Cuma, Mart 11, 2022

BİR YATIRIM ARACI TAHSİL

Üniversite giriş sınav harçlarının da zamlanması üzerine bir haber vardı ve öğrencilerin yakınmaları ise “90 TL idi şimdi 115 TL oldu, sınavlara giremeyeceğim şimdi” şeklinde idi. Bunun neresinden tutup alkışlasak ya da yuhalasak bilemiyorum. Benim gözümde 90 TL’yi veren 115 TL’yi de verebilir, sıkıntı burada değil… Sıkıntı, neden bunların bedeli mukabili olduğudur… Neden insanlar üniversite sınavına girmek için bedel ödesinler, benim düşündüğüm çağdaş ve uygar dünyada, devletler öğrencilere para ödemeliler sınava girsinler diye… Öğretim bir ömür boyu dahi sürse bedelsiz olmalı hatta ilgili kurumlar marifeti ile öğrenciye ve öğreniciye bedel ödenerek teşvik dahi edilmelidir.

Eğitim ve öğretimin de pahalı olduğu iddiası ile katkı payı olmalıdır zihniyeti maalesef ve kimse kusura bakmasın ama köhne ve hoppa bir yaklaşımdır. Bunu savunanlarda çok muhtemel ki, cahilin ferasetinden umarı olanlardır. Bu kabil düşünce ve düşünenlerden ısrarla uzak durmak gerekir… Tesadüf müdür Allah aşkına, cahilin ferasetini sevenlerle keşke Yunan kazansaydı diyenlerin birlikteliği… Efendim, okul binası, öğretmen, eğitim ve öğretim idari ve yardımcı personeli, bina ve çevre donatısı ve araç gereçleri, mobilyası ve ilgili donatısı, temizliği, ısıtılması ve aydınlatılması vs vs gibi ihtiyaçları da var, kolay mı bunlar diyenleri duyuyor gibiyim, evet doğrudur bunlar kolay değildir, temin, tedarik ve tedrisat ciddi yatırımlar gerektiriyor. Ya kardeşim siz bu öğrencilerin anasından babasından tam bu amaca matuf ve bir hayli de kolayca aldığınız vergilerle bu çocukları eğitip ve öğreteceksiniz ne ıkınıp duruyorsunuz diye de soran kimse yok galiba… Hem çocuklarını okut diyeceksin, sonra “ben cahilin ferasetini severim” diyen adama ses çıkarılmadığını bizim hatırlamamızı tercih etmeyeceksin, olur mu böylesine bir yaklaşım… Sonra çıkıp her okuyana devlet iş bulacak diye bir beklenti doğru olmaz diyeceksin, Allah muhafaza “kardeşim yönetim bir planlama işidir, biz küçücük evimizi bile bir plan dahilinde yönetiyoruz” diyene ne diyeceksin…

Burada mesele, anlaşılan odur ki, vatandaşı bedel ödemeksizin herhangi bir hizmet alınamayacağı fikrine alıştırmak ve bunu uzun yıllardır da yavaş yavaş gerçekleştirdi devletler ve özellikle de Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra da vites arttırarak “köpeksiz köyde değneksiz gezme” kabilinden her şey paralı ve pahalı hale geldi, en azından katkı payı ödemek kaydı ile gerçekleştirilmeye başladı… İlaveten ve belki de en önemlisi, hukuken devleti yönetenlere karşı yönetilenlerin eşitliğinin giderek yönetenler lehine bozulması ve halen de artarak devam etmesidir… Örneğin bir abuk subuk rektör çıkıp bir öğrenciyi bir protestodan ötürü “seni okuldan atarım” deme cesareti gösterir noktaya bile getirmiştir. Kimse de çıkıp; “dur bakalım rektör efendi sen kim oluyorsun da, o öğrenciyi okuldan atıyorsun, sen mi aldın, burası babanın malı mı da” demiyor. Maksat kafalara “otorite ne derse o olur” fikriyatını nakşetmek. Benim üniversite öğrenciliğim döneminde öğrencinin bir sınav sonuç notu itirazı için bile Danıştay’a başvurma hakkı var idi, şimdi öyle mi, nerde, öğrencinin nerdeyse, ders çalışıp deyim yerinde ise iyi bir “inek” olma hakkı dışında bir hakkı yok… Öğrencinin akademik, demokratik ve ekonomik özgürlük ve hakkı uzak ara iyi idi, üstüne çemkirilen dönemde… İşte, kapitalist dünya, organizasyonunu “top man and others” noktasına taşıyarak, “itiraz etme, itaat et, rahat et” konforu yaratarak bu günlere geldi…

“Şu Mektepler olmasa Maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü sarf edenlerden, geldik bugüne… Osmanlı Maarif Nazırı Emrullah Efendiden, bugüne… Herkes ve her kesim bu mazhariyetin muhasebesini kendine göre yapabilir, şüphesiz… Neler değişti, neler… Oysa konu çok başka… Biraz da “Arife tarif gerekmez” diyelim lakin tarif ne idi, arif nerde sorusu da bir türlü cevap bulamıyor… Bilindiği üzere Cumhuriyet döneminde mezkûr bakanlık; “Maarif Vekaleti”, “Kültür Bakanlığı”, “Maarif Vekilliği”, “Millî Eğitim Bakanlığı”, “Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı” gibi değişik adlar altında görev üstlenmiştir. Görüldüğü üzere daha bakanlığın adı üstünde bile mutabakatı yoktur muktedirlerin, ama tabii ki mezkûr zevat için zarf çok önemli verilmesi gereken mesaj adına, mazruf ise hiç önemli değildir…

Görev üstlenen çok değişik liyakate, fikriyata ve tatbikata uygun Bakanlar görülmüştür, her birisi nevi şahsına münasip olsa dahi dönemin ulusal ve uluslararası hâkim rüzgârları, telkinatı ve suflelerine göz ve kulak kapatmış olmuşlukları vaki değildir. Bakanların-Vekillerin her biri için ayrı ayrı çok uzun uzun yazmak mümkün ama bu beni ziyadesiyle aşar, uzmanlarına bırakarak devam edeyim…

Eğitim nedir? öğretim nedir? Maarif nedir? diye şöyle kısaca bir tefekkür etsek… Bilindiği üzere “eğitim” kısaca, resmi ve gayri resmi süreci ifade eder iken, “öğretim” ise kısaca resmi süreci ifade etmektedir. “Maarif” ise Arapça “arif” kökünden türemiş, bilim, bilgi, bilmek, mahir olmak manalarında kullanılagelmektedir. Esasen, eğitim genel manada süreklilik, öğretim ise süre, eğitim her türlü bilgi edinilmesi öğretim ise bir plan dahilinde belli bilgilerin edinilmesi, eğitim bir ömür boyu iken öğretim belli bir evreyi kapsar, eğitim zaman, mekân ve teknik terakki kısıtlamasına tabi değil iken öğretim mezkûr kısıtlamalara haizdir, eğitimin belli bir plan ve program dahilinde yürütülmesi gerekmez iken öğretimin durumu tam tersinedir, vs vs…

Biz “eğitim yatırımı” tercihi yerine “yatırım öğretimi” yapmayı ne zaman terk edersek düze o zaman çıkmaya başlayacağız, bunun çok net bilinmesi gerekmektedir. Tabii ki eğitim ve öğretim işine ileride iyi bir işin olur iyi bir maaşın olur diye bakılan bir yerde daha fazlasının beklenmesi de abesle iştigalden başka bir şey değildir.

Pink Floyd’un ince ironi barındıran lakin kalın kalın tespit yaptığı “another brick in the Wall” adlı müzik parçasından bir bölüm ile bitireyim.

We don't need no education

We don't need no thought control

No dark sarcasm in the classroom

Teacher, leave them kids alone

Hey, teacher, leave them kids alone

 

2 yorum:

Unknown dedi ki...

👏👏👏👏Teşekkürler Ruhi abi

Hüdai Kurtkale dedi ki...

Güzel bir konuya değinmişsin Ruhi.Tebrik ederim.Selam ve sevgiler