Pazartesi, Şubat 16, 2015

TECAVÜZ MEŞRUİYETİNİN İKLİMİ

Kadından sorumlu bir bakan; “medya olayları abartıyor, kadına yönelik şiddet algıda seçiciliktir”
Yere göğe sığdırılamayan bir belediye başkanı; “anası tecavüze uğruyorsa, çocuk neden ölsün, anası ölsün”,
Çok önemsenen bir öğretim görevlisi; “kadın, yüzünü kapamalı”, “Parfümlüye cennet yasak”, “saç boyama dinen caiz değil”, “kadının evden çıkması caiz değil”, “dekolte giyene tecavüz edilmesi normaldir”,
Camilerde vaaz veren önemli bir hocaefendi; “Çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapıyordur”,
TRT televizyonlarının müdavim tartışmacılarından; “hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir”,
Yere göğe sığdırılmayan bir yorumcu; “6 yaşındaki kızlarla evlenilebilir”,
Aile danışmanı diye parlatılan bir hanım; “eşime bir hanım gösterdim”
Çok önemsendiği anlaşılan bir vakfın lideri; “annen de olsa dizinin üstü tahrik eder”,
TRT televizyonlarının müdavim uleması; “banyoda çıplak yıkanmak mekruhtur”,
İl genel meclis üyesi bir zat; “kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor”,
Ağlamaktan sorumlu bir bakan; “kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak”,
Bir il başkanı; “kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz”,
Bir efsane başbakan; “kadına şiddet abartılıyor, ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, polisin orantısız güç uygulaması karşısında tepki koyan bir hanımefendiyi hedef alıp, “bir tane kız mıdır, bir tane kadın mıdır”, ?
Kimlik aidiyeti başka bir ülkeye ait olduğu iddia edilen bir bakan; “kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”,
Bir başka efsane bakan; “evdeki işler sana yetmiyor mu?”,
Bir başka bakan; “tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”,
İnsan hakları komisyon bir milletvekili; “tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur”,
Üzerine titrenen sanatçı diye halka kakalanmaya çalışılan biri; “mini eteği giyiyorsan bas bas bağırmayacaksın”,
Göklere çıkarılan yargıçlar; “küçük kız çocuklarına tecavüz vakalarında rızası vardı kararı üreten”, “tecavüze uğrayan bağırmadığı için rıza göstermiştir”, “tecavüze yeltenip gerçekleştiremeyen hallerde yarım kaldı ceza indirimi uygulayan”, “tecavüzü kameraya alan sapık eski sevgilisi olduğu gerekçesi ile ceza indiriminden faydalanıyor”, “ruh sağlığı bozulmadı mütalaası ile ceza indirimi uygulayan”, “tecavüz neticesinde hamile bırakanı zaten bakire değildi diye ceza indirimi ile taltif eden”,
Konuşunca yeri göğü oynattığı söylenen, derin hoca diye sunulan üfürükçü başı; “öz kız çocuğumu kucağıma alıp sevemiyorum, çünkü tahrik oluyorum”

Şimdi bu beyanatların üstüne söylenecek bir şey var mı diye düşünebilir insanlar… Aslında gerçekten söylenecek bir şey yok, kelamın dama dediği noktadır burası… Sonuçta kolayca görüleceği üzere, ötekileştirmeyi ve şiddeti meşru kılan anlayış, sürekli biz ayaktakımlarının, kafasına nakşediliyor… Her tecavüz girişimine, şeytanın aklına bile gelmeyecek, numaralarla, hoşgörü, adalet tesettürü, sonra timsah gözyaşları… İşte şiddet ve tecavüzün iklimi böyle oluşuyor ve oluşturuluyor. Bu yazı; son günlerde büyük tepkiler yaratan, acımızı ve öfkemizi patlatan, hunharca işlenen ÖZGECAN ASLAN cinayeti üzerine kaleme alınmıştır. Bu katliam özelinde konu, bir kadın cinayeti, bir kadına tecavüz cinayeti olsa bile, aslında kendisini güçlü görenin güçsüze şiddet uygulama hakkı bulduğu, diğer güçlünün şiddet uygulayan güçlüye destek verdiği, ahlaksız bir düzenin lağımının patlamasıdır. Bir tarafı ile dini ve ideolojik olarak kadın-erkek eşitliği reddedilirken, erkek egemen kültür pekiştirilirken, diğer taraftan kadının güçsüz gösterilmesinden hareketle de, güçlünün güçsüz üzerindeki hâkimiyetinin kaçınılmaz olduğu kültürü yaratılmaktadır.

Canım yurdumun, yakın tarihinde “tecavüz” ve “şiddet” atbaşı sık sık başvurulan bir, yok etme, direnç kırma, tahkir ve kişiliksizleştirme aracı olarak bolca kullanılmıştır ve görüldüğü üzere halen de kullanılmaktadır. 12 Eylül işkencehanelerinin en önemli işkence aracı olarak tecavüz öne çıkmıştır, hem de erkek kadın ayrımı yapmaksızın, erkeklere jop ve şişe uygun görülürken, kadınlara ise resmen ve alenen tecavüz uygun görülmüştür. Peki, 12 Mart işkencecilerinden ve 12 Eylül sonrası siyasetçilerinden Turgut Sunalp ne demişti, jop ile tecavüz etme olayları için, “elimizdeki 20 yaşlarında taş gibi delikanlılar varken neden jop kullanalım”… İşte kafa bu, jop kullanmanın ayıp olduğu, yerine ise 20 lik delikanlıları kullanmanın dayanılmaz şehveti… Bu tür aşağılık yaklaşımlar ne yazık ki, bir yöntem olarak kullanıldı ve kullanılmaktadır. Daha çok yakın zamanda Pozantı cezaevinde çocuklara tecavüz edildiği ortaya çıkarıldığı zaman, tecavüzcülere herhangi bir yaptırım uygulama konusunda, iştahsız davranıp, araştırıyoruz, soruşturuyoruz, suç duyurusunda bulunduk, bulunuyoruz gibi gak-guk kabilinden konu savuşturulurken, konuyu araştıran kamuoyuna aktaran gazeteci “Devletin mahremiyetini ifşa etmekten” büyük bir iştah ile tutuklanırsa, millet te sorar, devletin mahremiyeti çocuk tecavüzcülüğümüdür diye… Ali İsmail Korkmaz’a sopalarla, bir sürü sapık ne idüğü belli olmayan güruh saldırıyor, dövüyor, dövüyor, dövüyor, döverek öldürüyor, sonrasında konu savsaklanırsa, sana söylenecek söz kalmıyor ama taraftarlarına söylenecek söz, “Allah müstahakkınızı versin” olabiliyor ancak…

Görüldüğü üzere, eteğin minisinden ziyade, aklın ve ahlakın minisinden korkmak gerekmektedir. Bütün bu rezil yaklaşımlara; “YETER BE” toplumu dumura uğrattınız, denmediği sürece, tüm bu olanlar zımnen onaylanmış olur… Kadın dövülebilir, kadın eve kapatılabilir, kadının kariyeri evi ve çocuklarıdır, kültürüne sahip çıkılırsa, şiddet ve tecavüzün sonunun gelme ihtimali sıfırdır…

Şimdi birde “idam edelim” gibi akıllara zarar bir şeyi kamuoyunun önüne atıp tartıştırıyorsun, bu iklimin oluşmasına engel olmazsanız, bunlara idam edersiniz yenilerini yaratırsınız… İklim vasatının ortadan kalkması önemlidir… Yolu da bellidir… Şimdilik şu kadarını söyleyelim, İran’da, Suudi Arabistan’da idam var, peki tecavüzler bitmiş mi, zinhar…

Ne yazık ki; şiddet hayatımızın merkezine oturmuş durumda, her şeyin şiddet uygulayarak çözülebileceği inancı zihinlere yerleşmiş durumda, behemehal şiddet ve tecavüzün iklim ve vasatını oluşturan bu anlayışın değiştirilmesinin yolu bulunmalıdır, aksi takdirde toplumun var olan tüm dengeleri bozulacaktır.

Hiç yorum yok: