asmak, 2 - CHP mebuslarını tevkif etmek, 3 - CHP'yi kapatmak, 4 – Amerika’nın Ayzenhover doktrinine veya Sovyet gönüllülerinin yardım esasına dayanarak, yurdu onların işgaline terk etmek. . . Bu dört tedbir bir arada alınmazsa DP diktası tahakkuk edemez, yurtta ne netice vereceği evvelden kestirilmesi imkânsız bir ihtilal çıkar.
Bu dört şıktan ilk üçü DP tasarrufu dâhilindedir. Hâlbuki dördüncü şık iki taraflı bir tasarruftur. Onun tahakkuk etmesi için bunu hem DP’nin hem de Amerika’nın veya Sovyetlerin arzu etmesi icap eder. DP’nin böyle bir şeyi istemesine yurtseverliği manidir. Diğer taraftan, böyle bir müdahaleye gerek Amerika’nın, gerekse Sovyetlerin milli menfaatleri müsait değildir. Çünkü gerek DP ve gerekse CHP aynı derecede hür dünya veya Sovyet dostluğuna merbutturlar. Bunlar, DP iktidarını tutmadıkları ve onun devrilmesini tacil ettikleri takdirde iktidara CHP geleceği için, bundan ne Amerika ne de Sovyetler bir endişe duymaz. Gerek Amerika ve gerekse Sovyetler, iktidar partisini degil, vatandaşın serbest iradesiyle iktidara gelecek olan partiyi yani, halkı tutarlar. Halka karşı bir politikanın feci sonuçlarını Amerika Şankayşek, Faruk, Nuri Essait hadiselerinde görmüştür. O halde, dış kuvvetlere dayanmak imkânsızdır. Bu vaziyette, DP'nin bir dikta rejimi kurmasına imkân yoktur. Halk ve ordu iktidarın emirlerine bir gün gelecek boyun eğmeyecektir.
DP ve Menderes için tek çıkar yol, 10 yıllık politikasını terk etmesi, yani, Sovyetlerle Amerikalıların anlaşamayacakları esasına dayanan ve 30 yıldan beri CHP iktidarları tarafından takip edilen politikayı tel’in etmesidir, bu da mümkündür. Bundan sonra da, co-existance’ı kabul etmesi ve ayrıca, daha mütekâmil bir tarzda ilk hedefler beyannamesi esaslarını tahakkuk ettirmesidir. Bunu yaptığı takdirde, CHP’ye mazisiyle bağlı olmayanlar -ki bunlar ekseriyeti teşkil eder, ondan ayrılır, müstakil bir parti kurarlar. Yeni parlamentoda hiç bir parti mutlak ekseriyette olamayacağı için, zaruri olarak bir koalisyon kabinesi kurulur. Müfrit hareketler parlamentoda önlenir. Ancak, hırsızlar mahkemeye verilir ve siyasi suçlular hakkında bir af çıkarılabilir. Menderes ve arkadaşları kellelerini kurtarırlar.

Hiç yorum yok: