Canım yurdumu bitmez tükenmez tartışmaya gark eden çılgın
proje “Kanal İstanbul” yarattığı vasattan hareketle, bilinen öncülleri
marifetiyle de ademoğlunun
her daim başının ağrısı olmuştur, taaa namı diğer Büyük İskender’den, Kanuni
Sultan Süleyman’a, oradan da Recep Tayyip Erdoğan’a...
Orta Asya hedefli inşaat işleri gerçekleştirdiğimiz
dönemde, Türkmenistan’da üstlendiğimiz bir projenin ikmali için nakliye
araştırmaları döneminde, karayolu ve demiryoluna alternatif Azerbaycan
üzerinden denizyolu nakliyesi olabilir mi diye bakarken anladık ki, bırakın
Azerbaycan’ı direk İstanbul’dan denizyolu nakliyesi gerçekleştirilmesi mümkün
idi, gemi Karadeniz üzerinden Azak Deniz’i ve Don Nehri ve Sovyetler Birliği
döneminde Stalin’in delaleti ile 2 nehrin bir kanal ile bağlanması marifetiyle
Volga Nehrine oradan da Hazar Denizine ulaşmak söz konusu idi. Evet yepyeni
birşey daha öğreniyordum, belki bilenler vardı ama ne yazık ki benim çevremde
bilenlerden kimse yoktu.
Bilindiği üzere; devri Osmani’de mezkur toprakların;
Kırım Hanlığının hakim olduğu coğrafyayı kontrol ederken, mücavir alan Kazan ve
Astrahan’ın Rus Çarlığı tarafından işgaline önlem olarak hattın tahkimatı ve
Orta Asya Müslüman dünyası ve Ticari hatların ihdas ve kontrolu kabilinden,
dönemin ünlü ve güçlü kişisi Sokollu Mehmet Paşa tarafından, Don ve Volga; ki Volga
devri Osmaniye’de “İdil” diye anılır, nehirlerinin bir kanal marifeti
ile birleştirilmesi planlanır ancak Kanuni’nin vefatı nedeni ile plan
aşamasında kalır. Bilahare tahta oturan II. Selim de bu kanalın realize
edilmesi adına irade beyanında bulunur, gerekli askeri ve teknik mobilizasyon ziyadesi
ile tamamlanır ancak bazı kaynaklara göre Kırım Han’ının basiretsizliği ve
isteksizliği bazı kaynaklara göre de tahtın sahibinin Rus Çarı ile farklı ve
gizli ilişkileri neticesi “Osmanlı’ya
Çağ Atlatacak Çılgın Proje” hitama erer. Mezkur dönemde Rus Çarlığı henüz Kazan ve
Astrahan hattına gelmiştir ve Kafkasya yolu kendilerinin önünde açılmıştır ve
çok muhtemel ki o dönemde Kırım Hanlığına vergi verir durumdaki halinden
sıyrılması için askeri durumu münasip değildir ama münasip hale getiriliyor.
Elin oğlu buluyor manasip hale getirmenin yolunu bir şekilde... Bir rüya da sona
eriyordu Osmanlı açısından, Orta Asya’ya hakimiyet, Müslümanlara destek,
Osmanlı hinterlandını ipek yolu üstüne bina etmek, hatta kuzeyden bir yeni
ticaret yolu oluşumu ihdası ve yatırımını yapmak gibi kendisine birkaç gömlek
büyük gelmiştir. Siz bakmayın uyduruk tarihçilerin, yok efendim teknolojik
durum uygun değil idi, yok efendim görevli Kasım Paşa yetersiz idi, yok efendim
çok soğuk coğrafyada çalışmanın zorluklarının sayılmasına, yok efendim Kırım
Han’ının işi savsaklamasına, diye tepinmelerine, Osmani Ali’nin hayali ciddi
manada kısa kalmıştır politikada, nokta. Hülasa “Osmanlının Çılgın Projesi”
the end, nefes bu kadar koşmasına yetmiştir. Oysa bir gerçekleşse, neler
olabilecekti, belki gerçek manada Kafkasya, Hazar Denizi Osmanlı kontrolüne
geçip, sonraki yüzyıllara daha başka miraslar bırakacaktı, ama olmadı. Osmanlı
tarih ve coğrafya konusu başta olmak üzere birçok konuda yazılar yazmış
mütefekkir Kâtip Çelebi’nin konu ile ilgili tespitlerine bakınca bazı konularda
hiç de yanılmadığımı görmekteyim. Ne diyor üstad; “Öğrenme ve öğretme hususunda ilim kurumlarında büyük
karışıklıklar baş gösterip; talebe, ders kitaplarından ancak bir-iki faslı
yalan yanlış okumakla yetinip, bütün gayretlerini bir an evvel mevkii kapmaya
sarf ederek ilim ve irfanın seviyesi düşmüştür” genel
tespitine binaen kelamı dolaştırmadan kanalın yapılamamış olmasına getirir ve “Kıssadan hisse budur ki, küçük adamla büyük
işe mübaşeret (girişmek) caiz değildir. Maslahatın münasib ser-kârı (ustabaşı ve
mimarı) gerek. Zikrolunan hususa bir Padişah varıp zamanıyla mübaşeret etse
(işi bizzat yürütse), ancak uhdesinden gelebilir ve bu çeşit işler sahib-himmet
Padişah işidir, vüzera ve serdarlar kârı değildir.” tespitini yapar.
Osmanı Ali’nin bir diğer kanal projesi de “Süveyş
Kanalı”dır maalesef bu kanal da benzer sebeplerle gerçekleştirilemez, bunu
da bir başka yazı konusu yapalım deyip geçiyorum. Süveyş’te de nefes, politika,
akli derinlik yetmez öyle “Osmanlıda oyun bitmez” demekle peynir gemisi
yürütülemiyor, siz bakmayın vakanüvis ruhlu ulemanın nakli kelam eder iken
tamtam çalmasına, çaldıkları boş varili geçemiyor. Tarihi gerçekler ortada.
Hazar Deniz’ini Azak Denizi üstünden Karadeniz’e bağlayan
“Волго-Донской судоходный канал имени В.
И. Ленина”, (Türkçesi: V.I. Lenin Volga-Don Geçiş Kanalı) olan ve bugün de hizmet
veren kanal, Rusların “Büyük Vatanseverlik Savaşı” dedikleri II. Dünya
Savaşı hemen öncesinde Stalin’in talimatı ile “Su İşleri Projesi Enstitüsü”
tarafından projelendirilir ve inşaatına başlanır ancak 1941-1945 yılları
arasındaki “Büyük Vatanseverlik Savaşı” nedeniyle durdurulmuştur. 1948
yıllında başlanan kazı 1952 yılında nihayet tamamlanmış ve 1 Haziran 1952'de
kullanıma açılmıştır. Volga-Don Kanalı'nın toplam uzunluğu 101 kilometre olup
45 kilometrelik çaylar ve suni gölleri de içermektedir. Kot farklarından ötürü,
tıpkı “Panama Kanalındaki” gibi terfi havuzları inşa edilerek, gemileri
istenilen seviyeye çıkarmak üzere kapaklar kapatılır oluşan havuza su pompalanarak
seviye yükseltilir, bu kapsamda bildiğim kadarı ile 13 adet suni havuz
oluşturulmuştur terfi amaçlı pompa istasyonları oluşturulmuştur. Kayıtlara
göre; 900.000 işçinin, 100.000 Alman Savaş esirinin ve 100.000 mahpusun çalıştırıldığı
ve araya birkaç gölün de eklenerek kullanılması neticesi ortaya 101 km. lik (63
mil) bir su yolu çıkmış ve bunun yaklaşık 56 km.si (35 mil) inşa edilerek
oluşturulmuş kanaldan ibarettir. Senenin birkaç ayı donar ve hizmete su yolu
yerine, oluşan buz tabakası adeta bir karayolu gibi hizmete devam eder, Rusların
konu ile ilgili maharetini bilmek adına, Alman yoğun kuşatmaları altında geçen
günlerde, gerek Leningrad (Petersburg) gerekse de Stalingrad (Volgagrad) direniş
döneminin hikayelerini okumak kafidir. Kanalın girişinde; yapımına irade
buyurması hasebi ile büyük bir “Stalin Heykeli” inşa edilir, bilahare yaşanan değersizleştirme
süreci sonucunda heykel sökülür ve yerine halihazırda da bulunan ve emsallerine
göre bir hayli de yüksek olan bir “Lenin Heykeli” yerleştirilir. Buradan
çıkarılan doğru değerlendirmeler neticesinde, SSCB Karadeniz’i Don Nehri
üzerinden Leningrad’a (Petersburg) bağlar, bugün yaz aylarında “Nehir Cruise
Gemileri” ile turistik turlar düzenlenmektedir. Görüldüğü gibi sıcak deniz
bağlantısı sadece Karadeniz üstünden değildir Rusya’nın…
Kanal bağlantılı en önemli kentlerden biri kabul edilen
ve Büyük Vatanseverlik Savaşı dönemindeki büyük direnişin anısına “Stalingrad” adı verilen ancak bugün adı
değiştirilerek Volgagrad haline getirilen şehir bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder