Çok
bilinen ve sıklıkla kullanılan “Türkiye
durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya
doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar” ve “bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir” kelamları başta olmak üzere, daha birçok veciz
sözün ilk kullanıcısı ya da sahibi olarak bilinen, filozof, öğretmen, aykırı,
muhalif, sosyalist, “komünist enternasyonal’de” Türkiye’yi temsil eden heyet
azası, aynı zamanda her daim Atatürkperver olan, ama en önemlisi de dönemin en
önemli okulu olan Mekteb-i Sultani(Galatasaray lisesi) mezunu olmasıdır. Yazar
Orhan Karaveli’nin “Sakallı Celal”
adlı kitabını okurken birbirinden ilginç ve dikkat çekici anıya tanıklık
ediyorsunuz adeta; Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının oğlu, Galatasaray Lisesini
bitirir, dönem itibari ile okul müdürü halen Tevfik Fikret’tir, kendisinden
aldığı ilim, irfan ve feyz ile, Fransa’ya
Sorbonne Üniversitesine siyaset bilimi tahsil eylemeye gider ancak fikri
dünyasında oluşan fırtınalar nedeni ile, Fransa’da kaldığı bir yıl boyunca,
kahve kahve dolaşmış, düşünmüş, yemiş, içmiş, kendini aramış durmuş deyim
yerinde ise serkeşlik etmiş, olmamış Türkiye’ye dönmüş, öğretmen yardımcılığı,
öğretmenlik, okul müdürlüğü, fabrikada teknisyenlik, çımacılık, çöpçülük, hamallık
gibi bir sürü işe girmiş çıkmış, istenilenden ziyade olması gerekeni yapınca
da, ne yazık ki hiçbir yerde barındırılmamıştır.
Bugünlere
de şavk tutacak şekilde yaşanmışlıkları bulunduğu anlaşılan Sakallı Celal
üstüne Yazar Orhan Karaveli’nin aynı adla yazdığı kitaptan birkaç örnek verelim
ki, meramımız iyi anlaşıla ve daha fazlası için de mezkur kitabın okunmasını
salık vermiş olalım. Aydın’da çalıştığı dönemde, Ruhsatlı Silahı olmasına
rağmen bir ihbar neticesinde yakalanınca savunmasını yapmak üzere yazdığı dilekçede
şu harika lafları eder; “bu polis eskiden Padişah’ın ve Hilafet’in polisiydi. “Padişahım
çok yaşa” diye bağırmayanları yakalayıp zindana tıkardı. Düpedüz zulüm aracıydı
emrinde olduğu Padişah ile Hilafetin. Şimdi devran değişti, Cumhuriyet ilan
olundu ve bu polis Cumhuriyet’in polisi olup çıktı. İyi de, ben bu polise nasıl
güvenebilirim? Yarın, birileri punduna getirir ise bir kez daha “hilafetin
polisi” olmayacakları ne malum? O nedenle ben bu silahı “gerektiğinde Gazi Paşa’yı
ve Cumhuriyet’i korumak için taşıyorum”. İfadem bundan ibarettir.”
Dostları
ve bulunduğu çevrede tanıdıkları arasında, Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Haşim,
öğrencim de dediği Nazım Hikmet, Ordinaryüs Matematik Profesörü Ali Yar, Haldun
Taner, Ali Sami Yen, Nurullah Ataç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kazım Taşkent, Melih
Cevdet Anday, Orhan Veli, Profesör Dr. Vakur Versan, Burhan Felek, gibi önemli
şahsiyetler bulunan kitapsız feylesof Sakallı Celal ile ilgili bir başka
yaşanmışlık, yine aynı kitaptan; “Sakallı Celal Ankara Erkek Lisesi Müdürü iken
okulun lağımı patlar. Durum Bakanlığa iletilir ama Bakanlıktan “durumun idare
edilmesi” yolunda bir cevap gelince Sakallı Celal iş tulumunu giyer, bir
öğrencisiyle birlikte patlayan lağımı onarmaya başlar. Tam o sırada okula gelen
bir müfettiş, Sakallı Celal’i o halde görünce bakanlığa; “makamına uygun
olmayan bir kıyafette görüldü.” diye rapor eder. Çok geçmeden Bakanlık Sakallı
Celal’e bir yazı yazarak: “niçin makamınıza uygun olmayan bir kıyafette
görüldünüz?” diye sorup savunma isteyince Sakallı Celal doğrudan arkadaşı da
olan Bakan’a çıkıp: “lağım patladı dedik, idare et dediniz. Ben de lağımı
onarıp idare edeyim dedim. Lağıma resmi kıyafetle girecek değildik ya. İdare
etmenin bok içinde oturmak anlamına geldiğini nerden bileyim?!”
Canım
Yurdumun tarihinde, ne yazık ki yazılı bir eser bırakmadığı bilindiği halde, uzun
yıllardır söyledikleri tekrarlana gelen, sürekli aranan ve birlikte olunup
muhabbet edilmek istenen kişiliği ile önemli bir yer işgal eden, saçının ve sakalının
dağınıklığı ve sürekliliği nedeni ile Karl Marx’a benzetilen bir filozof
şahsiyettir, Sakallı Celal. Haksızlıklara ve adaletsizliğe karşıtlığı nedeni
ile sürekli bir şekilde ve tek başına protesto edişlere asla ara vermez ve bu
uğurda kendisine gelen baskılara da asla boyun eğmemiş şahsiyeti nedeniyle bir
dönem sırf “çöpçülere az maaş veriliyor” diye protesto amaçlı, bir dönem
çöpçülük yapacak kadar, duyarlı, ahlaklı davranan, bugünlerde çok fazlası ile
ihtiyaç duyulan bir öğretmen olup bugünlerde kızdığımız zaman ya da bir durum
tespiti yapmak adına kullandığımız veciz sözlerin yaratıcısıdır. Canım Anadolu topraklarının
fazla aşina olmadığı, doğru bildiğini, her şeye ve herkese rağmen, her zaman ve
her yerde söyleyen, savunan ve iddia eden, para, şan ve ün için fikirlerinden
ve onların ifadesinden asla feragat etmeyen, nadir insanlardan biri olduğu
hayat hikayesinden kolayca anlaşılan, günümüz omurgasızlarına iyi bir örnek
teşkil edecek nevi şahsına münhasır, Sakallı
Celal Yalınız’ı bu nedenle bir kez daha, biz de anmış olalım.
Yazıyı
Sakallı Celal’e ait bir söz ile sonlandıralım bu hafta;
“Tanzimat
ilan ettik, olmadı
Meşrutiyet
ilan ettik olmadı
Cumhuriyet
ilan ettik olmadı
Yahu
biraz da ciddiyet ilan etsek!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder