Dünü, bugüne, bugünü de yarına bağlayacak
tespitleri yazmaya, “istiare” yoluyla devam ediyorum. Bakalım; konumları,
yaşamışlıkları, tecrübeleri, topoğrafyaları çok farklı olmalarına rağmen,
mezkur ülkeden hareketle hedef ülkenin tanım ve tarifi yeterince yapılabilecek
mi?
Mezkur ülkenin eski ve yeni yöneticisi, uygar
dünyanın ölçütlerini ülke yönetirken asla ve kat’a dikkate almadı ve
almamaktadır. Bizde de kısa boylu şişman yönetici ile birlikte hayata
geçirilen, akşam gönlünden geçenleri sabah yönetim ilkesi diye sunma ya da
dayatma modeli, bu coğrafyada öykünülen yere taş çıkartırcasına geliştirilmiş
ve nihayetinde öykünülen yer artık kendilerine öykünülmeye başlar hale
gelmiştir. Akıl ve bilim dışı tercihlerin yönetim ilkesi haline gelmesi giderek
bir metot, giderek bir alışkanlık, nihayetinde de kaçınılmaz olmuş ve insanlar
için ise de makus kader... Hani, öyle ya da böyle her türlü şeyi söyleyerek bir
devr-i sabık yaratmaya çalışır ve bu haliyle de yaratılan mağduriyet üstünden
de akıllara ziyan hasılat-ı hikmet ve hasılat-ı selahiye devşirilmeye çalışılır
ya, hayali cihana değer... İşte bu girişten bile, benzemenin ne tür ilzamlara
yol açacağının ipuçları görünmektedir... Şahsi menfaat ve keyfiyetlerin,
her şeyin önüne ve üstüne geçtiği bu ortamlarda bile, durumun vahameti
görülmeyecekse, “anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul-zurna az” sözünün haklı çıkması da kaçınılmazdır.
Bu genel giriş ve tanımlardan sonra, gerek iş
seyahatlarında gerekse de çalışma hayatımın bir döneminde tanık olduğum
olayları altalta sıralayınca, atılan başlıktan muradımın ne olduğu kolaylıkla
anlaşılacaktır.
Muhteşem ikilinin, birincisinin döneminde, üstelik
de “tek millet, iki devlet” şiarının ciddi sahiplenicisi görüntüsünde olan
muhteremin sonuçları itibariylede tam bir Türk düşmanı olarak sonuçlanan, kendi
ülkesinde “Türkmenin Türkmenden başka dostu yoktur” uydurmacası mucibince
ülkeyi bir önceki etaba göre daha şiddetle zapt-u rapt altına almanın, ülkeyi
daha da içine kapatacak ve her türlü hukuksuzluğun meşru görülebileceği hale
getirmenin yolu olarak, nerdeyse tüm dünyada benzerleri tarafından tekrarlanan
mizansen olan, “suikast iddiaları” ile geniş ve ciddi tutuklamalara girişme
çabaları asla unutulmayacak ve vebal ve günahı da, asli failler Türkiye’den
gelenler ve erkete ve yatakçı Türkmenler rol dağıtımı çerçevesinde gerçekleştireceği
senaryonun tusunamileri olan halüsinasyonlar neticesinde tam bir Türk fobisi
oluşmasına yol açacaktır. O kadar büyük bir fobi oluşur ki, anlatmak mümkün
değildir, ancak başkaca da bir çare üretilememesi ve maksat ve murada en uygun
ülke olan Türkiye ile başta inşaat ve sonuçları itibariyle de iş kolaylaştırma
harcamaları bölüşümü mucibince de perde önünde koyu bir dostluk görüntüsü
verilmektedir. Neyse biz, yeniden, halüsinasyonların, keyfiyete haiz rüyaların
dünya gerçeği sanılması sersemliği içinde yapılan saçma sapan karar ve
uygulamaların sıralanmasına gelelim. Gelelim ki ülkemizde olan bitene bir anlam
yükleme konusunda zorlanmayalım...
Bu kardeş ülke; ne yazık ki, yetiştirilen
rengarenk ve hoş kokulu çiçeklerin, bu vasfının yani hoş kokmasının evcil
hayvan beslenmesi nedeniyle engellediği savıyla, evcil hayvan beslenmesinin
yasaklanması gerçeği ile bir dönem yaşamıştır. Şimdilerde durum nasıldır
bilmiyorum...
İnsanların saç ve sakal uzatmalarının “devlet
başkanı buyruğu” nedeniyle yasaklanmış olmasını bana daha önce söylemiş
olsalardı resmen gülerdim, ancak “ikamet ve çalışma izni” almamım ardından,
içişleri bakanlığı yetkililerinin yaptığı kontrollerde, pasaporttaki sakallı
resmimin olmasına rağmen sakalsız oluşumu sorduklarında olabildiğince nazik bir
biçimde yasak olduğunu duymam üzerine kestiğimi beyan edince, sanki doğru
değilmişcesine, ülkede demokrasi olduğu her isteyen insanın sakal
bırakabileceğini beyan etmişler idi. Burada bahse konu yaklaşımın “yasağın”
kendisine olmadığı, sadece böyle bir yasağın beyan ediliyor olmasına olduğunu
anlamak hiçten bile değildi, oysaki... Konu o kadar fren tutmaz bir hal almış
ki, bayanların kısa saç bırakmasına karışılmasına kadar konu genişletilmiş
idi... Neyse ki bu subuk uygulama sonradan ya kaldırıldı ya da görmezden ya da
takip edilmezden gelinmeye başladı... Çok şükür ki, estetik ve moda işini bu
kadar yakından takip eden ve bilen bir “Devlet Başkanı” var...
Banttan müzik verilerek üstüne canlı performans
anlamına gelen “playback” müzik yapımı, bir devlet başkanı fermanı ile
yasaklanmıştır, yine bu ülkede... Ferman özetle; “Türkmenistan’da bundan böyle,
bayramlarda, düğünlerde, yaşgünü kutlamalarında, kültürel etkinliklerde
playback fon müziği çalınmayacaktır”. Ancak bu kadar absürdlüğe de “makul” bir
izah bulunması da şarttır ve aranan izah ise, playback müziğin Türkmen müzik sanatın
gelişimi önünde ciddi bir engel oluşturmakta olup devletin bu engeli kaldırmak
gibi bir görevi vardır... Çok şükür ki, sanat ve kültürel faaliyetlerini bu
kadar yakından takip eden ve bilen bir “Devlet Başkanı” var...
Canım yurdumda da; yaklaşık 30 yıldan beri
sürekli yasaklama hamleleri yapılmasına rağmen, bir türlü murada erişilemeyen “opera
ve bale” nin yasaklanması konusu, Türkmenistan’da bir çırpıda ve tereyağından
kıl çeker gibi çözülmesi de ayrıca demokrasi adına sevindirici bir hamle...
Türkmen kültürüne uygun olmadığı için yasaklana... Nokta...
Görüldüğü üzere, benzemeye çalışılan ülkede
işler “Türkmen tipi Başkanlık” modeli sayesinde kısa sürede çözülmekte,
Türkmenistan demokrasisinin el freni olmayışı nedeniyle de, dünyanın en
gelişmiş ülkeleri sıralamasında en önlerde saf tutması da sürpriz değildir...
Nokta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder