Çeşme
Meydan düzenlemesi kapsamında, önceleri Lunaparkın bulunduğu yerde, daha önceki
Belediye Yönetimi ve Başkan Muhittin Dalgıç döneminde planlandığını duyduğumuz
ve bildiğimiz bir uygulama şimdiki Belediye Yönetimi ve Başkan Ekrem Oran
tarafından gerçekleştirildi. Muhtemelen de düzenlemenin sonuna gelindi
herhalde, görünen o. Geçen akşamüzeri yapılanları yerinde görmek için mezkûr
alana gittim. Hatta bir miktarda üst kotlarda oturdum ve bir de tarihe kayıt
adına, Çeşme’nin muhteşem görüntüsünü küçük bir video haline getirdim, hem Facebook’tan hem de instagram’dan paylaştım. Gelen beğeniler ve yorumlar
temelde olumlu görünüyordu. Alandan ayrılırken, Belediye Başkanı Ekrem Oran ile
karşılaştık, hal hatır derken, tebrik ettim, ısrarla beğenip beğenmediğimi
sorunca, “kesinlikle eski hali ile
tartılamayacak kadar güzel lakin gerekli mi idi bilemiyorum” dedim. Ne idi
o ucube lunapark, gerçekten bu manada iyi oldu. Diğer taraftan ise buradaki
düzenlemenin dönemin Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ın planlamasına ne kadar
sadık kalınarak yapıldığını bilemiyorum. Şimdiki Başkandan anladığım kadarı ile
değişiklik sadece 1 adet 24 m2’lik yerine 4 adet 6 şar m2’lik hizmet mekânı
değişikliği olduğunu öğrendim. Beyan bu minvalde. Bana kalsa idi, Çeşme Kalesinin
mütemmim cüzü babında, Osmanlı Rus Deniz Savaşını da kapsayan bir açıkhava müzesi
talebinde bulunurdum, olamıyorsa da yine açıkhava heykel müzesi düşünürdüm.
Gerçi sonuçta bunların tamamı birer tercihtir, adı üstünde tercih, ben olsaydım
böyle başkası olsaydı böyle misali şimdi karar sahibi de Belediye Başkanı Ekrem
Oran bu tercihi yapmış, hayırlısı olsun… Ama tartışmasız eski haline göre bir
adım ileride ve daha güzel… Daha güzeli olur mu idi, şüphesiz…
Seyir
terasının cüzü ve devamı yüzme terası ise inşa edildiği yer itibari ile Çeşme’nin
en güçlü rüzgâr ve dolayısı ile dalgası Batı ve Poyraz rüzgârlarının ardışık
toslarına tam cephe dolayısı ile herhangi bir tedbir düşünülüp düşünülmediğini
ilerleyen zaman içerisinde göreceğiz. Düşünülmüş ise alkışlayacağız, yok eğer
düşünülmeden sadece estetik kaygılarla inşa edilmiş ve her sene yeniden elden
geçirilecek ise o zaman da bizim paralar böyle berhava oluyor diyeceğiz, sayım
suyum yok… Umalım ki düşünülmüş ve tedbir alınmış olsun… Unutulmasın ki; Çeşme
Sahilinde çok önceleri yüksekliği yaklaşık 1 mt. olan ve boydan boya uzanan bir
duvar var idi. Ayrıca Seyir Terasının
poyraz yönünde kayaların üstüne gelen yerdeki temel ve mesnetleri ile ilgili
görüntüde de olsa bir narinlik hissedilmektedir. Umarım beton bloklara
ankrajları isabetli ve doğru hesaplar neticesinde yapılmış olsun aksi takdirde maazallah
Canım Yurdumun pratiğinde sık rastlanan ve sorumluların üzüntülerini beyan eder
açıklamalar duyarız. Genel düzenleme içinde 4 adet hizmet mekânları daha önce
yazdığım üzere benim tercihim olmaz idi. Mutlaka yapılması da elzem ise, mobil
uygulamalar ile ya da daha köşeye ahşap lakin daha küçük bir mekân inşa
edilebilirdi. Hani diyorlar ya Çeşme Kalesinin siluetini bozuyor buna katılmakla
birlikte çok daha önceleri aslında da hiç dokunulmaması gereken 4 binanın
büyüklükleri ile kıyaslanınca da fazlaca önem arz etmiyor ve göze batmıyor. Ama
dediğim gibi tercih ve yoğurt yeme tarzı… Düzenleme kapsamındaki “yol kaplaması” seçimi, yine bana göre
isabetli olmamakla beraber eskisine göre gayet geniş kaldırımlar düzenlenmiş
olması hasebiyle yaya ağırlıklı planlanmış olması ve gezi alanı düzenlemesi
havası verdiğinden isabetli olmuştur kanaatindeyim. Seslendirilmiyor olsa da, muhtemelen
özellikle bu tercih yapılmış gibi, bir tarafı ile daraltılmış yol bir tarafı
ile araçların, deyim yerinde ise ciğerlerini yerinden oynatacak yüzey kaplama tercihi
ile trafik azalması hedeflenmiş. Bu amaca matuf bir fayda olabilir mi?
Göreceğiz lakin olma ihtimali ziyadesiyle yüksek…
“Kent Müzesi” olacağı söylenilen mekân Çeşme’ye değer ve önem katacaktır, şüphesiz. Ancak gerçekleşme olmadan da fazla kelam etmenin manası yok… Çünkü öyle son dakika golleri yenildi ki, Canım Yurdumda erken konuşanların her dediklerini yuttukları da aşikârdır. Mesela; Çeşme’nin karakter binalarından sayılan, Çeşme’nin önemli kent değerlerinden “Buz Fabrikası” satın alınırken dönemin Başkanı Muhittin Dalgıç’ı alkışladık, sonra da bir anda hem de saçma sapan gerekçelerle yıkıldığını görünce eleştirilerimizi yazdık ve yaptık lakin yaşanılan kayıp ile de ziyadesiyle üzüldük. Bekleyelim görelim, Kent Müzesi konusunu, umarım zengin bir aileye ya da bir şirkete isim hakkı üstünden düzenleme hakkı ve yetkisi verilmez.
Genel düzenlemenin bir diğer cüzü, Kervansaray önü düzenlemesi daha iyi olabilir mi idi evet lakin bu haliyle de bana göre gayet iyi, kabul edilebilir düzeyde. Mesela, Çeşme’nin önemli değerlerinden “Güneş saati” ve sonraları işlev devir alan “Meydan Saati” bu düzenlemenin bir yerlerinde olmalı idi, bana göre. Lakin bunlar akla gelmiyor demek ki, ya da çalakalem tasarım ve planlama, bilemiyorum. Şüphesiz bir şeyler unutulabilir, gözden kaçabilir, lakin bu unutmalar ve gözden kaçmalar biz vatandaşların az düşünüp, az insanla düşünüp, az kafa yormasıyla tahakkuk eder şeylerdir. Lakin devlet aklı, düşünme tarzı ve usulü böyle mi olmalı, zinhar…
Genel düzenlemeye ve düzenleme prensiplerine aykırı duran tek yapı “Küçük Camidir”, bana göre… Caminin ilk dönem restorasyonunda cephenin ziyadesiyle eskimiş, dökülmüş sıvası sıyrıldı, muhteşem taş duvarlar açığa çıkarıldı, derzleri yenilendi, bunu gördüğüm zaman ise “bravo, bu teşkilatta da bu iş layığı ile yapılabiliyormuş demek ki” dedim. Keşke demez olaydım, birkaç gün sonra yerleştirilen sıva iskelelerini görünce bravo’yu geriye aldım, gereken kelamı ettim. Şimdi o güzelim taş duvarları öne çıkarılmış Caminin böylesi bir sıvaya mı ihtiyacı vardı da yaptırdınız, tam bir komedi vallahi… Bence karar vericiler behemehâl toplanıp Cami duvarlarını kaplayan o kötü sıvaları söktürüp yeniden taş duvarlı düzenlemeye dönmelidir. Ancak Caminin mezkûr sıva kaplamasına hiç ses çıkarmayan ve susan insanların kocaman bir düzenleme içinde yol kaplaması ile 4 adet 6 şar m2 toplamda da 24 m2’lik yapılara da fazlaca efelenmemesi gerekir, diye düşünmekteyim. Ayrıca Caminin hemen önündeki “Su Çeşmesinin” de ne yapılıp edilip eskisine ya da aslına sadık kalınarak yeniden restore edilmesi kaçınılmazdır.
Şimdi
sayılan eksikler için Belediyeden ve Belediye Başkanından çeşitli mazeret
beyanları gelebilir, mülkiyet hakkı, alan tahsisi, proje onay yetkisi vs vs gibi
lakin bu sonucu değiştirmiyor ve eleştiriden muaf tutmuyor kendilerini, böyle
biline… Bu projenin daha önceki Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç ve Belediye Meclisi
üyelerinin ittifakla tercih ettikleri, en azından büyük ölçüde böyle bilinen bir
proje olduğunu göz ardı etmeden o düzenleme ve bu gerçekleştirmeye bu gözle
bakılması gerekmektedir. Belediye Başkanı Ekrem Oran’a da, düzenlemelerin toplamı
açısından bu gözle bakılmalıdır. Diğer konulardaki eleştiri hakkımı saklı
tutuyor ve de yeri gelince de çekinmeden yazacağım. Bu duygu ve düşünceler ile
düzenlemenin toplamda kötü sayılmaması gerektiğini düşünüyorum, lakin çok daha
iyisinin yapılabileceğini bilerek… Sonuçta Başkan O ve tercihleri O yapıyor,
beğendiklerimiz de beğenmediklerimizi de yazdık, yazıyoruz ve yazacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder