Pazar, Eylül 13, 2015

ATATÜRK; “MENEMENİ YAKIN” DEDİ Mİ?


Geçenlerde; İlçemizin önde gelen siyasilerinden birisi “sosyal medya” da, “bir subay şehit oldu diye, “Menemen’i yakın” diyen Mustafa Kemal’i özledim” diye buyuruyordu... İnanılır gibi değil, o ki sosyal demokrat olduğu iddiasıyla ve temsil ettiği siyasetin gereği, suhuletle konuşması ve davranması gerekirken, tam tersine savaş tamtamları çalıyor olması, akıllara ziyan... Birkaç nedenle akıllara ziyan diyorum, öncelikle bulunduğu makam suhulet gerektiren bir makam, ilaveten asıl hedef unutularak sarf edilmiş kelam, ayrıca ve en önemlisi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir “devlet adamı” olmaktan azade gösterme çabası gibi durmakta, be kardeşim zaten karşınızdaki blok koro halinde zaten “onu”, deli, sarhoş, başınabuyruk, ali kıran baş kesen olarak göstermeye çalışıyor, ne biniyorsun sen de bu trene... Bi sus bilmediğin (belki de iyi bildiğin) konulara fazla karışma, değil mi... Bu zat’a sadece Maria Magdelena hakkında şu küçük hikayeyi iyi okumasını salık veririm... Malumunuz; İsrail'de fahişelik yaptığı gerekçesiyle taşlanan Maria Magdelena’yı (Meryem) Hz. İsa korumaya çalışır ve kadını taşlayarak linç etmek için toplanan kalabalığa “Hiç günahım yok” diyen taş atmaya devam etsin der ve bunun üzerine öfkeli kalabalık dağılır...

Şimdi gelelim, mezkur konunun benim tarafımdan nasıl göründüğünü anlatmaya...

23 Aralık 1930 günü İzmir'in Menemen ilçesinde gerçekleşen, asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin, nihayetinde rejimi ve inkılapları hedef tutan, şeriat ve tarikat bayraklarının açılarak, başta Giritli Derviş Mehmet, Manifaturacı Osman, Hafız Cemal, Tabur İmamı İlyas Hoca, Alipaşazade Ragıp Bey, Şeyh Hafız Ahmet, Giritli İbrahimoğlu İsmail vb. gibi isimlerin bulunduğu, neredeyse tamamı Manisa ilinden gelen yaklaşık 150 civarında kişilerce katledilmesi üzerine, siyasi ve hukuki bir hayli fazla sonucu olan, olaylar zinciridir, mezkur başlığın konusu... Mustafa Kemal Atatürk, olayın kendisine bildirilmesi üzerine, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak,  Kâzım Paşa (TBMM Başkanı Kâzım Özalp) ve 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay Paşa’yı Çankaya Köşkü’nde bir toplantıya çağırır, olayların seyri ve vahameti üstüne durum değerlendirmesi ve alınacak tedbirler konusunda görüşmüştür. Olayların sadece Menemen’de olmasına rağmen, tüm Manisa ve Balıkesir illerinde sıkıyönetim ilan edilir... Sıkıyönetim komutanı da; 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay Paşa tayin edilir. 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur.

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp’te, 24 Ocak 1931 günü iddianame okunur ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 37 (kişinin idama mahkûmiyetine, 41 kişinin çeşitli hapis cezaları ile cezalandırılmalarına, yaklaşık 70 kişinin de beraat ve suçsuzluğuna karar verir. infazlar gerçekleştirilir... Ancak, iddia edildiği gibi küçük bir olay ise, neden hem Manisa hem Balıkesir illerinde topyekün bir sıkıyönetim ilan edilir ve “isyanı bastırmak” ve “suçluları cezalandırmak” adına olağanüstü önlemler alınır ve bu olağanüstü önlemlere uygun, yoğun(!!!!) çalışmalar yürütülür, bugün bile pek anlaşılır görünmemektedir. Ya olay söylendiği gibi küçük ve yerel bir durum değildir, ya da niyet biraz da başlıktakine uygun düşmektedir...

Peki; Mustafa Kemal Atatürk, böyle bir laf etmişmidir? Bu lafı söylediğini iddia edenlerin neredeyse tamamı, Atatürk karşıtları, hilafet yanlıları ve Osmanlı hayranları olduğuna göre buna şüphe ile bakılması kaçınılmazdır... Anıların sahiplerine de bakınca, her birinin de içlerinde sanki saklı kalmış bir canavara yol veriyormuşçasına, konuya dört elle sarılmış durumdalar... Özellikle, bu lafı Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediğini iddia eden şahsın, itham edileceği konuların katmerleşmesine yol açacağını bilmesi gerekir diye düşünüyorum ama bir özür bile dilemediğine de bakılırsa, Atatürk’ü ilzam ettiğinden, hatta hukuktan, kanundan anladığının da bu kadar olduğu kanısına vardım, ne yazık ki... Yahu be adam; “Atatürkçüyüm”, “Mustafa Kemal’in askeriyim” diye içi ne yazık ki yeterince dolu olmayan kelam ettiğinde, inandırıcı olmayı bir kenara bırak, muhalefet eden insanların da çıkıp; mazallah, akşam toplanıp yemekte kararlar üretilip uygulanıyordu, hükümete danışan yoktu, Büyük Millet Meclis’ine danışan yoktu, 2-3 kişi her türlü kararı alıp uyguluyordu der çıkar ve ne yazık ki senin de cevabın olmayacağını bilmen gerekir... Sonra mazallah, bu sinirli adam, bu “sarhoş” adam canının istediği gibi yönetmiştir bu ülkeyi denildiğinde, savunma için  söylenecek söz bırakmazsınız kimseye... Diğer taraftan; böyle bir laf edilmiş ise, o lafı emir olarak uygulayacak kişinin General Mustafa Muğlalı olduğunu da unutmuşa benziyorsun... O general ki, 3. Ordu Komutanlığına atandığı zaman, hem de korkmadan yazılı (arşivlerde kolayca bulunabilecek) emirlerle neler yaptığını hepimiz iyi biliyoruz, dolayısıyla söylenecek fazlaca kelam yok...

Ama anlaşılıyor ki, bu zat ve benzerleri için hukuk önemli değil, anlaşılan o ki, gizliden gizliye benzemeye çalıştığı; Kenan Evren de, benzer bir talimat verdiğini anılarında anlatır, yani suçlu ya da değil önemli değil... Hepsini yok edin... Günümüze, bu şaibeli sözün taşınmış olmasının en önemli sebebi; “intikam değil, katliam istiyoruz katliammmmmm” diye haykıranlara hak vermek gibi akıllara ziyan bir iklim oluşturulur...

Bu lafı böyle söylenmiş diye kabul ederseniz, “velev ki” söylenmiş olsun, 21. Yüzyılda hala bir geçerliliği vardır gibilerden yaklaşım gösterenlerin, hukuktan ne anladıklarını sorgulamaya bile gerek yok... Allah bu kabil insanlara iktidar yüzü göstermesin, muhtemelen bu günleri bile bize aratır hale gelebilirler...

M. Armağan ve M. Çelik gibi sözde tarihçilerimiz olduğu sürece, canım yurdum insanının öğrenebileceği şeyler, mezkur zatın öğrendiklerinden fazlası olmaz...Allah selamet versin, demekten başka birşey de, bize düşmüyor... Bir de yıldık artık, bu  muktedirlerin işine gelmeyince, olayın içinde İngiliz ajanları vardı, provokatörler vardı gibi kabak tadı veren açıklamalarından, be adamlar devletin tüm gücü elinizde, yakaladınız da, ifşa ettinizde ve bizde gördükte, inanmadık mı? Ama lütfen insanoğlunun aklı ile dalga geçmeyin, herkeste, en az sizde olduğu kadar, akıl ve zeka vardır...

Hiç yorum yok: