Gazetemize
gelen bir habere göre, Çeşme’de ihtiyaç sahiplerine ucuz konut yapmak üzere Reisdere tarafında hazineye ait 41
hektarlık (410.000) bölümünün bir şekilde “imarına”
uydurularak TOKİ mülkiyetine geçirilen arazide bazı şirketlere arsa satışı işlemleri
yapıldığını iletilmiştir… Bunun üzerine; başka bir yere sorulamayacağı için
Çeşme Belediye’sinden yardım talep ederek, konuyu öğrenelim dedik… Öğrendiğimiz
gerçek ise tam tamına, TOKİ mülkiyetine alınan 41 hektar arazinin konut yapımı
olarak 14 hektarı kullanılmış, ilgili kanunlardan gelen yetki ile de yaklaşık 7
hektar (70.000 m2) arazi bina yapılabilme oranları üzerinde yaklaşık 2 ila 4
kat artışlar yapılarak (%80 ila %120 emsalleri ile) satışa arz edilmiştir.
Şimdi denilebilir ki ne var bunda kanundan doğan yetki kullanılmış ve arsalar
satılmış ama hemen yanındaki alanlarda Çeşme Belediye’sinden istenen imar
durumlarına göre toplamda %30 emsal ile inşaat yapılabileceği gerçeği söz
konusu ise, ne var bunda denilemiyor… Buraya kadar her şey kanunlar
çerçevesinde ve yetki sahiplerinin usulüne yönelik yetki kullanması ile
ilgilidir, benim diyeceğim fazlaca bir şey yoktur… Ancak bidayette, bugün zuhur
eden duruma gelineceği kaygıları kendisine söylendiğinde herkesi ve her kesimi
önyargılı olmak ile yaftalayan ve kartvizitinde Yüksek İnşaat Mühendisi
yazan muhtereme çok şey söylemek istiyorum.
Kendisi
ile yaptığımız kent ve kentleşeme muhabbetlerinden, genel manada, anladığım
kadarı ile yaklaşık benzer değerlendirmeler yaptığımız, ancak içinde bulunduğu
siyasi oluşumun güncel hamleleri karşısında gönülsüz ama katıksız, hukuki ama
ahlaksız davranma konusunda beis duymayan yerel siyasetçi kardeşimiz,
muhaliflerini “siz ucuz konut
yapılmasına karşısınız” gibi ucuz ama müşterisi bol, gerçekte karşılığı
olmayan ama siyasi muvafıkları tarafından alkışlanan bir klişe kullanmaktan
asla çekinmeyen muhteremin bu konu ile ilgili şimdi ne düşündüğünü çok merak
etmekteyim… Hani, “yahu kimse ihtiyaç
sahiplerinin konut ihtiyacının karşılanmasına karşı değil” itirazına, hem de
eski imar komisyonu üyesi olması ve mühendisliğinin önünde “yüksek” ibaresi olmasına rağmen güncel siyasi polemik dışına
çıkamaması da zaten kendisinin hangi düzeyde hangi zeminde hangi derinlikte ve
hangi angajmanlara sahip olduğunu göstermekte idi. Muhalif ve muarız taifesinin
“TOKİ de istediği kadar konut yapsın
yeter ki Çeşme Belediyesi İmar mevzuatına ve plan notlarına uyan her müteahhit
gibi davransın yeter” laflarına ise kulak tıkayarak, duymazdan gelerek ahlaki
bir abide oluşturuyordu adeta ama tarafgirliğine ve mücahitliğine yapılan
uyarılar karşısında ise tüyü bile kıpırdamadan aslanlar gibi direniyordu, Allah
selamet versin…
Evet,
şimdi gel de yüksek mühendis kardeş bir anlat bakalım bize, vatandaşın %15-30
emsalle inşaat yaptığı-satın aldığı yerde sen gelip yasadan doğan gücün ile
alacaksın bir yeri, imar şartlarını kafana göre (evet tam da kafana göre ama
kanuni hakkını kullanarak) düzenleyeceksin, 4 kat yapacaksın, bina yoğunluğunu
%80 e %120 e çıkaracaksın, göz boyama babından azıcık ev yapıp, üye
kayıtlarının nasıl yapıldığı herkesçe malum biçimde, “yaptık ya” demek adına
def’i bela kabilinden, hemen minder dışına kaçıp, diğer arsaları “arsa”
faslından hem de değerini hülle ile, 2 ile 4 e katladığın biçimi ile
satacaksın, haydi gel de anlat bunları bakalım… Üstelik ucuz konut talep eden vatandaşın
bir kısmının müracaatlarını geri çevirip toplanan talepten az konut imal edeceksin,
bir de dönüp “Çeşme Belediyesi” kat sayısını azalttığı için size konut
yapamadık yüzsüzlüğünü savunacaksın, sevsinler senin mühendisliğini hem de
yükseğini, sevsinler senin iyi adam olmanı, sevsinler senin politik duruşunu,
sevsinler senin etik’ini, vs vs… Ucuz konut yapacağım adına 41 hektar (410.000
m2) araziyi istediğin koşullarda (%80 ile %120 arasında yoğunluğa arttırılmış) kullanımına
geçecek, 14 hektarına (140.000 m2) inşaat yapacaksın, geri kalanını satacaksın,
vay ki vay ben ölem… Efendim ne var bunda yasaya uygun, doğru yasaya uygun,
yasa dediğinde bir “torba”ya uygun, atıyorsun bir beyit anlaşılmazlığında bir
madde torbaya, çıkıyor sana yeni kural… Hayırlı işler, hani eskiden derlerdi “tuzlayayım seni de kokmayasın” ya,
artık ne denir ki bilmiyorum… Ama bu kabil hikâyeler okuyucular tarafından
tutulduğu ölçüde yenisi çevriliyor, çevrildikçe okunuyor, Canım Yurdum ne
hallere geldi… TOKİ ler ne oldu da AÇİ lere evrildi vallahi, billahi ve de tillahi anlayabilmiş değilim… Yahu anlayabilmiş
değilim lafına takılmayın, ben çokkkkk anladım da, hatta o kadar çok anladım
ki, daha 2008 yılında yapılan değişikler ile konunun buralara geleceği çok
belli idi benim açımdan, ben bunu karşı taraftakilerin adına söyleyeyim diyorum
da, ama onlar hallerinden son derece memnun, bir lokma, bir hırka… Anadolu’da
harika bir laf vardır sık kullanırım, “söyleyen
deli ise, dinleyen akıllı olacak” diye ama durum hem söyleyen hem de
dinleyenler açısından pek te ümitli değil…
Zaten
ben bu TOKİ’nin, tok olmadığını tam tersine çok aç olduğunu, Galatasaray Kulübünün,
kulübün o dönemdeki başkanı ile kurulan irtibat-ı ittifaktan, Ali Sami Yen
stadından elini kolunu yunarak çıkmasından anlamıştım ama yapacak bir şey yok,
oyun büyük, biz küçük, saha düz değil, engebeli ve sarp, hakem taraflı, top
yuvarlak değil, zar dörtköşe değil, vs vs… Sen al yaklaşık 1 milyar dolarlık arsaları sonra
yap 350 milyon dolarlık stadı, sen yaptım diye öğünürken, içerideki uyanıklarda
yaptırdık diye hava atsınlar, vay ki vay ben ölem… Sonuç, alavere dalavere
bizim Memet nöbete… Yüce rabbim verdikçe veriyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder