Pazartesi, Kasım 13, 2017

TOKİ ile AÇİ


Gazetemize gelen bir habere göre, Çeşme’de ihtiyaç sahiplerine ucuz konut yapmak üzere Reisdere tarafında hazineye ait 41 hektarlık (410.000) bölümünün bir şekilde “imarına” uydurularak TOKİ mülkiyetine geçirilen arazide bazı şirketlere arsa satışı işlemleri yapıldığını iletilmiştir… Bunun üzerine; başka bir yere sorulamayacağı için Çeşme Belediye’sinden yardım talep ederek, konuyu öğrenelim dedik… Öğrendiğimiz gerçek ise tam tamına, TOKİ mülkiyetine alınan 41 hektar arazinin konut yapımı olarak 14 hektarı kullanılmış, ilgili kanunlardan gelen yetki ile de yaklaşık 7 hektar (70.000 m2) arazi bina yapılabilme oranları üzerinde yaklaşık 2 ila 4 kat artışlar yapılarak (%80 ila %120 emsalleri ile) satışa arz edilmiştir. Şimdi denilebilir ki ne var bunda kanundan doğan yetki kullanılmış ve arsalar satılmış ama hemen yanındaki alanlarda Çeşme Belediye’sinden istenen imar durumlarına göre toplamda %30 emsal ile inşaat yapılabileceği gerçeği söz konusu ise, ne var bunda denilemiyor… Buraya kadar her şey kanunlar çerçevesinde ve yetki sahiplerinin usulüne yönelik yetki kullanması ile ilgilidir, benim diyeceğim fazlaca bir şey yoktur… Ancak bidayette, bugün zuhur eden duruma gelineceği kaygıları kendisine söylendiğinde herkesi ve her kesimi önyargılı olmak ile yaftalayan ve kartvizitinde Yüksek İnşaat Mühendisi yazan muhtereme çok şey söylemek istiyorum.

Kendisi ile yaptığımız kent ve kentleşeme muhabbetlerinden, genel manada, anladığım kadarı ile yaklaşık benzer değerlendirmeler yaptığımız, ancak içinde bulunduğu siyasi oluşumun güncel hamleleri karşısında gönülsüz ama katıksız, hukuki ama ahlaksız davranma konusunda beis duymayan yerel siyasetçi kardeşimiz, muhaliflerini “siz ucuz konut yapılmasına karşısınız” gibi ucuz ama müşterisi bol, gerçekte karşılığı olmayan ama siyasi muvafıkları tarafından alkışlanan bir klişe kullanmaktan asla çekinmeyen muhteremin bu konu ile ilgili şimdi ne düşündüğünü çok merak etmekteyim… Hani, “yahu kimse ihtiyaç sahiplerinin konut ihtiyacının karşılanmasına karşı değil” itirazına, hem de eski imar komisyonu üyesi olması ve mühendisliğinin önünde “yüksek” ibaresi olmasına rağmen güncel siyasi polemik dışına çıkamaması da zaten kendisinin hangi düzeyde hangi zeminde hangi derinlikte ve hangi angajmanlara sahip olduğunu göstermekte idi. Muhalif ve muarız taifesinin “TOKİ de istediği kadar konut yapsın yeter ki Çeşme Belediyesi İmar mevzuatına ve plan notlarına uyan her müteahhit gibi davransın yeter” laflarına ise kulak tıkayarak, duymazdan gelerek ahlaki bir abide oluşturuyordu adeta ama tarafgirliğine ve mücahitliğine yapılan uyarılar karşısında ise tüyü bile kıpırdamadan aslanlar gibi direniyordu, Allah selamet versin…

Evet, şimdi gel de yüksek mühendis kardeş bir anlat bakalım bize, vatandaşın %15-30 emsalle inşaat yaptığı-satın aldığı yerde sen gelip yasadan doğan gücün ile alacaksın bir yeri, imar şartlarını kafana göre (evet tam da kafana göre ama kanuni hakkını kullanarak) düzenleyeceksin, 4 kat yapacaksın, bina yoğunluğunu %80 e %120 e çıkaracaksın, göz boyama babından azıcık ev yapıp, üye kayıtlarının nasıl yapıldığı herkesçe malum biçimde, “yaptık ya” demek adına def’i bela kabilinden, hemen minder dışına kaçıp, diğer arsaları “arsa” faslından hem de değerini hülle ile, 2 ile 4 e katladığın biçimi ile satacaksın, haydi gel de anlat bunları bakalım… Üstelik ucuz konut talep eden vatandaşın bir kısmının müracaatlarını geri çevirip toplanan talepten az konut imal edeceksin, bir de dönüp “Çeşme Belediyesi” kat sayısını azalttığı için size konut yapamadık yüzsüzlüğünü savunacaksın, sevsinler senin mühendisliğini hem de yükseğini, sevsinler senin iyi adam olmanı, sevsinler senin politik duruşunu, sevsinler senin etik’ini, vs vs… Ucuz konut yapacağım adına 41 hektar (410.000 m2) araziyi istediğin koşullarda (%80 ile %120 arasında yoğunluğa arttırılmış) kullanımına geçecek, 14 hektarına (140.000 m2) inşaat yapacaksın, geri kalanını satacaksın, vay ki vay ben ölem… Efendim ne var bunda yasaya uygun, doğru yasaya uygun, yasa dediğinde bir “torba”ya uygun, atıyorsun bir beyit anlaşılmazlığında bir madde torbaya, çıkıyor sana yeni kural… Hayırlı işler, hani eskiden derlerdi “tuzlayayım seni de kokmayasın” ya, artık ne denir ki bilmiyorum… Ama bu kabil hikâyeler okuyucular tarafından tutulduğu ölçüde yenisi çevriliyor, çevrildikçe okunuyor, Canım Yurdum ne hallere geldi… TOKİ ler ne oldu da AÇİ lere evrildi vallahi, billahi ve de tillahi anlayabilmiş değilim… Yahu anlayabilmiş değilim lafına takılmayın, ben çokkkkk anladım da, hatta o kadar çok anladım ki, daha 2008 yılında yapılan değişikler ile konunun buralara geleceği çok belli idi benim açımdan, ben bunu karşı taraftakilerin adına söyleyeyim diyorum da, ama onlar hallerinden son derece memnun, bir lokma, bir hırka… Anadolu’da harika bir laf vardır sık kullanırım, “söyleyen deli ise, dinleyen akıllı olacak” diye ama durum hem söyleyen hem de dinleyenler açısından pek te ümitli değil…

Zaten ben bu TOKİ’nin, tok olmadığını tam tersine çok aç olduğunu, Galatasaray Kulübünün, kulübün o dönemdeki başkanı ile kurulan irtibat-ı ittifaktan, Ali Sami Yen stadından elini kolunu yunarak çıkmasından anlamıştım ama yapacak bir şey yok, oyun büyük, biz küçük, saha düz değil, engebeli ve sarp, hakem taraflı, top yuvarlak değil, zar dörtköşe değil, vs vs…  Sen al yaklaşık 1 milyar dolarlık arsaları sonra yap 350 milyon dolarlık stadı, sen yaptım diye öğünürken, içerideki uyanıklarda yaptırdık diye hava atsınlar, vay ki vay ben ölem… Sonuç, alavere dalavere bizim Memet nöbete… Yüce rabbim verdikçe veriyor…

Hiç yorum yok: