Cumartesi, Mart 26, 2011

AKSIRINCAYA KADAR TIKSIRINCAYA KADAR İÇİYORLAR

“8 yıldır bizim samimiyetimiz test ediliyor. Birileri ısrarla bize gizli hedefler izafe ediyor. Soruyorum. 8 yıldır hangi özgürlüğü kısıtladık. 8 yıldır kimin yaşam tarzına müdahale ettik. Herkes istediği gibi giyiniyor. Herkes istediği gibi içiyor. Aksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar.” diye buyuruyor bir Türk büyüğü, bilahare de “Dinim emrettiği için bu konulara girmiş değiliz, 58. ve 59. madde açık. Bize hemen damgayı vuruyorlar. Peki din güzel bir şey emrediyorsa, onu yapmak da mı suç? Trafik kazalarının sebepleri, cezaevine girilmesi, suç işleme olaylarında alkolün etkisi ortada. Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar demişim. Ben de insanım. Benim de gerilimli dönemlerim, stresli ve sinirli anlarım oluyor… Benim de hatam olur. Hatasız kul değiliz ya…” diyerek kendisini masum göstererek savunmaya çalışıyor.

Ne diyor bu ulu Türk büyüğü trafik kazalarını alkollüler yaparmış, trafik polisleri her kazada alkollüleri yakalarmış, peki bir ulu Türk büyüğünün mahdumunun yaptığı trafik kazasında hem de ehliyetsiz araba kullanma hali varken, kaza kapatılmış, müştekiler bir şekilde şikâyetçi olamaz hala getirilmiş belki de ikna edilmiş ise, bu durumu nasıl izah etmek gerekecektir? Akıllara durgunluk veren, beyne spazm geçirten bu gelişmeler karşısında insanın deliliğe vermesi gerekiyor herhalde ruhi çıkış olarak, aksi taktirde maazallah…

Ayrıca ve ilaveten ne diyor bu ulu Türk büyüğü; girişimin hedefi Anayasanın 58. ve 59. maddelerinin amir hükümleri çerçevesinde gençliğin korunmasıdır. Evet, evet bu gençleri korumak gerek ama kimden ve neden korunmalıdır işte oda yine mezkûr Anayasanın 58. maddesinde çok açıktır, “müspet ilimin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda eğitilmelidir” bu gençler ki, asıl koruma oluşsun; ama ne gam… Siz gençleri koruyacağınıza eğitim ve öğretimi korusanıza bu yobaz, bu dış mihraklı baskı, bu çağdışı saldırıdan, eğer bu yapılmış olsa gençleri herhangi bir şeyden korumaya gerek kalmaz… Ama ne gam ne keder…

Peki, gerçekten amaç, gençliği korumak ise, neden kumardan korumuyorlar acaba? Alkol ve seks gibi takıntıları var bunların kesinlikle gençleri korumak gibi bir dertleri yok, öyle olsa neden pıtırcık gibi sayısal lotocular, iddiacılar artıyor acaba? Neden acaba; Milli Piyangonun özelleştirilmesi gereğini açıklarlarken yeni oyunların ihdas edilmesi kaçınılmaz olmuştur gibi açıklamalarda bulunurlar ve hatta iddia oyunları hariç günde ortalama 3 kez devlet eliyle bahis oynatılmasına rağmen…

Alkol konusundaki pozisyon almaları; önce düğünlerde daha önce hiç kullanılmamış bardaklarla şerbet dağıtmak, kırmızı hatlar oluşturarak alkollü restoran ve lokantaları bu hatların gerisine çekmek vs. gibi masum görünen ve kamuoyunda tepki oluşturmayacak yaklaşımlar göstererek bilahare de asıl amaç olan alkolün külliyen yasaklanmasıdır, görünen…

“Hem bize ne milletin yaptığından” denilerek koro halinde propaganda yapılmakta, hem de milletin içtiğine karışıyor “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” diyerek Kasımpaşa ya da Eşrefpaşa’nın magandaları edasıyla seviyesiz yorum yapılmaktadır ki, bu şekilde bir ifade ile milletin ne kadar içtiklerini biliyor havası yaratıp ama karışmıyor görüntüsü ile de kendilerini aklamaya çalışıyorlar, yahu ayıptır bu kadar aptallığımızı yüzümüze vurmak be.

Evet, bu Sn. Ulu Türk büyüklerinin “kısıtlama yok” dediklerine katılmıyorsam namerdim, kesinlikle kısıtlama yok, direkt olarak toptan yasaklamanın idmanları yapılmaktadır.

Gençlerin alkolden korunmaları gerekmiyor bana göre, ama acilen yobaz saldırılardan, acilen beyin yıkama seanslarından, acilen trafik teröründen, acilen uyuşturucudan, acilen kumar ve şans oyunu tutkunluğundan korunma yollarının bulunması ve uygulanması gerekmektedir. Ama asıl olan ise de; bedava öğrenim, bedava yurt temini, kolay ve bedava yiyecek, kolay ve ucuz ulaşım, bedava sağlık ve tedavi, hülasa kolay ve ucuz hatta bedava yaşam sunulmalıdır gençlere.

Ama en önemlisi de çocuk yaştaki kızların evlendirilmelerine karşı çıkın, canım yurdumun önemli bir bölümünde hala kız çocuklarının para karşılığı satılarak, babaları ve dedeleri yaşındaki heriflerle evlenmeye zorlanmalarına karşı çıkın…

Kızların 13 yaşında evlendirilmesine sesin çıkmasın, 18 yaşına gelen yurdum insanının beline ruhsatlı silah takabilmesi için yasa çıkarılmasına sesin çıkmasın, ama alkol alımı için canım yurdumun genci ancak 24 yaşında içki satın alıp içebilecek, bu kafayı ben iyi biliyorum ama canım Yurdumun canım insanını bunları anladığı için anlayamıyorum, hayret doğrusu… Bu adamları anlamasak ta olur ama vatandaşı anlamak gerek bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan halkın gideceği nokta neresi olur bilemiyorum vallahi…

Çok merak ediyorum Zafer Üskül hoca ne diyor, ne yapıyor acaba bu gelişmeler karşısında…

Aslında bu gelişmeyi de şamata ile karşılayıp, ciddi ciddi önümüze dayatılan bu hikaye karşısında gülüp geçmek gerekiyor ama… Hadi biz de dalgaya vuralım ve durumdan şakalar üretelim…

BİR ŞAKA: Belki de, ya sadece lokanta ve restoran çalıştıranlar ile gençler arasında bir referandum yapılmalı ya da lokanta ve restoranların 12 Haziran 2011 e kadar %42 si alkolsuz %58 i de alkollü olsun, daha demokratik olmaz mı acaba? Sonrasında da yeni seçimlere göre yeni bir kompozisyon çıkar ortaya nasıl olsa…

BAŞKA BİR ŞAKA: Uzun yıllardan beri Türkiye'nin alkol tüketimi istatistiklerinde, ilk sıralardaki İllerimizin genellikle muhafazakârların (siz anladınız tam kimleri kastettiğimi) hep tulum çıkardığı İller olduğu düşünülürse bu tariflerdekilerin aslında kendi siyasi tabanları olduğu açıktır… Ne yapsın adamcağızlar tabanlarını korumak istiyorlar, zaten bize ne dediler “gavur İzmir”, demek ki derdi bizimle değil, gavur içer zaten, ona da mı karışacak adamcağızlar, ayrıca gavurlar aksırarak, tıksırarak değil; adam gibi içerler. Bu nedenle herhalde biz hedef sayılmayız değil mi?

Yahu bırakın bu beyhude girişimleri ve çabaları… Suudi Arabistan’da yasaktır, peki ne oluyor biliyormusunuz, her ev bir içki imalathanesine, fabrikasına dönüşmüş ve ciddi bir Filipinli evde alkol üreticisi işçi de ithal edilmiş vaziyettedir, diğer taraftan ise herkesin ağzında özellikle Yemen sınırına yakın bölgelerde yetişen ve uyuşturucuya yakın bir ot, korkarım bunlar burada bizi Maraş otu bağımlısı yapmak istiyorlar galiba, yorumu da yapabilir bazıları, maazallah…

Adamcağızlar, şiirsever tabii, Tevfik Fikret’ten şiirlerle hitap ediyor, ne desinler yani, “işeyene sıçana” kadar içiyorlar mı deseydiler…

Bizde bir diğer Tevfik’ten (Neyzen Tevfik) bir şiir ile sona erdirelim.
Rakı şarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararım, içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye,
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim

BİR ANI: Geçtiğimiz yaz Yunanistan’ın Sakız adasına geziye gitmiştim, tam da o günlerde Ramazan ayı idi. Tekneden indiğimizde pasaport kontrolünün her ülkede olduğu üzere 2 kapıdan birinde EU vatandaşları ve diğerinde ise diğerleri yazılmaktaydı diğerleri kapısı çok kalabalık olunca bende EU vatandaşları kapısına gittim polis bana anlamlı anlamlı ama özellikle de neden bu bölümdesin edasıyla bakarak kaç gün kalacağımı sorduğunda ben de karşıda ramazan var burada bu gece içip yarında döneceğimi söylemiştim adam da gülmüştü. İstermisiniz bu şaka yollu yaptığım şey gerçek olsun ve bugün Suudilerin yaptığı gibi içki içmek için yurtdışına gidelim…

Ne yapalım şimdi;
“Alkol bütün kötülüklerin anasıdır
“Cennet anaların ayakları altındadır”
Hadi izah edin bakalım edebilirseniz…









Hiç yorum yok: