Gençliğimizde;
sıkça duyduğumuz haliyle 68. ilimiz olarak anılan Berlin üstüne yazmaya ve konuşmaya
devam... Berlin gezimizin en enteresan bölümlerinden biri de "Topographie Des Teror" diye
anılan bölgeye gidişimizdir. Bir tarafıyla "Berlin Duvarı"nın
kalıntıları, diğer tarafı ile de Faşist Hitler Almanya'sının muktedirlerinin,
Faşist-Nazist polis teşkilatı ve SS birliklerinin Himmler yönetiminde, önce
muhalifleri sonra kendilerinden olmayanları yok ettikleri, eski istihbarat
binasının bodrumlarında yer altı hücrelerinin de yer aldığı işkence ve yokediş
odalarının bulunduğu alana kurulmuş kısmen açık hava müzesidir. Faşist Hitler'in
her türlü hile ve desise ile yönetimini ele geçirdiği Almanyanın, faşizmin çizmeleri
altında bir ülkenin kahroluşunun adeta bir kısa tarihçesinin gözler önüne
serildiği bu alan, şu anda iktidarda olanların benzer şeyler düşünüyor
oldukları izlenimi veriyor olmalarına rağmen, asla ve kata değiştirmeyi,
kaldırmayı düşünmedikleri bir alan olarak durmaktadır, en azından şimdilik.
Almanya'nın; aslında ekonomik kalkınıyormuş gibi görüntü veriyor olduğu
dönemden başlayarak, başta Krupp ve Siemens gibi kapitalizmin başat aktörlerinin
parlak gelişme ataklarının sanayideki yansımaları ve ne yazık ki her
diktatörlüğün benzer sonuçları gibi büyük bir yıkım ve yokoluş ile
karşılaşılmasının, tarihi fotoğraflar, günün gazete küpürleri, maketler ve benzer materyaller ile desteklenerek
kronolojik bir düzen içinde sunuluyor olması etkileyici bir durum
oluşturmuştur. Diğer tarafı ile de; tam özgürlüğe kavuştuğunu zannedenlerin,
karşılaştıkları "Berlin Duvarı" ve duvarın öncesi, duvarın örülme
süreci ve merhaleleri, yaşananların adeta güncel bir versiyonu, gibi
durmaktadır. "Terörün Topoğrafyası" ya da bir bakıma "korku
imparatorluğu" diye çevrilebilecek olan "Topographie des Terrors" bölgesine anlam katan ise, bence,
1933 ten 1945'e kadar olan süreçte, iktidarı ele geçiren Nasyonal Sosyalist Parti'nin
(Nazi Faşist Partisi) nasıl bir terör odağı oluşturduğunun kanıtı olarak, kendi
amaçlarına uygun olarak inşaa ettiği hapishanesi bile olan "Gizli Devlet
Polisi" SS yönetiminin, SS'in gizli servisi SD’nin ve Devlet Güvenlik Baş
Dairesinin (Reichssicherheitshauptamt) vasıtasıyla, "Nasyonel Sosyalizmin"
siyasi muhaliflerinin, Yahudilerin, Çingenelerin, Sosyalistlerin, Sosyal Demokratların,
gerek yurt içi gerekse de yurt dışında takip edilmesi, yok edilmesinin soykırım
merkezi olmuştur. Bazen insanın sinirlerinin gerilmesinin önüne geçmesinin çok zor
olduğu bu görsel sunum, her şeye rağmen, toplumun ehven ve ehil hale
getirilmesinin nasıl becerildiğinin, toplumun yardıma muhtaç, sosyal yardımsız
yaşayamaz hale nasıl getirildiğinin ve tüm bunların üstünden nasıl bir biat
oluşturulduğunun müzesi olup, Berlin'e giden herkesin görmesinde sayısız fayda
vardır... Tüm şirin gösterilme çaba ve çalışmalarına rağmen konsantre
milliyetçiliğin, devlet organizasyonundaki SS, SA ve Gestapo kostümleri içinde
bile ne kadar sırıttığının göstergesi olarak, ele geçirilen gücün nasıl bir
boğazlama ve yok etme aracına dönüştüğünün müzesidir, hülasa...
"Unutmayın,
Unutturmayın" kapsamında, Dünya çapında benzer müzelerin sayısının
artması, özellikle de canım yurdumda kurulması, insanlığın gelişimine katkı
sunar düşüncesiyle beklediğimiz işlerden olup, insanların nasıl gaza getirilip
yönlendirildiği, itiraz edenlerin nasıl bastırıldığı ve yok edildiğinin, birer
ders alma enstrümanı olması ve asla ve kata tekrarlanmasına izin verilmemesi
adına behemehal ihdas edilmelidir. Toplumların, nasıl zalim, nasıl hastalıklı
insanlara vekalet verebileceklerinin, karşılığında nasıl yoğun bir kara
propaganda bombardımanına tutularak adeta insanlıktan çıkarılarak, katliam
yapılmasına göz yumar hale gelmesinin, sürekli hatırlanabilmesi için rahatsız
edici ama gerçek bu olaylar zinhar unutulmamadır. Peki; unutulmamalıdır da,
öyle oluyor mu? Nerde….
İşte
bu duygular ile gezdiğimiz bu açık hava müzesinin üstüne daha çok şey
yazılabilir ancak Berlin’e yolu düşen herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder