Pazar, Ocak 01, 2017

KİTAPSIZ FEYLESOF SAKALLI CELAL

Çok bilinen ve sıklıkla kullanılan “Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar” ve “bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir”  kelamları başta olmak üzere, daha birçok veciz sözün ilk kullanıcısı ya da sahibi olarak bilinen, filozof, öğretmen, aykırı, muhalif, sosyalist, “komünist enternasyonal’de” Türkiye’yi temsil eden heyet azası, aynı zamanda her daim Atatürkperver olan, ama en önemlisi de dönemin en önemli okulu olan Mekteb-i Sultani(Galatasaray lisesi) mezunu olmasıdır. Yazar Orhan Karaveli’nin “Sakallı Celal” adlı kitabını okurken birbirinden ilginç ve dikkat çekici anıya tanıklık ediyorsunuz adeta; Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının oğlu, Galatasaray Lisesini bitirir, dönem itibari ile okul müdürü halen Tevfik Fikret’tir, kendisinden aldığı ilim, irfan ve feyz ile,  Fransa’ya Sorbonne Üniversitesine siyaset bilimi tahsil eylemeye gider ancak fikri dünyasında oluşan fırtınalar nedeni ile, Fransa’da kaldığı bir yıl boyunca, kahve kahve dolaşmış, düşünmüş, yemiş, içmiş, kendini aramış durmuş deyim yerinde ise serkeşlik etmiş, olmamış Türkiye’ye dönmüş, öğretmen yardımcılığı, öğretmenlik, okul müdürlüğü, fabrikada teknisyenlik, çımacılık, çöpçülük, hamallık gibi bir sürü işe girmiş çıkmış, istenilenden ziyade olması gerekeni yapınca da, ne yazık ki hiçbir yerde barındırılmamıştır.

Bugünlere de şavk tutacak şekilde yaşanmışlıkları bulunduğu anlaşılan Sakallı Celal üstüne Yazar Orhan Karaveli’nin aynı adla yazdığı kitaptan birkaç örnek verelim ki, meramımız iyi anlaşıla ve daha fazlası için de mezkur kitabın okunmasını salık vermiş olalım. Aydın’da çalıştığı dönemde, Ruhsatlı Silahı olmasına rağmen bir ihbar neticesinde yakalanınca savunmasını yapmak üzere yazdığı dilekçede şu harika lafları eder; “bu polis eskiden Padişah’ın ve Hilafet’in polisiydi. “Padişahım çok yaşa” diye bağırmayanları yakalayıp zindana tıkardı. Düpedüz zulüm aracıydı emrinde olduğu Padişah ile Hilafetin. Şimdi devran değişti, Cumhuriyet ilan olundu ve bu polis Cumhuriyet’in polisi olup çıktı. İyi de, ben bu polise nasıl güvenebilirim? Yarın, birileri punduna getirir ise bir kez daha “hilafetin polisi” olmayacakları ne malum? O nedenle ben bu silahı “gerektiğinde Gazi Paşa’yı ve Cumhuriyet’i korumak için taşıyorum”. İfadem bundan ibarettir.”
Dostları ve bulunduğu çevrede tanıdıkları arasında, Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Haşim, öğrencim de dediği Nazım Hikmet, Ordinaryüs Matematik Profesörü Ali Yar, Haldun Taner, Ali Sami Yen, Nurullah Ataç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kazım Taşkent, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Profesör Dr. Vakur Versan, Burhan Felek, gibi önemli şahsiyetler bulunan kitapsız feylesof Sakallı Celal ile ilgili bir başka yaşanmışlık, yine aynı kitaptan; “Sakallı Celal Ankara Erkek Lisesi Müdürü iken okulun lağımı patlar. Durum Bakanlığa iletilir ama Bakanlıktan “durumun idare edilmesi” yolunda bir cevap gelince Sakallı Celal iş tulumunu giyer, bir öğrencisiyle birlikte patlayan lağımı onarmaya başlar. Tam o sırada okula gelen bir müfettiş, Sakallı Celal’i o halde görünce bakanlığa; “makamına uygun olmayan bir kıyafette görüldü.” diye rapor eder. Çok geçmeden Bakanlık Sakallı Celal’e bir yazı yazarak: “niçin makamınıza uygun olmayan bir kıyafette görüldünüz?” diye sorup savunma isteyince Sakallı Celal doğrudan arkadaşı da olan Bakan’a çıkıp: “lağım patladı dedik, idare et dediniz. Ben de lağımı onarıp idare edeyim dedim. Lağıma resmi kıyafetle girecek değildik ya. İdare etmenin bok içinde oturmak anlamına geldiğini nerden bileyim?!”

Canım Yurdumun tarihinde, ne yazık ki yazılı bir eser bırakmadığı bilindiği halde, uzun yıllardır söyledikleri tekrarlana gelen, sürekli aranan ve birlikte olunup muhabbet edilmek istenen kişiliği ile önemli bir yer işgal eden, saçının ve sakalının dağınıklığı ve sürekliliği nedeni ile Karl Marx’a benzetilen bir filozof şahsiyettir, Sakallı Celal. Haksızlıklara ve adaletsizliğe karşıtlığı nedeni ile sürekli bir şekilde ve tek başına protesto edişlere asla ara vermez ve bu uğurda kendisine gelen baskılara da asla boyun eğmemiş şahsiyeti nedeniyle bir dönem sırf “çöpçülere az maaş veriliyor” diye protesto amaçlı, bir dönem çöpçülük yapacak kadar, duyarlı, ahlaklı davranan, bugünlerde çok fazlası ile ihtiyaç duyulan bir öğretmen olup bugünlerde kızdığımız zaman ya da bir durum tespiti yapmak adına kullandığımız veciz sözlerin yaratıcısıdır. Canım Anadolu topraklarının fazla aşina olmadığı, doğru bildiğini, her şeye ve herkese rağmen, her zaman ve her yerde söyleyen, savunan ve iddia eden, para, şan ve ün için fikirlerinden ve onların ifadesinden asla feragat etmeyen, nadir insanlardan biri olduğu hayat hikayesinden kolayca anlaşılan, günümüz omurgasızlarına iyi bir örnek teşkil edecek nevi şahsına münhasır, Sakallı Celal Yalınız’ı bu nedenle bir kez daha, biz de anmış olalım.  

Yazıyı Sakallı Celal’e ait bir söz ile sonlandıralım bu hafta;
“Tanzimat ilan ettik, olmadı
Meşrutiyet ilan ettik olmadı
Cumhuriyet ilan ettik olmadı

Yahu biraz da ciddiyet ilan etsek!”

Hiç yorum yok: