Pazartesi, Ekim 28, 2019

BİSHKEK

“Atalarımızın izinde” adını verdiğimiz geziye birkaç arkadaşımla birlikte Balkanlardan sonra Orta Asya’da devam ettik, bu duraklardan biri de Kırgızistan’ın başkenti, “Tien-Şan” ya da “Tanrı Dağlarının” adeta bir kolyesi durumunda konuşlanmış hali, parkları ve özellikle de heykelleri, baklava dilimi dizayn edilmiş cadde ve yolları ile, “İpek Yolu” üstünde yer alan Bişkek oldu. Kente daha önce defalarca gitmiş olmama rağmen, yine de bize rehberlik edecek, bizi gezdirecek, Türkiye’de üniversite okumuş ve Türkçe’yi en az bizim kadar düzgün konuşan bir arkadaşımız, Azad hep yanımızda olacaktı, bu vesile ile kendisine de teşekkür ediyorum.

Öncelikle herkesin bilebileceği ansiklopedik bilgilerle başlamak istiyorum, kenti anlatmaya. İpek yolu üzerinde bulunan şimdiki kentin bulunduğu yere Özbek Kralı 1825 yılında bir “Kale” yaptırır, bilahare Rus Çarlığına bağlı kuvvetler bölgeyi ve Kaleyi ele geçirirler. Önceleri kale bir askeri garnizon olarak kullanılır, sonraları verimli toprakları tarıma kazandırmak adına bölgeye yerleştirilen Rus köylüleri, alanı geliştirip “Pişpek” adı verilen kenti oluşturmaya başlarlar, bilahare bölgede Sosyalist Devrimde önder rol üstlenmiş, “Mikhail Frunze’nin” adına ithafen “Frunze” haline dönüşür, en sonda da 1991 yılındaki bağımsızlık sonrası “Bişkek” adına geri dönülür. Bugünkü kentin temelleri sosyalist süreçte atılır ve ortaya, modern görünümlü, geniş caddeleri, ağaçlıklı yolları, geniş kaldırımları, kaldırımları ile yolları arası çift sıra dizilmiş ağaçları, hem drenaj hem de sulama amaçlı tesis edilmiş su kanalları, parkları ve havuzları ile eşsiz bir kent çıkar. İlk gittiğimde bir ilkbahar idi, kent yer yer kar ile kaplı olmasına rağmen başta öğrencilerinde katıldığı bir temizlik süreci yaşıyordu. İlk başta öğrenciler kent mi temizlermiş tepkisinin ardından anladık ki, kente, o kentte yaşayan herkesin emek vermesi halinde kentin içselleştirilmesinin ve benimsenmesinin tadı ve ruhu sinmektedir insanlara. Hele ayrılan devasa park ve yeşil alanlara bakılınca bu miktar tahsislerin modern insana ne kadar da uygun düşmekte olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Hele mezkur coğrafyalarda insanların boş zamanlarında, çoluk çocuk ya da arkadaş grupları ile buralarda uzun süreler geçirdiğine tanıksanız, bu alanların önemini bir kez daha görerek yaşıyorsunuz, bu planlamaları kim yapmışsa iyilikle yad ediyorsunuz, her birini, doğu da ya da batı fark etmez… Bişkek parkları sadece çeşit çeşit ağaçlar ile mi donatılmış, hayır yüzlerce heykel bulunmaktadır, başta edebiyatçılar, ressamlar, siyasal hayata katkı yapmış siviller olmak üzere az da olsa askeri şahsiyetlerin heykelleri ile doldurulmuştur, adeta bir heykeller şehri görünümündedir. Lenin Heykelini koruyan nadir ülkelerden biridir Kırgızistan, gerçi Türkmenistan’da da bir Lenin heykeli vardır. Kapitalizm bizim gibi ülkelere “eski ne varsa atın” suflesi ile yaklaşınca, yeni görmüşlüğün de sarhoşluğu ile bu tılsıma kapılıp, kapitalizm ile uyuşmayan ama ülke tarihini oluşturan ne varsa gözden çıkarılmaktadır maalesef… Gerçi Türkmenistan’da neden “Lenin heykeli kaldırılmıyor diye sorulunca”, yönetimin bu heykel halkın parası ile yapıldı bu yüzden kaldırmıyoruz gibi cevap vermiş olmasına rağmen neden sadece 1 tane bıraktınız diye de kimse sormuyor. Faşizmi alt etmenin heykelleri ve anıtları her kentte olduğu gibi burada da bir gurur abidesi olarak sönmeyen ateşi ile öne çıkmaktadır. Amerika istediği kadar savaştan kendilerinin başarılı çıktığını yazsalar da, söyleseler de, Sovyetlerin Nazizmi alt etmekteki faturasını bilenler için bunun doğru olmadığı gayet sarihtir.

Tepelerinde yaz-kış karın eksik olmadığı Tanrı Dağları'nın eteğinde bulunan Bişkek, bu nedenle yazları serin kışları da ılık geçirmektedir ve bu durum her ziyarete gelmiş insana iç rahatlığı, huzur ve umut zerk etmektedir.  Şehrin yollarının, birbirine paralel, baklava dilimi, güneyden kuzeye, doğudan batıya planlanması şehrin havalandırması, trafiğin sirkülasyonu açısından ciddi konfor sağlamasına rağmen sosyalist dönemde gayet iyi işleyen bu yapı kapitalist dönemde farklı ve olumsuz sonuçlar doğurmaktadır, kanaatimce… Sosyalizmin tercihleri ve topluma sundukları ile kapitalizmin farkı tam da bu noktada fazlaca çarpıcı biçimde göze batıyor, toplu taşıma ve bireysel taşıma… Sosyalist süreç, toplu taşımayı öne çıkarıyor, bu yüzden bir dönem bizde de olan ama ANAVATAN Partisi önderliğinde tüm yurtta tukaka ilan edilip tarumar edilen “troleybüs”ler, otobüsler ve nüfusa göre metro tercihleri yapılarak ilerlerken, kapitalist süreç hızlı ve anlamsız bireysel ulaşımı öne çıkararak şehri adeta otomobile gark etmiş olup bu yüzden artık tek yönlü taşıt trafiği olan bulvarlar bile ihdas edilmiştir. Aslında bulvarları sağlı sollu kaplayan, batının ve emperyalizmin alameti farikası durumundaki markalardan geçilmez iken, taşıt trafiğinin tek yönlü olması kapitalizmin ruhuna aykırıdır ama yapılacak bir şey kalmamıştır, bu evrilmenin karşısında. Şehri planlayan mimar ve mühendisler “sosyalizm” umdeleri ile plan yapar iken normalde ve batıda akla gelmeyen bir sürü detay düşünülmüş iken, kapitalizmin bir gün hakimiyet kurup bireyselliği bu kadar öne çıkaracağını düşünememişler, nerden akıllara gelsin batının bu kadar çok arabayı şehre yığabilecek bir politika tutturacaklarını. Artık, bizimkilerin çok memnun kaldıkları minibüsçülük te Bişkek sokaklarında hakimiyet sürmektedir. Gerçi onlar bizim gibi gaza gelip “troleybüsleri” söküp atmamışlar ve ekosisteme daha faydalı olan bu taşımacılığı korumuşlar ama o kadar işte…

Tien Shan dağlarında alpinist faaliyetleri, Issık kul üstüne, Alatoo meydanı, Kurmancan-Datka heykeli, Manas destanı ve heykelleri, Cengiz Aytmatov’un bu sefer de farklı bir rol ile toplum gözünde yer alıyor olması, devlet büyükleri için tahsis edilen arazi ve inşa edilen abartılı mezarlıklar, Karahanlıların başkenti “Balasagun” ve geriye kalabilen “Burana Kulesi” ve müzesi, bir köy kabristanına yaptığımız ziyaret, hala büyük ölçüde ekolojik tarımın ürünlerinden yediğimiz “çilek”ler ve kırmızı benekli alabalıkları ve kımız imalatı ve tüketimi konusunu bir başka yazıda yazmayı planlamaktayım.

Hiç yorum yok: