Cuma, Ekim 18, 2019

GIRGIR VE ERTUĞRUL AKBAY


Logosu; bir çevrim kolu marifeti ile çalıştırılmaya uğraşılan kafa olan geçen yüzyılın dünya çapında karikatür ve gülmece dergisi idi, peki yıllarca çabalandı durdu ama çalıştı mı, zinhar... Hele zamsız geçen bir gün olmaması hasebiyle fiyatı bölümünde dönemin başvekili Turgut Özal’ın kafasını kullanarak 5 Turgut, 10 Turgut gibi gösterilmesine bayılırdım, hatta bir ara zamlar öyle bir uzadı ki, ana sayfa çerçevesi yetmedi Turgut’ları yerleştirmeye. “En kahraman Rıdvan”, “Tarafsız taraftar Eğribodik”, “Avanak Avni-Deve Dilaver”, “Eşşek Herif” serisinin takibi ve güncel olaylardan karikatürize edilen her şey o kadar güzeldi ki… Bu güzelliğe maalesef “Gölge Adam” adı ile çıkan gazetenin sahibi ve yine dönemin havuz medyasının has elemanı sayılabilecek ve basına teşvikler, krediler ve muafiyetler ve de başka saikler neticesinde sınırsız ve sorumsuz desteğin en büyük paylaşanı, Ertuğrul Akbay son vermiştir. Tarihe not bu gerçeklik ile düşülmüş oldu ve artık timsah gözyaşlarının bir anlam taşımadığını aklı başında olan herkes bilmektedir. Geçeceksiniz bunları bir kalem… GIRGIR’ın sahibi bugünlerde de adları sık sık medyada geçen Simavi ailesi idi, ama dönemin ruhuna uygun ve basının görece bağımsızlığının bulunduğu dönem olması hasebiyle yönetim Oğuz Aral ve ekibinin idi ve de asıl sahibinin okur olduğu bilinci ile yayın politikası belirlenmekteydi, en azından bana öyle görünüyordu. Dönem; canım Yurdumda Turgut Özal liderliğinde ANAP’ın çok güçlü saltanat dönemidir, astığı astık, kestiği kestik kabilinden yani ve canım Yurduma neoliberal ve sosyal susturucu zapt-u rapt politikalar ithal edilmektedir, diğer taraftan dünya, Güney Amerika’daki askeri faşist diktatörlüklerin icraatları, İspanya’daki faşist Franco’nun ve Portekiz’deki Salazar’ın uygulamalarının vahşetine kulak tıkamış ve Ortadoğu’da bitmez tükenmez iktidar politika savaşları ile altüsttür. Tüm bu gelişmelere 3 maymun rolü takınmayan GIRGIR hedef olmayacak ta ne olacak, ne demekmiş muktedirlerin yaptıklarını eleştirmek, nerden bulunuyor bu eleştiri kudreti, anlaşıldı şimdi “cami duvarına hacet”e ne muamele yapılıyorsa o yapılacaktır, netekim de yapılmıştır…

Oysa söz konusu, bir ara tirajı dönemin Türkiye’sinde bile 500.000 (yazı ile beşyüzbin)lere dayanmış, dünyadaki en önemli rakipleri Amerika’da “MAD” ve Sovyetler Birliğinde “Krokodil” adı ile yayınlanan karikatür ve gülmece dergileri ile anılır bir dergidir, GIRGIR. Hatırladığım kadarı ile, tiraj birinciliği bazen MAD, bazen Krokodil tarafından işgal edilir iken GIRGIR 3. lük sırasını asla kaybetmez idi, dünya sıralamasında… Ne yaptı da size bu GIRGIR, dünyada bu anlamdaki güzelliklerde çok az olan 3. lük unvanımıza son verdiniz, diyesi geliyor insanın valla.

Bugün artık “deray” olmuş Hasan Kaçan’ın en tarafsız taraftar serisini her hafta büyük bir keyifle okur idim, bir “Galatasaraylı” olarak bayılırdım o betimlere, dönemin solbekimiz Ahmet’e “çaycı” lakabından ötürü sürekli “çaycı Ahmet” deyişi, Mustafa’ya “sarıııı Mustafa” deyişi, hele de Fenerbahçe galibiyetlerinden sonra yazdığı iğneleyici lafların tadına doyamazdım. “Avanak Avni”de bir çocuk gözünden hayatın eleştirisi ise unutulacak gibi değil, Avni’nin elmaya “mugu” demesi ise asla unutulmaz, hele yolda bulduğu 5 lira ile bir sürü esnafa gidip te bir şey alamayınca en sonunda parayı “Deve Dilaver”in kapısının altından atıp “benim anam ağlayacağına onunki ağlasın” deyişi, Oğuz Aral’ın “Utanmaz Adam”ı ve yareni “Korna” ve meşhur narası “ebüvvvvv”,  dün gibi aklımda… GIRGIR, toplumun nabzı sosyal ve siyasi gerçeklik üzerinden yakalanarak tekrardan ya da diğerlerine karikatür ile, gülmece ile söylenmesinin harika bir platformu idi, bu yüzden başı kapatmalarla sık sık belada idi.

Oğuz Aral kaptanlığında yayınlanan tarihi çınar GIRGIR’ı bir kez daha hatırlar iken kendisine de ebedi istirahatgâhında nurlar içinde olmasını diler ve bir kısmı bugün hala layıkı ile çizen ve yazan başta Latif Demirci, Bülent Arabacıoğlu, Abdülkadir Elçioğlu olmak üzere hepsine sağlıklar diliyorum. Vücut sağlığı yerinde olup, akıl sağlığı konusunda tereddütlerim olanlara da akıl sağlığı diliyorum. Bu kadar güçlü siyasi, ahlaki ve sosyal tedrisattan sonra akıl sağlığı ve melekesinin yitirilmesi de dikkate şayandır vallahi, ama hayat işte…

Ertuğrul Akbay bu ülkenin yüzakı sayılan bir değeri olan “GIRGIR” dergisini salt muhalif olmasından ötürü dönemin başbakanı Turgut Özal ile dirsek teması ve ikbal birlikteliği içinde utanmadan ve de sıkılmadan ve de bu devranın hep böyle gidebileceği öngörüsü ile satın alarak yok etmişti… Aaaa burada Simavi ve Oğuz Aral’da satmasaydı denilebilir doğru, ancak eksik ve tam da bu nedenle yanlış bir değerlendirme olur bu, eğer siz devletin en önemli kurumlarını elinizde bulunduruyorsanız size dayanacak bir güç olamaz… Kutuplar bile erir sizin kudretiniz karşısında… Oysa o “GIRGIR”ki 70’li yılları bir kenara bıraksak bile 12 Eylül faşist darbesi sürecindeki karanlık dönemde bu ülkenin kıstırılmışlarının yüzünü güldüren nadide bir çiçek idi, yüzünü ağartan ya da yüzakı idi adeta. Vefatı öncesi oğlunun gazetesi SÖZCÜ için “Sözcü susarsa Türkiye susar” diye bir kampanya başlatmıştı ya, emin olun ben okumuyor olsam da bir gazetenin salt muhalefetinden ötürü kapatılmaya zorlanması bu yüzyılın en büyük ayıplarından biridir diye düşünürüm. Ama işte etme bulma dünyası kabilinden yaşanıyor hayat, be adam daha dün gibi sen de aynısını GIRGIR’a yaptın derler adama, kendisini rahmetle anarken… Hatırlanacağı üzere canım Yurdumun 80’li yıllarda uluslararası güçlerin oyuncağı haline getirilmesini sürekli afişe eden, görmeyen gözlere adeta sokarak gösteren GIRGIR dönemin muktedirlerinin mali ve ahlaki desteği ile Ertuğrul Akbay tarafından satın alınır, içi boşaltılır, nihayetinde kapanma noktasına getirilir, netekim kapanır da… Yahu hep yazıyoruz ya, bugün bana yarın sana, etmeyin eylemeyin, hukuk, ahlak, etik, namus yolundan ayrılmamak gerek diye, bunların tamamı birgün sizin için de gerekir diye ama dinleyen var mı, zinhar… Bugün ben güçlüyüm ya, yarın Allah kerim mantığı devam… Allah selamet versin, bu kafaya… GIRGIR’ın meşhur logosu bunlara ne yazık ki kâr etmiyor…

 

Hiç yorum yok: