“Kırgızistan
Devlet Mezarlığı” başlıklı yazımda belirttiğim üzere, Nazım Hikmet ziyaretleri
temelinde çok sık ziyaret ettiğim “Moskova Novodeviçi Mezarlığı” ile ilgili
hatırladığımda bile beni farklı duygulara sevk eden gözlemlerimi ve anılarımı
paylaşmak istiyorum. Bazı tanıdıklarımın ya da okuduklarımdan anladığım kadarı
ile genel niteleme “Dünyanın en güzel mezarlığı” değerlendirmesine henüz
gezemediğim çok mezarlık olması hasebi ile katılamayacağım ama tartışmasız çok
güzel bir mezarlık hatta sadece mezarlık denmesi de beni üzüyor ve açıkcası
fazlaca da hafif kalıyor, burası gerçek manada bir açık hava heykel müzesi durumundadır.
Moskova’da gezilecek yerler listesinde mutlaka ilk 5 içinde olup, mezarlık Moskova
Nehrinin hemen kenarında yer almaktadır. Etrafındaki kalın duvarlar kırmızı
dolu tuğladan imal edilmiş olup hala orijinalliğini korumaktadır.
16.
Yüzyılda inşa edilmiş Novodeviçi Manastırına bitişik bulunan bu mezarlık, temelde
ve öncelikli Manastırın bir müştemilatı ve aynı zamanda da bir semt mezarlığı
gibi 1898 yılında Mimar İvan Maşkov tarafından tasarlanmış ve hizmete
açılmıştır. Sovyetler Birliği döneminde ise dönemin ünlü kişilerinin hem de hiçbir
ayrım yapılmaksızın defnedildiği bir yer olmuştur. Oluşturulan bir kurul
marifeti ile ve şüphesiz ki ailenin olur ve rızası kaydıyla, defin yeri tahsisi
yapılan pek çok ünlü yazar, şair, müzisyen, komedyen, aktris ve aktör,
mühendis, bilim insanı ve askeri ve politik önderin pek çoğu burada
yatmaktadır. Evet; altta toprağa yatırılmış pek çok ünlü var ve üstlerinde de pek
çok ünlü heykeltıraşın önemli heykelleri bulunmakta olan güzel ve özel bir mekân,
Novodeviçi mezarlığı. Heykellerde genellikle malzeme olarak granit tercihi
yapılmış olmakla birlikte cesedinin yakılması vasiyeti vermişler için de duvarlarda
küllerinin korunduğu “duvar mezarları” bulunmaktadır.
Mezarların
ziyaretçisi hiç bitmiyor, günün her saatinde ister çok soğuk, ister kar yağışı
olsun mutlaka birileri oradadır, ellerinde kendi beğenisi bir yana, ziyaret
ettiğinin beğenisi olduğu her halinden belli olan rengarenk çiçekler
sunulmaktadır. Bir açık hava heykel sergisi yanında bir de çiçek bahçesi
denilirse kesinlikle abartılı bir yaklaşım olmaz. Bazı çiçek sunumlarının ise “devlet
görevi” olduğu kanısı bende her daim oluşmuştur, örneğin Büyük Şair Nazım
Hikmet’in tam mezarının karşısındaki boş alana adeta
nispet olsun görüntüsü verecek şekilde defnedilmiş Boris Yeltsin için hep böyle
düşünmüşümdür.
Anton Çehov, Gogol, Eisenstein,
Mayakovski, Nazım Hikmet gibi dünyanın en ünlü
edebiyatçılarının ebedi istirahatgahları olması yanında Ruslar için her daim
“Büyük Vatanseverlik Savaşı” olarak nitelendirilen savaşta üstün
yararlılıklar göstermiş ve Almanlar tarafından sırf ülkesini savunuyor diye
idam ettikleri Zoya Kosmodemyanskaya’da bu mezarlıkta yerini almıştır. Hani
Bursa cezaevinde yatarken kendisini hiç görmemiş, belki de sadece fotoğrafından
görmüş ama vatan savunması için büyük bir direniş sergilemiş olan bu genç
Komünist için, büyük Şair Nazım Hikmet takma adı “Tanya” adına muhteşem
bir şiir yazmıştır ya, işte odur. Gerçi Almanlar vatan savunmasında
yakaladıkları binlerce insanı katletmişlerdir ama idam edilirken ilmiğin
içinden kolhozlulara seslenişidir besbelli Büyük Şairi ziyadesi ile etkileyen. “Kardeşler,
üzülmeyin. Gün yiğitlik günüdür. Soluk aldırmayın faşistlere”. Ama şiirin
tamamı insanın tüylerini diken diken edecek kadar duygu yüklüdür, deyim
yerindeyse vatansevere tam damardan bir şiirdir. Bu şiiri Zoya’nın mezarı
başında severek sesli okuyup, kaydederken enteresan ve yeni bir şey öğrendim,
Zoya’nın mezarının daha önceleri öğrenciler tarafından kurumsal olarak ziyaret
edilen bir yer iken şimdilerde heykelin göğsünün açık tasarlanmış olması
hasebiyle kilisenin baskısı ile ziyaretlerde azalmalar olmuş.
Yabancı
olduğunuzu anlarlarsa 300 Ruble (yaklaşık 5 ABD Doları) ödeyerek gezilen bir
yer haline de geldi son birkaç yıldır, şehrin her yerinden ulaşım son derece
kolaydır yeter ki metroyu kullanmayı bilin, gerçi artık o da çok kolay hale
gelmiştir, eskiden sadece Kiril alfabesi ile yazılan yön bulma levhaları
şimdilerde İngilizcesi de yazılarak daha enternasyonal hale getirilmiştir.
Metrodaki kırmızı hatta “Sportivnaya” istasyonunu bulunca artık her şey
çok kolaylaşıyor.
Bol
miktarda işitiliyor olabilir hani “üst tabakaya ayrılmış bir mezarlık” ifadesi ama
bidayette asla öyle değil bir semt mezarlığı ya da yanındaki kilise ve manastır
ile alakalıdır sadece. Örneğin, Stalin düşmanlığı sınır tanımaz, halefi Nikita Kruşcev,
neredeyse tüm mevkidaşları “Kremlin Duvar Mezarlığında” defin yeri
bulmuş iken, o buradadır ve görece sade bir mezar anıtı vardır.
Ve,
Nazım Hikmet mezar anıtı, rüzgara karşı yürüyen adam tasarısı ile oldukça sade düşünülmüş
ama bir tarafı ile de kendisi gibi dev bir granit kaya üstüne oyma yapılmış bir
heykeldir. Bazı müptezellerin abuk subuk kelam etmelerine rağmen son güne kadar
yanından ayrılmayan, eşi ya da sevgilisi Vera da hemen yanı başındadır hala. Nazım’ın
anıt mezarı her daim çiçeklerle dolu olur ve her renk çiçeğin bulunuyor olması
tesadüf müdür yoksa büyük şair’in (şair ül azam) her renge ait olmasının
ifadesi midir bilemem.
Yaklaşık 27.000 defin
işleminin olduğu söylenen Novodeviçi Mezarlığını, çok farklı mevsimlerde
ziyaret ettim ve hepsi çok güzeldi. Hele bir defasında, Kızım ile gittiğimizde,
duvarın arkasından, yeni bölümden gelen müzik sesine gidince, yeni defnedilmiş
mevtanın başında, hazırlanan her şey dahil açık büfe masa ve orkestrayı ve de
dans eden törene katılanları görünce, çok farklı bir kültüre ait olduğunu
anladık buraların, sanki hayat bura ile irtibatlı olarak orada da devam ediyor
havası vardı.
Büyük Ustanın mezar ile ilgili
şiiri ile nokta.
“Yoldaşlar, ölürsem o günden
önce yani,
- öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...”
- öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder