Avusturya’da yaşayan ve kendisini “Çeşme’yi kendine dert edinen Osmaniyeli” olarak tanımladığım MKÇ (Mustafa Kemal Çelikkıran) ile geçenlerde muhabbet ederken çok enteresan bir anı ortaya çıktı. Mustafa; eski bir futbolcu, eski bir teknik direktör, eski bir kulüp yöneticisi ve de yeni ve yaşlı ve de halen faal bir hakem olarak futbol konusunu konuşmayı çok seviyor açıkçası, ben de kendisi ile futbolu fazlaca seviyor olmam hasebiyle bu konu üstüne çok keyifli, bilgilendirici ve eğlendirici konuşmalar yapmayı çok seviyorum, dolayısı ile bazen daha sık olsa da genellikle haftalık konuşmalar yapıyoruz.
Son
haftanın konusu yine futbol idi ve bir gün bir alt küme maçına “Siyah bir gözlük ve kolumda Siyah noktalı
bant ile” çıkarak bir tarafı ile farkındalık diğer tarafı ile hakemlik
adına derin bir ironi yaratmak istediğini söyleyerek başladık bu sefer. Bu
arada Mustafa, Avusturya’da yaşadığı köyünde, adını Tuna’ya karışan bir
nehirden alan ASK Ybbs’nin (Allgemeine Sport Klup) yönetim kurulu üyesi olup
eski bir Bakan ve Federasyon Başkanının başkanlığında yönetim kurulunda
bulunmaktadır. Derken, yöneticilik yaptığı kendi köyünün futbol kulübünün
başkanı Karl Sekanina sıra aldı muhabbetin bir aşamasında. Eski Avusturya
Futbol Federasyonu Başkanlığı yapmış bu muhteremin, Kulüp Başkanlığı, Ulaştırma
Bakanlığı üzerine anılar aktardı. Bu anılardan bir tanesi var ki, muhteşem. Ne
kadar doğru, ne kadar şamata ben bilemem gerçi çok eskilerde bu hikâyeyi
dinlediğimi hatırlıyor gibiyim ya, şimdi de yeniden anlatanın aktaranı
durumundayım.
Bu maçın asıl hatırlanası tam bir trajikomik tarafı da vardır, belki de mezkûr dönemin bayağı bayağı “amatörce” yürütülen işlerinin bir göstergesidir de bu. Maç için Avusturya’dan yola çıkılıyor, maç için gerekli malzemeleri listeleyen, hazırlayan muhteremler kadere bakın ki “maç formalarını almayı” unutuyorlar. Dönem şimdiki çılgın hız dönemi değil tabii ki, hemen “atlayın bir uçağa formaları getirin” denilemiyor tabii ki… Hızlı düşünüp hızlı sonuç alan abiler hemen devreye giriyor, hem Türkiye, hem Avusturya formalarının “kırmızı beyaz” olması nedeniyle, Türkiye Milli Takımının antrenman formalarının, Avusturya Milli Takımının maç forması olarak kullanılmasına karar veriyorlar. Formaları getirmeyi unutan malzemeci kadrosu sabaha kadar, Türkiye Milli Takımının antrenman formalarının ay yıldızlarını itina ile teker teker söküyorlar, hazırlıyorlar. Ertesi gün, Avusturyalılar bu formaları maç forması olarak kullanıyorlar. İşin en enteresanı kazanan tarafın Dünya Kupası Finallerine gideceğinin tayininin yapılacağı bu maçın her iki takımın da aynı takıma ait formalarla maça çıkıyor olmasıdır. Maçın kazananının tescili Avusturya lehine yapılırken kazanan forma ise Türkiye formasıdır maalesef antrenman forması tabii ki. Enteresan bir tesadüf ve olay… Prohaska şamata gibi görünen bu hatıratı Mustafa ile bir muhabbetinde teyit etmiş bulunduğundan yazılmasında bir mahsur bulunmamaktadır gayri.
Görüldüğü üzere, milli maçlar için “uğurlu geldiği” üfürüğü ile tercih edilen stadında uğurlu olmadığı bu maç ile ortaya çıkmış oluyor idi lakin kimse daha önce bu kapsamda edilen kelamları hatırlamak istemiyordu. Diğer taraftan, dönemin ve hatta bugünlere kadar uzanan sürecin dominant karakterlerinden sayılan Fatih Terim, Mustafa Denizli gibi oyuncuların sahada yer alması, bilenler için enteresan anılardır. Bir diğer enteresan hatıra ise, Metin Türel tarafından kısa bir süre önce de Fatih Terim’in kamptan kaçarak gece hayatına akmalarının karşılığı “kadro dışı bırakılmasının” bu maçta nihayetlenmesidir. O dönemin futbolcuları da, büyük bölümünün sigara, kumar, gece hayatı tercihlerini yapıyor olmalarından ötürü her yenilgi sonrası basının müstesna yer ayırdığı insanlardır. Dönemin önce Galatasaray sonra Fenerbahçe solbeki olarak epey sükse yapmış futbolcusu Erdoğan Arıca, mezkûr müsabaka için anılarında şöyle bahsetmektedir; “bir tek o Avusturya maçı işte... İzmir’de yensek, gidiyorduk. Çok önemli maç olduğu için onbeş gün kamp yaptık. O onbeş gün kamp da iyice germiş bizi, şimdi anlıyorum onu. O dünya Kupasına gitme olasılığına da şöyle inandırdılar bizi: Efes Otelindeydik, dünya küresini getirdiler, Arjantin’i gösterdiler, "işte buraya gideceğiz" dediler"... Artık öğrenmişler idi, haritada hedef ülkeyi bulunca gidilemeyeceğini, futbolun geçer gereklerinin yapılması gerektiğini…
Son
olarak ise, Mustafa Kemal Çelikkıran’ın, birlikte yöneticilik yaptığı Federasyon
Eski Başkanı, eski Ulaştırma Bakanı, eski Sendika başkanı Karl Sekanina ile
ilgili bir başka anısı daha var, biraz da muziplik içeren bir yaş günü
kutlaması, bu anıya da bir başka defa da değinmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder