Pazar, Kasım 28, 2021

TÜRKMENİSTAN’A BENZEMEK- 13 ALTYN ASYR

 

Canım Yurdumun bahtının tayinine “16 kez gidip 17 kez gelmiş” özelliği ile damga vurmuş pek muhterem ve muhteşem Süleyman’ın meşhur ettiği bir slogan vardır, bilenler bilir, “Nurlu Ufuklar” … Bu sloganın muadili Türkmenistan’da, “Altyn Asyr” dır. Her muktedir grubu takipçilerini oyalayacak, gaza getirecek bir slogan üretmekte mahir vesselam. Esasen Türkmenistan bir sloganlar ülkesi olup hayatın her veçhesi slogan bombardımanı ile vatandaşı adeta “slogan manyağı” haline getirmiş görünmektedir. Türkmenistan’ın ne yazık ki; kamuyu ilgilendiren, kamunun ilgi gösterdiği hiçbir şeyin özgürce konuşulamadığı bir ülke olduğunu, vatandaşların “kulaktan kulağa” fısıldama konusundaki maharetinden kolayca anlayabilirsiniz. İlaveten yine bu mazlum vatandaşların “işaret dili” konusundaki mahareti hiçbir şekilde gözden kaçmaz. Mübarekler bir parmak ya da el işareti ile bir sayfalık meram ve murat ihzar eylerler ki evlere şenlik. Bu manada Türkmenistan; artık bir yanı göçmüş dünyada, tek yanı ile yol bulmaya çalışan mazlumları zapt-ı raptı altında hizaya ve sigaya çekme uzmanı dünya liderlerine muhteşem bir örnek teşkil etmektedir. Orada her türlü abukluk âsâr-ı kudsiye artık… Ben bu sıradanlıkları yaza yaza, söyleye söyleye bitiremedim de ona yanarım… “Altyn Asyr”ın lideri şimdilerde bir kitap yazmış ve onu çantasında taşımayan öğrencilerin okullarından atılmalarını ferman eylemiş… Daha neler görecek vatandaşları neler!!!… Hani pek meşhur bir darb-ı mesel vardır; Hitler’in “teslim olalım” önerisi yapan generale söylediği, “bu onların tercihiydi. Bizi onlar seçti, elbette ölecekler.” Hani; Sovyet Kızıl Ordusu artık Berlin içerisine girmiş, sokak savaşları başlamış, insanlar öbek öbek ölüyorlar, Hitler’in generali girer yanına ve artık umudun olmadığını, şehir içi çatışmalarda genellikle, sivil halkın öldüğünü, teslim olmanın belki de hayırlı olacağını önerdiğinde tarihe geçmiş söz. Neyse bu konu Türkmenistan halkının meselesi deyip geçelim ve gözlem ve tespitlerimize devam edelim. “Hamamda türkü çığırmak” babından şimdilerde bakıyorum, Türkmenistan’ın durumuna da, hay Allah… Gösteriş ve caka adına memleketi bir inşaat şantiyesi gibi yönettiler, adeta bir film setine çevirdiler, debdebe ve şatafattan geçilmez kıldılar. Parklar, bahçeler, heykeller, konutlar, saraylar, vs vs… Turisti genel manada kabul etmeyen bir ülkenin, bu öykünmesinin, bu şatafatının, bu gösterisinin kime yapıldığına dair kırk sosyolog bir araya gelse bu taşı çıkaramaz, bence… Şüphesiz ki, kendi vatandaşını psikolojik ezmeye yönelik bu edimin karşılığı var, tüm dünyada benzerlerinde olduğu üzere, vatandaşın ekonomik durumu ortada iken, yapılan bu manasız yatırımlarla övünmesinin yolu açılmalı idi ve açıldı da… Memlekette, gece saat 10 dan sonra sokağa çıkmak yasak, Devlet Başkanının geçtiği yol üstünde bulunan otobüs duraklarında beklemek yasak, sigara içmek yasak dahası alım satımı da yasak, 35 yaşından genç kadınların yurtdışına çıkışı yasak, dolar alım satımı yasak, internet yavaş ya da yasak, özel gazete yasak, özel tv yasak, yasak ta yasak, say say bitmez… Ama bu hali unutup, övünmek ve öykünmek serbest hatta destek konusu, iğne ilaç kâr etmez durumu…

Hele; son yaşanan Afganistan operasyonları neticesinde Afganistan ve Türkmenistan sınırında, Türkmenistan tarafından yapılan tahkimat ve tedbirler üstüne takdim edilen haber detaylarına bakınca insanın hayrete düşmemesi imkânsız. Sevkiyatın adeta bir tören düzeneği içinde verilmiş olması güzel şüphesiz de, arada gerekirse Rusya’dan da yardım talep edileceği belirtilince insanın algılama dengesi de bozuluyor gibi… Orada çalıştığım dönemde “kulaktan kulağa” haber ajansının yayımladığı bir haber vardı, aklın ayaklara düştüğü nokta… Aşkabat Havaalanı yolu üstünde ve yakınında büyükçe bir inşaat bulunmakta idi o dönem… Rivayet o ki; Türkmenistan Ordusunun (.a.aklı kuvvetlerinin) 2 askeri firar eder, hem de silahları ile birlikte, firarilerin peşine takılır ilgili kuvvetler, firariler mezkur inşaata sığınır, etraf çevrilir, fakat direnç büyüktür, Türkmenistan özel kuvvetleri devreye girer, 2 gün 3 gün, 2 piyade askerin direnişi kırılamaz, artık çaresiz Rusya’dan yardım talep edilir, Rusya kendi özel kuvvetlerinden bir timi derhal sevk eder, saniyeler içinde büyük direnç gösteren 2 piyade sağ ve salim teslim alınır. Eğer bu hikâye, sadece tevatür değil ise kaydı ile, övünmenin sınırının ne olması gerektiği üzerine ciddi manada tefekkür gerektiren bir kıssa ve hissedir. Bilmem tebarüz ettirebildim mi? Öyle içeride mazlum ve masum vatandaşa caka ve subliminal mesaj marifeti ile “kulaktan kulağa” ajanslarına meyletme çaresizliği yaratmak kolay. Yapabiliyorsan ve yiğit isen, garip 2 piyadeyi yardım istediğin ülkenin askerinin teslim alma süresinde kendi imkân ve kabiliyetlerin ile gerçekleştireceksin. Yoksa ineğe öykünen kurbağa hikayesini behemehâl tedrisata dahil ederler ve buna da kargalar güler sonra…

İyide fiili durum bu iken; hamamda çığrılan türküler ne söylüyor; neredeyse yapılan tüm kamu ve özel binalarda, en yüksek yerinde; “Halk, Watan, Beyik Türkmenbaşı”, “Beyik Serdar”, “Beyik Serdar yüreklerde baky yasar”, “Dövlet adam üçındır”, vb cilası güzel lakin toplumsal karşılığı sıfır sloganlar yer alıyor ve bu şekilde yol bulunuyor. Rivayet o ki; devri “Altyn Asyr Türkmenistan’ı” şimdi tarihini hatırlamadığım bir tarihte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ziyaret ediyor, havaalanından Devlet Başkanlığı sarayına kadar yolda mezkûr sloganları görünce şaşırıyor, yaa o bile şaşırıyor, Başkanlar arası görüşmede de söylüyor bu gözlemini… Cevap mı, kolay; “ben mi yazıyorum onları, halk yazıyor” … Kelamın dama olduğu nokta…

Ne diyor; propagandanın babası Hitler’in “Halkı aydınlatma ve propaganda bakanı” Joseph Goebbels; “eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları, bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir” üstüne de “insanların beyin tembelliğini gördükçe, her istediğimizi yapabileceğimizi anladık” gelince, tadından yenmiyormuş…

 


Hiç yorum yok: