Resmi
tarihin okullarda okutulan bölümünden gayet iyi bilindiği üzere Padişah Fatih
Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmek üzere, karadan ve gemileri de karadan
geçirerek denizden kuşatır, bu kapsamda yeni yeni toplar ürettirmiştir, askeri
taktikler üzerine "stratejik derinliği" olan planlar yapılmıştır,
ordu acemiden ustaya ve tecrübeliye göre 3 kademede organize ediliyor vs vs.
rivayetler ve vesikalar böyle diyor... Yine rivayetlere göre, yaklaşık 2 ay
boyunca bir hayli kanlı çarpışmalar yaşanır, büyük can kayıpları oluşur,
150.000 kişilik ordudan yaklaşık 3te 2si yitirilmiştir, ancak fetih sonrası
bunun acısı çıkartılacaktır, bu kayıplar unutulmayacak ve muzaffer ordu
sıfatıyla mükafat olarak şehir 3 gün boyunca yağma ettirilecektir. Padişah
Fatih Sultan Mehmet'in ordusunun bir kısmı ise, yaşanan kayıpların yarattığı
panik ve korku nedeniyle geri kaçarken yine Padişah Fatih Sultan Mehmet'in
talimatıyla kılıçtan geçirilmiştir. Talan ve yağma ise tam bir kıyıma dönüşüyordu,
hatta Bizans surları dışındaki Yahudi mahallelerinin de yağmalandığı bazı
kaynaklarda yer almakta olup asıl tahribat, talan, yağma ve kıyım dini
mabetlerde yaşanıyordu, rahibeler tecavüze uğruyor, manastırlar ve kiliseler
külliyen talan ediliyor, sivil halktan, bazı kaynaklara göre 60.000 bazı
kaynaklara göre de 100.000 civarında köle ve esir ediniliyor.
Rivayetlere
uygun yukarıda anlatılan vahim tablo, yaşanırken 2 ay boyunca, kendilerinden ve
yapacakları savunmadan son derece emin olarak dini görevlerini de yerine
getiren Bizanslıların ve onların dini temsiliyetini idame ettiren Bizans din
adamlarının ilgilendikleri en önemli konu ise, yine mezkur rivayetlere göre, "meleklerin dişi mi erkek mi oldukları"
ya da "meleklerin kanatlı olup
olmadıkları" gibi duhul-i şuhuvettir. Yahu be papazlar; size ne bu
konulardan, küffar kapınıza dayanmış, top mermileri altında surlarınız
çökmekte, ordunuz ağır kayıplar vermekte, şehir su ikmalleri kesilmiş, yiyecek
sıkıntısı baş göstermiş, batılı dübürtaşlarınızın artık yaşanacak felaketinize
engel olamayacağı ortaya çıkmış, hele siz koca koca adamların ilim adına
tartıştıklarınıza bir bakın. Tabii tek tanrılı dinlerin zuhur etmesinden
itibaren, olduğu üzere, Tanrı adına yeryüzünde dini muamelat ile
yetkilendirilmiş ve görevlendirilmiş zevat, burada da yaşanan anlık gerçeklerle
ilgisiz bir biçimde sadece muktedirlerin dümen suyunda suhuletle ve uhuvvetle
görevlerini yerine getirmektedirler. Dünya yanıyor olsa bile bunların eski
asırları yanmaz ve dini ilmin şavkında sadece ve sadece kendi inandıkları hakikatin
peşindedirler, hakikat ise, organ karışıklığı gerekçesiyle onların beyin yerine
kullandıkları üreme organının kapsama alanındadır. Allah selamet versin...
Peki,
bu yaşananlar günümüzden yaklaşık 600 yıl önce yaşanmıştır da, bitmiş midir?
Gerek Katolik, gerek Ortodoks, gerek Yahudi ve gerekse de İslam din alimleri,
artık geniş halk kitlelerini ilgilendiren konular yerine uhrevi konulara ilgi
göstermezler mi? Güney Amerika kıtasındaki birkaç köy papazının dışında, o da
şimdilerde hala öylemidir bilmiyorum ama,
bugüne kadar, Filistin'de yaşanan katliamlara karşı duran bir haham
duymadım, komşumuz Irak'ta katledilen yaklaşık 1.500.000 (yazıyla bir milyon
beşyüzbin) Müslüman için ülkemizde vah vah'lar haricinde ciddi bir karşı duruş
gerçekleştiren bir din adamı görmedim, varsa da ben onlardan özür dilerim ve
yine de varsa istisnalar kaideyi bozmaz kabilindendir korkarım ve de bozarsa da
asla korkmam hatta sevinirim...
Hedefi
sıfır sorunlu dış politika start aldığında, iyi kötü ve beğenmesekte komşularımızdaki
yangınlara asla dahil olmamış, söndürmeye çalışmasakta en azından benzin
püskürtmemiştik, Stratejik derinliğimiz sayesinde, bırakın sıfırı, sorunsuz
alan kalmamış oldu, çok şükür... Canım Yurdumu da içine alacak büyük çaplı bir
savaş eşiğine gelindiği bir kenara içeride de hatırı sayılır bir düşük
yoğunluklu bir iç savaş yürümektedir. Şehit ve leş tanımlamaları adı altında,
insanlarımız, ne yazık ki bu çatışmaların başrollerinde olup ve
ölmektedirler... Savaş, Irak'ta, Libya'da ve Suriye'de yürürken kılları
kıpırdamayan zevat liberal davranma lüksü ile hareket ederken, şimdilerde
savaşın yakıcılığı kendi evlatlarımız yakarken de karşılıklı mevzilerde son
derece kemik milliyetçiler haline dönüşüverdiler... Allah selamet versinler...
Kürt
kökenli ve muhtemelen de dirsek teması bulunan ama son derece doğru olduğunu
düşündüğüm bir çıkış yapan din adamları dışında, yaşananlarla ilgili kelam eden
diyanet görevlisi görmedim, duymadım varsa da onlardan da özür dilerim... Açıklanan
son yılların en büyük işsizlik rakamları, ekonomik kriz, yoksulluk, yolsuzluk, turizmin
çöküyor olması, tarımın çökmesi, ekonomik durgunluğa rağmen enflasyon,
konusunda dilleri lal olmuş din adamlarımızın, 9 yaşındaki kendi kız evlatlarının
nikahının haram düşmemesi, analarının bile diz üstlerinin görünmesi halinde
cinsel tahrik oluşması, küçük kız evlatlarını kucağına almaktan çekindiğinin
bir dini umde haline getirilmesi, kadınların kaşlarının, bıyıklarının
alınmasının günah sayıldığının açıklanması gibi absürd konularla anılmalarından
bir rahatsızlık duymadıklarını görmekteyim... Bilmem yanılıyor muyum?... Allah
akıl, izan versin, irade, inayet ve hidayet eylesin bu zevata, ne diyeyim...
Tam bir akli kramp durumu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder