Pazar, Ocak 12, 2020

BİTMEZ TÜKENMEZ KANAL PROJESİ TALEBİ

Canım yurdumu bitmez tükenmez tartışmaya gark eden çılgın proje “Kanal İstanbul” yarattığı vasattan hareketle, bilinen öncülleri marifetiyle de ademoğlunun her daim başının ağrısı olmuştur, taaa namı diğer Büyük İskender’den, Kanuni Sultan Süleyman’a, oradan da Recep Tayyip Erdoğan’a...

Orta Asya hedefli inşaat işleri gerçekleştirdiğimiz dönemde, Türkmenistan’da üstlendiğimiz bir projenin ikmali için nakliye araştırmaları döneminde, karayolu ve demiryoluna alternatif Azerbaycan üzerinden denizyolu nakliyesi olabilir mi diye bakarken anladık ki, bırakın Azerbaycan’ı direk İstanbul’dan denizyolu nakliyesi gerçekleştirilmesi mümkün idi, gemi Karadeniz üzerinden Azak Deniz’i ve Don Nehri ve Sovyetler Birliği döneminde Stalin’in delaleti ile 2 nehrin bir kanal ile bağlanması marifetiyle Volga Nehrine oradan da Hazar Denizine ulaşmak söz konusu idi. Evet yepyeni birşey daha öğreniyordum, belki bilenler vardı ama ne yazık ki benim çevremde bilenlerden kimse yoktu.

Bilindiği üzere; devri Osmani’de mezkur toprakların; Kırım Hanlığının hakim olduğu coğrafyayı kontrol ederken, mücavir alan Kazan ve Astrahan’ın Rus Çarlığı tarafından işgaline önlem olarak hattın tahkimatı ve Orta Asya Müslüman dünyası ve Ticari hatların ihdas ve kontrolu kabilinden, dönemin ünlü ve güçlü kişisi Sokollu Mehmet Paşa tarafından, Don ve Volga; ki Volga devri Osmaniye’de “İdil” diye anılır, nehirlerinin bir kanal marifeti ile birleştirilmesi planlanır ancak Kanuni’nin vefatı nedeni ile plan aşamasında kalır. Bilahare tahta oturan II. Selim de bu kanalın realize edilmesi adına irade beyanında bulunur, gerekli askeri ve teknik mobilizasyon ziyadesi ile tamamlanır ancak bazı kaynaklara göre Kırım Han’ının basiretsizliği ve isteksizliği bazı kaynaklara göre de tahtın sahibinin Rus Çarı ile farklı ve gizli ilişkileri neticesi “Osmanlı’ya Çağ Atlatacak Çılgın Proje” hitama erer.  Mezkur dönemde Rus Çarlığı henüz Kazan ve Astrahan hattına gelmiştir ve Kafkasya yolu kendilerinin önünde açılmıştır ve çok muhtemel ki o dönemde Kırım Hanlığına vergi verir durumdaki halinden sıyrılması için askeri durumu münasip değildir ama münasip hale getiriliyor. Elin oğlu buluyor manasip hale getirmenin yolunu bir şekilde... Bir rüya da sona eriyordu Osmanlı açısından, Orta Asya’ya hakimiyet, Müslümanlara destek, Osmanlı hinterlandını ipek yolu üstüne bina etmek, hatta kuzeyden bir yeni ticaret yolu oluşumu ihdası ve yatırımını yapmak gibi kendisine birkaç gömlek büyük gelmiştir. Siz bakmayın uyduruk tarihçilerin, yok efendim teknolojik durum uygun değil idi, yok efendim görevli Kasım Paşa yetersiz idi, yok efendim çok soğuk coğrafyada çalışmanın zorluklarının sayılmasına, yok efendim Kırım Han’ının işi savsaklamasına, diye tepinmelerine, Osmani Ali’nin hayali ciddi manada kısa kalmıştır politikada, nokta. Hülasa “Osmanlının Çılgın Projesi” the end, nefes bu kadar koşmasına yetmiştir. Oysa bir gerçekleşse, neler olabilecekti, belki gerçek manada Kafkasya, Hazar Denizi Osmanlı kontrolüne geçip, sonraki yüzyıllara daha başka miraslar bırakacaktı, ama olmadı. Osmanlı tarih ve coğrafya konusu başta olmak üzere birçok konuda yazılar yazmış mütefekkir Kâtip Çelebi’nin konu ile ilgili tespitlerine bakınca bazı konularda hiç de yanılmadığımı görmekteyim. Ne diyor üstad; “Öğrenme ve öğretme hususunda ilim kurumlarında büyük karışıklıklar baş gösterip; talebe, ders kitaplarından ancak bir-iki faslı yalan yanlış okumakla yetinip, bütün gayretlerini bir an evvel mevkii kapmaya sarf ederek ilim ve irfanın seviyesi düşmüştür” genel tespitine binaen kelamı dolaştırmadan kanalın yapılamamış olmasına getirir ve Kıssadan hisse budur ki, küçük adamla büyük işe mübaşeret (girişmek) caiz değildir. Maslahatın münasib ser-kârı (ustabaşı ve mimarı) gerek. Zikrolunan hususa bir Padişah varıp zamanıyla mübaşeret etse (işi bizzat yürütse), ancak uhdesinden gelebilir ve bu çeşit işler sahib-himmet Padişah işidir, vüzera ve serdarlar kârı değildir.” tespitini yapar.

Osmanı Ali’nin bir diğer kanal projesi de “Süveyş Kanalı”dır maalesef bu kanal da benzer sebeplerle gerçekleştirilemez, bunu da bir başka yazı konusu yapalım deyip geçiyorum. Süveyş’te de nefes, politika, akli derinlik yetmez öyle “Osmanlıda oyun bitmez” demekle peynir gemisi yürütülemiyor, siz bakmayın vakanüvis ruhlu ulemanın nakli kelam eder iken tamtam çalmasına, çaldıkları boş varili geçemiyor. Tarihi gerçekler ortada.  

 
Hazar Deniz’ini Azak Denizi üstünden Karadeniz’e bağlayan “Волго-Донской судоходный канал имени В. И. Ленина”, (Türkçesi: V.I. Lenin Volga-Don Geçiş Kanalı) olan ve bugün de hizmet veren kanal, Rusların “Büyük Vatanseverlik Savaşı” dedikleri II. Dünya Savaşı hemen öncesinde Stalin’in talimatı ile “Su İşleri Projesi Enstitüsü” tarafından projelendirilir ve inşaatına başlanır ancak 1941-1945 yılları arasındaki “Büyük Vatanseverlik Savaşı” nedeniyle durdurulmuştur. 1948 yıllında başlanan kazı 1952 yılında nihayet tamamlanmış ve 1 Haziran 1952'de kullanıma açılmıştır. Volga-Don Kanalı'nın toplam uzunluğu 101 kilometre olup 45 kilometrelik çaylar ve suni gölleri de içermektedir. Kot farklarından ötürü, tıpkı “Panama Kanalındaki” gibi terfi havuzları inşa edilerek, gemileri istenilen seviyeye çıkarmak üzere kapaklar kapatılır oluşan havuza su pompalanarak seviye yükseltilir, bu kapsamda bildiğim kadarı ile 13 adet suni havuz oluşturulmuştur terfi amaçlı pompa istasyonları oluşturulmuştur. Kayıtlara göre; 900.000 işçinin, 100.000 Alman Savaş esirinin ve 100.000 mahpusun çalıştırıldığı ve araya birkaç gölün de eklenerek kullanılması neticesi ortaya 101 km. lik (63 mil) bir su yolu çıkmış ve bunun yaklaşık 56 km.si (35 mil) inşa edilerek oluşturulmuş kanaldan ibarettir. Senenin birkaç ayı donar ve hizmete su yolu yerine, oluşan buz tabakası adeta bir karayolu gibi hizmete devam eder, Rusların konu ile ilgili maharetini bilmek adına, Alman yoğun kuşatmaları altında geçen günlerde, gerek Leningrad (Petersburg) gerekse de Stalingrad (Volgagrad) direniş döneminin hikayelerini okumak kafidir. Kanalın girişinde; yapımına irade buyurması hasebi ile büyük bir “Stalin Heykeli” inşa edilir, bilahare yaşanan değersizleştirme süreci sonucunda heykel sökülür ve yerine halihazırda da bulunan ve emsallerine göre bir hayli de yüksek olan bir “Lenin Heykeli” yerleştirilir. Buradan çıkarılan doğru değerlendirmeler neticesinde, SSCB Karadeniz’i Don Nehri üzerinden Leningrad’a (Petersburg) bağlar, bugün yaz aylarında “Nehir Cruise Gemileri” ile turistik turlar düzenlenmektedir. Görüldüğü gibi sıcak deniz bağlantısı sadece Karadeniz üstünden değildir Rusya’nın…

Kanal bağlantılı en önemli kentlerden biri kabul edilen ve Büyük Vatanseverlik Savaşı dönemindeki büyük direnişin anısına “Stalingrad” adı verilen ancak bugün adı değiştirilerek Volgagrad haline getirilen şehir bulunmaktadır.

 

Hiç yorum yok: