Cuma, Ocak 27, 2017

İNÖNÜ'YÜ KANDIRMAK KOLAY MI DIR?


Canım yurdumun istila günleri; bugün ardılları tarafından parlatılan yetkili ve etkili önemli bir grup yobaz ve gerici, işgal kuvvetlerini mevcudiyetlerinin ve istikballerinin yegane temeli mülahazası ile bağımsızlık mücadelesinin hazine olduğu şiarını edinerek yola çıkanlara, onları bu hazineden mahrum etmek amacıyla dahili bedhah olmayı taammüden tercih etmişlerdir. Cihad-ı istiklal, cebren ve hile ile ve de dahili bedhahlar erketeliğinde tezahür etmiş işgale karşı, aslında herkesçe çok kolay bilinebilecek çok namüsait ve çok sınırlı imkan ve şerait altında yürütülmüş ve hem dahili bedhahların, ki onlar orduları direnme imkan ve kabiliyetlerini yok etmek için dağıtarak erketelik deruhte etmişlerdir, hem de harici bedhahların, ki onlar tüm dünyada emsali görülmemiş galibiyetlerin mümessilidirler, ki onlar için büyük bir hayal kırıklığı ile tecelli etmiştir. Böyle tecelli etmiş olması, bu ekibin ardılları tarafından asla kabullenebilmiş değil, saldır dur stratejisi ile saldırıp duruyorlar, görünen o ki asla da pes etmeyecekler. Cihad-ı istiklalin neresi bunlara dokunuyorsa, neresi batıyorsa artık...

Ne diyor bu avenelerden biri, "keşke Yunan kalsaydı", Allahtan sayesinde türban düştü, kel göründü... Gerçek niyet zuhur etti Allahtan, bunların alayı böyledir işte... Yunan, Fransız, İtalyan, İngiliz olsun ama asla Kuva-i milliye  olmasın... "Bizim gavurumuz elin gavurundan daha şiddetli" diye buyuruyor bunların tarihçi diye takdime şayan gördükleri pek muhterem Mısıroğlu (aslında püsküloğlu olsa daha isabetli olur) bir konuşmasında, "Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı". Ne yazık ki Hüsnüyadis'ler bitmiyor, Allah verdikçe veriyor işte... Maşallah toprak ta mümbit... Yürütülen yalan, dolan, desise, hile, hurda ve kara propagandanın büyüklüğü karşısında şaşkınlığa düşmemek elde değildir açıkçası, bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir öfkedir, bu nasıl bitmek bilmez bir düşmanlıktır, bu nasıl şiddetli bir hasettir vallahi gerçekten anlamak mümkün değil.

Malum hikayedir, alakalıları iyi bilir ve anlatırlar hikaye faslından ama ıtnap-ı makbulden alim-i muhakkikler  bunun asr-ı hakiki olduğunu mütemadiyen beyan ederler. Mudanya mütarekesi akdedilecektir, TBMM müzakereci olarak İsmet İnönü'yü tayin eder, bağımsızlığın temeli sayılacak bu müzakerelerin detayları konumuzu oluşturmadığından, bunları geçiyoruz bir kalem... Olabildiğince gergin ve sıkıntılı geçen müzakereler neticesinde, Cumhuriyet'in temelleri sayılacak kararlar işgal kuvvetlerinin komutanlarına kabul ettirilmiştir. Sıra müzakerelerin ardından, komutanlıklarca işgal edilen bölgelerin devir-teslim törenlerine gelmiş ve İsmet Paşa'nın da bulunduğu Mudanya'dan İngiliz subaylarının ayrılması sırasına gelmiştir. Kazanılan savaşın da verdiği büyük gurur ve mutlulukla, İngiliz askeri heyetinin iskeleden gemiye binip ayrılmaları sırasında tören kıtası ve bandosu yerlerini alır ve vedalaşma faslının sonuna gelinir, artık iskelede sırtını karaya dönmüştür işgal kuvvetleri, yönleri gemileridir, kefere işgalcilerin tören kıtası yürüyüşünü tören bandosunun marşı ile mütenasip yapıyor olmasından ötürü, bando bir anda giderek yüksek tempolu bir marş icrasına geçmiş ve marşın temposuna uygun giden tören kıtası da giderek hızlanarak adeta koşarak gerisin geri gemilerine binmişlerdir. Gerçi bu işgalciler için hazin, bağımsızlığını kazananlar için müthiş bir coşkuya dönüşen uğurlayış için bandoya giderek artan tempoda marş çalınması talimatını bizzat İsmet Paşa'nın mı verdiği yoksa bando şefinin kıvrak zekasının mı ürünü olduğu tam açığa çıkmamıştır ama İsmet Paşa'nın işte böyle arkanıza bakmadan koşar adım kaçarsınız anlamında talimatının olma ihtimalinin yüksek olduğu alakalı çevrelerde anlatılmaktadır. Yani anlaşılacağı üzere, bırakın şimdikiler gibi "istikşafi" numaralarını yemeyi, düvel-i muazzamanın mümessillerine pabuçlarını ters giydirmiştir.

1. Adam'a dil uzatmanın biraz da cesaret işi olduğunu iyi bilen bu güruh 2. Adam üstünden rejime saldırmadan duramıyor, evet devr-i hükümet ve tatbikatları üzerine her şeyi kabil-i tenkit buluyor ve tenkit hakkına sonuna kadar katılıyorum, Cumhuriyetin tüm eksiklerinin katılımcı ve özgürlükçü bir ortam yaratma adına tenkit edilmesi mukadder bir vaka olup bundan korkmamak ve kaçmamak ta gerekir, lakin alternatif olarak Osmanlı'nın padişahlığının ikamesine hainane zemin hazırlama çalışmalarına da şiddetle karşı çıkılması gerekmektedir... Çünkü bu karşı çıkış, aynı zamanda Osmanlı döneminin köşe başı tutucularının Cumhuriyetle birlikte düzenleri bozulunca yeminli ve muahid Cumhuriyet düşmanı oluşlarına karşıdır da...   

Gerçi mezkur somun pehlivanı kabilinden zevatın, tüm dünyanın jandarmalığını üstlendiği ABD'nin  tazyik ve tevsidlerine istinaden, Irak ve Suriye'ye girmeye diren(e)meyenlerin çok kolay anlayabilecekleri konular olmasa gerekir mezkur konular. Hele İnönü'nün Lozan müzakereleri devrinde, düvel-i muazzamanın lideri konumundaki İngiltere temsilcisi Churchil'e uzun ve meşakkatli görüşmelerin içinde, mezkur zevatın çok uzun bir konuşmasının ardından, "biliyorsunuz ben sağırım, bu dediklerinizi tekrarlarmısınız lütfen" diyerek, sinirden adeta çılgına dönen müzakereci karşısında, fikrinin, zikrinin, mutediliyatının ve asabiyetinin ne kadar sağlam olduğunu göstermiştir, beğenelim ya da beğenmeyelim, sevelim ya da sevmeyelim, kendisini fahiş hatalar yaptıracak düzeyde kimsenin kandırdığına tarih tanıklık etmemiş ve kendisi de "kandırıldım" diye bir beyanatta bulunmamıştır.

Gerçi bu ve buna benzer hilaf-ı hakikat beyanların biz yabancısı değiliz 1974 Kıbrıs meselesinin hallinde de dönemin Başbakan Yardımcısı olan muhterem işkembe-i kübradan "ben aslında tüm adayı alalım dedim ama Ecevit kabul etmedi" gibisinden hayal ürünü, hem de ham hayal ürünü konuşmalar yapmıştı... Onu o gün söylemediğin ve ehven şartlar için pusuya yattığın için, tüm bunlar "Keennem yekün" hükmündedir ve deyim yerinde ise üfürükoloji biliminin alanına girmektedir. Babamın çok güzel bir sözü vardı; "yellen yellen ipe diz", tam da durum o durum vallahi.

Hiç yorum yok: