Cumartesi, Kasım 09, 2024

KAZAN TATARİSTAN


 

Bu defa Tataristan’ın başkenti Kazan’ı yaz aylarında gördüm, şehir mana ve fizik bakımından görülesi bir şehirdir tartışmasız. Osmanlı’nın “İdil” adını verdiği “Volga Nehrinin” kenarında kurulu hemen dışında da yine çok önemli bir nehir olan “Kama” ile birleştiği yerde geçmişi, tarihi, kültürel değerleri bakımından çok önemli bir şehirdir. Şimdilerde de, hemen yanında restorasyon çalışmaları ile kazı çalışmalarının son hızla yürüdüğü, önceleri “İdil Bulgarlarına bilahare de “Batı Altınorda” Devletine başkentlik yapmış ören yeri “Bulgar”ın öne çıkması ile turizmin kış ve yaz aynı yoğunlukta geliştiğine şahitlik ettim. Yeterince detaylı gezdiğim Bulgar ve oradaki güzel müze ile ilgili şahitliklerimi sonraki bir yazıda aktarmaya çalışacağım.

Kazan Gölü kenarında küçük lakin şirin bir Otelde konakladık, lokasyon son derece ehven, otobüs ile Volga üzerinde çalışan gemilerin iskelesine 3 durak geçilerek varılabiliyor, Kazan Metrosuna 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde, çok güzel ve çok çeşitli aktivitelerin yapıldığı göl kenarında gezi ve manzara açısından güzel ve en önemlisi de eski şehrin merkezinde… Oralarda anlatılacak çok şey var lakin en unutulmayacağını anlatayım, otelde lobide oturduk Galatasaray’ın Avrupa kupalarındaki bir maçını izleyeceğiz, ortam güzel mahallî biralarımızı da içiyoruz derken devre arası oldu 2. yarıyı bekliyoruz saat 11.00 olunca televizyon kapatıldı, hop falan lakin sonuç yok… Gidin odalarınızda izleyin, yahu biz de biliyoruz onu, burada televizyon büyük ortam güzel, sonuç yok, marş marş odalara… Hangi dönemin tortu ve kalıntıları ise gayri bu abuk davranış…

“Bauman’a” burada da rastlıyoruz, hani Moskova’daki adını taşıyan üniversite nedeni ile kısaca bildiklerimi anlattığım muhterem, Kazan’da da adını taşıyan bir cadde bulunmaktadır. Esasen kendisi şimdilerde adı “Bauman Kazan Devlet Veterinerlik Akademisi”  olan okuldan, Kazan Üniversitesi iken veteriner olarak mezun olmuş. Bir başka yazımda Kazan Üniversitesinin Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği dönemindeki önemi üzerine bilebildiklerim ve öğrenebildiklerimi paylaşmak istiyorum. Hele Bauman ve Lenin de bu üniversitede öğrencilik yapmışlarsa, mecbur…  

Tatarca’nın bizim Türkçe’miz ile müthiş bir kelime benzerliğinin yaygın olarak tespitini de yapınca tabelalardaki anlamlandırdığım enteresan kelimelerin fotoğraflarını çektim, mezkûr kelimeleri okumakta yegâne zorluk “Kiril Alfabesinin” bilinmemesi olabilir… Mesela bu fotoğraftaki Cami tabelasında, “Devlet tarafından saklana. Medeni miras obyektine ziyan getiren zatlar” diye devam eden Tatarca ibarede ve devamında yazılanların Kiril Alfabesi bilen herkesin kolayca anlayabileceği durumda… Süper keyif aldım… Çok çeşitli örnekler var, değineceğim yeri geldikçe… Mesela “ev” Tatarca “Yurt” kelimesi ile karşılanıyor, “alan” ise “maydan” ya da “maydancık” ile karşılanıyor, “beslenme” kelimesi “tıkınmak” ya da “tıklanmak” ile karşılanıyor, “çocuk oyun alanı” ise “balalar meydancığı”, daha binlerce var bana bir yanı ile görev bir yanı ile eğlence gibi geldi her gördüğümü bu dikkatle okumaya çalıştım…

Mezkûr Cami ve kapısındaki “sadaka” bırakılmasını talep eden duyuru… “Saman Pazarı” camii olarak da bilinen bu cami adını ve ününü aynı adlı semtten almaktadır. Caminin girişi üstünde asılı tabelanın birine göre de Cami bir “Kültürel Miras” kabulü ile tescilli ve koruma altındadır.

Daha önce bir başka yazımda, “tüm dinlerin kardeşliğini” temsilen Kazan Şehrinde yaptırılan “tüm dinler tapınağı” tamamlandığında büyük kitleleri kapsayan ya da kucaklayan 16 dinin ibadethanesinin bulunduğundan bahsetmiştim. “Bu dini yapılar kompleksi, Kazan’dan yaklaşık 10 dakikalık mesafede bulunan “Eski Arakchino” köyünde bulunmakta ve an itibari ile içine girilmesine izin verilmemektedir. Rehberimizin bize verdiği detaylar arasında, Tatar yerel sanatçı ve hayırsever İldar Khanov ve ailesi tarafından 1994 yılında başlatılan proje halen yapım aşamasında olup mezkûr hayırseverin 2013 yılında vefatı üzerine yapım faaliyetleri son derece yavaşlamış görünmektedir. Tüm dinlerin eşit olduğu inancına sahip Khanov bu eşitliğin tümünün ibadethanelerini tek çatı altında toplanması ile daha yüksek bir ahenk yaratacağı görüşündeydi. Yine rehberimizin verdiği bilgilere göre kompleksin içinde başta Khanov olmak üzere diğer Tatar sanatçılara ait bir hayli değerli ve bol miktarda resim ve heykel bulunmaktadır. Esasen Khanov bir ressam ve mimar olarak bilinse dahi aynı zamanda bir heykeltıraş, bir folklor uzmanı ve de bir meditasyon uzmanı olarak şifa dağıttığına inanılan bir muhteremdir. Meditasyon faaliyetleri genellikle alkol ve uyuşturucu bağımlılarını gözeterek yapıldığı için önemli bir miktarda taraftar da bulmuştur etrafında ve yine anlaşıldığı kadarı ile bu taraftarların önemli bir kısmının mezkûr mabedin gelişmesi ve geliştirilmesi ve de tamamlanması adına hatırı sayılır bağışlarının da olduğu beyan edilmektedir. Halen aktif bir mabet ya da dini merkez olmasa bile turistik ve kültürel bir merkez gibi durmaktadır. Khanov’un sağlığında aynı zamanda kendisinin sihirli dokunuş ya da müdahaleleri olduğuna inanan kimseler tarafından çok daha yoğun ziyaret edilmekte iken bugün artık hayatta olmayan planlayıcısının yokluğunda bir kültürel ve turistik destinasyon olmaktan öteye geçememektedir. Esasen içerisini görememiş olsak da dışarıdan renkli mozaikler ve süslü vitray pencereleri ve kubbeleri ile dikkat çekmektedir.” demiş idim…

Şehrin adeta bizim Anadolu’daki “mecburiyet caddesi” benzeri son derece hareketli, eğlenceli ve yiyecek içecek mekânlarının ağırlıkla yerleştiği Profsoyuznaya Caddesinden mezkûr Kazan Bauman Caddesi ile Volga Nehrine ulaştığı alanın gidiş yönünde hemen sağ tarafta “Kazan Kremlini” bulunmaktadır ki hemen önü “1 Mayıs Meydanıdır” ve tam da bu nedenle tarih ve kültür merkezi niteliğindedir. Kremlin girişinin hemen karşısında mutlaka gezilmesi gereken “Ulusal Müze”, Tatar asıllı ve Nazi Almanya’sı ile savaşta Berlin’de kaybedilen Sovyet şair, yazar, aktör, çevirmen Musa Celil’in güzel ve anlamlı Heykeli, çatısında kızıl yıldız bulunan “Spasskaya Kulesi” ile de Kremline duhuliye… Çeşitli tematik müzeler ve mabetlerin bulunduğu alandan ilerliyoruz, solda modern yapısı ile turistler açısından ilgi çekici “Kul Şerif Camisi”, sağda bir adet güzel görünümlü Katedral, Kazan Kraliçesi Süyümbike’nin adını taşıyan bidayette ciddi bir eğimi bulunup bilahare zemin iyileştirmeleri ile düzeltildiği ifade edilen  “Süyümbike Kulesi” yer almaktadır. Yüksek bir alandan Volga Nehrine doğru da bakınca park alanlarının biraz aşağısında da Kazan Şehrinin bir dönem Rusya Liginde şampiyonluklar kazanmış futbol takımı “Rubin Kazan’ın Stadyumu” bulunmaktadır.

Birkaç farklı mevsimde büyük bir keyifle gezmiş olduğum Kazan Şehrinin görülmesi gerekir kentler arasında olduğunu ısrarla belirtmeliyim. Müthiş geniş bir yatakta uhuletle ve suhuletle akan Volga Nehri üzerinde çalışan “şehir hatları vapurları” ile nehir üzerindeki adalardaki güzel yerleşim yerlerinin ziyaret edilmesi ve ayrıca vapurların durak diye bilinen yerlere yanaşması, yolcu indirmesi ve bindirmesini de izlemek bile gezi faaliyetlerinin önemli bir bölümüdür bence… Özellikle Türkler açısından atalarının izlerinin bir kısmı ile güzel vakit geçireceklerinin garantisini veririm.

Cuma, Kasım 01, 2024

PEREDELKİNO YAZARLAR KASABASI

 Moskova merkeze yaklaşık 30 km. lik bir mesafede bulunan “Peredelkino” adlı kasabayı ilk defa gençlik yıllarımda, hükümet nezdinde katline ferman edildiğini itina ile gizleyip, komünistlere sığındığı iddia edilerek “vatan haini” olarak damgalanan ve yaygın anılması için de ellerinden gelen her şeyi yapan Canım Yurdumun “bekasını” sürekli önemsediğini belirten muhteremlerin tahkiratlarından öğrenmiş idim… Neydi bu tahkiratların sujesi, şüphesiz dünyanın en önemli şairlerinden Canım Yurdumun yüzakı “Nazım Hikmet” ve mezkûr kasabanın bir villalar cenneti olması ve kızıl komünistlerin “vatan hainine” bir villa tahsis etmiş gibi takdim etmesi… Bunu da takdim ve afişe ederken, 25. kare tekniği kabilinden tahsis edilmiş “daça” kelimesini kullanarak tahkir ederler… Bilindiği üzere daça bahçe evi, hafta sonu evi, kır evi, bağ evi, yazlık manalarında kullanılan bir kelime olup genellikle de bunu Sovyetler Birliği uygulaması imiş gibi takdim eder mezkûr çevreler oysa bu uygulama özellikle kentlerde oturan insanların özelde de hafta sonları kişisel tarım yapılmasına matuf Çarlık döneminden kalmış tatbikattır. Sovyetler Birliği döneminde ise sosyal ihtiyaçlara binaen tarım ve beslenme konusunda da bir nevi önlem babından yaygınlaştırılmıştır. Evet, Peredelkino bir daçalar kasabası olup Sovyet Yazarları için tahsis edilmiş olduğu belirtilmektedir tarihçesinde. Tahsis yetkisini elinde bulunduranlar kayırmalar yapmış mıdır? Yapmamış mıdır? Bu tartışılabilir. Lakin tartışılmayacak bir şey; kültürel ve edebi kalkınmanın yaratıcılarına hangi ülkeler böylesine organize fikre ve zikre sahip olabilmişlerdir. Yazarların, çizerlerin ve düşünürlerin bu kabil ayrıcalıkları çok mudur? Vs. vs…

Uzun süredir gidip gezip görmek istediğim Peredkino’ya nihayet geldim. Ulaşım için birkaç yol denenebilir lakin yakınlara kadar, metro Novoperedelkino durağına gelip oradan bağlantılı otobüs ile Peredelkino merkezine kadar gelmeyi tercih ettik. Otobüsten inince hemen etraftakilere önce Nazım Hikmet, sonra Pasternak, sonra da gitmek istediğimiz sokak numaralarını sorduk, sonuç alamadık. Sonra internet üzerinden Nazım Hikmet daçasını aradım maalesef böyle bir kayıt olmayınca mecburen Boris Pasternak’ın daçasının sonradan Nazım Hikmet’e tahsisi bilgisine istinaden de Pasternak daçasını sorguladım, haritanın götürdüğü yer doğru Pasternak daçası…. Pavlenka Sokağı No:3. Çok özenli düzenlenmiş bir ev olduğunu gördüğüm müze ev esasen ünlü ressam baba ile ünlü piyanist anneye tahsis edildiğinden tereke mevzuatı ile oğul Boris’in de sonuna kadar kullanımında olmuştur. Müze eve girişler geliş sırasına göre gruplar oluşturulup sınırlı sayıda ve ücreti mukabili oluyor. Oradaki görevliye Paternak’lardan önce Nazım Hikmet burada mı oturmuş deyince bilgisizce ve üstüne de ilgisizce bakıp, hayır dedi… Gerçi sonra buranın Pasternakların ikinci daçası olduğunu öğrenince derhal ilk evlerini bulmaya yöneldik ki, Nazım Hikmet’in daçasına ulaşalım… Tereneva Sokağı No: 1. Ev artık hiçbir şekilde kullanılmıyor görüntüsü veriyor, girişe kapalı. Çitlerden bakarak anlıyoruz, durumunu… Görünen o ki artık buralar yeni sahiplerine tahsis edilmiş ve küçük çaplı da olsa restorasyon faaliyetleri var sanki… Burada biraz zaman geçirip, gözlerimizi kapatarak Nazım ve daçası üstüne okuduklarımızı aklımızdan geçiriyoruz, duygulanıyoruz…

Buradan; “Dom Tvorsçestva’ya” (Yaratıcılık Evine) doğru parkın içine giriyoruz, Rusya’da Sovyet elinin her değdiği yerde olduğu üzere müthiş özenle düzenlenmiş parklar, manasına uygun heykeller ve anıtlar ile bezenmiş… Küçük bir göl ile de istirahat edebilmenin vitesi yükseltilmiş… Yazarlar Evi, şimdilerde kitap satışının da yapıldığı küçük bir yazarlar kitaplığına dönüşmüş ve burayı da ziyaret ediyoruz. Binalar arası ulaşım yollarının sağında solunda oldukça büyük tabelalar üzerinde dönemin önemli şairlerinin şiirlerinin yazılmış olduğunu görüyoruz… Vakit elverdiği ve teknolojinin büyük yardımı ile bunların Türkçelerini çevirip okuyoruz. Büyük bir özen ve düzen…

Şimdi bir sanat evi “Dom Tvorsçestva” (Yaratıcılık Evi) karşısındayız. Restorasyon sürüyor ve oluşturulan tanıtımda da aynen şöyle yazıyor… “1955 yılında Yazarların Yaratıcılık Evi inşa edildi ve o andan itibaren ülkenin her yerinden yazarlar 21 günlük izinli olarak Peredelkino’ya gelebildiler.  Mütevazı koşullara rağmen, yazarlara geniş olanaklara sahip olmayan küçük birer oda hakkı verildi; Yaratıcılık Evi’ne girmek birçok kişinin en büyük hayaliydi.  20. yüzyılın ünlü yazarları, şairleri ve çevirmenleri burada yaşamış ve çalışmıştır.  1966 yılında Yaratıcılık Evi’ne sinema salonu, geniş bir yemek odası ve kütüphane içeren modern bir cam kulüp eklendi.

Artık Yaratıcılık Evi, kalıcı bir yaratıcı ikametgâhı ve edebiyatın incelenmesini ve tanıtımını amaçlayan geniş bir kamu programı olan bir edebiyat merkezidir.  İkinci katta bir kütüphane, bir edebiyat salonu, ortak çalışma alanı ve atölyeler ziyaretçilere açıktır.  Hafta sonları yazarlarla ilgili toplantılar, konferanslar, konserler ve film gösterimleri de yapılıyor.

Yaratıcılık Evine giriyoruz, alt katta Peredelkino’da kendisine daça tahsis edilmiş her Şair ve Yazar için ayrı bir oda içinde, kartoteklerden oluşmuş, fotoğraflarla desteklenmiş geniş ve detaylı hayat hikâyeleri oluşturulmuş… Tüm bunlar yerel ve beynelmilel gazete kupürleri, kitaplar ve resimler ya da tablolar ile detaylandırılmış. Odalara da daçaların adresi ad olarak verilerek bir başka sevimli ve şirin bir görüntü yaratılmış… Bu adresteki daça günümüze kadar kimlere tahsis edilmiş ise öncelikli bilgiler böyle başlıyor, eserler, geziler yorumlar haberler ile genişletiliyor.

Dom Tvorchestva (yaratıcılık evi) terkedildiği 1990’lardan sonra şimdilerde yeniden restore edilip düzenleniyor, yazılı bilgilendirmelere bakınca da işin başında ünlü bir Alman mimar bulunuyor. Dom Tvorchestva artık edebiyat etkinliklerine, konserlere, konferanslara, toplantılara ve okumalara ev sahipliği yapacak ve bu kapsamda 2021’de öncelikle yazarlar ve sanatçılar için yıl boyu süren ikametle programlar yapılmış. Yeniden ihya edilip düzenlenen “cam kulüp” içinde oturup birer çay içip hayalimizde o günlere gittik…

Sovyet Kültür hayatının böylesine önemli bir kasabası haline gelen “Peredelkino” tarihçeye göre ilk defa Maksim Gorki tarafından Stalin’e, yazarların huzurlu bir ortamda çalışabilecekleri bir yer organize edilmesi talebini iletmesi ile gündeme gelir. 1933 yılında kurulan, Sovyet kültür tarihinin en meşhur kasabası olan Peredelkino, Nazım Hikmet’in yanında aralarında İlya Ehrenburg, İsaac babel, Boris Pasternak, Korney Çukovski, Yevgeni Yevtuşenko, Konstantin Simonov ve Bulat Okucava gibi çok sayıda yazara ve sanatçıya ev sahipliği yapar. Pasternak’a Nobel edebiyat ödülü verilmesine vesile kitap burada kaleme alınmış, öyle yazılıyor…

Yazarlar kasabasının yanındaki mezarlığı ziyaret edip, başta Paternak olmak üzere tüm ünlü yazarların mezarlarını ziyaret ettim, şüphesiz bir Novodeviçi değil lakin manalı, biraz da doğulu bir mezarlık… Onu ve Peredelkino kasabası ve özellikle de Nazım Hikmet Dr. Galina ilişkileri ve hayatının yansımaları hakkında daha detaylı bilgileri bir başka yazıda anlatayım…