Cuma, Mayıs 11, 2018

EŞEK METEFORUNA KATKILAR


“Zerduz palan ursan eşek yine eşektir” atalar kelamının makam-ı alilerinde taht-ı müzakeresi üstüne “eşek metaforuna” ben de katkı da bulunayım dedim. Bilindiği üzere, metafor Fransızca kökenli bir sözcük olup, mecaz anlamında kullanılmakta ve de bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlardır.

Gayet güzel birkaç kısa hikâye vardır, eşek ve eşeklikle ilgili hemen onları alt alta yazıp, birkaç saptama ve birkaç atalar sözü ile katkımı şimdilik kaydı ile sonlandırayım diyorum.

Hikâye bu ya, 1950''li yıllarda, yol çalışmalarına katılan bir grup mühendis aletleri koymuşlar ölçü-biçi neticesi de kazıklar çakılarak güzergâh tespiti yapıyorlar. O sırada eşeğine binmiş yaşlı köylü geçiyor ve bu hummalı çalışma karşısında dikkat kesiliyor ve çalışanlara “kolay gele gençler, hayırdır ne yapıyorsunuz” diye sorunca “Sağol, yol çalışması yapılacak o nedenle güzergâh tespiti yapıyoruz” diye cevap verince “aaa öylemi bende Nafıa’dan emekliyim ve bizde yol işleri yapardık” demiş… Bunun üstüne yaşlı köylü merakla yeni kullanılan aletlere bakarak, ahhh çekince, genç çalışanlar, peki, siz nasıl tespit ederdiniz güzergâhı diye sorar ve “eskiden eşek özellikle yokuş ve inişlerde serbest bırakılır idi, biliyorsunuz eşekler eğim % 5 ten fazla ise çıkmaz ya da inmez, eğimi uygun güzergâhı takip ederler, biz de ayak izlerine kazık çakar, sağlı sollu yolu açardık” demiş. İlaveten “artık mühendisler var çok şükür” deyince, herkesi almış bir gülme…

Bir diğer hikâye ise; devir Atatürk devri, ünlü İstanbul Vali ve Belediye başkanı Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, içkinin zararları konusunda konferans vermektedir. Sormuş dinleyicilere: “İki kovadan birine su, diğerine rakı doldursak ve eşeğin önüne koysak, eşek hangisini içer?” diye sorar, dinleyiciler hep bir ağızdan “suyu” diye karşılık vermişler. Aldığı cevaptan memnun olan Gökay, bu kez “Neden?” diye sorunca, rivayete göre cevap Neyzen Tevfik’ten gelmiş: “Eşekliğinden.”

Atatürk de bir akşam Neyzen Tevfik ile Çiftlik’te yemek yerken, civarda dolaşan bir köylü çocuğu yanına çağırıp sormuş: “Biz ne içiyoruz?” diye sorar, “Rakı” diye cevap verir çocuk, “Peki, bir kovaya rakı, diğerine su doldurup eşeğin önüne koysak, eşek hangisini içer?” Çocuk “Rakıyı” diye cevap verince, Neyzen Tevfik Atatürk’e döner: “Aman, neden diye sormayalım!”… Aman aman biz biz olalım da “eşekleri” hafife almayalım…

Eşek deyip geçmemek lazım develerin liderliğini hep yapmıştır, inanmayanlar, ya bana soracak ya da gidip deve kervanlarına bakacak. “deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder” sözünün ilham kaynağını uygulamalı görecektir.

Bugün “eşek” deyip burun kıvıranların, “aslan” deyince çok keyif aldıkları bir vakadır ama “eşek” çok geniş yelpazede insanlara yön veren metaforlara konu olmaktadır. “eşek sudan gelene kadar dayak”, “acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir”, “aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz”, “anasını eşek kovalasın!”, “Eşeği kulaklarından, aptalı konuşmalarından anlarım”, “Eğer üç kişi sizin eşek olduğunuzu söylüyorsa, bir semer kuşanın”, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye”  başta olmak üzere derin manalı daha onlarca atalar sözü bulunur. Eşek kadar adam oldun, sözünden hareketle şimdi atalarımız çocukların büyümesini kast ederek söyledikleri bu sözü eşek önemli olmasa örnek gösterecek kadar önemserler mi? Eşek önemli olmasa, tüm dünyaya mal olan ve tüm doğu toplumlarında hoca olarak bilinen Nasreddin Hoca eşeğe binmez ata binerdi, yoksa at sırtından atar diye mi korkmuştu, bilinmez olsa da… Peki, eşeklik bu abilerin dediği gibi kötü ise, âdemoğlu oğluna neden “eşek sıpası” der… Sahi, “Eşek cenneti” neresidir vs vs… Mesela çocuklar, hatta gençler “uzuneşek” oyununu neden tercih ederler acaba?

Eşek dikeni, eşek hıyarı, eşek baklası gibi bitki isimleri, eşek arısı, gibi hayvan isimleri de vardır, eşek’e öyküleniş olunca işte bu kabil sonuçları da oluyor vallahi…

Hele de en çok eşeğe edilen bu lafların kullanıcılarına, alkış tutucularına bakınca, ya sucuk imalatı meşguliyeti ya da erkekliklerinin ilk testini yapmak için tercih etmiş olmasını görmeden tam bir keçi edası ile gak guk ediyorlar ya, Allah layığınızı versin be, ne diyeyim…

Son olarak ta; “eşek sevmeyenlerin kurt sevgisi kaçınılmazdır” diye bir Tacik atasözünü hatırlatarak kapatayım… Bir de abuk subuk konuşmalara başlayanlara “eşek gibi anırma” derler, hatırlatalım… Say say bitmiyor ama ilaveten eşeğin üreme organının tarifi vardır, halk arasında kullanılan, “o” nu anlayan anladı… Öyle sizin hafife alacağınız kadar bir canlı değildir, sonra “Başçavuşun eşeği mi o.uruyor burada” derler adama maazallah… Bir söz de eşeklere olsun; “eşeksen binene kızmayacaksın, değilsen sırtında tutmayacaksın”, eyyy edebiyatımıza “eşek gözleri” ile giren karakaçan… Allahtan artık ülkemizde “eşek” azaldı, insan çoğaldı, çok şükür… “Oku da baban gibi eşek olma” mı desek acaba?

Hiç yorum yok: