Cumartesi, Ekim 12, 2019

DOKTOR DOKTOR CİVANIM


Adam meşum hastalık nedeni ile tedavi görüyor bu nedenle de her “Perşembe” idrar ve kan tahlili ve tahlil neticelerine göre de her pazartesi “kemoterapi” uygulaması yapılıyor. Küçük Devlet hastanesinde bile katlar arası dolaşıyorsun ki, sonuçlar hızlı alınabilsin. Doktor “dahili iletişim ve takip sistemi” üzerinden gerekli sevkleri yapıyor, iniyorsunuz aşağıya sevk görünmüyor, tekrar yukarı çıkıyorsunuz, vardı yoktu tartışması içinde sevk yineleniyor… Peki böylesi bir karmaşa 1 kez olursa tesadüf, 2 kez olursa tesadüf, yaaa daha fazlası olursa… Artık ünlü mafya lideri Al Capone ne demişe gelir konu; “Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. Tesadüflere inanmam.” Umarım bundan sonra benzeri karmaşa yaşanmaz. Peki idrar numunesi alınır, sonuç verilmesi gereken gün gelen hastaya “kit yokmuş, test yapılamadı” denir mi? Maalesef denir, netekim denmiştir de… Peki “kit” olmadığı baştan belli değil mi? belli… Peki neden söylenmez de beklenir? Peki, kemoterapi uygulamasının inkitası sıkıntı yaratmaz mı? yaratır ama kime, hastaya peki hastanın önemi var mı? zinhar yok… Yaşanan örnek ilk olsa emin olun kimsenin söyleyeceği bir şey yok…Daha çok şey yazılıp, konu köpürtülebilir, insanlar ilzam edilebilir, böylesi bir yaklaşımla sonuç alınırsa alkış, ama alınabilir mi, zinhar…

Tüm bu yaşananlarda insani hata ve kusur olduğu çok sarihtir, peki insan insana bu kadar çok hata ve kusur işler mi, ne yazık ki işliyor… Peki bu kusuru “doktor” işlerse kusur ve hatanın şiddeti ağırlaşmıyor mu? Maalesef evet, mezkûr örneğimize göre, tedavi aksıyor, gecikiyor, sonuç almak daha da zorlaşıyor vs vs… Bizler dirsek çürütmüş, kendini mesleğine adamış insanları çok seviyor ve sayıyoruz, bakmayın siz muktedirlerin cahillerin ferasetine güvenerek meslek erbabı insanları tahkir ettiğine, bu yoz davranış nicelik olarak sınırlıdır lakin muktedir olmaları hasebi ile de nitelikli bir durum oluşturuyor. Bu nitelikli durumun rüzgarına kapılıp sinsile yolu ile toplumun tamamına sirayet etmesinin önüne geçilmelidir, bu fikre herkesin katılacağını adım gibi bilirim, ama soru “nasıl” olunca tıkanıyoruz. Burada devreye ahlak, etik ve denetim girmeli. Her meslek erbabı mesleğinin yeminine sahip çıkmalı gereğini yerine getirmeli ama aslolan ise yerine gelip gelmemesi hususunun denetimi şeffaflaşmalı, cin ve şeytani fikirli davranışlara gereken karşılığı vermeli. Hiçbir koşulda şeytanlık alkışlanmamalı, değerli kılınmamalıdır, hele ki insan hayatının kutsiyeti söz konusu ise…

Geçenlerde bir doktor arkadaşımla sohbet eder iken konu geldi, “hasta yakınlarının doktorlara şiddet uygulamasına” dayandı, hani insanımızda bir saldırgan ruh hali var ama hastanedeki muamele de durumu tetikliyor gibi kelamlar etti. Hani hiçbir şart altında şiddet uygulanması kabul edilemez lakin aynı zamanda hiçbir şart altında insana bu muamele de kabul görmemeli… İnsan hastanede sıkıntılı, çözüm bekliyor, gelişme bekliyor, açıklama bekliyor, insani muamele bekliyor, peki hakkı mı, tartışmasız hakkı… Madem ki oradasın ve görev yapıyorsun, görev fazla, iş fazla, eleman sınırlı, hasta fazla, malzeme yok, gibi bahanelerin ardına fazlaca sığınmayacaksın, doktor efendi. Tamam, bu işler fazlaca zor mu, seni haddinden fazla mı yoruyor, senin çalışma hayatını panik haline mi getiriyor, bırak o zaman yapma, öyle ekmek parası, iş kaygısı gibi yaklaşımlarla konuyu sıvılaştırma, derler adama… Konu hekimlik olduğu için bu meslek grubuna büyüteç tuttuk, peki, mühendislik, mimarlık, avukatlık, hakimlik, polislik, çiftçilik, şoförlük farklı mı, peki farklı olabilir mi, nerdeeee. Hep bir hallı Turhallıyız, yüzbin kere tövbe eder yine şarap içeriz misali, parmağım kör gözüne düzeni tam gaz…

Sonuçta görüyoruz ki; iyi insan, ahlakı yüksek insan yetiştirmede ciddi sıkıntılarımız var, ama öğretim, ama eğitim, ama niyet ve anlayış, ama önemsememe gibi nedenlerle olsun, sonuç bu… Diplomalı insanlar; diplomalarının kibir, cehalet, egoizm, sevgisizlik, saygısızlık, duyarsızlık, adamsendecilik, merhametsizlik, nezaketsizlik, düşüncesizlik, ahlaksızlık, seviyesizlik üretiyor olmasının önüne nasıl geçilmesi gerektiğinin yolunu behemehâl bulmalıdırlar. Mutlaka bir eksik durum tespitine dayalı suçu başkalarına atma, bir şey neden iyi yapılamayacağının izahı yapılması huyunun yasaklanması gerekmektedir, aksi taktirde dışarıdan görülen durumumuz “Türk Cehennemi” fıkrasındaki durumu bir karış aşamaz. Hani meşhur fıkradır, adam ölünce sorarlar, cehenneme gidilecek o kesin de, Türk Cehennemi mi, Alman cehennemi mi diye, bari bu seçme şansı verilir. Adam aralarındaki fark nedir diye sorunca, Alman cehenneminde hergün 1 kilo necaset yediriyorlar, Türk cehenneminde de hergün 3 kilo necaset yediriyorlar diye, hemen az olması hasebi ile Alman Cehennemi diye tercih beyan ediyor adam, ama hemen uyarıyorlar, bu Almanlar çok disiplinlidir, hergün aksamasız 1 kilo temin eder ve yedirirler, ama Türk cehennemi öylemi, bir gün kepçe olmaz, bir gün necaset olmaz, bir gün dağıtıcı olmaz, bir gün kazan olmaz, olmaz da olmaz… Aksaklıkların önü alınamaz…

Yazımı muhteşem bir emsal oluşturan meşhur darb-ı mesel ile bitiriyorum. Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş.

 “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. 

Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.Sizlerden isteğim şudur. Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

1 yorum:

Lem-Tanga dedi ki...

Eline sağlık abi.