Cumartesi, Aralık 26, 2020

ROMAN KIYIMI, ÇİNGENE SOYKIRIMI YA DA PORAJMOS

Son günlerde yine; PSG Başakşehir maçı ile gündemi bir kez daha “No to racism” deyimi ile oturmuştur, ırkçılık… Meğerse ne kadar da kötü imiş bu ırkçılık, bize karşı yapıldı ya, feryat figan… Oysaki “ırkçılık” hep vardı ve hep başımızı ağrıttı hatta daha da artarak ağrıtmaya devam ediyor… Ben çok merak ediyorum acaba hemen dibinde yapılan ırkçılığı görmeyen ama kanaat önderlerinin tukaka demesi ile feryat figan ve isyan eden ademoğlunun yakını görme problemi mi var? Nedir, sorun nasıl tarifleniyor kafasında? Bu baptan çok kelam edilebilir, sosyolojik, felsefik, ahlaki çok izahı yapılabilir, ki sakın “şahsımın bunları bilmediği sanılmasın”, ama emin olun ki türbanlanarak milliyetçilik haline getirilmiş ırkçılık daima damarlarımızda dolaşmaktadır. Efendim makro milliyetçilik, efendim mikro milliyetçilik, şöyleymiş te böyleymiş te, çene suyu pilav bunlar, geç efendim geç… O duraktan binilen otobüsün varacağı yer yeterince aşikardır. Varılacak yerde de inilecektir, biz bunları çok iyi biliyoruz… Ancak ırkçılık denince, “kafatası ölçümlerini” aklına getiren ve ırkçılık tarifini bu baptan yapanlara kolay hatim ettirilecek bir şey değildir, tüm bu olanlar… Irkçılık ve soykırım denilince sadece Nazi faşistlerini düşünen, öfkelenen, lanetleyen, feryat figan eden zevata ve zevzekliğine iğne, ilaç kâr etmez… Esasen canım Yurdumda son yarım yüzyılda çok kelimenin çılkını çıkarmış durmdayız, çıkarmaya da devam ediyoruz… Ne hoş, alıyoruz bir kelimeyi, kendisini sabit tutarak içeriğini, öncelikle tarif üstüne şüpheler oluşturarak, kafa bulanıklığı yaratıyoruz bilahare de boşaltıyoruz, hatta o kadar ki zaman zaman faşizmi bile türbanlayarak sevimli hale getiriyoruz… Neyse tekrar başlıktaki konumuza dönelim.

 

Uluslararası sermayenin sınırsız ve sorumsuz desteği ile devlet gücünü ele geçiren “nazi partisinin” Almanya ayağı muktedirlerinin tabancası konumundaki Adolf Hitler ve tüm ekibi, öncelikle dış düşman olarak nitelediği sosyalist Sovyetler Birliğini yok etme planı ile kolları sıvamışlar, işler içeride kendilerini desteklemeyenleri dahi tenkil etmeye kadar varmıştır. Konunun ekonomi politiğine ve siyasal devinim ve sonuçlarına bu yazıda değinecek durumda değilim hatta bilgi seviyesinde de hissetmiyorum kendimi ve bu nedenle olayların akışını öğrendiğim ve anlayabildiğim boyutu ile sadece not etmeye çalışacağım kendimce… Çıkın sokağa, sorun, nazi katliamı ile ilgili yurdum insanının ne bildiğini ve ne hatırladığını, çok muhtemel ki, herkes konsantrasyon kamplarını ve katledilen Yahudileri söyleyecektir. Oysa sinsi sinsi son tahlildeki sosyalist kampın kabesi Sovyetler Birliği hedef olsa bile, evvel emirde dahili düşman tespit ve tayini ile öncelikle ve sonrada sırasıyla, psikolojik sorunu olanlar, engelliler, sakat ve müzmin hastalıklı olanlar, komünistler, sosyalistler, sendikacılar, sosyal demokratlar, Yahudiler, Sintiler ve Çingeneler ve nihayetinde de önce kendilerinden olmayan ve kendilerini destelemeyenlere kadar varan bir cephenin, “uzun bıçaklar gecesi”, “kristal gece”, “reichtag yangını” aldatmacası ve kara propagandası vs vs gibi her türlü yalan, dolan, hile, hurda ve desise ile, yok edilmesi planının icrasıdır. İşte bu ahval ve şeriatta ABD Holokost Anma Müzesinin yaptığı bir araştırmaya göre, yaklaşık 15–20 milyon arasında insan katledildi.

 

Oysaki her şey ne kadar da güzel başlamıştı, önce teşhir ve tecrit manasında kapılarının üstüne yağlı boyalarla Yahudi yıldızı işaretleri çizmeler, sonra Yahudilerin kollarına Yahudi yıldızlı pazubantlar bağlamak, daha da sonra iş vermemeler, çalışanları işten çıkarmalar, iş sahiplerinin işine el koymalar, sonra sermayeye bedava iş gücü tayinleri, sonra da çalışma kampları adından katliam kamplarına sürgün bilahare de yok etme operasyonları… Her şey adım adım, önceleri çaktırmadan bilahare de çaktırarak ve propaganda tahtında güzel ölüm… Ve ne yazık ki bunu hala sadece Almanya’da yaşanmış gibi bilen ve düşünen andevüller var bu dünya da… Vah ki vah, güzel dünyam… Hani çaktırmadan’ı, çaktırarak takip eden süreç var ya, malumdur kendisini vücuda getiren ve bilim dünyasına “kurbağa sendromu” diye takdim edilen bir test ile kaindir. Mezkûr test biyolojik bir test olarak kurbağalar üstünde yapılırken, ademoğluna sosyolojik sonuçlar verir, tabii ki testte zorlama yoktur, ilim, irfan ve feyz arzu edene verir bu sonuçları… Hani yahu bu nasıl iştir kurbağa üstünde canlı canlı test mi yapılırmış, kurbağayı öldürüyorlar, bu bilim insanları diyene de at gözlüğü takmasından ötürü edilecek kelam da yoktur. Söylenir ya, eğer bir kurbağayı sıcak suyun içine atarsanız kurbağa hemen kendini dışarıya atar oysa kurbağayı soğuk su dolu bir kazana koyar ve altını yakarsanız, yavaş yavaş ısınan suda kurbağa gevşer ve nihayetinde kıpırdayamaz hale gelir ya… Durum aynen böyledir mezkûr konuda da, önce kapısına işaret çizerseniz, en sonunda da öldürürsünüz ve bu süreçte tepki vermesi beklenen kesim hazırlanır ve alıştırılır bu ölümlere yavaş yavaş…

 

Hatırlanmasında ve anılmasında bugün bile farklı dengeler gözetilir dünyada ve ne yazık ki kimse demez ki yahu bu Yahudiler dışında, Sintiler,  Laller, Romanlar ve Çingeneler de vardı,  hem de hepsi Çingene kökenden gelmesine rağmen kayıtlar farklı farklı etnik kökende tutulur ki göze fazlaca batmasın diye, eyyy gidi insanlık eyyyy… Eeee, tabii ki bu garip gurebanın Yahudiler gibi hamileri yoktur bu cihanda, sonrası ise zaten bilmediğimiz hesap…

 

Nazi Almanya’sının işgali altında bulunan ülkelerdeki yaklaşık 950.000 Romandan, ne yazık ki bu katiller sürüsü yaklaşık 500.000’ini katletmiştir. Tarihe, “Porajmos” diye geçen “Roman Kırımı, Çingene Soykırımı” çok bilinmez, az konuşulur haksız bir saldırıdır, ne yazık ki… Sonuç itibariyle Nazi faşistlerinin Holokost’una ne kadar karşı duruluyor ise aynı şekilde ve yine nazi faşistlerinin Çingenelerin “porajmos’una” karşı durulabiliyorsa, anılabiliryorsa insanlığımızı yüceltebiliriz, bence… Efendim denilebilir ki, evet ama sayısal olarak Yahudiler kadar yok edilmediler, el cevap ne yapalım namussuzlar ancak bu kadar Çingene yakalayabilmişler ya da etraflarında bu kadar Çingene bulabilmişler… Ama bilinmelidir, mevcut nüfusa oranla yapılan kırımın aritmetik sonucu, yani Çingenelerin öldürülme oranı Yahudilerden daha fazladır. Buradan ne anlaşılır bilemiyorum, Nazi faşistlerinin hedefi öncelikle Yahudiler değildi mi yoksa öldürebilme kapasiteleri ve tesis verimliliği mi böyle sonuçlar doğurdu vs vs…

 

Ancak yine de en tuhafı esasen de en ahlaksızı tüm bu katliamlar yaşanırken, öğrenme çabası göstermeden, neler oluyor demeden, gününü gün eden, vur patlasın çal oynasın hayatını idame ettiren namertlerin sonradan çıkıp, ne yapalım gazeteler bunu yazmıyordu, biz nereden bilelim, demiş olmalarıdır… İlgisizliğin, dağlarca bilgisizlik ürettiği doğru olmakla birlikte eh bre namert sende azıcık çaba göstersen hatta azıcık kulak kabartsan ilaveten azıcık kafatasının içindeki sana bahşedilen organı çalıştırsan ne olurdu be…

 


Hiç yorum yok: