Cumartesi, Aralık 12, 2020

MÜZE ve MÜZECİLİK


Ülkelerin zenginlik tanımını yaparken maalesef muktedirlerin ölçülendirmelerini kullanmaktadır insanlar, varsa yoksa kişi başına düşen otomobil, telefon, buzdolabı vs vs. Burada kütüphane, kitap, okul, müze genellikle esamesi okunmayan elemanlardır, anlayacağınız okullaşma, kitaplaşma kültürel gelişim ve paylaşım ise bu kümenin en etkisiz alt detaylarını oluşturmaktadır. Bunların içinde de müze işi hemen hemen uzmanlarına göre bile ne yazık ki en sona bırakılmaktadır, oysaki değerlendirmeler içerisinde müzelerin sayıldığı ülkeler, itibarları yüksek ülkelerdir. Diğer taraftan; müze, toplumların tarihsel süreçte nereden nereye, nasıl ve ne tür badireler atlatarak evrildiğinin küçük bir sahnesi ya da özetidir. Eğitim çok önemlidir denir ya, eğitimin de en önemli cüzü, başta arkeoloji, etnoğrafya, sanat, tarih, coğrafya, şehircilik, denizcilik, havacılık, ekoloji, doğa, jeoloji, endüstri, resim, heykel, askeri, müzik ve açık hava olmak üzere hemen her konuya haiz temalı disiplinleri ile müzelerdir, bana göre. Çok değerli yazar, şair, gazeteci ve tiyatrocu, “şahsımın da ziyadesiyle beğendiği” Sunay Akın müzeler için muhteşem bir laf eder; “Müzeler toplumların hafızasıdır” der. Bence ilaveten de geleceğidir de çünkü geçmişin birikimi üzerine tesis edilmektedir gelecek.

Günümüzde Turizm ve tanıtma açısından değerli birer destinasyon olmalarının önemi bir kenara, geçmişin, her manada delillerinin toplanması, korunması ve sergilenmesi, toplanan, korunan, değerlendirilen mirastan yeterince ve layığınca ilim, irfan ve feyz alınması ile geleceğe taşınmasının platformlarından biri olan müzeler, bu manada ülkelerin ulusal politika oluşturmaları gereken bir dal olmayı da ziyadesiyle hak ederler. Bu sadece kelamda kalacak bir tespit ve tayin olmamalıdır, ciddiyetle, mekân, yetişmiş bilgili ve görgülü eleman, araç gereç ve her türlü gerekli ve yeterince kaynak tahsisi yapılarak, bilimsel ve yönetsel özerklik ve özgürlük tanınarak gerçekleştirilmelidir. Müzelere; sadece bulunan, bağışlanan, satın alınan eserlerin sergilendiği bir mekân gözü ile bakınca varılacak yer fazlaca yabancı olmadığımız bir konumdur.    

Müze ve müzecilik konusunda insan kaynağının en önemli bileşen olduğunun altı çizilerek belirtilmelidir. Bu manada, yönetsel, bilimsel ve teknik kavrayış ve işleyiş ve bileşenleri doğru ilişkilendirilme ve de önemlisi gerekli irade oluşturulmalıdır. Yönetim; veri toplama, analiz, ölçme ve değerlendirme, bilişim, bilgi teknolojilerini değerlendirme ve kullanma, iletişim ve tanıtım-pazarlama, stratejik planlama ve finans yönetimi, hepsinden önemlisi de operasyonel kabiliyet ve imkana haiz olabilmelidir. Ulusal ve uluslararası düzeyde konsept olarak benzerleri çok olmakla birlikte, her birinin aidiyeti, sahipliği, temsiliyeti ve kabiliyeti bakımından yek diğerinden farklı olması itibariyle son derece hassas ve dikkatli olunması gereği açıktır. Bu müzelere, her birine ayrı ayrı bir tasarım, planlama, tanıtım ve konumlama, koruma ve korunma planları yapma zarureti doğurmaktadır. Çağdaş müze yönetimleri, eğitim ve tanıtım programları açısından da son derece dinamik ve hassas ilaveten de dikkatli olmak zorundadır. Tüm bu geniş ve sofistike bilgi, görgü ve güç gerektiren yönetim sürecini, bilim dünyası ve gerek ulusal gerekse de uluslararası düzeyde üniversiteler ile çağdaş değerlendirme ve ilişkilendirme yaparak planlayarak geliştirmenin mümkün olabileceğini belirtmek gerekmektedir. Tüm bunlara uygun, yönetici modeli yaratmak ve bu yönetimi uygun, veri toplama ve değerlendirme, restorasyon, envanter ve arşivleme, sergi ve teşhir etme, iltisak ve ilişki itibari ile kayıp, kaçak takip etme ve izleme, uluslararası koleksiyonları bilen ve takip edebilen, bilgi akış ve iletişim kurabilen ve de tanıtım başta olmak üzere hemen her konuda vizyoner ve profesyonel bir organizasyon ile tahkim edilmelidir.        

Azıcık da ansiklopedik bilgi; “Müze”; Türkçe Etimoloji Sözlüğü Nişanyan’a göre, Fransızca “musée” sözcüğünden alıntıdır ve Fransızca sözcük ise eski Yunanca “mouseîon” “Mousa’lar tapınağı, Mousa’lara adanmış yer” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca Moûsa “sanat tanrıçası” sözcüğünden +ion ekiyle türetilmiştir. Esasen de eski Yunancada “bilimler tapınağı” manasında kullanıldığı bilinmektedir. Dünyada müze anlamında ilk yerleşke gerçekleşmesi de Mısır’ın İskenderiye şehrinde olmuştur, mezkûr ansiklopediden öğrenebildiğimiz kadarı ile.  Diğer taraftan mezkûr sözcüğün kullanıldığı tespit edilen en eski Türkçe kaynak ise; 1860 tarihli Şinasi, Tasvir-i Efkâr makaleleridir, yine mezkûr kaynağa göre…

Turizmin başkentleri konumlu şehirleri gezenler bilirler, mezkûr şehirler adeta birer müzeler resmi geçidine ev sahipliği etmektedirler. İrili ufaklı, kamu’lu ve özel’li yüzlerce müze bulunur ve çok büyük çoğunluğu da ziyarete açık saatlerde dolup taşmaktadır. Hatta bazılarına günler öncesinden rezervasyon yaptırmak zorundasınızdır. Bir de canım Yurdumdaki çok önemli ve meşhur müzelerimizin haricindeki müzelerin turist gruplarının ziyaretleri haricindeki durumuna bir bakın, muradım ve meramım daha net anlaşılacaktır. Oysaki eğitime en önemli destek veren alan müzelerdir hem de her biri interaktif öğrenme mekanlarıdır bana göre… Bu interaktif öğrenmeye kendi çocuklarımın müzelerdeki davranışlarını izlerken, günlerce anlatıp anlatıp iz bırakamadığımız konularda müzelerde 10 ya da 15 dakikalarda öğrenmenin gerçekleştiğine tanıklık ettim.

Müze ve Kütüphane sayısı bir ölçüde medeniyet seviyesi ifade eder. Müze yeterli midir, zinhar, bilgi yönetimi de, onun heyecanı ve şevki de olacaktır insanda, olmayınca da sonuç olumsuz oluyor şüphesiz… Gerçi canım yurdumun bir kavimler geçidi sahnesi olması hasebiyle her medeniyetin kalıntısından yararlanıldığı için adeta bir Açıkhava müzesidir ve tam da o yüzden her şey açıktadır, hoş kapalı alanlarda bile eser kayıplarından geçilmiyormuş, ama… Canım Yurdum, müze ve müzecilik konusunda erken yola çıkmıştır lakin ve ne yazık ki ünlü söz devreye girer bu konuda da; “Türk gibi başla …” Benim anlayışıma çok uygun olmamakla birlikte; müzeler günümüz turizminde çok ciddi birer destinasyon olarak tarif edilmekte olsa da esas fonksiyonu itibariyle bir taraftan geçmişe ciddi bir yolculuk diğer taraftan da geleceğin tesis ve tercihlerine ciddi manada ışık tutmaktadır ve tutmaya da devam da edecektir.

Bilgi paylaşımının hızı, internet ve ilgili bilimsel ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak da müzeler sanal ortama yatırım yapmaya başlamışlardır. Hele bugün pandemi koşullarından ötürü bir sürü ünlü müze internet ortamının sağladığı imkanlar ile evlerimize kadar gelmiştir. Peki kaçımız bu hizmetten yararlandık, çok olabileceğimizi zannetmiyorum.


Günümüz Hatay Müzesi müthiş bir eser bana göre ama daha düzenlenir düzenlenmez potansiyel sergi ve eser ile düzenlenen sergi alanı arasında bir uyuşmazlık, eser çok, yer dar, hay Allah…  Anadolu Medeniyetleri, Bergama, Selçuk ve Gaziantep Zeugma Müzesi de ayrıca ve gerçekten birer şaheserdir bana göre, emeği geçen herkesin ciddi bir alkışı hak ettiğine inanıyorum ve intibaları itibariyle bunlara özel bir yazı ile ileride değinmek istiyorum.

Hiç yorum yok: