Pazar, Ekim 24, 2010

ATIN ORDUDAN BU ALBAY ve BİNBAŞIYI

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast konusu unutuldu gitti, neden, çünkü o gün gündem yaratmak adına öyle bir senaryoya ihtiyaç duyulmakta idi ve bu iddialar ortaya atıldı, peki şimdi nedir durum, muhtemelen her konuda olduğu üzere buda araştırılıyor, soruşturuluyor hatta derin bir araştırma söz konusudur, yani anlayacağınız yani Türkçe meali tam tamına bir unutturulma süreci yaşatılıyor.

Unutturulma süreçlerinde en etkili yöntem olan; “Bir acıyı bastırmanın en ideal yolu daha büyük acılar yaratmaktır” yöntemi kullanılmaktadır, eee ne yapacaksınız iktidar olmak ta böyle bir şey herhalde ve canım yurdumda da malzeme çok, gündem belirleme periyodu artık dakikalar düzeyine inmiş ve necip milletimin hafıza kaydı da balık hafıza kayıt süresinin altına düştüğüne göre, değiştir baba değiştir, kim tutar seni…

Milli Savunma Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetler yetkilileri; bu albay ve binbaşıyı atın gitsin ordudan, suikast yapmaya gidiyorlar ama suikast yapacakları kişinin; hem de başbakan yardımcısı ve onun evinde olmadığını hatta şehirde bile olmadığını bilmiyorlar bunlar hem de kontrgerilla grubunun elemanları, bunlar ya bu kurumu zavallı ya da beceriksiz gösterme çabalarıdır ya da “özel harp dairesini” tiye alıyorlar ama ne olursa olsun her iki halde de ordudan derhal uzaklaştırılmalıdırlar ki ordunun itibarı kurtulsun aksi takdirde ciddi töhmet altındalar benden söylemesi….

Ya bu “Seferberlik Tetkik Kurulu=Özel Harp Dairesi=Özel Kuvvetler Komutanlığı” efsanesi bir şehir efsanesi ya da bu iddiaları ortaya atanlar durumu bilmiyorlar, ya da bu yakalananlar da bilerek isteyerek taammüden bu durumda yakalanıyorlar ki bu da onların da şaibeli görev yapan kişiler olduğunu göstersin.

Bilindiği üzere, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast sonrası basılıp aranan “Seferberlik Tetkik Kurulu=Özel Harp Dairesi=Özel Kuvvetler Komutanlığı” ABD’de bu konuda eğitim alan Tuğgeneral Danış Karabelen tarafından dönemin Milli Güvenlik Kurulu olan Yüksek Savunma Kurulu kararı mucibince 1952'de “milli avcı birlikleri” adı altında, maksadı alisi ABD’nin küresel sermaye birikim-dolaşım ve yeni sömürgecilik anlayışına uygun olarak kurulmuş ve kariyerinde resmi olarak yansıtıldığı kadarıyla da; 6-7 Eylül olaylarının tertiplenmesinden tutun Kıbrıs'taki TMT'yi örgütlemeye kadar önemli çalışmalar bulunmaktadır.
1948 yılında ABD’de giden Tuğgeneral Danış Karabelen ile birlikte “özel harp” kurumları ve sonradan 12 Eylülün mimarı Kenan Evren’in de başkanlığını yürüttüğü iddia edilen “stay behind” olarak adlandırılan strateji eğitimi için gönderilen 16 subay, Özel Kuvvetlerin çekirdeğini oluşturmuş ve bu subaylar içerisinde Turgut Sunalp, Ahmet Yıldız, Alparslan Türkeş, Suphi Karaman ve Fikret Ateşdağlı gibi isimler de yer almıştır.

“Seferberlik Tetkik Kurulu=Özel Harp Dairesi=Özel Kuvvetler Komutanlığı”nın adı 1955 yılında Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı yalan ve provakatif haberi dönemim iktidar yanlısı gazetesinde yayınlanması üzerine azınlıklara yönelik başlatılan saldırılar çerçevesinde yaklaşık 6.000 ev ve işyeri yakılmış, yıkılmış ve talan edilmiş olup bu konuyla da ilgili olarak mezkûr dairenin komutanlarından olan Sabri Yirmibeşoğlu, “Özel Harp Dairesi’nin işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi” ifadesini kullanmıştır.

“Seferberlik Tetkik Kurulu=Özel Harp Dairesi=Özel Kuvvetler Komutanlığı”nın kuruluş amacı ve faaliyet alanları açıklanırken de; kurumun “Gayrinizamî harp” yapmakla görevli olduğu ve ülkenin düşman işgaline uğraması durumunda, düşmanın işgal harekâtını engellemek ve bölgeye sahip olmak maksadı ile yapılacak direniş ve ayaklanma gibi eylemleri başlatacak ve gerçekleştirecek sivil kadroları barış zamanında bulup örgütlemelerden sorumlu olduğu açıklanmaktadır. Bu faaliyetler yürütülürken erler kesinlikle kullanılmayacak ve operasyon ekipleri genellikle astsubaylardan ve yönetici kadro ise yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki subaylardan oluşturulacak ve bu yönetim kadrosundaki subaylar ise Özel kuvvetler komutanlığı personelinden seçilecektir ve örgütlenmenin en önemli gücünü oluşturan milis kuvvetleri ise; bulanık suda balık olma düsturu gereği, partiler, sendikalar, dernekler ve sivil toplum kuruluşları içerisinde konuşlanmışlar ve bulundukları teşkilatları alınan kararlar yönünde hareketlendirmek için her türlü çabayı göstermişler ve bu kişiler her ülkede olduğu üzere genellikle milliyetçi-ırkçı ve muhafazakâr kesimden seçilmişlerdir.

Hülasa bir taraftan suikast diğer taraftan ağlayıp ağıt yakmak üzere sivilin seferber ve tetkik edilmesine sonuçta da bu uğurda savaşmasına karar alınan bir kuruldur, anlayacağınız…

Akşam gazetesi yazarlarından İlhami Soysal’ı, 60’lı yıllarda kaçırıp döven bir Albay; Raci Tekin ki bugün bu kişinin oğlu Ergenekon davasından yargılanmaktadır- iki astsubayın bu kuruluştan olduğu anlaşılmıştı.
Savcı Doğan Öz’ün de bu teşkilatın bir takım kirli operasyonlara karıştığını fark etmesine üzerine katledildiği de söylenmektedir.

Kültür Sarayının yakılması, Marmara Gemisinin batırılması, Kahramanmaraş kırımı, Çorum olayları, 1 Mayıs 1977 katliamı, Kanlı Pazar olayları, İstanbul Üniversitesi katliamı, Ecevit’e suikast girişimi, Gazi mahallesi olayları, Sivas katliamı gibi olaylar kontrgerilla eylemleri olarak ilk elden sayılabilecek eylemler olup, küçümsenecek olaylar değildir herhalde…

Son söz:
Sen şimdi bu kadar eylem gerçekleştir, kimse sana yaklaşamasın kimse seni yakalayamasın tüm bu itham edildiğin olaylardan tereyağından kıl çeker gibi sıyrıl, gel Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast planla ve elini yüzüne bulaştır, olacak şey değil vallahi…

Hiç yorum yok: