Pazartesi, Şubat 08, 2016

MELEKLERİN KANATLARINDAN BAHİSLE

Resmi tarihin okullarda okutulan bölümünden gayet iyi bilindiği üzere Padişah Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmek üzere, karadan ve gemileri de karadan geçirerek denizden kuşatır, bu kapsamda yeni yeni toplar ürettirmiştir, askeri taktikler üzerine "stratejik derinliği" olan planlar yapılmıştır, ordu acemiden ustaya ve tecrübeliye göre 3 kademede organize ediliyor vs vs. rivayetler ve vesikalar böyle diyor... Yine rivayetlere göre, yaklaşık 2 ay boyunca bir hayli kanlı çarpışmalar yaşanır, büyük can kayıpları oluşur, 150.000 kişilik ordudan yaklaşık 3te 2si yitirilmiştir, ancak fetih sonrası bunun acısı çıkartılacaktır, bu kayıplar unutulmayacak ve muzaffer ordu sıfatıyla mükafat olarak şehir 3 gün boyunca yağma ettirilecektir. Padişah Fatih Sultan Mehmet'in ordusunun bir kısmı ise, yaşanan kayıpların yarattığı panik ve korku nedeniyle geri kaçarken yine Padişah Fatih Sultan Mehmet'in talimatıyla kılıçtan geçirilmiştir. Talan ve yağma ise tam bir kıyıma dönüşüyordu, hatta Bizans surları dışındaki Yahudi mahallelerinin de yağmalandığı bazı kaynaklarda yer almakta olup asıl tahribat, talan, yağma ve kıyım dini mabetlerde yaşanıyordu, rahibeler tecavüze uğruyor, manastırlar ve kiliseler külliyen talan ediliyor, sivil halktan, bazı kaynaklara göre 60.000 bazı kaynaklara göre de 100.000 civarında köle ve esir ediniliyor.

Rivayetlere uygun yukarıda anlatılan vahim tablo, yaşanırken 2 ay boyunca, kendilerinden ve yapacakları savunmadan son derece emin olarak dini görevlerini de yerine getiren Bizanslıların ve onların dini temsiliyetini idame ettiren Bizans din adamlarının ilgilendikleri en önemli konu ise, yine mezkur rivayetlere göre, "meleklerin dişi mi erkek mi oldukları" ya da "meleklerin kanatlı olup olmadıkları" gibi duhul-i şuhuvettir. Yahu be papazlar; size ne bu konulardan, küffar kapınıza dayanmış, top mermileri altında surlarınız çökmekte, ordunuz ağır kayıplar vermekte, şehir su ikmalleri kesilmiş, yiyecek sıkıntısı baş göstermiş, batılı dübürtaşlarınızın artık yaşanacak felaketinize engel olamayacağı ortaya çıkmış, hele siz koca koca adamların ilim adına tartıştıklarınıza bir bakın. Tabii tek tanrılı dinlerin zuhur etmesinden itibaren, olduğu üzere, Tanrı adına yeryüzünde dini muamelat ile yetkilendirilmiş ve görevlendirilmiş zevat, burada da yaşanan anlık gerçeklerle ilgisiz bir biçimde sadece muktedirlerin dümen suyunda suhuletle ve uhuvvetle görevlerini yerine getirmektedirler. Dünya yanıyor olsa bile bunların eski asırları yanmaz ve dini ilmin şavkında sadece ve sadece kendi inandıkları hakikatin peşindedirler, hakikat ise, organ karışıklığı gerekçesiyle onların beyin yerine kullandıkları üreme organının kapsama alanındadır. Allah selamet versin...

Peki, bu yaşananlar günümüzden yaklaşık 600 yıl önce yaşanmıştır da, bitmiş midir? Gerek Katolik, gerek Ortodoks, gerek Yahudi ve gerekse de İslam din alimleri, artık geniş halk kitlelerini ilgilendiren konular yerine uhrevi konulara ilgi göstermezler mi? Güney Amerika kıtasındaki birkaç köy papazının dışında, o da şimdilerde hala öylemidir bilmiyorum ama,  bugüne kadar, Filistin'de yaşanan katliamlara karşı duran bir haham duymadım, komşumuz Irak'ta katledilen yaklaşık 1.500.000 (yazıyla bir milyon beşyüzbin) Müslüman için ülkemizde vah vah'lar haricinde ciddi bir karşı duruş gerçekleştiren bir din adamı görmedim, varsa da ben onlardan özür dilerim ve yine de varsa istisnalar kaideyi bozmaz kabilindendir korkarım ve de bozarsa da asla korkmam hatta sevinirim...

Hedefi sıfır sorunlu dış politika start aldığında, iyi kötü ve beğenmesekte komşularımızdaki yangınlara asla dahil olmamış, söndürmeye çalışmasakta en azından benzin püskürtmemiştik, Stratejik derinliğimiz sayesinde, bırakın sıfırı, sorunsuz alan kalmamış oldu, çok şükür... Canım Yurdumu da içine alacak büyük çaplı bir savaş eşiğine gelindiği bir kenara içeride de hatırı sayılır bir düşük yoğunluklu bir iç savaş yürümektedir. Şehit ve leş tanımlamaları adı altında, insanlarımız, ne yazık ki bu çatışmaların başrollerinde olup ve ölmektedirler... Savaş, Irak'ta, Libya'da ve Suriye'de yürürken kılları kıpırdamayan zevat liberal davranma lüksü ile hareket ederken, şimdilerde savaşın yakıcılığı kendi evlatlarımız yakarken de karşılıklı mevzilerde son derece kemik milliyetçiler haline dönüşüverdiler... Allah selamet versinler...

Kürt kökenli ve muhtemelen de dirsek teması bulunan ama son derece doğru olduğunu düşündüğüm bir çıkış yapan din adamları dışında, yaşananlarla ilgili kelam eden diyanet görevlisi görmedim, duymadım varsa da onlardan da özür dilerim... Açıklanan son yılların en büyük işsizlik rakamları, ekonomik kriz, yoksulluk, yolsuzluk, turizmin çöküyor olması, tarımın çökmesi, ekonomik durgunluğa rağmen enflasyon, konusunda dilleri lal olmuş din adamlarımızın, 9 yaşındaki kendi kız evlatlarının nikahının haram düşmemesi, analarının bile diz üstlerinin görünmesi halinde cinsel tahrik oluşması, küçük kız evlatlarını kucağına almaktan çekindiğinin bir dini umde haline getirilmesi, kadınların kaşlarının, bıyıklarının alınmasının günah sayıldığının açıklanması gibi absürd konularla anılmalarından bir rahatsızlık duymadıklarını görmekteyim... Bilmem yanılıyor muyum?... Allah akıl, izan versin, irade, inayet ve hidayet eylesin bu zevata, ne diyeyim... Tam bir akli kramp durumu..

 

Hiç yorum yok: