Moskova
merkeze yaklaşık 30 km. lik bir mesafede bulunan “Peredelkino” adlı kasabayı ilk defa gençlik yıllarımda, hükümet
nezdinde katline ferman edildiğini itina ile gizleyip, komünistlere sığındığı
iddia edilerek “vatan haini” olarak damgalanan ve yaygın anılması için de
ellerinden gelen her şeyi yapan Canım Yurdumun “bekasını” sürekli önemsediğini
belirten muhteremlerin tahkiratlarından öğrenmiş idim… Neydi bu tahkiratların
sujesi, şüphesiz dünyanın en önemli şairlerinden Canım Yurdumun yüzakı “Nazım Hikmet” ve mezkûr kasabanın bir
villalar cenneti olması ve kızıl komünistlerin “vatan hainine” bir villa tahsis
etmiş gibi takdim etmesi… Bunu da takdim ve afişe ederken, 25. kare tekniği kabilinden tahsis
edilmiş “daça” kelimesini kullanarak
tahkir ederler… Bilindiği üzere daça bahçe evi, hafta sonu evi, kır evi, bağ
evi, yazlık manalarında kullanılan bir kelime olup genellikle de bunu Sovyetler
Birliği uygulaması imiş gibi takdim eder mezkûr çevreler oysa bu uygulama
özellikle kentlerde oturan insanların özelde de hafta sonları kişisel tarım yapılmasına
matuf Çarlık döneminden kalmış tatbikattır. Sovyetler Birliği döneminde ise sosyal
ihtiyaçlara binaen tarım ve beslenme konusunda da bir nevi önlem babından yaygınlaştırılmıştır.
Evet, Peredelkino bir daçalar kasabası olup Sovyet Yazarları için tahsis
edilmiş olduğu belirtilmektedir tarihçesinde. Tahsis yetkisini elinde
bulunduranlar kayırmalar yapmış mıdır? Yapmamış mıdır? Bu tartışılabilir. Lakin
tartışılmayacak bir şey; kültürel ve edebi kalkınmanın yaratıcılarına hangi
ülkeler böylesine organize fikre ve zikre sahip olabilmişlerdir. Yazarların,
çizerlerin ve düşünürlerin bu kabil ayrıcalıkları çok mudur? Vs. vs…
Uzun
süredir gidip gezip görmek istediğim Peredkino’ya nihayet geldim. Ulaşım için
birkaç yol denenebilir lakin yakınlara kadar, metro Novoperedelkino durağına gelip
oradan bağlantılı otobüs ile Peredelkino merkezine kadar gelmeyi tercih ettik.
Otobüsten inince hemen etraftakilere önce Nazım Hikmet, sonra Pasternak, sonra
da gitmek istediğimiz sokak numaralarını sorduk, sonuç alamadık. Sonra internet
üzerinden Nazım Hikmet daçasını aradım maalesef böyle bir kayıt olmayınca
mecburen Boris Pasternak’ın daçasının sonradan Nazım Hikmet’e tahsisi bilgisine
istinaden de Pasternak daçasını sorguladım, haritanın götürdüğü yer doğru
Pasternak daçası…. Pavlenka Sokağı No:3. Çok özenli düzenlenmiş bir ev olduğunu
gördüğüm müze ev esasen ünlü ressam baba ile ünlü piyanist anneye tahsis
edildiğinden tereke mevzuatı ile oğul Boris’in de sonuna kadar kullanımında
olmuştur. Müze eve girişler geliş sırasına göre gruplar oluşturulup sınırlı
sayıda ve ücreti mukabili oluyor. Oradaki görevliye Paternak’lardan önce Nazım
Hikmet burada mı oturmuş deyince bilgisizce ve üstüne de ilgisizce bakıp, hayır
dedi… Gerçi sonra buranın Pasternakların ikinci daçası olduğunu öğrenince
derhal ilk evlerini bulmaya yöneldik ki, Nazım Hikmet’in daçasına ulaşalım… Tereneva
Sokağı No: 1. Ev artık hiçbir şekilde kullanılmıyor görüntüsü veriyor, girişe
kapalı. Çitlerden bakarak anlıyoruz, durumunu… Görünen o ki artık buralar yeni
sahiplerine tahsis edilmiş ve küçük çaplı da olsa restorasyon faaliyetleri var
sanki… Burada biraz zaman geçirip, gözlerimizi kapatarak Nazım ve daçası üstüne
okuduklarımızı aklımızdan geçiriyoruz, duygulanıyoruz…
Buradan;
“Dom Tvorsçestva’ya” (Yaratıcılık Evine)
doğru parkın içine giriyoruz, Rusya’da Sovyet elinin her değdiği
yerde olduğu üzere müthiş
özenle düzenlenmiş parklar, manasına uygun heykeller ve anıtlar ile bezenmiş… Küçük
bir göl ile de istirahat edebilmenin vitesi yükseltilmiş… Yazarlar Evi, şimdilerde
kitap satışının da yapıldığı küçük bir yazarlar kitaplığına dönüşmüş ve burayı
da ziyaret ediyoruz. Binalar arası ulaşım yollarının sağında solunda oldukça
büyük tabelalar üzerinde dönemin önemli şairlerinin şiirlerinin yazılmış
olduğunu görüyoruz… Vakit elverdiği ve teknolojinin büyük yardımı ile bunların
Türkçelerini çevirip okuyoruz. Büyük bir özen ve düzen…
Şimdi
bir sanat evi “Dom Tvorsçestva” (Yaratıcılık
Evi) karşısındayız. Restorasyon sürüyor ve oluşturulan tanıtımda da aynen şöyle
yazıyor… “1955 yılında Yazarların
Yaratıcılık Evi inşa edildi ve o andan itibaren ülkenin her yerinden yazarlar
21 günlük izinli olarak Peredelkino’ya gelebildiler. Mütevazı koşullara rağmen, yazarlara geniş olanaklara
sahip olmayan küçük birer oda hakkı verildi; Yaratıcılık Evi’ne girmek birçok
kişinin en büyük hayaliydi. 20. yüzyılın
ünlü yazarları, şairleri ve çevirmenleri burada yaşamış ve çalışmıştır. 1966 yılında Yaratıcılık Evi’ne sinema
salonu, geniş bir yemek odası ve kütüphane içeren modern bir cam kulüp eklendi.
Artık Yaratıcılık Evi, kalıcı
bir yaratıcı ikametgâhı ve edebiyatın incelenmesini ve tanıtımını amaçlayan
geniş bir kamu programı olan bir edebiyat merkezidir. İkinci katta bir kütüphane, bir edebiyat
salonu, ortak çalışma alanı ve atölyeler ziyaretçilere açıktır. Hafta sonları yazarlarla ilgili toplantılar,
konferanslar, konserler ve film gösterimleri de yapılıyor.”
Yaratıcılık
Evine giriyoruz, alt katta Peredelkino’da kendisine daça tahsis edilmiş her
Şair ve Yazar için ayrı bir oda içinde, kartoteklerden oluşmuş, fotoğraflarla
desteklenmiş geniş ve detaylı hayat hikâyeleri oluşturulmuş… Tüm bunlar yerel
ve beynelmilel gazete kupürleri, kitaplar ve resimler ya da tablolar ile
detaylandırılmış. Odalara da daçaların adresi ad olarak verilerek bir başka sevimli
ve şirin bir görüntü yaratılmış… Bu adresteki daça günümüze kadar kimlere
tahsis edilmiş ise öncelikli bilgiler böyle başlıyor, eserler, geziler yorumlar
haberler ile genişletiliyor.
Dom
Tvorchestva (yaratıcılık evi) terkedildiği 1990’lardan sonra şimdilerde yeniden
restore edilip düzenleniyor, yazılı bilgilendirmelere bakınca da işin başında
ünlü bir Alman mimar bulunuyor. Dom Tvorchestva artık edebiyat etkinliklerine,
konserlere, konferanslara, toplantılara ve okumalara ev sahipliği yapacak ve bu
kapsamda 2021’de öncelikle yazarlar ve sanatçılar için yıl boyu süren ikametle
programlar yapılmış. Yeniden ihya edilip düzenlenen “cam kulüp” içinde oturup
birer çay içip hayalimizde o günlere gittik…
Sovyet
Kültür hayatının böylesine önemli bir kasabası haline gelen “Peredelkino”
tarihçeye göre ilk defa Maksim Gorki tarafından Stalin’e, yazarların huzurlu
bir ortamda çalışabilecekleri bir yer organize edilmesi talebini iletmesi ile
gündeme gelir. 1933 yılında kurulan, Sovyet kültür tarihinin en meşhur kasabası
olan Peredelkino, Nazım Hikmet’in yanında aralarında İlya Ehrenburg, İsaac
babel, Boris Pasternak, Korney Çukovski, Yevgeni Yevtuşenko, Konstantin Simonov
ve Bulat Okucava gibi çok sayıda yazara ve sanatçıya ev sahipliği yapar.
Pasternak’a Nobel edebiyat ödülü verilmesine vesile kitap burada kaleme alınmış,
öyle yazılıyor…
Yazarlar
kasabasının yanındaki mezarlığı ziyaret edip, başta Paternak olmak üzere tüm
ünlü yazarların mezarlarını ziyaret ettim, şüphesiz bir Novodeviçi değil lakin
manalı, biraz da doğulu bir mezarlık… Onu ve Peredelkino kasabası ve özellikle
de Nazım Hikmet Dr. Galina ilişkileri ve hayatının yansımaları hakkında daha
detaylı bilgileri bir başka yazıda anlatayım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder