Pazar, Aralık 06, 2020

GAVUR MÜMİN – GAZİ PAŞA’NIIN CASUSU

 

Gazeteci ve yazar dostumuz Yaşar Aksoy’un bu yıl içerisinde Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan “Gavur Mümin” adlı kitabını bir solukta okudum. Kısa süre önce pandemi koşullarında bile uygun fırsat yaratıp gazetemize gelerek, kitabını imzalama zarafetini göstermiş olmasının yanına hem kitap üzerine hem de genel durumların değerlendirmesini yaptık, bu vesile ile kendisine tekrar teşekkür ediyor, kalemine kuvvet der iken de hafıza selameti ve bereketi diliyorum. Hızlı okunan ama hepsinden önemlisi zaman zaman kısa kısa yazılmış olsa, bu detayları tarihin tozlu raflarında kalmış, bir tarihi kişiliği ve içerisinde bulunduğu meşakkatli çalışma sürecini, hülasa kurtuluş savaşının bu veçhesini ulusal ve uluslararası illiyetleri ile ortaya koymuştur.

Canım Yurdum işgal altında, memleket dahilinde iktidar sahipleri, hem gaflet, hem dalalet, üstüne üstlük te hıyanet içinde, Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş… İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerinin siyasi ve ekonomik emelleriyle tevhit etmiş… Uzun yıllar süren savaşlar insani kırıma yol açmış, asker kaçakları eşkıyaya dönmüş… vs vs… Herkesin ziyadesiyle malumat sahibi olduğu manzara-i umumiye… 

Ancak; tüm bu olumsuzluk ve uğursuzluklarda dahi umudunu yitirmeyen, bağımsızlık fikri ile iman tazeleyen bir avuç önder Anadolu’da köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir gezer, umut tazelemeye güç toplamaya cephe oluşturmaya, mücadele ateşini yakmaya uğraşır. Şüphesiz ki savaş ve mücadele sadece kendi cephende vaziyet almakla kazanılmıyor tek başına, karşı cephede de faaliyet göstermek bilinci ile de teşkilatlar organize ediliyor.

Bu baptan olmak üzere; dayısı İzmir Belediye Başkanı işbirlikçi kabul edilen Hasan Paşa inayet, hidayet ve himmeti ile çok iyi konuştuğu Rumcayı da kullanarak işgalcilerin yardımcısı postunu giyer ama, aması uzun olur… Artık Mustafa Mümin görüntüde “1 numaralı hain ve işbirlikçi” ve “Gavur Mümin” olarak yaygın şekilde anılmaya başlar, tüm İzmir Gavur Mümin’i nefretle anmakta, halk sokakta, çarşıda karşılaştığında ona türlü hakaretler etmekte, hatta yüzüne tükürenler olur.

Yayınlanmış anılarından beni etkileyen bölümler aktarıyorum;

“Epey önce milli mücadele yolunda teşkilatlanma teklifi götürdüğümüz zaman kesinlikle kabul etmeyen ve Padişah Efendimize bağlılıklarını gösteren zabitlerimizi listelemiştim. Bunlar şehir içinde pek saklanmadan dolaşıyor veya pek işe yaramayan birliklerine gitmeden evlerinde başıboş keyif çatan, eskiden İzmir’de veya civar vilayetlerde görevli kişilerdi. Kararımızı vermiştik. Bunları Yunan idaresine ihbar edecektik.” 

“Şükrü Ali Bey, sabaha karşı konuşmamız bitmek üzere iken elimi kuvvetle sıkarak son talimatını verdi: “şimdilik vazifeniz istihbarat ve bize zabit sevkiyatıdır. Fakat İzmir’de bunlardan başka, halka maneviyat yükseltici beyannamelerin dağıtılması, ordumuz hakkında güven verici bilgilerin halka duyurulması, düşmanın içine Rumca bastırabileceğiniz bozguncu beyannamelerin dağıtılması gibi işleri de başarabilirsiniz.” Zekasının kıvraklığına ve intikal kudretinin üstünlüğüne hayran kaldığım o sıcakkanlı memleket evladına kendisi ile konuşmaya doyamamış olarak veda ettim ve otelime gittim. Aynı gün İzmir’e dönmek için yola çıktım.”

Hemşire de sağdan soldan duyduğu dedikoduların derdinde. Onun dediğine göre benim adım herkesin dilinde “Gavur Mümin”e çıkmış. Benim kıtır kıtır kesilecek bir namert olduğumu söyleyenler epey çokmuş. Yolumu gözleyip suratıma tükürmek için bekleyenler de varmış.

“Foça yakınlarında seyrettiğim bir avı hep aklıma getiririm. Balıkçıların attıkları bomba derinliklerde patlayınca tazyikin öldürdüğü balıklar kendiliklerinden suyun yüzüne çıkıyorlardı. O zaman elinde içi kokmuş balıklarla dolu bir büyük fileyi denize indiren balıkçı ile köpekbalığı arasında pek komik bir kapışma başlıyordu. Köpekbalığı kendi üstüne doğru gelirken balıkçı ona bir kokuşmuş balık atıyor ve canavar onu yerken balıkçı düğün parası toplarcasına topladığı balıkları kendi torbasına dolduruyordu. Bunu hatırlayarak şimdi ben de Zafiryu karşısında kendimi, alık köpekbalığını kokmuş yemlerle oyalayan ve hayvan onlarla uğraşırken etrafında kendi taze balık nafakasını toplayan açıkgöz balıkçıya benzetiyordum.

Bana göre ben balıkçıydım. Zafiryu ise köpekbalığı. Canavara verdiğim kokmuş balıklar ise ara sıra Zafiryu’ya verdiğim hain zabitlerin adresleri, sahte haberlerdi, yalan dolandı.”

Canımı sıkan sebeplerden birisi de aylardan beri hadiselerin hiç de lehimize inkişaf etmemekte olmasıdır. Padişah ve hükümeti Anadolu’da harekete geçen Mustafa Kemal Paşa’yı ve etrafındakileri önce nasihatle kendi sakim yoluna çevirme gayreti gösterdi, sonra Paşa’yı bir alçak suçlu gibi tevkif ettirmek hülyasına kapıldı. Bunu da beceremeyince Anadolu’daki isyan hareketine karşı resmen ve fiilen faaliyete geçti.

Biz şimdi Yunan istila ordusundan ve onları destekleyen Avrupalı düşmanlardan gayri bir de Halife sıfatlı Padişah ordusuyla ve onun Anzavur gibi gaddar, yobaz uşaklarıyla uğraşıyoruz. Paçalarından ihanet çirkefleri akarken belki bütün insanlık tarihinde misli görülmemiş bir hayasızlık ve yüzsüzlükle kendisini hala İslam’ın Halifesi, dinin kurtarıcısı gibi kutsal zırhlara bürünmüş gören Padişah Vahdettin’e göre Kemal Paşa aylardan beri bir idam mahkûmu sayılıyor. Vahdettin’in “Şeyhülislam” sıfatı taşıyan Dürrizade Abdullah Efendi’ye yazdırdığı o sözde idam fetvası, şimdi bir taharet bezi kadar bile kullanılmayacak bir paçavra haline gelmiş bulunmakta.”

Evet, canını hiçe sayarak, yurdun kurtuluşu için gözünü budaktan esirgemeyen, zabit “Gavur Mümin” için en büyük korku ise gerçeğin ortaya çıkmadan başına bir şey gelmesidir. Gerçeği bilmeyenlerin seni; “vatan haini”, “Ülkenin ve ailenin yüz karası” bilmesi ya da kabul etmesi, ne büyük yıkımdır kendisi için… Yüzüne tükürüldüğü vakit duyduğu ıstırap çeşitli cephelerde daha önce çok yakından bildiği kurşun yaralanmalarından da ağır gelmektedir… Ama en kötüsü de yine doğduğu, büyüdüğü ve de ölümüne sevdiği şehir İzmir’de küfür ve hakaret duymadan yürüyememektir… 

Nasıl ki Gavur Mümin işgalcilerin içine sızmış ise işgale karşı Kurtuluş Savaşı veren Millici Hükümete de işgalci casusları sızmıştır ve Gavur Mümin’in yakalanma işini organize ederler, eee bu işler gerçek manada organize işler… Çileli, işkence dolu cezaevi cehennemi de yaşanır götürüldüğü Yunanistan’da… Ama uğruna mücadele ettiği yurdu ve yurdunu yöneten hamiyetli insanlar onu unutmazlar ve esir değişimi kapsamında çok sevdiği yurduna kavuşur…

Evet, yerimiz bu kadar detay yazmaya uygun, daha detaylısı Yaşar Aksoy ustanın kitabında…

1 yorum:

KARALAMA DEFTERİ dedi ki...

İş başa düşmeyegörsün. Bu topraklar hainlerden fazla nice Gavur Mümin'ler çıkartır. Bu kahramanları ve anılarını bugünlere taşıyan usta kalemlere şükran ve minnet duygularımızla binlerce teşekkür.