Canım
yurdumun istila günleri; bugün ardılları tarafından parlatılan yetkili ve
etkili önemli bir grup yobaz ve gerici, işgal kuvvetlerini mevcudiyetlerinin ve
istikballerinin yegane temeli mülahazası ile bağımsızlık mücadelesinin hazine
olduğu şiarını edinerek yola çıkanlara, onları bu hazineden mahrum etmek
amacıyla dahili bedhah olmayı taammüden tercih etmişlerdir. Cihad-ı istiklal,
cebren ve hile ile ve de dahili bedhahlar erketeliğinde tezahür etmiş işgale
karşı, aslında herkesçe çok kolay bilinebilecek çok namüsait ve çok sınırlı
imkan ve şerait altında yürütülmüş ve hem dahili bedhahların, ki onlar orduları
direnme imkan ve kabiliyetlerini yok etmek için dağıtarak erketelik deruhte
etmişlerdir, hem de harici bedhahların, ki onlar tüm dünyada emsali görülmemiş
galibiyetlerin mümessilidirler, ki onlar için büyük bir hayal kırıklığı ile tecelli
etmiştir. Böyle tecelli etmiş olması, bu ekibin ardılları tarafından asla kabullenebilmiş
değil, saldır dur stratejisi ile saldırıp duruyorlar, görünen o ki asla da pes
etmeyecekler. Cihad-ı istiklalin neresi bunlara dokunuyorsa, neresi batıyorsa
artık...
Ne
diyor bu avenelerden biri, "keşke Yunan
kalsaydı", Allahtan sayesinde türban düştü, kel göründü... Gerçek
niyet zuhur etti Allahtan, bunların alayı böyledir işte... Yunan, Fransız,
İtalyan, İngiliz olsun ama asla Kuva-i milliye
olmasın... "Bizim gavurumuz elin gavurundan daha şiddetli"
diye buyuruyor bunların tarihçi diye takdime şayan gördükleri pek muhterem
Mısıroğlu (aslında püsküloğlu olsa daha isabetli olur) bir konuşmasında, "Beni
tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat
yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri
olmazdı". Ne yazık ki Hüsnüyadis'ler bitmiyor, Allah verdikçe veriyor
işte... Maşallah toprak ta mümbit... Yürütülen yalan, dolan, desise, hile,
hurda ve kara propagandanın büyüklüğü karşısında şaşkınlığa düşmemek elde
değildir açıkçası, bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir öfkedir, bu nasıl bitmek
bilmez bir düşmanlıktır, bu nasıl şiddetli bir hasettir vallahi gerçekten
anlamak mümkün değil.
Malum
hikayedir, alakalıları iyi bilir ve anlatırlar hikaye faslından ama ıtnap-ı
makbulden alim-i muhakkikler bunun asr-ı
hakiki olduğunu mütemadiyen beyan ederler. Mudanya mütarekesi akdedilecektir,
TBMM müzakereci olarak İsmet İnönü'yü tayin eder, bağımsızlığın temeli
sayılacak bu müzakerelerin detayları konumuzu oluşturmadığından, bunları
geçiyoruz bir kalem... Olabildiğince gergin ve sıkıntılı geçen müzakereler neticesinde,
Cumhuriyet'in temelleri sayılacak kararlar işgal kuvvetlerinin komutanlarına
kabul ettirilmiştir. Sıra müzakerelerin ardından, komutanlıklarca işgal edilen
bölgelerin devir-teslim törenlerine gelmiş ve İsmet Paşa'nın da bulunduğu
Mudanya'dan İngiliz subaylarının ayrılması sırasına gelmiştir. Kazanılan
savaşın da verdiği büyük gurur ve mutlulukla, İngiliz askeri heyetinin iskeleden
gemiye binip ayrılmaları sırasında tören kıtası ve bandosu yerlerini alır ve
vedalaşma faslının sonuna gelinir, artık iskelede sırtını karaya dönmüştür
işgal kuvvetleri, yönleri gemileridir, kefere işgalcilerin tören kıtası
yürüyüşünü tören bandosunun marşı ile mütenasip yapıyor olmasından ötürü, bando
bir anda giderek yüksek tempolu bir marş icrasına geçmiş ve marşın temposuna
uygun giden tören kıtası da giderek hızlanarak adeta koşarak gerisin geri
gemilerine binmişlerdir. Gerçi bu işgalciler için hazin, bağımsızlığını kazananlar
için müthiş bir coşkuya dönüşen uğurlayış için bandoya giderek artan tempoda marş
çalınması talimatını bizzat İsmet Paşa'nın mı verdiği yoksa bando şefinin
kıvrak zekasının mı ürünü olduğu tam açığa çıkmamıştır ama İsmet Paşa'nın işte
böyle arkanıza bakmadan koşar adım kaçarsınız anlamında talimatının olma
ihtimalinin yüksek olduğu alakalı çevrelerde anlatılmaktadır. Yani anlaşılacağı
üzere, bırakın şimdikiler gibi "istikşafi" numaralarını yemeyi,
düvel-i muazzamanın mümessillerine pabuçlarını ters giydirmiştir.
1.
Adam'a dil uzatmanın biraz da cesaret işi olduğunu iyi bilen bu güruh 2. Adam
üstünden rejime saldırmadan duramıyor, evet devr-i hükümet ve tatbikatları
üzerine her şeyi kabil-i tenkit buluyor ve tenkit hakkına sonuna kadar
katılıyorum, Cumhuriyetin tüm eksiklerinin katılımcı ve özgürlükçü bir ortam
yaratma adına tenkit edilmesi mukadder bir vaka olup bundan korkmamak ve
kaçmamak ta gerekir, lakin alternatif olarak Osmanlı'nın padişahlığının
ikamesine hainane zemin hazırlama çalışmalarına da şiddetle karşı çıkılması
gerekmektedir... Çünkü bu karşı çıkış, aynı zamanda Osmanlı döneminin köşe başı
tutucularının Cumhuriyetle birlikte düzenleri bozulunca yeminli ve muahid Cumhuriyet
düşmanı oluşlarına karşıdır da...
Gerçi
mezkur somun pehlivanı kabilinden zevatın, tüm dünyanın jandarmalığını
üstlendiği ABD'nin tazyik ve tevsidlerine
istinaden, Irak ve Suriye'ye girmeye diren(e)meyenlerin çok kolay
anlayabilecekleri konular olmasa gerekir mezkur konular. Hele İnönü'nün Lozan
müzakereleri devrinde, düvel-i muazzamanın lideri konumundaki İngiltere
temsilcisi Churchil'e uzun ve meşakkatli görüşmelerin içinde, mezkur zevatın
çok uzun bir konuşmasının ardından, "biliyorsunuz ben sağırım, bu
dediklerinizi tekrarlarmısınız lütfen" diyerek, sinirden adeta çılgına
dönen müzakereci karşısında, fikrinin, zikrinin, mutediliyatının ve
asabiyetinin ne kadar sağlam olduğunu göstermiştir, beğenelim ya da
beğenmeyelim, sevelim ya da sevmeyelim, kendisini fahiş hatalar yaptıracak
düzeyde kimsenin kandırdığına tarih tanıklık etmemiş ve kendisi de
"kandırıldım" diye bir beyanatta bulunmamıştır.
Gerçi
bu ve buna benzer hilaf-ı hakikat beyanların biz yabancısı değiliz 1974 Kıbrıs
meselesinin hallinde de dönemin Başbakan Yardımcısı olan muhterem işkembe-i
kübradan "ben aslında tüm adayı alalım dedim ama Ecevit kabul etmedi"
gibisinden hayal ürünü, hem de ham hayal ürünü konuşmalar yapmıştı... Onu o gün
söylemediğin ve ehven şartlar için pusuya yattığın için, tüm bunlar "Keennem
yekün" hükmündedir ve deyim yerinde ise üfürükoloji biliminin alanına
girmektedir. Babamın çok güzel bir sözü vardı; "yellen yellen ipe
diz", tam da durum o durum vallahi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder