Pazartesi, Temmuz 08, 2013

PALA AYNI PALA


1970 li yıllar; “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın ve Müslüman Türkiye” sloganları ile başlayan ve uluslar arası gladio örgütünden tam destek görerek gelişen, müdahale edilmeden tam 7 gün süren faşist saldırılarda, kimi görgü tanıklarının ifadelerine göre 500, resmi rakamlara göre ise 115 canım yurdum insanının can yitimiyle sonuçlanan bir katliam sürecinde tanıştık “siyasal pala” ile Kahramanmaraş olaylarında ve o dönem mezkûr kentinde emniyet müdürü herkesin çok yakından tanıdığı bir isim idi, Abdülkadir Aksu, son dönemde aslında aslına rücu ediyor… Daha önceden belirlenen ve işaretlenen evler basılmış, yaşlı genç ayrımı yapılmaksızın katliam yapılmış, kundaktaki çocuklar öldürülmüş, hamile kadınların karnı palalarla deşilmiş vs. vs. insanın kanını donduracak saldırılar yapılmış, cinayetler işlenmiş, her türlü fırıldak çevrilmiş, ama sonuç kocaman bir hiç, tutuklamalar, yargılamalar, sanki durumu aklama kabilinden işler…

1990 lı yıllar, yer Günaydoğu ve özellikle de Batman İli, teröre karşı bizim tosunlar, 1960 yılların Süleyman Demirel senaryosu “iti ite kırdırma” taktiği yine devrede dönemin siyasileri desteği ile binlerce faili meçhul, kâh enseye sıkılan kurşun kâh palalı dehşet saldırıları ile… Canım Yurdum; bu 12 Eylül öncesi başka mahfiller tarafından kullanılan ama artık posası sıkılıp kenara atılmış tosunları tekrar sahneye sürüldüğüne tanıklık etmiştir… Resmi güçlere yardımcı oluyorlar diye savunulan bu güruh için yine işaret aynı palalı kesme biçme kursları…

2010 lu yıllar; öykünülen ve aynı zamanda uluslar arası terzilerin biçtiği yeni Osmanlıcılık rolü ile, başta Suriye olmak üzere komşu ülkelerin iç sorunlarına yine aynı ekiplerin yeni versiyonları ile yapılan saldırılarda yeniden sahne almıştır, pala-satır…

2010 lu yıllar, bu sefer içerde, tarihe “Gezi parkı direnişi” diye geçmiş olan ve ileride Türkiye demokrasisi üzerine araştırma ve çalışmalar yapacakların ilk başvuracakları konu olacak ve bugün için insanların, demokrasi, adil yargılama, çevre talanına son, içki yasağı ile sosyal hayata müdahale, çocuk sayısı zikri ile de yatak odasına müdahale ve dayatmalar, laikliğin ayaklar altına alınması başta olmak üzere yüzlerce demokratik talebi kapsayan niyetlerle, üstelikte silahsız ve saldırısız olmak kaydıyla bir anayasal hak olan toplantı ve gösterilere katılmalarına bile tahammülsüzlük gösteren ve özellikle de “bize oy veren %50 yi evlerinde zor tutuyoruz” tehdidi ile karşı saldırıya geçen muktedirler sayesinde, desteğinde ya da verdikleri sınırsız cesaret ile “siyasal pala” yeniden sahne almıştır. Elinde pala; saldırdığı genç kadına önce pala ile vuruyor sonra kallavi bir tekme sallıyor, bilahare zembereğinden atmış gibi koşup diğer insanlara da, “Tayyip’in askerleriyiz” sloganı atarak dehşet saçan ve devlet büyüklerimizin açıklamalarına göre de artık kirasını bile ödeyemez duruma düşmüş bir esnaf diye takdim ettiği bu zatın, yukarıda bahsedilen birkaç 10 yıl içindeki saldırganlar ile benzerliği umalım ki sade ve sadece bir tesadüftür. Yahu bu ileri demokrasinin kurucularını da anlamak pek bir kolay olmuyor vallahi, bunlara, barış, kardeşlik, dayanışma, hak hukuk, adalet, çağdaş yaşam dedin mi hemen tüyleri diken diken oluyor ve su görmüş malumlar gibi saldırganlaşıyorlar ve barışçı gösteriler için meydanlara çıkanlara neden katlanılamıyorlar, neden bu gösteriler karşısında sabırları hemen tükeniyor ve neden hemen çaktırmadan ve tıpkı da öncülleri gibi bir takım abukluklara başvuruyorlar, neden ellerinde palalı saldırganlara hoşgörülü davranıyorlar, neden üniformalıların ancak gizli yerde yaptıklarını bu üniformasızların açık alanlarda yapması için cesaretlendiriyorlar, neden neden???. Gerçi mezkûr konunun başoyuncusunun babasının bilahare yaptığı ve inandırıcı görünen açıklamalar, kamuoyunda biraz vicdan soğuması yaratıyor ama ya hukuksal zeminde yaşananların burukluğu ne olacak… Peki, “Duran Adam”ı gözaltına alan, demokratik eylem yapma hakkını kullanan halkı gazlayan, coplayan hatta öldüresiye döven polisin, elinde öldürücü bir alet ile çevrede dehşet saçan insanlara bu müsamahası mıdır onları kahraman yapan yoksa destan yazmalarına neden olan, nedir nedir??? Fakat “Allah var pala da çocuğa pek yakışmış be” edasıyla olayı seyreden hatta ilk anda oradan uzaklaşmaya çalışan emniyet mensubu için ne yapıldı ya da ne yapılacak acaba, hemen rütbe ve maaş artışı ile kahraman mı ilan edilecektir, izleyeceğiz ve göreceğiz…

Çocuk hemen gözaltına alınıyor ve tutuklanma talebi ile de mahkemeye sevk ediliyor, saldırgan yandaş olunca adalet mekanizması olabildiğince hızlı çalışıyor, adeta üstüne basa basa deniliyor ki, bu kadar hızlı hukuk hukuksuzların hukukudur biz hala farkında değiliz ama… Neredesiniz eyyyyyyyy “yetmez ama evet” diyen bir avuç mutlu azınlık, yoksa siz zaten bu ifadeleri kullanırken bunu mu kast etmiştiniz, nerdesiniz Allasen nerdesiniz… Demokrasi, ileri demokrasi derken şimdi de pala demokrasisi, durmak yok yola devam… Neydi; aynı dağın yeliyiz biz, değil mi, 60 yıldır bu ülkede sürdürülen mart kedisi saikiyle mart politikaları, biz yedikçe yenisini çeviriyorlar…

Ama Canım Yurdum açısından en önemli gelişme olarak görülebilecek ve ne yazık ki bir kara leke olarak tarihteki yerini alacak, yandaş ve candaş nemalı mamalı medya hemen haberi şu şekilde verdi; “servis edilen görüntülerin yeni mi eski mi olduğu konusu açıklığa kavuşturulamamıştır”… Yaz bunları da CNN, yaz bunları da Reuters, yaz bunları da BBC… Yaz bu alçaklıkları da yaz, yaz ki insanlar görsün, yaz ki kendi evinde yangın varken başka mahallelerdeki yangınlar üzerine bir hiç uğruna geyiklemeler kabilinden beylik laflar eden, gazeteci müsveddelerini dünya âlem görsün, yaz ki giydirilmiş kıta kontenjanından nasıl gazetelerde köşe yazarı, TV lerde yorumcu ve uzman nasıl olunurmuş görsünler. Memleket yanıyor kimin umurunda, vah canım yurdum vah…

Ama daha da kötüsü ve asıl ağlamamız gereken nokta da; bir sürü de yalancı ve ahlaksız tanık bulunmuş olmasıdır, yok pala değildi sopa idi gibisinden şahadetlerde bulunarak durum hafifletilerek atlatılmaya çalışılmış ama ne yazık ki mahkeme kapısına kalmış Aklanmak… Biz 70 li yılların iç savaş koşullarında “nöbetçi tanık” kabilinden emniyetçilerin bulunduğunu, yandaşlara ihtiyaç oluştuğu an hemen imdade yetişilerek yalancı tanıklık icra edilmelerini asla unutmadık ve unutmayacağız işte bu nedenle de bugün eli palalı saldırganların nasıl kolayca serbest bırakıldığını kolayca anlamaktayız ve anlayacağız…

Muhalefet tarafından iktidar olununca ise; tüm bu olanlara göz yuman hatta başat rol oynayan başta kolluk kuvvetleri olmak üzere, adliye ve yargı personeli dâhil herkesin görevine son verileceği behemehâl açıklanmalı ve iktidar olunca da mutlaka yerine getirilmelidir ki hukukun kendisinden murat edilen örnek teşkil etme gerçekleşebilsin ve sonrasında yaşanacak olaylarda kamu görevlilerinin hukuka uygun davranışları ile vatandaşa davranılsın…

Sonuç itibariyle; provokatörlere ve marjinallere dikkat edelimi, olayların arkasında gizli örgütler ve uluslar arası kuruluşlar varı, diline pelesenk etmiş ve halkın kandırılmasından ve yanıltılmasından sorumlu imişcesine açıklamalar yapan, tüm mülki erkan onun valisi onun polisi ile tüm seçilmiş zevat, onun bakanı ve milletvekili, bu yaşananlardan özetle daha iyi provokatör nasıl olunabiliyor, burada toplantı yapılamaz deyip adamı patakla öteki tarafta sabahlara kadar vapur ve otobüs seferleri koy hem de bedava, Vallahi benden söylemesi mızrak bu çuvala da sığmadı galiba…

Sonuçta önce “polisimi yedirmem” sonra “esnafımı yedirmem” kampanyası “vatandaşı yiyelim” kampanyasına galip geldi, yeni saldırılara hazır olanların cesaretine cesaret katan bir olay gelişti ki bu cesaret ile bilmemkaçıncı nice Çanakkale zaferleri kazanılır, Allah selamet versin bunlara…

Pala yine aynı pala ama onu tutan eller sürekli değişiyor, bazen o bazen bu, ama hedef aynı…

Hiç yorum yok: