“Zerduz palan ursan eşek
yine eşektir” atalar kelamının makam-ı alilerinde taht-ı
müzakeresi üstüne “eşek metaforuna”
ben de katkı da bulunayım dedim. Bilindiği üzere, metafor Fransızca kökenli bir
sözcük olup, mecaz anlamında kullanılmakta ve de bir şeyi başka şey ile
benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlardır.
Gayet
güzel birkaç kısa hikâye vardır, eşek ve eşeklikle ilgili hemen onları alt alta
yazıp, birkaç saptama ve birkaç atalar sözü ile katkımı şimdilik kaydı ile
sonlandırayım diyorum.
Hikâye
bu ya, 1950''li yıllarda, yol çalışmalarına katılan bir grup mühendis aletleri
koymuşlar ölçü-biçi neticesi de kazıklar çakılarak güzergâh tespiti yapıyorlar.
O sırada eşeğine binmiş yaşlı köylü geçiyor ve bu hummalı çalışma karşısında
dikkat kesiliyor ve çalışanlara “kolay gele gençler, hayırdır ne yapıyorsunuz”
diye sorunca “Sağol, yol çalışması yapılacak o nedenle güzergâh tespiti
yapıyoruz” diye cevap verince “aaa öylemi bende Nafıa’dan emekliyim ve bizde
yol işleri yapardık” demiş… Bunun üstüne yaşlı köylü merakla yeni kullanılan
aletlere bakarak, ahhh çekince, genç çalışanlar, peki, siz nasıl tespit
ederdiniz güzergâhı diye sorar ve “eskiden
eşek özellikle yokuş ve inişlerde serbest bırakılır idi, biliyorsunuz eşekler
eğim % 5 ten fazla ise çıkmaz ya da inmez, eğimi uygun güzergâhı takip ederler,
biz de ayak izlerine kazık çakar, sağlı sollu yolu açardık” demiş. İlaveten
“artık mühendisler var çok şükür” deyince, herkesi almış bir gülme…
Bir
diğer hikâye ise; devir Atatürk devri, ünlü İstanbul Vali ve Belediye başkanı
Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, içkinin zararları konusunda konferans
vermektedir. Sormuş dinleyicilere: “İki
kovadan birine su, diğerine rakı doldursak ve eşeğin önüne koysak, eşek
hangisini içer?” diye sorar, dinleyiciler hep bir ağızdan “suyu” diye karşılık vermişler. Aldığı cevaptan
memnun olan Gökay, bu kez “Neden?”
diye sorunca, rivayete göre cevap Neyzen Tevfik’ten gelmiş: “Eşekliğinden.”
Atatürk
de bir akşam Neyzen Tevfik ile Çiftlik’te yemek yerken, civarda dolaşan bir
köylü çocuğu yanına çağırıp sormuş: “Biz ne içiyoruz?” diye sorar, “Rakı” diye
cevap verir çocuk, “Peki, bir kovaya rakı, diğerine su doldurup eşeğin önüne
koysak, eşek hangisini içer?” Çocuk “Rakıyı” diye cevap verince, Neyzen Tevfik Atatürk’e
döner: “Aman, neden diye sormayalım!”… Aman aman biz biz olalım da “eşekleri” hafife almayalım…
Eşek
deyip geçmemek lazım develerin liderliğini hep yapmıştır, inanmayanlar, ya bana
soracak ya da gidip deve kervanlarına bakacak. “deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder” sözünün ilham kaynağını
uygulamalı görecektir.
Bugün
“eşek” deyip burun kıvıranların, “aslan” deyince çok keyif aldıkları bir
vakadır ama “eşek” çok geniş
yelpazede insanlara yön veren metaforlara konu olmaktadır. “eşek sudan gelene
kadar dayak”, “acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir”, “aksak eşekle yüksek dağa
çıkılmaz”, “anasını eşek kovalasın!”, “Eşeği kulaklarından, aptalı konuşmalarından
anlarım”, “Eğer üç kişi sizin eşek olduğunuzu söylüyorsa, bir semer kuşanın”,
“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye” başta olmak üzere derin manalı daha onlarca
atalar sözü bulunur. Eşek kadar adam oldun, sözünden hareketle şimdi atalarımız
çocukların büyümesini kast ederek söyledikleri bu sözü eşek önemli olmasa örnek
gösterecek kadar önemserler mi? Eşek önemli olmasa, tüm dünyaya mal olan ve tüm
doğu toplumlarında hoca olarak bilinen Nasreddin
Hoca eşeğe binmez ata binerdi, yoksa at sırtından atar diye mi korkmuştu,
bilinmez olsa da… Peki, eşeklik bu abilerin dediği gibi kötü ise, âdemoğlu
oğluna neden “eşek sıpası” der…
Sahi, “Eşek cenneti” neresidir vs vs… Mesela çocuklar, hatta gençler “uzuneşek” oyununu neden tercih ederler
acaba?
Eşek
dikeni, eşek hıyarı, eşek baklası gibi bitki isimleri, eşek arısı, gibi hayvan
isimleri de vardır, eşek’e öyküleniş olunca işte bu kabil sonuçları da oluyor
vallahi…
Hele
de en çok eşeğe edilen bu lafların kullanıcılarına, alkış tutucularına bakınca,
ya sucuk imalatı meşguliyeti ya da erkekliklerinin ilk testini yapmak için
tercih etmiş olmasını görmeden tam bir keçi edası ile gak guk ediyorlar ya, Allah
layığınızı versin be, ne diyeyim…
Son
olarak ta; “eşek sevmeyenlerin kurt sevgisi kaçınılmazdır” diye bir Tacik
atasözünü hatırlatarak kapatayım… Bir de abuk subuk konuşmalara başlayanlara
“eşek gibi anırma” derler, hatırlatalım… Say say bitmiyor ama ilaveten eşeğin üreme
organının tarifi vardır, halk arasında kullanılan, “o” nu anlayan anladı… Öyle
sizin hafife alacağınız kadar bir canlı değildir, sonra “Başçavuşun eşeği mi o.uruyor
burada” derler adama maazallah… Bir söz de eşeklere olsun; “eşeksen binene kızmayacaksın, değilsen sırtında tutmayacaksın”,
eyyy edebiyatımıza “eşek gözleri” ile giren karakaçan… Allahtan artık ülkemizde
“eşek” azaldı, insan çoğaldı, çok şükür… “Oku da baban gibi eşek olma” mı desek
acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder