Perşembe, Mart 07, 2013

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

YÜZYILIN KADINLARI 78 KUŞAĞI DEVRİMCİLERİNİN ANALARIDIR
 
Eylül karanlığı tüm ucube haliyle çöktüğü dönemdir artık, canım Yurdumun bağrına ve sokaklarına, yürütülen sürek avı niteliğindeki saldırıların yarattığı korkunun her tonu sinmiş, kahpelik, puştluk kol gezmektedir. 12 Eylül faşizminin işkencehanelerinin ve mapushanelerinin yollarını adeta eskitircesine ayakları altında çiğnemiş, içeride yaşanan kelimelerin tarifte yetersiz kaldığı insanlık dramının, kah “çocuğunuz 5. kattan atlayarak intihar etti” diye, kah uyduruk cunta mahkemelerinde verilen idam kararlarının infazı neticesinde cenazelerin verilmesi, kah “çocuğunuz firar etti” denilip ölümün gizlenmesi ile nihayetlenmesi, mezkûr mahallerin kapılarının önünü artık, anaların gözyaşlarını yüreklerinin derinliklerine bir hançer gibi sapladıkları bir mahal haline getirmiştir, ahhh keşke o duvarların dili olsa da bu sessiz ama gururlu, yenilmiş ama aman dilememiş insanların içerden ve dışarıdan yaşadıklarına tanıklık etse…
Bir taraftan devrimciler işkenceler altında teslim alınmaya, yok edilmeye çalışılırken, diğer taraftan da analara babalara da çocuklarına sahip çıkmamaları hatta onları tıpkı bu ahlaksız muktedirlerin yaptığı gibi suçlamalarını açıktan istediler, beklediler, daha da ileri giderek devrimcilerin anaları babaları çocuklarını fiili ve hukuksal düzlemde savunuyor diye de şikâyetçi oldular, onların yok edilmesine alkış tutmalarını istediler, diğer taraftan da geniş halk kitlelerine de çocuklarını ihbar etmeye, teslim etmeye hatta bu ABD memuru gibi çalışanların insafına terk etmeye zorladılar.  Oysa bu halk düşmanlarının unuttuğu bir şey vardı, vefakar ve cefakar olan Anadolu insanı ki onların her biri birer anadır, bıçak kemiğe dayanınca, hele de devrimci kültürü özümsemiş ise, analarını, babalarını, kızlarını, oğullarını, eşlerini, sevgililerini böylesi bir durumda asla terk etmezler ve yavrusunu kapmaya çalışan aslana karşı direnen ve saldıran geyik gibi davranırlar ve hüzünlü de olsa destan yazarlar. 78 kuşağı devrimcilerinin aileleri ile ve de özellikle anaları ile ilişkileri asla ve kata kolay izah edilebilir bir ilişki değildir, bu ilişki zaman içerisinde gerek duygusal gerekse de planlı bir şekilde mücadelenin gerektirdiği bir direniş nüvesi haline evrilmiş ve ana oğuldan ziyade bir yoldaşlık destanıdır artık bu, anaların çocuklarına sevgisi ve güveni hiçte hesaplanmayan bir biçimde artmıştır.
12 Eylül 1980 öncesinde Faşist Diktatörlüğün yolunu açabilmek; kamuoyu nezdinde bu Faşist diktatörlüğün durumunu meşru hale getirebilmek için, süreçte 1978 Kahramanmaraş katliamı, 1980 Çorum katliamı başta olmak üzere, yüzlerce aydın, demokrat, devrimci katledilmiştir, meşruiyet yaratma yolunda insanların kanını oluk oluk dökmekten geri durulmamış, yaratılan iç savaş koşullarının yanında ekonomik açıdan yaşam koşullarının ağırlığı altında ezilen kitleler yanlarında gördükleri devrimcilerin örgütledikleri mücadeleye coşkulu katkılar sunmuş, devletin ezici gücünü kullananlar karşısında zaman zaman karamsarlığa ya da çaresizliğe kapılmalarına rağmen, kazanılması imkânsız gibi görünen bu mücadeleye hiç ara vermeksizin devam etmişlerdir.
Yaşanan büyük acıların, büyük kayıpların neticesinde, kararlı ve ısrarlı arayış ve taleplerini sürdüren analar, benzerlerini yaşamış Arjantinli analar gibi,  90 lardan sonra bir araya gelerek, içinde bulundukları durumu haykırmışlar, alev alev yanan yüreklerini soğutmaya çalışmışlar, üstelik sadece akıbet ve bu kötü akıbetin yaratıcılarının açıklanması ve yargılanması için uğraşmışlar. Ancak, anlaşılmıştır ki, artık çocuklarını ve eşlerini yok eden muktedirler bu arama talebine bile tahammül edemez olmuşlar, tahammülsüzlüğün cezalandırmaya döndüğü anda da dayak, jop ve tazyikli su kullanmaktan kaçınmamışlardır. Yani diyorlar ki, biz her şeyi yaparız, asarız keseriz siz ise bu akıbeti bile sorgulayamazsınız.
Yahu hem çocuklarını, ya kimseler görmeden farklı kimliklerle kimsesizler mezarlıklarına gömmüşsünüz, ya kimsenin bulamayacağı yerlere eşlerini atmışsınız, sonuçta kaybetmişsiniz, bu kayıplarına karşın sadece cumartesi günleri yakınlarının akıbeti öğrenmek adına bir araya gelip, bu zulmü işleyenlerin bulunması yargılanması için gösteri yapmalarına bile tahammül edemiyorsunuz, bu nasıl bir devrandır. Gerçi muktedirlerin baskıları ve acımasız saldırıları bu gösterilerin ilk gününden itibaren konunun nasıl gelişeceğini göstermiş idi ama artan destek gösterileri de geri adım atılmasına neden olmuştur. Zaten tarihi boyunca hep güçlüden yana olmuş medya, her konuda olduğu üzere bu konuda da üzerine düşeni fazlasıyla yapmış, gösterileri ve haklı talepleri, gündemde tutmaya çalışan küçük bir grup basın mensubunu ayırırsak, hep görmezden gelmiştir.
Anaların bağırlarını; Oğullarının, Kızlarının ya da Kocalarının işkencede öldürülmelerinin, fiziksel ya da ruhsal sakat kalmalarının ateşi yakmıştır ve o ateş halen yakmaktadır ve bu hala yanan ateş yüreklere düşmesine neden olanları da yakacak gibi durmaktadır birgün… Dün memleketimi çok seviyorum yaygarasıyla ve yanıltmasıyla, şahsi menfaatlerini ABD emperyalizminin siyasi ve ekonomik emellerine tevhit edenlerin bugün yavaş yavaş ta olsa foyaları ortaya çıkmakta, aslında memleketten çok kendi cüzdan ve siyasi ikballerine haddinden fazla düşkün oldukları görünmekte, hatta bunların gerçekleşmesi için her türlü alçak ve namussuzca eylemler gerçekleştirip beklentilerinin gerçekleşmesine hız kazandırmışlar, kimilerinin Almanya, İngiltere ve İsviçre bankalarında bol sıfırlı döviz cinsinden hesaplarının olduğu ortaya çıkmakta, kimileri başta uçak alım ihalelerinden dünyanın en zengin generalleri olarak anılmakta, kimilerinin mirası mirasçıları arasında inanılmaz ve birer memleket sevici olarak aile ünlerine yakışmayacak boyutta kavgalara neden olmakta, ama hepsinden önemlisi hepsinin siyasi ikbal beklenti ve planları gerçekleşmiş ve hala dokunulmazlıkları devam etmektedir.   
Yüzyılın anaları; 78 kuşağı devrimcilerinin analarıdır ve onlar oğullarının, kızlarının ve kızları, oğulları ise onların kahramanları olup, 12 Eylül faşizminin zorba generallerinin sürekli bu teröristlere sahip çıkmayın çağrı ve baskılarına rağmen, onlar mezkûr mahallin önünde olanca başıdiklikle çocuklarına sahiplenip, 12 Eylül faşizmin mağrurlarının korkulu rüyalarıdır, artık ve daima…
 
Dünya Emekçi kadınlar günü kutlu ve daimi olsun…
 
Ve Nazım Hikmet ile final.
Ve kadınlar
Bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yârimiz

Hiç yorum yok: