Cumartesi, Mayıs 23, 2020

CEMAZİYEL EVVEL 11- HANİ İYİ İDİ YA İŞTE O

Halk tutunca hani “devamı kabilinden çevrilir de çevrilir” repliği vardır ya, tam da durum o, gerçi zıbın değiştirerek ilerliyor ama olsun. Şimdi hani bilmeyenlere masallar anlatılıyor ya bakalım öyle midir gerçekten?

Canım Yurdumun klasik sağının vazgeçilmez ve dayanılmaz yöntemidir, her şeyi ters yüz etmek, bazı şeylere teleskop tutmak, bazı şeylere de teleskopu ters tutmak ama sorarsan teleskop tutuyorum ya der, işte o… Şimdi bize, yani yaşı tutanlara masallar bab’ından anlatılır da anlatılır… DP (demokrat parti) dönemi şöyle iyi idi, böyle iyi idi. Ama gerçekten öyle mi idi? Zinhar… Gerçekte o dönemde halkın önemli bir bölümü, takip ettikleri gazetecilerin mapushaneye atılması ya da gazetelerinin kapatılması, muhalif her sesin kısılması, gibi hiç de adı ile mütenasip bir durum oluşturmayan bu iktidardan son derece muzdariptir. Başlangıçta; o dönemdeki “yeter söz milletin” sloganına kanıp mezkûr Amerikancı Menderes ve ekibini iktidara taşımaya destek veren dönemin “yetmez ama evetçileri” de dahil olmak üzere halkın büyük bir kesiminin desteği alınmış idi. Ancak sonra durum sıkıştıkça deyim yerinde ise sırlar dökülüyor, postun altından despotik yöntemler çıkıyor. Muhalefetin, Halk ile meydanlarda düzenlenecek açık hava mitinglerine bile katlanamayacak bir durum tezahür etmektedir. Bu kapsamda, Kayseri, Uşak ve İstanbul Topkapı olayları başta olmak üzere yurdun her tarafında zora başvurularak halk ile muhalefetin buluşmasına engel olunmaya çalışıldı. Peki bununla yetiniyor mu muktedirler, nerde, kurulan “Vatan Cephesi” ile başlayan, 18.04.1960 ta onbeş DP milletvekilinden oluşan “Tahkikat Komisyonu”na varıyor işler ve tek dert CHP kapatılmaya geliyor… Tüm bu yapılanlar adeta “Kurtuluş Savaşı”nın rövanş planı gibi görünmektedir. Kurtuluş Savaşının direk hedef alınamaması nedeni ile önderleri topa tutuluyor izlenimi verilmekte aynı zamanda kim ki kurtuluş savaşına karşı çıkmış, kurtuluş savaşı önderlerine saldırmış ve küfretmiş baş tacı ediliyor. Tek dert CHP dedim ya diğer muhalefeti zaten zabıta gücü ile sindirmişler, mapushanelere tıkmışlar ya da yurt dışına kaçmaya mecbur bırakmışlar halihazırda. Ancak bu ahvalde dahi CHP darbe planları yapıyor vaveylası koparmayı da ihmal etmiyor DP sözcüleri, temelde bir kara propaganda örneği kabilinden koparılan vaveyla altında da ciddi manada bir korkuda var açıkçası. Çünkü biliyorlar nerelere dokunduklarını ve nerelerden kendilerini hedef alacak geri dönüşler olacak, kaçın kurası zevat onlar bilmezler mi tazıya kaç tavşana tut politikasını. ABD ile yatağa girip sıkıntı doğunca da sırf kıskandırmak için SSCB’ye rota kırıyoruz kur yapışlarının neye mal olacağını iyi hesaplıyorlar ancak yapacak başka hamle kalmıyor. Efendim, tüm bunların sonunda darbe olmadı mı diyeceksiniz, oldu şüphesiz, ama klasik replik ile “oldu da sor bakalım neden oldu” diye bakarsanız, anlaşılır neden, nasıl ve kim için yapıldığı… Neyse konumuzu görüşlerimi özetlemekten ziyade vakalar nezdinde tutmak istiyorum ve oraya döneceğim. Reel politika bedeni sıkınca soyunmak yerine terziyi dövmeye yeltenmenin tezahürü yaşanıyordu adeta… Erken seçim kararı alınabilse belki bazı mahfillerde biriken gücün yoğunlaşmasının önüne geçilebilecek ama Atlantik ötesinden gelen sufle devam yönünde iken aynı ekibe darbe sonrası bağlılık gösterisinde bulunan ve NATO ve CENTO umdelerine selam çakarak sıkı sıkıya bağlı olduğunu beyan eden zinde ekibe de organize olun, hazırlıklı olun demekte idi aynı sufle. Yani sonuçta derenin kuşu derenin taşı ile vurulmuştur.  

Erken seçim sıkleti düşürebilir dedim ya aslında bunu Menderes’te tam inanmıyor olsa bile yer yer seslendirerek bazı malum güçlerin cesaretini ve yoğunlaşmasını düşürmeye, zaman kazanmaya çalışıyordu. Karar aldık dese de aslında alınmadığı konusunda hemen herkes mutabıktı. Ancak karşı cepheye saldırıda da kantarın topu bir hayli kaçırılmış idi. Mesela; 7 Nisan 1960 tarihinde Demokrat Parti meclis grubu noktasında Milletvekili Bahadır Dülger bakın neler söylüyordu.

“İsmet Paşa ölür, ama leşi kalır ortada. Bozuşmuş etmiş leşi, zihniyeti kalır. Onu da bertaraf etmeye mecbursunuz. O halde tahkikat açalım. Fakat daha acil tedbir ne olur? Benim aklıma gelen şu… Biz Halk Partisi’nin merkez muamelatını ve merkez faaliyetini bir tahkikat mevzuu yapabilir miyiz? Yılanı başından kavrıyoruz demektir.”

Cevaben, İsmet İnönü yaptığı bir konuşmada, şunları söylüyordu:

“Baskı idaresi kurmak isteyenler, tabii olarak kendilerini daimi bir ihtilal tehlikesi karşısında görürler. Vaziyetin düğümlendiği esas nokta şudur: Dürüst seçim teminatını verirseniz rahat edeceksiniz. Vermezseniz gene gideceksiniz. Hem de çok fena gideceksiniz.”

 Aman yarabbi, bu ne kin, bu ne düşmanlık ve bu ne intikam…

Ancak çıkarılan bir yasa mucibince kurulan “Tahkikat Komisyonu” ile bağlı alt komisyonlara ve haliyle üyelerine, “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu”, “Askeri Muhakeme Usulü Kanunu”, “Basın Kanunu” ile diğer tüm kanunlarda Cumhuriyet Savcılarına, Sorgu Hakimlerine, Sulh Hakimlerine ve tüm Askeri Adli Yetkililere tanınmış olan haklar mütekâmilen tanınır. Artık; yayın yasağı koymak, gazete ve dergi basım ve yayımını durdurma, dağıtımını yasaklama, matbaaların kapatılmasına ve mallarının müsadere edilmesine karar verme, her türlü evrak, arşiv, vesika ve araca el koymaya karar verme, siyasal toplantı ve gösterileri yasaklama başta olmak üzere akla gelen her türlü icraatı yapmaya yetkilidir, mezkur komisyonlar ve üyeleri… Eeee daha ne olsun ki, geriye kalan bir şey mi var… Sonra Demokrat’mış, sevsinler demokratlığınızı… Ellerine geçirmişler yasa yapma hakkını, kullan baba kullan…

Bu gelişmeler karşısında ise CHP, tabii ki o zaman daha twitter, facebook, instagram, youtube gibi sosyal medya kuruluşları olmadığından, basın açıklamaları ile “sert kınamalar” yapıyordu, bu sertlik karşısında da “mülayim olsan ne yazar” diyen zevat dalgasını geçiyordu.

Diğer taraftan, ekonomik gelişmelerin halkı yakmaya başlaması, muhalefet yapılmasına tahammülsüzlük ve yöneticilerin yönetememe sorunu yaşıyor olması DP’yi, buna bağlı olarak daha da otoriterleştirmektedir. Bu gelişmeler karşısında CHP ise Osman Bölükbaşı önderliğindeki Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi ile “güç birliği” kurma kararı alır, ancak Osmanlı’da oyun bitmez, yeni bir yasa çıkarılarak partilerin güç birliği yapması yasaklanır. Ama kendileri de boş durmamak adına “Vatan Cephesi” kurarlar.

Hani o dönemler iyi idi deniliyor ya, kötülükleri yaz yaz bitmez. Kötülüklerin organize olmaya başladığı dönemdir. Sonra yine içlerinden bir kısmı darbe ile bunları devirince adları “düşük”e çıkınca da, duygu sömürüsüne yelken aç, yok böyle baskı gördük yok şöyle baskı gördük, eee be adam haklısın da sen yapınca iyi mi oluyordu, derler adama… Ama artık çok geç...


1 yorum:

KARALAMA DEFTERİ dedi ki...

Günümüz muktedirlerine de örnek olması nedeniyle harika bir yazı. Umalım ve dileyelim ki okuyucusu bol olsun ve okuyan okutmak için paylaşsın.