Pazar, Ekim 23, 2016

CEHL-İ BASİT'E TEBLİGAT

·   1878'de Kıbrıs'a İngiliz bayrağının çekilmesi hangi anlı şanlı padişah döneminde gerçekleştiği bilinir mi? Nerdeeee... Peki neden ve nasıl yapıldığı biliniyor mu dersiniz, nerde, tarihe 93 harbi diye geçen ve Ruslara karşı kaybedilen büyük savaşın neticesinde imzalanan "Ayestafanos Antlaşması"nın Akdeniz'i de Ruslara açtığını gören başta İngiltere olmak üzere batılı güçlerin yardım ve delaleti ile "Berlin antlaşması" ile kısmen şartlar Osmanlı lehine yumuşatılmış ve bunun diyeti (komisyonu) olarak Kıbrıs Adası anlı şanlı padişah tarafından İngilizlere terk edilmiştir. Kıbrıs Adası o gün bugündür, İngiltere (Birleşik Krallık) tarafından işgal altında tutulmaktadır. Sen şimdi bu gerçekleri örtmek için ne kadar balçığa ihtiyacın olduğunu düşün dur, padişah yalakası tarihçi muhterem... Şimdi bakıyorum bir takım, dahili bedhahlar, "adayı vermedi de üs verdi" gibisinden belden sağlı sollu, arkalı önlü kıvırıp duruyorlar ama konu o kadar ağır ki, kıvırmanın çapının büyüklüğü vahameti örtmeye yetmiyor. Ve ne büyük ve yaman çelişkidir ki, şimdi bu güruh Adana İncirlik üssü için de aynı nakaratları terane etmekte, Allah bunlara akıl, fikir, ahlak ve izan ihsan eylesin, ama Allah bile bunları terk etmiş.
·  Yere göğe sığdırılamayan, bugünden yarına öykünülerek Canım Yurdumun uçuşa geçeceği dönem diye süslenerek sunulan dönemin en büyük defosu, devletin ve ekonomisinin iflası ve kaynaklarına haciz konulmasına rıza gösterilen durum anlamına gelen yöneticilerin yani karar vericilerinin tamamen kefere takımından oluştuğu bilinen "Duyun-u umumiye" (borçlar idaresi) hikmetinden sual olunmaz hangi padişah dönemine rastlamıştır. Bilinir mi, bilinir şüphesiz. Peki neden bilinmiyor numarasına yatılır, onu da vatandaş düşünmeli, gayri... Peki, kelime manası "borçlar idaresi" olan duyun-u umumiye (Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi) gerçekte ne idi; şimdilerde tukaka edilmeye çalışılan "Lozan antlaşması" ile tarihin çöp sepetine atılan bu kurum, Osmanlı idaresinin kılıç ile dengede tutulan maliyesinin, kılıçtan tüfenge geçemeyen hale düşünce de, kaynak yaratılamayınca ilk başlarda bir maharet imiş gibi görünen borçlanmanın bilahare devletin başına bela olması ve devletin yönetimine de kefere takımın geçmesi ile sonuçlanan bir uygulamadır... Peki hangi dönemde bu uygulamaya geçilmiştir, şimdilerde konuşula konuşula bitirilemeyen, oysa ciddi manada kayda değer olduğu çok tartışmalı olan padişah hazretleri dönemindedir.
Peki; yukarıda verilen 2 maddede olanlarla kurtarabilmişmidir kendisi, "Devlet-i Ali Osmaniye"yi, zinhar... Adım adım her cephede, her alanda tel tel dökülmeye başlamıştır. Buyrun,
·      Tunus Fransızlar tarafından hangi yere göğe sığdırılamayan padişah döneminde gerçekleşmiştir.
·      Yunanistan'ın Teselya'yı ilhakı (1881) bu dönemdedir.
·      Bosna Hersek ve Yenipazar'ın Avusturya tarafından işgali (1878) de bu dönemdedir.
·      93 Harbi, Osmanlı İmparatorluğunun Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödemesini de içeren, 3 Mart 1878'de hemen İstanbul surları dışındaki "Ayastefanos'a" kadar gelip karargah kuran Rusya'nın dikte ettiği Ayastefanos Antlaşması ile sona erdi. Anlaşmaya göre; Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı, sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak bağımsız bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek, Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek, Kars, Ardahan, Batum ve Doğubayazıt Rusya'ya verilecek, Teselya Yunanistan'a bırakılacak, Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak. Oldukça vahim ve ağır şartlar içeren bu antlaşmaya göre, Rusya'nın aşırı derecede güçlenmesinden kaygı duyan diğer Avrupa devletleri anlaşmaya karşı çıktılar. 13 Temmuz 1878'de Ayastefanos Antlaşması'nın yerine geçen Berlin Antlaşması imzalandı.
·      Bosna Hersek ve Yenipazar'ın Avusturya tarafından işgali bu dönemde gerçekleşti (1878)
·      Mısır'ın İngiltere tarafından işgaline padişah hazretlerinden itiraz gelmedi (1882)
·      Somali'nin İngiltere tarafından işgaline padişah hazretleri ses çıkarmadı (1884)
·      Habeş Eyaletinin İtalya tarafından işgaline ses çıkarılmadı (1885)
·      Girit'e özerklik verildi (1898)
·      Kuveyt'e özerklik verildi (1899)
·      Yemen İsyanı, hani kendisini çok sevdikleri söylenen padişaha karşı isyan olarak tarihe geçti.(1905)

Yukarıda zikredilen tüm ülke halklarının bağımsızlıklarını kazanıyor olmaları, tarihin o dayanılmaz ve karşı konulamaz dayatması olarak, elbet bir gün insanlığın önüne çıkacaktı ve çıktı... Sorun, bunlar bu anlı şanlı padişah tarafından neden kaybedildi sorgulaması değil elbet... Peki kimdir bu anlı şanlı padişah... Tabii ki bu günlerde öne çıkartılan II. Abdülhamit... Ama tarihçilikleri siyaset yapıcıların manipülasyonuna dayalı, menkulü kendinden ve bildikleri yanıldıklarına yetmeyen ya da tarihçi gibi kıvırtan beyzadelerin; "Bu padişah zamanında Osmanlı inkişaf etmiştir, toprak kaybetmemiştir" gibi sözlerine tekzip olsun diye bunların tek tek yazılması ve söylenmesi kaçınılmazdır. Ahada ben duymadım, ben okumadım, ben bilmiyorum diyen kalmasın... Kılavuzu karga olanın, burnu neden kurtulmazdı...


Cehl-i basit: Bilmediğini bilmek suretiyle olan cahillik

Hiç yorum yok: