Cumartesi, Ekim 10, 2020

ŞEKERPINARI, PINAR, AKKÖPRÜ, SU VERENLER, SU ALANLAR

Hani fotoğraflarından hayranlıkla izlediğimiz “Mostar Köprüsü” vardır ya işte bi inceden o havayı yakaladığınız yerdir, “Pozantı Akköprü” ama maalesef yine uygun olmayan bir restorasyon örneği daha… Dilde tüy bitiyor ama ne gam, ne keder… Ehliyet, ehliyet, liyakat, liyakat… Oysa gençliğimizden beri bildiğimiz bir köprü burası her değişikliği fark ediyoruz hele de kaş yapıyorum derken göz çıkarıyorsanız. Bu güzel Roma Kemerli Taş köprü örneği çeşitli zamanlarda, başta su taşkınları olmak üzere doğal afetler neticesinde hasarlar görmüş olup son olarak da 1991’deki su taşkınlarında tamamen yıkılmıştır. Daha önce denenen kötü restorasyonlar da tamamen ortadan kalkmış olup yeniden yapımda daha önceki kötü girişimler akılda tutularak tecrübelerinden yararlanılır beklentisi ile çok iyi bir iş çıkarılması gerekir doğal olarak. Ama olmaz yine, örneğin kemer için seçilen taş malzeme gerekli test ve deneylerden geçmeden kullanıma alınır ve hali sırıtır şimdilerde, haydi biz yapsak ne ise, ama uzmanının yapması gereken bir iş… Neyse köprünün yeniden yapımı ve taşıt trafiğine kapatılması ve tescil edilmesi de bir başarıdır deyip ilerleyelim.

Akköprü ki zaman zaman Şekerpınarı Köprüsü diye de bilinir; taş kagir ve tek gözlü kemerli bir köprü olup anlaşıldığı kadarı ile yapım tarihi konusunda bir kesinlik yoktur. Köprü üzerine Kaymakamlık Portalından alınan bilgiler “Akköprü bir orta çağ köprüsüdür. Orta çağ tabiri belli bir tarih değildir. Romalılardan Fatih Sultan Mehmet’e kadar çok geniş bir zamanı kapsar. Roma- Bizans kadar, İslam ve Selçuklular devride bu zaman içine girer ancak IX yüzyılda halife Mem’unun Bizansa karşı seferinde köprünün mevcut olduğu kaynaklarda belirtildiğinden köprü bu tarihten önce (833) yapılmış olmalıdır. XIV. Yüzyılda Karaman oğullarının bir gümrük noktası olarak kullanılan Akköprü, XIV. Yüzyılda Gülek Beline hâkim Koca Mehmet Paşa zamanında da onarılmış olduğu tahmin edilmektedir. XIX. Yüzyılda ise Mısırlı İbrahim Paşa tarafından onarıldığı tarihsel kaynaklarından anlaşılmaktadır. Köprü kagir ve tek gözlüdür. Boyu 83 metre, genişliği 5,70 metre ve kemer açıklığı 10,35 metredir. Her iki kıyıdan orta kemere doğru yükselen meyilli bir şekli vardır. T.C. mülki idare sınırlarına göre Adana Niğde il sınırında bulunmaktadır. Akköprü, Çiftehan - Pozantı demiryolu arasında ve demiryolunun hemen doğusunda bulunmaktadır. Köprü civarı oldukça sarp dağlarla kaplıdır. Köprünün hemen kuzeyinde şeker pınarı kaynağı ve şeker pınarı turistik lokantası karayolundan dinlenme yeridir. Köprü sarımtırak renkli kesme taşlarla yapılmıştır. Köprü geçirdiği onarımlar sayesinde günümüze kadar gelebilmiştir.” şeklindedir. Kişisel kanaatim buranın görülmesi gereken yerler listesinde bir şekilde bulunmasıdır. 

Mezkûr Köprüye yakın, 1900’lerin başından itibaren yapımı gerçekleştirilen Bağdat Demiryolu kapsamında bir Köprü daha bulunmaktadır, şu andaki karayolundan suyun kaynağına doğru ilerlerken altından geçtiğiniz bir köprüdür. Evet bu köprüde yaklaşık 125 yıllık bir köprüdür ve ayrıca görülmeye de değerdir. Belki tek başına cazip bir durum oluşturmamaktadır ama mezkûr demiryolunun Bölgedeki tamamı içerisindeki 12 tünel ve 7 köprü ile Torosları geçilebilir kılması ayrı değerlendirilmesine neden olmaktadır.

Bu köprünün, Ulukışla tarafında Çakıt Çayının önemli bir kaynağı olan “Şekerpınarı Su Kaynağı” bulunmaktadır ve Sabancı Grup tarafından önceleri “SUSA” markası ile grup kaynakları ile yaptıkları bir yatırıma ana malzeme olmuş bu su kaynağı bilahare de kapitalizmin gereklerine uygun güncellemeler ile sermaye sahip değişiklikleri ile tamamen Fransızların “DANONE” firmasına devredilmiştir. DANONE Fransız firmasıdır bilindiği üzere, Şekerpınarı ise Adana’nın Pozantı İlçesi sınırları içindedir, Sevr antlaşması gereği Adana ve civarı Fransa işgal bölgesidir, peki SUSA’nın DANONE’ye devri hangi tarihte gerçekleşir, 5 Ocak, peki Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu ne zamandır, 5 Ocak… Vallahi Ticaret Sicilinden bilemiyoruz tam tamına böyle mi ama konuştuğum Pozantılıların iddiasına göre böyle olduğunu anlıyoruz ki doğruysa çok manidar bir tarih şüphesiz ki temsiliyet açısından… Vallahi ben böyle konuşanların yalancısıyım… Yok bu verilen bilgi doğru değilse de temsiliyet açısından da sevineceğiz… Yoksa tarih takvim yapraklarından biri ise söylenecek bir laf olamaz hatta olmamalıdır da. Ama temsiliyet ise… Allah selamet versin…

15.10.2018 tarihinde “Su faciası” başlıklı ve  http://sosyalyasamdaalternatif.blogspot.com/2018/10/su-faciasi.html adresinde yayınlanan yazımda; “Çocukluğumuzda bir dönem gelecek kesinlikle bedava-parasız su temin edilemeyecektir deselerdi, güler geçerdik büyük ihtimalle… Çünkü su o zaman gerçekten “Allah’ın suyu” idi… Bu kapitalizm konuyu alıştıra alıştıra buralara kadar getirdi ya, bir bravo da onlara… Göz göre göre bizi buna da alıştırdılar ya… Şimdilerde ise trend olmuş ev tipi su arıtma cihazları imal edip satıyorlar, gel de bravo deme, beleş suyu misli fiyatına satıyorlar, yeter mi, nerde, salma usulü elde edilen paralarla yaptıkları şebekeler üstünden yeterince temiz olmayan suyu satıyorlar, sonra da bunu arıtın diye ürettikleri su arıtıcıları da satıyorlar… Biz de bunu yiyoruz… Alkışlarımla yıldızlı bravo…” diye yazmış idim. Halen aynı fikirdeyim ve de değişmeyecek.

İşte bu kapsamda “Allahın suyunu” bile bize dünyanın parasına satıyorlar, hem de sağlıksız su dağıtılıyor denilen şebekeleri de inşa ederlerken, çifte kavrulmuş halleri cüzdanlara dikilen gözlerin… Gıda tekellerinin, Coca-Cola, Nestle, Danone, Pepsi başta olmak üzere her birinin şişelenmiş suları olmaları tesadüf değildir ve sektörel ekonomik büyüklüklerde göz önünde bulundurulunca tablo daha da netleşiyor. Hele hele Dünya şişelenmiş su tüketimi liginde Türkiye’nin yerinin de 3.lük olduğu ve parasal karşılığı yaklaşık 4 milyar TL ve 10 milyar litre olduğu görülürse, her şey daha da net olacaktır. 

Sonuçta işte Pozantı; aldıkları ve verdikleri ile, al gözüm seyreyle… Ama illaki 5 Ocak…