Çeşme
Belediyesinin “9 durak 9 deneyim” hedefi mucibince, Çiftlik için nihayet bir
festival düzenlendi, adı da “Çiftlik
Festivali”. Evet verilen hedef gerçekleşti, ancak anlaşılan o ki, son ana
kadar program, kapsam, akış ve katılımcılar sürpriz faslında sayılıp açıklanmadı,
hakikaten sürpriz oldu. Haydi kendilerine ilk 8’deki başarının yarattığı fazla
güvenden yeterince duyuru ve tanıtım yapmamışlar ya da gereksinim duymamışlar
diyelim. Ama her şeye rağmen güzel bir sürpriz idi, bugün “Alaçatı Ot Festivali’nin
ilkini gören birkaç hemşerimiz ile konuştum, ittifak ile beyan; “1. Çiftlik
Festivali, 1. Alaçatı Ot Festivalinden daha cazip ve kalabalık yönünde idi.
Coşkulu ama derinden, ciddi ama reklamsız, patırtısız ve gürültüsüz idi, emeği
geçenleri Köyüm adına kutluyorum.
Edebiyat
söyleşileri ve Sakız ağacı ve ürünü üstüne sloganı kullanılmış, bayağı da güzel
olmuş… Edebiyat söyleşileri var ancak Belediye’nin ciddi destek olduğu
Çeşme’nin %100 yerli ve milli yazarları ve edebiyatçıları yok… Vazgeçtim
kendilerinin aktif söyleşide bulunmalarını bari izleyici olarak gelin değil mi?
Belli ki mazeretleri var ve de kabul görmüş, ne diyelim, Allah muratlarını
versin taksiratlarını affetsin… Oysa yazdıkları yazılar, kitaplar ve sahip
oldukları belagat, liyakat, hamaset, hidayet başrol gerektiren durumdadır ama
yine de ben gözlerimin az görmesine bağlayayım da, izleyici localarında
kendilerini görememiş olmuş olayım. Hem kültürel aktive olsun diye
yırtınacaksın ya da yırtınıyor gibi yapacaksın sonra gelmeyeceksin en azından
izleyici olarak… Ama yerlilik ve millilik böyle bir şeymiş demek ki,
anlayamayanların sorunudur tüm bu anlaşılamamışlıklar… Ah ben ahhh….
Köylüm
küskün, Köyümün yazlıkçısı küskün, muhalif ve muarızlar burun kıvırmış, etki
alanındakiler sırtını dönmüş, köyümün esnafı sadece pazarda satışa koyulmuş,
şoför esnafı yok, dolmuşçu yok, kahveci yok, bakkal yok, otelciler yok,
lokantacılar yok, bunların kurumsal duruşlarının başları ve yönetimleri yok, yok
ta yok, sanki bu festival de Alaçatı Ot Festivali gibi serpilir, gelişir ve
büyürse, bunlar asli faaliyetleri yapmayacaklarmış, başkalarına devredeceklermiş
gibi, bu festival bizim değil Belediyenin festivali edası ile uzaktan rasata
devam… Yahu kimse demiyor ki, desteğimiz yok, alkışımız yok, dayanışmamız yok,
katkımız yok, bari gidelim de ne yapılıyor bir görelim de yok… Köylümün zaten
ilgisi de yok, bilgisi de, hatta umurunda da değil, yan tarafta kahvehanede
“okey” oynamaya devam ediyor… Hatta yerel iktidar partisinin yöneticileri yok,
yahu benim bildiğim kadarı ile, en yoğun faaliyet yürüten ekip idi bunlar, ne
oldu, bilemiyoruz tabii ki, kendi sorunlarını konuşurlar kendi aralarında
diyelim ve geçelim… Evet bu konu ile ilgili, bilgisi, lafı, düşüncesi olan bile
burun kıvırıyor, kimisi 4,5 yıldır yapılmadı da şimdi mi akıllarına geldi, yok
şu yazarlar da gelebilirdi, şu konuşmacılar da çağrılabilirdi, sakız ağacı
yanına zeytin ağacı da konulabilirdi mealinde, eleştiri çok, burun kıvırma çok…
Sonuç, biraz önce dediğim gibi ilk Alaçatı Festivali ile kıyaslayanlar son
derece umutlu bakıyorlar sonrakilere umarım düzenleyiciler de eleştirilerden
doğru çıkarsamalarda bulunurlar… Tüm bu şeraitte bile umut ışıkları saçan bu
organizasyona başta düzenleyiciler sahip çıkıp, eleştirileri doğru toparlar ve
okurlar ise, bir sonrakinde gerek program, gerek içerik, gerek konu seçimi, gerek
konuk seçimi, gerek zamanlama daha korparatif bir tavır ile ama en önemlisi
yeterince düşünerek, yeterince çalışarak, yeterince özen göstererek ve de
yeterince düşünce katılımcısı temin ederek, mükemmel sonuç çıkacağı aşikardır.
Her ne kadar da, şahsi düşüncem ve fikriyatım mucibince bu kabil faaliyetlerin
ticari olmaması şart ise de ne yazık ki benim tayinini yaptığım bir düzende
yaşamıyoruz, o zaman mevcut şartlar muvacehesinde konuya bakmaya devam
edeceğiz. Diğer taraftan biz biliriz ki; “azimle def-i hacet betonu deler” …
Her şeye rağmen yapmaya devam, denemeye devam…
Ama
ne yazık ve de biliyorum ki, saydığım taraflar bildiklerini icraya devam
edecekler. Çünkü necip Türk Milleti korparatif çalışmayı sevmez ve her şeyi tek
başına en iyi o bilir, en detaylı o bilir, sadece o bilir, sakın yanlış
anlaşılmasın başta ben olmak üzere durum bu, benim dediğimi yapmazlarsa ben de
gitmem protesto ederim ruh hali maalesef yaygın bir durumdur. Oysa ne kolay
idi; Muhtarlar marifeti ile ilgi duyanların, fikri olanların, niyeti olanların,
ilgisi, fikri ve niyetleri ölçülebilse idi. Hem de ne iyi olurdu, muhtarları
İZSU’nun bitmez tükenmek bilmez “su kesintilerini” duyurmaktan kurtarmış
olurduk bir nebze… Çeşme Kent Konseyi Muhtarlar Meclis Başkanı, faaliyet alanlarını
geliştirmiş olurdu, peki fena mı olurdu? Mesela, bilgisini benim beğendiğim ilaveten
herkesin tanıdığı, ama beğenip beğenmediğini bilmediğim, yine de her şeye
rağmen kendi çabaları ile üniversiteye başvurup sakız ağacı kültürüne başlayan,
olmadı yahu bu işi karşı komşumuz Yunanistan’ın Sakız Adasındakiler nasıl
yapıyor merakı ile gidip, yetiştiricilik, üreticilik ve üretimin sanayisi
konusunda hem de cebinden para harcayarak emek vermiş Coşkun Vural’ın unutulmuş
olması unutulmaz olmuştur. Bence konunun uzmanı bilim insanı Sn. Murat İsfendiyaroğlu’nun
yanına, ya da önüne, olmadı arkasına konuşmacı olarak yerleştirmek hem mantıklı
hem münasip hem de akıllıca olurdu. Mesela her ikisi birden olsa idi, Hocanın
Sakız Adası sakızı daha kalitelidir tezinin, Coşkun Abi tarafından neden
savunulmadığını hatta tam tersi iddiaya sahip olma gerekçesini sorabilirdik…
Cevap olur olmaz, bu durumlarda ikna edici cevap olması da her daim beklenmez.
Mesela katılımcı hocamızın da konuşmasında “hocam” diye bahsettiği İlker
Hocanın olması konuyu daha da renklendirebilirdi. Her şeye rağmen ben sakız
konusunda, çok bilgilendim, aaaa birde çıkar bilgilendin de ne oldu diye
sorarsa cevabım var ama yazmayacağım. Sakızın üretim rekoltelerinin, endemik
değil de kültür bitkisi olduğunun, Sakız Adası ekonomisine katkılarının, Tarım
Bakanlığımızın ilgisizliğinin nedeninin, tıbbı kullanımının, bitki
akrabalıklarının, dünyadaki akraba yaygınlığının vs gibi bilgilerin de
verildiği sunum harika idi… Ayrıca biliyorum sakız ağacı/bitkisi her Çiftlik
Festivalinde bir başlık olabilecek kadar geniş, önemli ve yeterlidir. Diğer
taraftan Yazar Konuşmacılar da renklendirdiler ortamı, sağ olsunlar, ancak
tuval büyük olunca renklendirme eksik kaldı, bir dahakine daha iyisini
bekliyoruz. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder