1970 li yıllar; “Kanımız
Aksa da Zafer İslam’ın ve Müslüman Türkiye” sloganları ile başlayan ve
uluslar arası gladio örgütünden tam destek görerek gelişen, müdahale edilmeden
tam 7 gün süren faşist saldırılarda, kimi görgü tanıklarının ifadelerine göre
500, resmi rakamlara göre ise 115 canım yurdum insanının can yitimiyle
sonuçlanan bir katliam sürecinde tanıştık “siyasal
pala” ile Kahramanmaraş olaylarında ve o dönem mezkûr kentinde emniyet
müdürü herkesin çok yakından tanıdığı bir isim idi, Abdülkadir Aksu, son
dönemde aslında aslına rücu ediyor… Daha önceden belirlenen ve işaretlenen
evler basılmış, yaşlı genç ayrımı yapılmaksızın katliam yapılmış, kundaktaki
çocuklar öldürülmüş, hamile kadınların karnı palalarla deşilmiş vs. vs. insanın
kanını donduracak saldırılar yapılmış, cinayetler işlenmiş, her türlü fırıldak
çevrilmiş, ama sonuç kocaman bir hiç, tutuklamalar, yargılamalar, sanki durumu
aklama kabilinden işler…
1990 lı yıllar, yer Günaydoğu ve özellikle de Batman İli,
teröre karşı bizim tosunlar, 1960 yılların Süleyman Demirel senaryosu “iti ite
kırdırma” taktiği yine devrede dönemin siyasileri desteği ile binlerce faili
meçhul, kâh enseye sıkılan kurşun kâh palalı dehşet saldırıları ile… Canım
Yurdum; bu 12 Eylül öncesi başka mahfiller tarafından kullanılan ama artık
posası sıkılıp kenara atılmış tosunları tekrar sahneye sürüldüğüne tanıklık
etmiştir… Resmi güçlere yardımcı oluyorlar diye savunulan bu güruh için yine
işaret aynı palalı kesme biçme kursları…
2010 lu yıllar; öykünülen ve aynı zamanda uluslar arası
terzilerin biçtiği yeni Osmanlıcılık rolü ile, başta Suriye olmak üzere komşu
ülkelerin iç sorunlarına yine aynı ekiplerin yeni versiyonları ile yapılan
saldırılarda yeniden sahne almıştır, pala-satır…
2010 lu yıllar, bu sefer içerde, tarihe “Gezi parkı direnişi” diye geçmiş olan ve ileride Türkiye
demokrasisi üzerine araştırma ve çalışmalar yapacakların ilk başvuracakları
konu olacak ve bugün için insanların, demokrasi, adil yargılama, çevre talanına
son, içki yasağı ile sosyal hayata müdahale, çocuk sayısı zikri ile de yatak
odasına müdahale ve dayatmalar, laikliğin ayaklar altına alınması başta olmak
üzere yüzlerce demokratik talebi kapsayan niyetlerle, üstelikte silahsız ve
saldırısız olmak kaydıyla bir anayasal hak olan toplantı ve gösterilere
katılmalarına bile tahammülsüzlük gösteren ve özellikle de “bize oy veren %50
yi evlerinde zor tutuyoruz” tehdidi ile karşı saldırıya geçen muktedirler
sayesinde, desteğinde ya da verdikleri sınırsız cesaret ile “siyasal pala” yeniden sahne almıştır. Elinde
pala; saldırdığı genç kadına önce pala ile vuruyor sonra kallavi bir tekme
sallıyor, bilahare zembereğinden atmış gibi koşup diğer insanlara da,
“Tayyip’in askerleriyiz” sloganı atarak dehşet saçan ve devlet büyüklerimizin
açıklamalarına göre de artık kirasını bile ödeyemez duruma düşmüş bir esnaf
diye takdim ettiği bu zatın, yukarıda bahsedilen birkaç 10 yıl içindeki
saldırganlar ile benzerliği umalım ki sade ve sadece bir tesadüftür. Yahu bu
ileri demokrasinin kurucularını da anlamak pek bir kolay olmuyor vallahi, bunlara,
barış, kardeşlik, dayanışma, hak hukuk, adalet, çağdaş yaşam dedin mi hemen tüyleri
diken diken oluyor ve su görmüş malumlar gibi saldırganlaşıyorlar ve barışçı
gösteriler için meydanlara çıkanlara neden katlanılamıyorlar, neden bu
gösteriler karşısında sabırları hemen tükeniyor ve neden hemen çaktırmadan ve
tıpkı da öncülleri gibi bir takım abukluklara başvuruyorlar, neden ellerinde
palalı saldırganlara hoşgörülü davranıyorlar, neden üniformalıların ancak gizli
yerde yaptıklarını bu üniformasızların açık alanlarda yapması için
cesaretlendiriyorlar, neden neden???. Gerçi mezkûr konunun başoyuncusunun
babasının bilahare yaptığı ve inandırıcı görünen açıklamalar, kamuoyunda biraz
vicdan soğuması yaratıyor ama ya hukuksal zeminde yaşananların burukluğu ne
olacak… Peki, “Duran Adam”ı gözaltına alan, demokratik eylem yapma hakkını
kullanan halkı gazlayan, coplayan hatta öldüresiye döven polisin, elinde
öldürücü bir alet ile çevrede dehşet saçan insanlara bu müsamahası mıdır onları
kahraman yapan yoksa destan yazmalarına neden olan, nedir nedir??? Fakat “Allah
var pala da çocuğa pek yakışmış be” edasıyla olayı seyreden hatta ilk anda
oradan uzaklaşmaya çalışan emniyet mensubu için ne yapıldı ya da ne yapılacak
acaba, hemen rütbe ve maaş artışı ile kahraman mı ilan edilecektir, izleyeceğiz
ve göreceğiz…
Çocuk hemen gözaltına alınıyor ve tutuklanma talebi ile de
mahkemeye sevk ediliyor, saldırgan yandaş olunca adalet mekanizması
olabildiğince hızlı çalışıyor, adeta üstüne basa basa deniliyor ki, bu kadar
hızlı hukuk hukuksuzların hukukudur biz hala farkında değiliz ama… Neredesiniz
eyyyyyyyy “yetmez ama evet” diyen
bir avuç mutlu azınlık, yoksa siz zaten bu ifadeleri kullanırken bunu mu kast
etmiştiniz, nerdesiniz Allasen nerdesiniz… Demokrasi, ileri demokrasi derken
şimdi de pala demokrasisi, durmak yok yola devam… Neydi; aynı dağın yeliyiz
biz, değil mi, 60 yıldır bu ülkede sürdürülen mart kedisi saikiyle mart
politikaları, biz yedikçe yenisini çeviriyorlar…
Ama Canım Yurdum açısından en önemli gelişme olarak
görülebilecek ve ne yazık ki bir kara leke olarak tarihteki yerini alacak, yandaş
ve candaş nemalı mamalı medya hemen haberi şu şekilde verdi; “servis edilen
görüntülerin yeni mi eski mi olduğu konusu açıklığa kavuşturulamamıştır”… Yaz
bunları da CNN, yaz bunları da Reuters, yaz bunları da BBC… Yaz bu alçaklıkları
da yaz, yaz ki insanlar görsün, yaz ki kendi evinde yangın varken başka
mahallelerdeki yangınlar üzerine bir hiç uğruna geyiklemeler kabilinden beylik
laflar eden, gazeteci müsveddelerini dünya âlem görsün, yaz ki giydirilmiş kıta
kontenjanından nasıl gazetelerde köşe yazarı, TV lerde yorumcu ve uzman nasıl
olunurmuş görsünler. Memleket yanıyor kimin umurunda, vah canım yurdum vah…
Ama daha da kötüsü ve asıl ağlamamız gereken nokta da; bir
sürü de yalancı ve ahlaksız tanık bulunmuş olmasıdır, yok pala değildi sopa idi
gibisinden şahadetlerde bulunarak durum hafifletilerek atlatılmaya çalışılmış
ama ne yazık ki mahkeme kapısına kalmış Aklanmak… Biz 70 li yılların iç savaş
koşullarında “nöbetçi tanık”
kabilinden emniyetçilerin bulunduğunu, yandaşlara ihtiyaç oluştuğu an hemen
imdade yetişilerek yalancı tanıklık icra edilmelerini asla unutmadık ve
unutmayacağız işte bu nedenle de bugün eli palalı saldırganların nasıl kolayca
serbest bırakıldığını kolayca anlamaktayız ve anlayacağız…
Muhalefet tarafından iktidar olununca ise; tüm bu olanlara
göz yuman hatta başat rol oynayan başta kolluk kuvvetleri olmak üzere, adliye
ve yargı personeli dâhil herkesin görevine son verileceği behemehâl açıklanmalı
ve iktidar olunca da mutlaka yerine getirilmelidir ki hukukun kendisinden murat
edilen örnek teşkil etme gerçekleşebilsin ve sonrasında yaşanacak olaylarda
kamu görevlilerinin hukuka uygun davranışları ile vatandaşa davranılsın…
Sonuç itibariyle; provokatörlere ve marjinallere dikkat
edelimi, olayların arkasında gizli örgütler ve uluslar arası kuruluşlar varı,
diline pelesenk etmiş ve halkın kandırılmasından ve yanıltılmasından sorumlu
imişcesine açıklamalar yapan, tüm mülki erkan onun valisi onun polisi ile tüm
seçilmiş zevat, onun bakanı ve milletvekili, bu yaşananlardan özetle daha iyi
provokatör nasıl olunabiliyor, burada toplantı yapılamaz deyip adamı patakla
öteki tarafta sabahlara kadar vapur ve otobüs seferleri koy hem de bedava,
Vallahi benden söylemesi mızrak bu çuvala da sığmadı galiba…
Sonuçta önce “polisimi yedirmem” sonra “esnafımı yedirmem”
kampanyası “vatandaşı yiyelim” kampanyasına galip geldi, yeni saldırılara hazır
olanların cesaretine cesaret katan bir olay gelişti ki bu cesaret ile
bilmemkaçıncı nice Çanakkale zaferleri kazanılır, Allah selamet versin bunlara…
Pala yine aynı pala ama onu tutan eller sürekli değişiyor,
bazen o bazen bu, ama hedef aynı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder