Tarih; 17 Şubat 1959, dönemin başbakanı Adnan Menderes,
İngiltere yolunda ve 5’i mürettebat olmak üzere toplam 14 kişinin hayatını
kaybettiği elim bir uçak kazası yaşanıyor, uçak kazasından sağ salim
kurtuluyor, yaklaşık 2 ay tedavi gördüğü İngiltere’den geriye dönüyor, mucizevî
kurtuluşun hem kendisinde hem de vatandaşta yarattığı sevgi patlamaları tüm
yurtta ve tüm yıla yayılarak devam ederken, 5 Ocak 1960 tarihinde çıktığı
Tarsus gezisi sırasında kendisini karşılayan büyük kalabalık içerisinden Ali
Bayat adındaki kişi, “Başbakanın uçak
kazasından kurtulması şerefine” 7 yaşındaki oğlunu kurban etmek üzere hazır
vaziyette olduğunu herkes gibi şaşkın gözlerle izleyen başbakan hızlı bir hamle
ile küçük çocuğu sapık adamın elinden kurtarır… Hatıralarını yazanların
aktardıklarına bakılırsa, yaşanan bu şok karşısında başbakan aylarca
yaşananların etkisinden kurtulamamıştır, hatta birkaç yurt dışı seyahatini bile
ertelediğinden bahsedilir…
Tarihin en eski devirlerinden bu yana insanlar,
anlamlandıramadığı, akıl yoluyla izah edemediği, karşı koyamadığı doğanın gücü
karşısında her çaresiz kalışlarında, bu güç karşısında korunma içgüdüsü içinde,
sıkıntılarından arınabilmek, şükür etmek, berekete mazhar olabilmek, fırtına,
deprem, sel ve afet gibi doğa olaylarından korunabilmek için ve inandıkları
dinin gereği tanrılarına adaklar adamışlar, kurbanlar kesmişlerdir. Her
toplumun kendi inanışına uygun adak-kurban adetleri, ritüelleri olup, karşı
karşıya kalınan olayların şiddetinin yarattığı değişik inanışların değişik
ritüellerine binaen, başta genç kızlar, çocuklar olmak üzere insan ve çok
çeşitli hayvan kurban olarak kullanılmıştır. Bu çok tanrılı sınır tanımayan
kurban etme inanış ve ritüelinin bugün bile yansımalarını “başımdaki şu sıkıntıyı bir def edeyim, hemen bir adak-kurban
keseceğim” şeklinde uzantıları devam etmektedir, beğensek te beğenmesek te…
Görüldüğü üzere tarihin en eski devirlerinden gelen bir ritüel olan kurban
olayı, Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani tabiat dinlerinde
yılın muayyen aylarında bayram kutlama ve kurban kesme tezahürü olarak Müslümanlıktan
çok önceki devirlere uzanmaktadır. Günümüz insanına bugünkü akli filtreleri ile
çok vahşice görünen, savaş tutsaklarının, bakire kızların ve genç erkeklerin
kurban edilmeleri Aztek uygarlığının çok önemli bir davranışı olduğu bugün
yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkmış bulunmaktadır. Anadolunun büyük
uygarlıklarından Frigya’da hasat mevsiminde kafa keserek insan kurban edildiği,
Sami ırklarında ve özellikle Araplar’da sabah tan ağarmadan deve yanında insan
kurban edildiği ve bu ritüellerin kefaret ödeme, gönül alma, şükranların
sunulması, af ve mağfiret dilenmesi gibi amaçlara dayanmaktadır.
Türk Dili’nin yüksek kültürünü yansıtan ve en eski
sözlüklerinden Divan-ı Lügati’t-Türk’te “kurban” karşılığı olarak “yağış”
sözcüğünün geçtiği, “Yağış’ın, İslam’dan önce Türkler’in adak için, yahut tanrılara
yakınlık elde etmek için putlara kestikleri kurban” olarak anlamlandırıldığını
anlıyoruz ilgili eserlerden araştırma yapanların aktarımlarına dayanarak.
Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Türkçe Sözlük’te ise:
1. isim, din b. (***) Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine
getirmek için kesilen hayvan2. ünlem, İçtenliği belirten bir seslenme sözü
3. Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse
4. Bir kazada veya felakette ölen kimse
5. Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse
6. din b. (***) Müslümanlarda Kurban Bayramı
Şeklinde geçmekte olup, kısaca insanın tanrıya yakınlık elde etmek için adadığı candır, dersek fazlaca bir hata yapmış sayılmayız.
Ancak İnsanlık tarihinde en fazla konuşulan, referans
verilen, yazımın başındaki olaya da kaynaklık eden kurban olayı, şüphesiz ki Hz
İbrahim’in oğlu İsmail’i keserek kurban etmeye teşebbüs etmesidir. Sami
ırkında, bir iman ve inanç gösterme seviyesi ya da kriteri gibi görünen çocukların
kurban edilmesi, Hz. İbrahim Allah’a olan inancının seviyesini göstermektedir. Bilinen
öykü; Hz. İbrahim oğlu İsmail’i gördüğü bir rüya üzerine kurban etmek üzeredir,
ama bıçak her türlü çabaya rağmen kesmemekte ve aynı ayna rüyasının bu
sadakatine istinaden Allah tarafından gökten kendisine büyük bir koç kurban
edilmek üzere indirilir.
Kuran’da Saffat suresinde; “104. Biz ona: “Ey İbrahim!” diye
seslendik. 105. Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.” diye
referans verilmektedir, kurban…
Görüldüğü üzere; hayvanların kurban edilmesi ile nihayet
insanoğlunun çocuklarını kurban etmesinden, ister kimileri için dini bir emir
isterse de kimileri için âdem oğlunun yarattığı uygarlığın sayesinde
kurtulalım, her halükarda, görece daha iyi bir sonuca gelinmiştir. İyi ki
İbrahim Peygamber vakası yaşanmış ta, artık bu gerçekten böylemidir, değimlidir
demeden, her nasıl olmuşsa olmuş, çocuklarımızı kurtardık bu sapık çocuk kurban
etmek isteyen babalardan…
Mısır’da çalıştığım yıllarda, uzun bir kurban bayramı tatili
nedeniyle ailem de yanıma gelmişti, gezilecek çok yer olması nedeniyle yoğun
geçen gezi programını takip ettiğimizden, bayramın 1. günü de erkenden kalkıp,
3. katta ve birkaç dairenin aynı merdiven sahanlığına açılan oturduğumuz evin
kapısını açtığım anda, gördüğüm manzara karşısında irkilmiş ve hemen kapıyı
çocuklarında aynı manzarayı görmemesi için kapatmış idim, çünkü kapı komşumuz
maalesef kurbanını hemen kapı önünde kesmiş, kanlar her yana dolmuş,
merdivenlere akmış ve tiksindirici bir koku her yanı sarmış idi, hemen
telefonla birkaç yere ulaştık, gerekli temizliklerden sonra çıkabilmiştik apartmandan,
ancak koku aylarca devam etmişti…
Her kurban bayramında, gurbetçilerimizin kurban
kesimlerinden büyük rahatsızlık duyan Avrupalıları basına yansımış halleri ile
görünce, yukarıda yaşadığım hikâyenin benzerini hissettiklerini düşünerek hep
üzülürüm. Ancak, kim ne derse desin, kim hangi dini emir ve söylemlerin
arkasına sığınırsa sığınsın bu kurban kesme ritüellerinin çok yavaş ta olsa,
daha bir düzen ve özen içerisinde yapıldığı aşikârdır. Tarihi gelişimi
içerisindeki kurban evriminin bu gidişatla, bugünkü trendlere ve iddialı
söylemlere rağmen önümüzdeki yüzyıllarda devam etmeyeceği tahmini dar bir
çevrede yapılıyor olsa da, gerçekleşecek gibi görülmektedir…
Eskiden tüm futbol takımları sezonu açarken kurbanlar
kesilir, akıtılan kan parmakla futbolcuların alınlara sürülür, futbolcular
sahaya koşarlardı, gerçi çok şükür, şimdilerde bu ritüel azaldı ya da yapılsa
bile basına konu olmamaktadır, gerçi bu sefer de havaalanlarında deve keserek
kutlamalara da rastlansa, giderek bu işin rahatsızlık verdiği insanlarımız
tarafından kabul edilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder