Pazar, Ocak 28, 2018

YETMEZ AMA EVET. ALLAH VERDİKÇE VERİYOR


Futbolcu Rıdvan, Arda gibilerine kızanlara, kızdıkları noktanın üstünde duranların tekmili birden kısa bir hikâyesini yazmak şart oldu, gerçi bu bir anlamda kendime de bir telkin manasındadır ya…

Tek Parti’den kurtulma planları yapılan dönemde “demokrasi” ve “özgürlük” vaat edilerek, siyaseten yedeklediği, dümen suyuna çekilen aydın geçinen zümrenin sefaleti, ne yazık ki belli dönemlerde canım Yurdumun gündemini oluşturma gayretindeki bir kısım aydınların makûs talihi olmuştur, “benim oğlum okur döner döner okur” döngüsü kırılamamış, memleketin de siyaseten mümbit topraklarının katkısı ile tarihten de hiç ders alınmayarak devam etmiştir. Aslında bu bir “yetmez ama evet” başarı hikâyesi olup, bu cenahtan da nasıl sözde muhalefet ede ede güç odaklarının yedeğine düşünülürün, acıtan, iç burkan bir özetidir.

Evet, DP (Demokrat Parti) saflarında direk yer almaksızın, perde arkasında, en azından bugünküler kadar cesaret göstermeksizin, utangaç ve mahcup görüntülü sınırlı ve sorumlu desteklerini esirgemeyip, “erbabı yaparsa çarşaf bile kıpırdamaz” babından oluşan tuzağı bile görememişlerin ve onların bugüne taşınan ardıllarından bahsediyorum. İlgili kaynakların bulunup, bahse konu bilgilerin teyidinin çok kolayca yapılacağı üzere, dönemin birçok sosyalist eğilimli, demokrat veya tek parti baskılarından bıkmış, usanmış ama asla muhafazakâr olmayan, faşist olmayan muhteremleri, kâh finansmanı iyi saatte olanlar tarafından yapılacak dergilerde sözde bağımsız yazılar yazmak, kâh başka bazı ikballer ya da ehven koşullar önerilmesi numaraları ile yedeklenmiş, anlı şanlı muhteremleri görmek mümkündür. “Tek parti ve Milli Şef İnönü’ye karşı, özgürlük ve demokrasiyi savunan yeni bir siyasal hareket ortaya çıkıyor. Senin de bizimle olmanı istiyoruz” oltasının peşinden, kimileri başlangıçta birlikte olmak kaydı ile kimileri sonuna kadar, yeni bir tarz ve ABD’ye bağımlı despotik rejimin oluşmasının yelkenine rüzgâr olmuşlardır. Peki, kim mi idi bunlar, Zekeriya Sertel, Mehmet Ali Aybar başta olmak üzere Niyazi Berkes, Pertev Boratav, Behice Boran gibi geniş kitlelerce bilinen isimler sayılabilir.

Hadi bunları anlayalım diyelim ki son güne kadar tek parti yönetiminin ve onun baskıcı rejiminin kadrine uğradılar ve demokrasi havarisi gördükleri muhteremin peşine takıldılar, tıpkı fareli köyün kavalcısının peşine takılan çocuklar gibi ama bugüne yansıyan ardılları nasıl izah edilir tüm bu yaşananlara rağmen, bu kadar entelektüel birikimi olan kendilerine bir şeyler vehmedenler nasıl bu trene binerler, anlaşılır gibi değil. Bunların önemli bir kısmı akademik kariyerleri ile insanları fikren ve ruhen ezecek durumdadırlar, çocuklarımıza üniversitelerde ders verirken, yazdıkları kitapları bize sunarken ettikleri cilalı laflara bakarsanız… Strateji, Taktik, Ahlak, Etik gibi değerlerin öne çıktığı yüzlerce eser yaz, tek eserin esirine teslim ol… Demezler mi adama, yahu siz daha bu küçücük ayak numaralarını göremiyorsunuz, farkında değilsiniz şu basit çalımların…

Hani bizi etkilemese, geleceğimizi ipotek altına alma riski taşımasa, çok komik olur bu koca koca akademik ünvanlı heriflerle maytap geçmek ama mesele ciddi, gelecek kaygılı…

Ne diyor anlı şanlı matematik profesörü Ali Nesin; “Tabii ki “Yetmez ama evet” diyecektim. Ben doğrusunu yaptığıma inanıyorum. Bugün olsa bugün de aynısını derim”… Süper laf yok… Ne diyor, anlı şanlı siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler profesörü Baskın Oran “ne kadar değişse o kadar sevap”… Bravo, şimdi hala daha utanmadan panelist oluyor konuşuyor sağda- solda, utancından adam yerin dibine girer be… Ne diyor anlı şanlı, yazar, akademisyen ve siyaset aktivisti Murat Belge “merkezinde Kemalistlerin olduğu cephe nefretlerini hayır diyerek kusuyor”, vay ki vay… Eeee tabii ki böyle yapacaksın, pigme boyun ve aklınla, kimselerin erişemeyeceği süslü kelamlar edeceksin… Ne diyor anlı şanlı gazeteci ve yazar Ahmet Altan “her çıkan evet bu zalim düzenin temeline şahmerdan gibi vuracak”… Vay ki vay aşk romanları yazarı, babasının yolunda… Ne diyor anlı şanlı gazeteci Mehmet Altan; “hayır diyenlerini ayıplıyorum” eee vallahi doğru… Uzatmadan özetleyelim, yeniden, Şahin Alpay “bin kere evet”, Cengiz Çandar “hukukun üstünlüğü için evet demekten başka yol var mı”, Orhan Pamuk “evet diyeceğim, darbecilerle hesaplaşmanın yolu açılıyor”, Adalet Ağaoğlu “evet diyerek hakkımızı aramanın yolunu açıyoruz” ,Sezen Aksu “tabii ki evet diyeceğim ve evet demeye de devam edeceğim”, Sinan Çetin “bir daha darbe olmasının önüne geçmek için evet diyorum”… Yaaa işte sahip ol böyle aydına, düşme hiçbir kaygıya… Bu zevat bu işin sıradan ve sunulduğu biçimi ile bir anayasa referandumu olmadığını bile anlayamadı, bravo… Herkes tarafından kandırılanlar sadece bu muhteremleri kandırıyor… Bükemediğin bileği öpmek gerek ama biz yine de yapmayalım… Ama Rıdvan’a, Arda’ya, Burak’a, ben dâhil kızarız ya, aslında bunları akılları bu kadar ve çaktırmadan büyük para kazanmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bu çocuklar kabulü ile kızmadan ve de kıyısından kenarından eleştirmeliyiz.

Unutmamalıyız ki; ÖDP’nin ilk genel başkanı Ufuk Uras’un “örtünme insanın özgürleştirmektedir” yaklaşımı ile başlayan, HDP’nin tarafsız kalma manasındaki boykotuna uzanan bir sürecin geleceği nokta her zaman kaçınılmaz olarak burası olur.

Bizim gazetenin patronu Aydın Korkmaz; “ben 12 Eylülde hayır dediğim anayasaya neden şimdi değişmesin diyeyim” diyerek lafzi parlak ama muhteva kofti açıklamalar yapmış idi… Üstelik adı bile Aydın… Yahu aklımız karıştı bu kafalardan yorulduk vallahi… Ancak canım yurdumun toprakları da mümbit be, verdikçe veriyor…

 

Hiç yorum yok: